Lozan’ın 94’üncü Yılında Bir Kez Daha Haykırıyoruz:

 Ege Denizi’ndeki Vatan Topraklarımızı Yunanistan’a Peşkeş Çekenlere

Lozan’ın 94’üncü Yılında Bir Kez Daha Haykırıyoruz:

Vatana İhanetten Hesap Vereceksiniz!

15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal eden Yunan maskeli Batılı Emperyalistleri vatan topraklarımızdan atmak için, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde tam dört yıl mücadele etti atalarımız.

09 Eylül 1922’de geldikleri (işgal ettikleri) yerde, İzmir’de denize dökülerek; daha önce Çökkün Osmanlı’ya imzalattıkları ve Anadolu’yu, Trakya’yı kendi aralarında pay ettikleri Sevr Antlaşmaları da yüzlerine fırlatılıp atılarak Tarihin çöplüğüne gömüldü.

Bu büyük zafer aynı zamanda emperyalizme karşı başarı ile sonuçlanmış ilk Ulusal Kurtuluş Savaşı idi. Dünyanın tüm mazlum uluslarına da örnek oldu.

Batılı Emperyalistlerin yenilgiyi kabul ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tanımak zorunda kalmaları da 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile olmuştur. Lozan, cephede kazanılan tarihi bir zaferin masada taçlandırılması ve kalıcılaştırılmasıdır. Bu anlamda her yıl 24 Temmuz’lar, ülkemizde, Lozan Zaferi’nin kutlanmasıyla geçer.

Oysa 2004 yılından bu yana 24 Temmuz’lar; iktidardaki AKP’giller’in Lozan Zaferi ile kazandığımız vatan topraklarımızın Yunanistan’a peşkeş çekilmiş olması nedeniyle buruk kutlanmaktadır. Ya da kutlanmamaktadır. Daha doğrusu, devlet makamlarını işgal eden bu Ortaçağcılar diğer Ulusal Bayramlarımız gibi Lozan’ı da unutturmak istemekteler.

Ege Denizi’nde; “Asya kıyılarına, yani bizim kıyılarımıza 3 milden az uzaklıktaki” kara parçaları Lozan Antlaşması’nın 15’inci maddesine göre bizim vatan topraklarımızdır.

Bu adalar; Lozan’dan yıllar sonra imzalanan ve Türkiye’nin taraf olmadığı 1947 Tarihli Paris Antlaşması gereğince de Türkiye’ye ait olan topraklardır. Yine Lozan’dan yıllar sonra hazırlanan 1943 Tarihli İngiliz ve 1951 Tarihli Amerikan Haritalarında da bu adaların 12 Ada deniz sınırının dışında kaldığı ve Türkiye’ye ait olduğu gösterilmektedir.

Oysa bugün, bir kısmı Büyükada’nın üç katı büyüklüğünde olan 18 adamız ve 1 kayalık, 13 yıldır Yunanistan’ın işgali altındadır. Yani Yunanistan’a peşkeş çekilmiştir, AKP iktidarı tarafından…

Yunanistan, buralara ilkin bayrak dikti, ardından asker çıkarttı, devamında ise buraları yerleşime açtı. Bununla da yetinmedi, askeri tatbikatlar yapmaya başladı. Şimdilerde ise, ülkemize yüzme mesafesinde olan bu adalarımıza Cumhurbaşkanları, Bakanları, Genel Kurmay Başkanları, Kuvvet Komutanları vb. bütün siyasi ve askeri yetkilileri hem de Türk Hava Sahasını ihlal ederek girip çıkmaktalar. Düzenledikleri törenleri ve askeri tatbikatları dünyaya duyurmaktalar.

Öyle ki, hava sahamızı ihlal eden Yunanlı Bakan; kendisini uyaran Türk Askeri yetkililerine galiz küfürler edebilmektedir. Hem de Türkçe olarak…

Bütün bu işgal, ilhak ve ihlaller ve hatta küfürler karşısında bizim yöneticilerimiz ise ölü numarası yapmakta, bilmezlikten görmezlikten gelmekteler.

Son olarak; Lozan’ın 94’üncü yıldönümüne nazire yaparcasına Yunan Cumhurbaşkanı Pavlopoulos; 18 Temmuz 2017 günü Başkomutan sıfatıyla, yanında Savuma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı ile birlikte Aydın Bulamaç Adası ve Aydın Eşek Adası’nda bulunan Yunan Askeri Üslerini de ziyaret etti. Yunan Cumhurbaşkanı Pavlopoulos, 19 Temmuz 2017 günü de İzmir Koyun Adası’nda konuşlu Yunan Askeri Üssünü ziyaret etti. Yunanlılar bu ziyaretleri; kalymnos-news.gr, greece.greekreporter.com, dailyhellas.com, i-greece.gr/news v.b. basın yayın kuruluşları ile Yunan Genelkurmay Başkanlığı resmi internet sitesinde yayımlayarak dünyaya servis ettiler.

