Ne kadar oy almış olursan ol Tayyip…
Kapitalist bir ülkede, hele bizim gibi kapitalizme geç ve güç girmiş; bu nedenle Antika toplum ilişkilerinden bir türlü kurtulamamış, Antika Tefeci-Bezirgân Sermayeyi bir türlü kazıyamamış yarısömürge ülkelerde “milli irade”nin sandıktan çıkmadığı hiçbir zaman bu seçimler kadar açıklık kazanmamıştı.
Sandıktan “milli irade” değil hırsız çıktı, katil çıktı, adaletsizlik çıktı, vicdansızlık çıktı.
Türkiye’de, hatta Osmanlı’da bile devletin tepesinde bu kadar yolsuzluk, böylesine alenileşmiş hırsızlık görülmemiştir. 12 Mart ve 12 Eylül Faşizmlerinde bile böylesine adaletsizlik, böylesine zulüm görülmemişti. Türkiye’de uzun yıllar sandıktan çoğunlukla hep sağ iktidarlar çıktı. Ama hiçbir sağcı partiden gelmiş başbakan, polis tarafından kasti bir şekilde kafasından gaz fişeği kapsülüyle öldürülen bir çocuğun acılı annesini, hem de cenazeden birkaç gün sonra, meydanlarda meczuplaşmış kalabalıklarına yuhalatmamıştı.
Neden böyle oldu?
Neden, Şanlı Taksim Gezi İsyanı’na, Cumhuriyet tarihinin en görkemli Halk Ayaklanmasına rağmen, Gezi İsyanı sayesinde İblis Gülen cemaati ile Tayypipgiller arasındaki koalisyonun dağılmasına, bunun sonucu karşılıklı kasetlerin, tapelerin, hırsızlıkların, ahlâksızlıkların lağım gibi ortalığa yayılmasına rağmen Taypyipgiller’in oyu (2011 Genel Seçimlerine göre) sadece yüzde 5 gerilemiştir?
Bin yıllardan beri örgütsüz bırakılmış, “kafadan gayrimüsellah” (kafadan silahsızlandırılmış) hale getirilmiş halkımız seçimden seçime sandıklara sürülen “oy davarı” durumuna düşürüldüğü için.
“Oy davarı” durumuna düşürülen halkımızı örgütleyip eğitecek, kafaca silahlandıracak ülke genelinde egemen bir Proletarya Partisini (İşçi Sınıfı Partisini) hâlâ Reorganize edemediğimiz için.
Biz HKP’liler, biz Eneski Sosyalizmin devamcısı Proletarya Sosyalistleri olarak hâlâ teorimizin layığı olan nicel güce ulaşamadığımız, öncü grup olamadığımız için.
Burjuva muhalefeti (“ana muhalefet” partisi CHP)’nin sağa dümen kırarak Yeni CHP’ye dönüştükten sonra yerlerde sürünmesi, bizim dışımızdaki kendine sol, sosyalist hatta komünist diyen partilerin sanki Türkiye’de yaşamıyormuş gibi halka turist olması da bu olumsuz tabloda önemli rol oynuyor.
Şu an seçimlere katılan sol partiler içinde en son kurulan parti olmamıza, CIA Sosyalisti İP (eski PDA) gibi televizyon kanalımız ve günlük gazetemiz, Yeni Sahte TKP gibi günlük gazetemiz olmadığı ve konjonktür gereği (bu “Hırsızlar İmparatoru” başkanlığındaki AKP Hükümeti’nden kurtulmanın başat sorun olduğu günümüz de) onlar gibi bir seçim çalışması yapmadığımız halde (yalnızca Partimizin adını duyurmayı amaçladık halkımıza bu seçimlerde), Yeni Sahte TKP’den, ÖDP’den, EMEP’ten fazla, İP’e de yakın oy almamız, onların halka turistliğini ve halkımızın doğru bir Devrimci Partiye ne kadar ihtiyaç duyduğunu kanıtlamaktadır. Eğer onların olanakları bizde olsa, bize uygulanan sağlı sollu ambargoyu bu sayede bir nebze de olsa yırtıp daha çok halk kesimlerine ulaşabilsek halkımızın doğru Teori ve doğru Pratikle yol alan Partimiz etrafında kenetleneceğine hiç şüphemiz yoktur. Seçim sonuçlarının kanıtladığı gerçeklik de budur.
Şu anki seçim sonuçları bir şeyi daha göstermektedir biz devrimcilere: Bildiğimiz gibi seçimler, halkın eğilimlerini, Demokratik Halk Devrimi karşısındaki konumlarını/eğilimlerini ölçmeye yarayan barometredir adeta.
Özellikle Gezi İsyanı öncesi ve sonrası süreç, objektif koşullar açısından Devrimin ne kadar yakınında olduğumuzu göstermektedir. Halk yığınları onca baskıya ve tamamen devrimci bir örgütten ve programdan yoksun olmasına rağmen sokağa dökülmüş ve İsyan günlerce Türkiye’nin dört bir yanında devam etmiştir. Ama halkın bu kendiliğinden gelen hareketi, merkezi ve doğru bir tek Devrimci Önderlikten yoksun olduğu için İsyan Devrime dönüşememiştir. Yani sübjektif koşulların eksikliği nedeniyle yakalanan Devrimci moment değerlendirilememiştir.
Seçim sonuçları, AKP’yi ve Tayyip’i kurtaramayacaktır. Yüzde 5’lik oy kayıpları artarak devam edecek, içine düştükleri “yönetemezlik” koşulları ufukta beliren ekonomik bunalımla daha da katmerlenecek, devrimin objektif şartları daha da olgunlaşmış olacaktır. Buna bağlı olarak zaten var olan halkımızın “istemezük” çığlıkları giderek artacaktır. Yani devrimin objektif şartları hazır olacaktır. Sorun, bir kez daha, gelecek devrimin sübjektif şartlarının (halkımızın devrimci parti önderliğinde ordulaştırılmasının) hazır olup olmamasına dayanacaktır.
Partimizin ve kendisine devrimciyim diyen her insanımızın önünde duran en yakıcı sorun devrimin sübjektif şartlarını hızla örmektir. 31.03.2014