Halkın Kurtuluş Partililer olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde “Kadın Erkek Kol Kola Sosyalist Kurtuluşa” şiarımızla Kadın ve Erkek Kurtuluş Partililer olarak alanlardaydık.
Eylem ve etkinliklerimize 23 Kasım gününden başlayarak İl ve İlçe Parti binalarımızın dış duvarlarına “Kadına Yönelik Şiddetin, Kadın Cinayetlerinin Sorumlusu Parababaları Düzeni ve Ortaçağcı Gericiliktir” pankartımızı astık.
25 Kasım günü gerçekleştirdiğimiz alan eylemlerimizde de tüm bölgelerde aynı pankartı taşıdık. Pankartımızın yanı sıra, kadını, Kadın Sorunu’nu, kadın Sorunu’nun çözümünü ve halkımızın canını yakan sorunları vurgulayan döviz ve sloganlarımız da eylemlerimize eşlik etti. Kadın erkek hep bir ağızdan coşku ile haykırdık.
“Çifte Sömürüye Hayır”, “Yaşasın Emekçi Kadının Devrim Mücadelesi”, “Laiklik Kadının Özgürlüğüdür”, “İstanbul Sözleşmesi Davamızın Arkasındayız” “Kadınların Katili Sermaye Düzeni”, “Yaşasın Mirabal Kardeşler’in Haklı ve Onurlu Mücadelesi”, “Kadının Kurtuluşu Ne Şeriatta, Ne Feminizmde; Kadının Kurtuluşu Sosyalizmde”, “Kadın-Erkek El Ele Kurtuluş Partisi’ne”, “Mirabal Kardeşler, Kadına Şiddete Karşı Kurtuluş Partili Kadınların Mücadelesinde Yaşıyor” dövizlerimiz ellerimizde, “Laiklik Kadının Özgürlüğüdür”, “Kadına Şiddete Hayır”, “Mirabal Kardeşler Ölümsüzdür”, “Kadının Kurtuluşu Devrimde, Sosyalizmde”, “Yaşasın Emekçi Kadının Devrim Mücadelesi”, “AKP, İşsizlik, Pahalılık, Zam Zulüm Demektir”, “Kadınların Katili Sermaye Düzeni”, “İşşizliğe, Pahalılığa, Zamma Zulme Son”, “Kadın Erkek Kol Kola Sosyalist Kurtuluşa”, “Kadın- Erkek El Ele Kurtuluş Partisi’ne”, “Yaşasın Halkın Kurtuluş Partisi” sloganlarımız da dillerimizdeydi tüm coşkumuzla.
Ankara
Ankara’dan Kurtuluş Partili Yoldaşlarımız, Karanfil Sokak’ta bir araya geldiler. Sloganlarla başlayan eylemlerine, Meliha Kuşçu Yoldaş, Kurtuluş Partili Kadınlar adına yaptığı basın açıklaması ile devam etti. Parababaları düzeni ve AKP’giller’in yarattığı ekonomik krizin pandemiyle birlikte katmerlendiğini, yaşadığımız süreçte paramızın ABD doları karşısında Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş oranda ve hızla değer kaybetmesinin yoksulluğu, işsizliği, pahalılığı, zammı, zulmü daha da derinleştirdiğini, kadınlara ve çocuklara uygulanan ekonomik şiddeti de daha can yakıcı ve dayanılmaz duruma getirdiğini vurguladı. Ardından, kadına yönelik şiddet, baskı ve tecavüzlerin AKP’giller iktidarında arttığını, hemen her gün bir kadınımızın katledildiğini, Ortaçağcı gericiliğe karşı, çocuklarımız için, emekçi kadınlar olarak mücadele etmekten başka çare olmadığını sözlerine ekledi.
Yoldaşımız, Kadın düşmanı AKP’giller’in Reisinin İstanbul Sözleşmesi’nden gece yarısı kararnamesiyle çekilmesinin tamamen hükümsüz olduğunu belirtti. Bu hukuksuz çekilmenin ardından Partimizin yürüttüğü fiili ve hukuki mücadele sürecini anlattı ve mücadelemize yılmadan devam edeceğimizi haykırdı.