Yunan yetkililer 13 yıldır olduğu gibi bu gelişlerinde de Türk Hava Sahasını ihlal etmelerine rağmen hiçbir engelle karşılaşmadılar. Bu ihlalleri tespit eden ve “Türk hava sahasında uçuyorsunuz, derhal terk edin” çağrısında bulunan Türk Hava Kontrolörünü dinlemeyen Yunan pilotlar Türk hava sahasını ihlal etmeye devam ettiler.

Yunan Cumhurbaşkanı Pavlopoulos ise basına yaptığı açıklamada; “Lozan ve Paris Antlaşmaları’na göre Ege’de gri bölge yoktur. 1947 Paris Antlaşması ile 12 ada ve bu adalara bitişik adacıklar Yunanistan’a verilmiştir. Bu sınırlar Yunan ve Avrupa sınırlarıdır. Bu sınırlar Yunan ve Avrupa askerleri tarafından korunmaktadır. Türkiye, uluslararası hukuka ve AB müktesebatına saygı duymalıdır. Ben, sınırlarımızı, topraklarımızı ve egemenliğimizi korumak için hayatımı vermeye hazırım.” diyerek meydan okumuştur.

Yunanistan Cumhurbaşkanı; Paris Antlaşması’nı bilinçlice çarpıtmaktadır. Zira bu antlaşma ile İtalya’nın Yunanistan lehine egemenlik haklarından vazgeçtiği 12 Ada’nın statüsü ile 2004 yılından beri işgal altında bulunan ada ve adacıkların statüleri çok farklıdır. İşgal altındaki adalarımız 12 Ada’ya bitişik olmadığı gibi 12 Ada, deniz sınırının dışında kalan, bizim karasularımıza 3 milden az uzaklıkta bulunan ve dolayısıyla da Lozan’ın 15’inci maddesi gereğince Türkiye’ye ait olan kara parçalarıdır.

Adam; “Ben, sınırlarımızı, topraklarımızı ve egemenliğimizi korumak için hayatımı vermeye hazırım.” diyerek meydan okuyor.

“Hülooğğ”cuları karşısında “kefenini giyip siyaset yaptığını” ballandıra ballandıra anlatan bizdeki mevkidaşında ise tık yok…

Hani sizin “angajman kurallarınız” vardı?

Suriye sınırında bir Rus savaş uçağı, 14 saniye hava sahamızı ihlal etti diye Amerika’nın kışkırtmasıyla “angajman kuralları” bahanesiyle uçağı düşürüp bir pilotu öldürtenler, böylece de Rusya’yı da Türkiye’ye karşı uzlaşmaz düşmanlar arasına sokmayı başaranlar; ülkenin Batısında, bırakalım hava sahamızı, karasularımız ve kara topraklarımızın yıllardır işgal edilmiş olması ve üstüne bir de küfür yendiği halde hâlâ angajman kurallarını” akıllarına getirmiyor/getiremiyorlar.

Anlaşılan bu “angajman” Batıda işlemiyor…

Bizce sorun; “angajman”da değil.

Sorun, bu Ortaçağcıların Ege Denizi’ndeki vatan topraklarımızı Yunanistan’a peşkeş çekmiş olmalarındadır. Bu peşkeş nedeniyledir ki, 13 yıldır yaşanan bu ihlaller karşısında her egemen devletin yapması gereken bir uygulamayla, Uluslararası Hukuktan,  Devletlerarası Antlaşmalardan ve sözleşmelerden doğan haklarımızı savunmaktan aciz durumdadırlar.

Bununla birlikte, Ege Denizi’nde balık avlayan Türk Vatandaşlarının Yunan Sahil Güvenlik timlerince öldürülmesine, yaralanmasına ve tutuklanmasına karşı da sessiz kalmaktalar.

Oysa biz, 94’üncü yılında da Lozan Antlaşması’nın kazanımlarına sahip çıkıyoruz ve vatan topraklarımızın peşkeş çekilmesine karşı mücadeleye devam ediyoruz. Lozan’a sahip çıkmayanlar ise Sevr özlemcileridir ve Sevr’cilik açıkça Vatana İhanet suçudur.

Belki bugün yargıyı kendi hukuk bürolarına çevirdiler ve bu suç hakkında soruşturma açıp yargılama yapacak cesarette hâkim ve savcı bırakmadılar.

Ancak, bu böyle gitmeyecek ve devran dönecek.

Demokratik Halk İktidarında suçlular; eninde sonunda yargılanacaklar ve hak ettikleri cezalara çarptırılacaklardır.

Tabiî Yunanistan’ın işgali altındaki adalarımız da tek tek vatan topraklarımıza katılacaktır…

24 Temmuz 2017
HKP Genel Merkezi