Kadın Sorunu’nun sınıfsal bir sorun olduğuna vurgu yapan Kuşçu, Kadının Kurtuluşunun ne Ortaçağcı gericilikte ne de kadını erkeğe karşı mücadeleye zorlayan feminizmde olduğunu, Kadının Kurtuluşunun Sınıfsız Toplumda olduğunu vurguladı.
Yoldaşlarımız eylemlerini yine sloganlarla sonlandırdılar.
İstanbul
İstanbul’dan Kurtuluş Partili Yoldaşlarımız ise eylemlerini gerçekleştirmek üzere Kadıköy’de bir araya geldiler. Sloganlarımızı haykırarak başlattıkları eylemleri, İlknur Adeka Yoldaş’ımızın yaptığı konuşma ile devam etti. Adeka, 2008’den Kasım 2021’e kadar şüpheli kadın ölümleri hariç toplam 3.770 kadınımızın öldürüldüğünü dile getirdikten sonra Kadın Sorunu’nun sınıfsal bir sorun olduğunu vurguladı. Konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:
“HKP Genel Başkanı Nurullah Efe (Ankut), ‘KADIN-İnsanlığa Geçiş Tarih Sosyalizm’ adlı önemli eserinde, Kadın Sorunu’nu tarihsel olarak netçe ortaya koyup gerçek anlamda çözüme kavuşturmuştur:
“İnsan, 1,7 milyon yıl önce insanlık konağına adım attı ama insan olmadı! Sosyal hayvanlık konağına adım attı. Sosyal hayvanlığından kurtulup tamamıyla insan olabilmesi neye bağlıdır? Bütün insanları maddi açıdan da eşit, özgür, kardeş görebilmesine bağlıdır. Bunun yolu da nerden geçiyor? Tüm sosyal eşitsizliklerin toplumdan kaldırılmasından geçiyor. Bunu sağlayan düzen nedir? Sosyalizmdir. Sınıfsız toplumdur! Başka hiçbir düzen, erkeğin elindeki bu sosyal gücü yok edemez. Kadınla eşitleyemez. Yasalar ne kadar eşitlenirse eşitlensin…”
Ardından Yoldaşlarımız teker teker katledilen kadınların, başta tüm dünyada Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün önderleri olan Mirabal Kardeşler olmak üzere, Başak Cengiz, Çilem Doğan, Pınar Gültekin, Özgecan Aslan, Aylin Sözer ve Feray Şahin’in ağzından açıklamalar yaptılar.
Halkımızın yoğun ilgisini çeken eylemlerini, Sözümüz var! Kadınların Kurtuluşu yeni baştan bizim ellerimizde gerçekleşecek! 25 Kasım’ları yeni baştan eşitliğin, özgürlüğün, barışın yıl dönümü yapacağız! “Kadın-Erkek El Ele, Kurtuluş Partisine!” sloganlarıyla sona erdirdiler.
İzmir
İzmir’den Kurtuluş Partili Yoldaşlarımız, eylemlerine kadın-erkek Kurtuluş Partililer, işlerinden çıkıp gelen işçi kadınlarımız, Karşıyaka İlçe Binamızın önünden eylem alanımız Karşıyaka Çarşı Girişi’ne kadar pankartları, dövizleri ve sloganlarıyla gerçekleştirdikleri yürüyüşle başladılar.
Eylemleri, genç yoldaşımızın yaptığı, kadına yönelik şiddeti ve kadının onurlu başkaldırısını temsil eden, İzmir halkının da ilgi ile izlediği dans gösterisi ile başladı. Gösterinin ardından, açış konuşmasını Merkezi Kadın Çocuk Komitesi üyesi Prof. Dr. Özler Çakır yaptı. Çakır Yoldaş konuşmasında “Bu zalim, acımasız düzenin hançeri kadınlarımızı yalnızca fiziken katletmiyor; o hançer, o bıçak, emekçi-yoksul kadınlarımıza her gün, her saat, çarşıda, pazarda, mutfakta, akşam sofra başında çocuklarına yedirecek lokma bulamadığında, işinden-aşından olduğunda saplanıp duruyor. Yaşadığımız işşizlik-pahalılık cehennemi kadına uygulanan ekonomik şiddeti daha da dayanılmaz hale getiriyor” dedi.
Kurtuluş Partili Kadınlar adına basın açıklamasını, Karşıyaka İlçe Başkanı Fatma Olkun Yoldaş yaptı. Olkun Yoldaş, Mirabal Kardeşler’in Faşist Diktatör Trujillo’ya ve ABD Emperyalizmine karşı verdikleri yiğit mücadeleye ve 25 Kasım’ın tarihçesine değindiği açıklamasını, ülkemizde kadına yönelik şiddetin sınıfsal kökenini koyarak sürdürdü. Ortaçağcı AKP’giller iktidarı döneminde kadına yönelik şiddetin hızla artışının nedenlerini ortaya koydu. Ardından, Partimizin, AKP’giller’in İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz biçimde çekilmesine yönelik verdiği fiili ve hukuki mücadeleyi anlattı. Olkun Yoldaş, konuşmasını “kadınlar ve çocuklar olarak haklıyız ve yeneceğiz” sözleriyle sonlandırdı.
Eylemde son sözü HKP Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir İl Başkanı Av. Tacettin Çolak aldı. Çolak, konuşmasında şunları söyledi:
***
Son günlerde özellikle ülkemizde tepedeki bir kişinin ya da ülkenin kaderine hükmetmiş olan Uluslararası Emperyalistler tarafından bu ülkenin başına getirilmiş olan Tayyip Erdoğan’ın kendini bilmez, sözde ekonomik politikaları yüzünden Türkiye Halkı inim inim inletilmektedir. Son üç günde Amerikan Doları yüzde 30’a yakın Türk Lirası karşısında değer kazanmıştır. Doların değer kazanması ülkemizde hayat pahalılığının da anında fırlayışa geçmesidir.
İnsanımızın günlük yaşamına hükmeden akaryakıt bile artık günümüzde 10 lira olmuştur. Bugün de bir zam geleceği söyleniyor. 10 liranın da üzerine çıkmıştır. Ondan sonra kalkıp biz ekonominin kitabını yazdık, diyorlar. Ya sen ne kitabı yazmışsın? Kalp para bastırıyorsun. Bankamatikten paralar ardışık sayılar halinde insanların eline geliyor. Karşılıksız para bastırıyorsun. Kalpazanlar ekonomisi uyguluyorsun. Kalkmış biz ekonominin kitabını yazdık, diyorsun. Senin bu kitabını ilkokul birinci sınıftaki çocuklar bile suratına fırlatır.
Onun için Türkiye’de ve Türkiye gibi geri ülkelerde hayat pahalılığı demek alım gücünün yerlerde sürünmesi demektir.
Asgari Ücret 2825 TL. Son üç günde gelen dolar artışlarıyla birlikte, şuan 12,50 lira civarında bir dolar. Dolayısıyla Asgari Ücret 235 dolar civarına inmiştir. Ekim ayında da benzer dolar hareketlilikleri vardı, o zaman Asgari Ücret 392 dolardı. Dolayısıyla sen, ekonomini uluslararası kur üzerinden yönetir hale geldikten sonra kalkıp dolara karşı efelenme yapamazsın. Ancak bir zamanlar FETÖ’nün finansörü dediğin, bütün ekonomik/siyasi ilişkileri tamamen durdurdum dediğin Birleşik Arap Emirlikleri’nden bile dolar dilenirsin. Başka çaren kalmamış senin.
Değerli Halkımız, aklımızı kullanmalıyız. Kimsenin bizim aklımızla dalga geçmesine izin vermemeliyiz. Bakın bir zamanlar, birkaç ay önce “Avrupa bizi kıskanıyor” demedi mi bunlar? Ama daha 3 gün önce ne diyor? “Biz ekonomik Kurtuluş Savaşı veriyoruz” diyor. Kime karşı veriyorsun? Demek ki ekonomik anlamda işgal altındasın. Ama Kurtuluş Savaşı vermek senin kitabında yazmaz. Sen mandacıların torunusun. Sen Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda emperyalistleri dize getiren Birinci Kuvayimilliyecilere düşmansın. Kurtuluş Savaşı senin ağzına yakışmaz.
Önümüzdeki günlerde Asgari Ücretin artışı söz konusu. Belki geçtiğimiz yıllara göre bir miktar daha artırım yapacaklar. Ama 5 bin lira da yapsalar, 6 bin lira da yapsalar İşçi Sınıfının, emekçi halkın asgari ücreti ya da asgari yaşam standardı iyileşmez bu gidişle.
Çünkü hep söylüyoruz, alım gücünün değeri hayat pahalılığını belirler. Kendisi 100 bin liranın üzerinde maaş alan birisi doların 12,50 liraya çıkmasından etkilenmez. O zaman halkımız ne diyor? “Tok açın halinden anlamaz!”
Bunlar artık 20 yılda Karun oldular, köşeyi döndüler. Vurgun, talan düzeni kurdular. Hırsızlık İmparatorluğu kurdular. Onun için açları anlamazlar. Çöpten yiyecek toplayan, pazarlarda sebze meyve artığı toplayan halkımızın halinden anlamazlar.”
Evet! AKP, halka hesap verecek. “Hükümet istifa” demek suç değildir. Bu hükümetin yerine iktidar mücadelesi vermek suç değildir. Halkın Kurtuluş Partisi de bu iktidar mücadelesini veren, halka samimice, dürüstçe programıyla, pratiğiyle kendini ortaya koymuş bir partidir. Siz istediğiniz kadar sanal devriye timlerine, emniyette polisleri seferber ederek “Hükümet İstifa” diyen, hayat pahalılığı karşısında, zamlar karşısında isyan eden insanlar hakkında davalar açın ama bittiniz. Artık geri dönüşü yok.
Sizi ne Suudi Emirliği, ne Birleşik Arap Emirliklerindeki Krallar, Sultanlar kurtarabilecek. Yıkılacaksınız. Bundan kaçışınız yok.
İşte Değerli Halkımız, Yeter artık. Bu korku imparatorluğunun üstümüzde yarattığı heyulayı dağıtmak zorundayız. Bakın, insan isyan huyludur. İsyan aşamasına gelmiş bir insan karşısında hiçbir tank, hiçbir top, hiçbir silah duramaz.
O nedenle haklarımıza, hukukumuza sahip çıkmak zorundayız. Ülkedeki kanunsuzluklar karşısında sessiz kalmamak zorundayız. Evet söylüyoruz. Bugün bu ülkede ağzından çıkan her sözün kanun haline geldiği, yargı sisteminde hemen hemen bütün yargı mekanizmasına talimatlar yağdıran kişinin Cumhurbaşkanlığı yapma yetkisi yok, diploması yok. Anayasa’nın 101’nci maddesinde tanımlanan 4 yıllık üniversite mezunu olma koşulu yok. Yani diplomasız bir kişi kendini 85 milyona ve hatta tüm dünyaya Cumhurbaşkanı diye yutturuyor. Hayır kardeşim. Sen Cumhurbaşkanlığı yeterliliğine sahip değilsin. Çünkü diploman yok.
Bununla ilgili bizim hakkımızda davalar açıyorlar. İşte polis kamerasının gözü önünde bir kez daha söylüyorum. Lütfen dava açın. Diplomayla o mahkemelerde hesaplaşacağız. Çünkü bu diploma masayı devirecek sorudur. Meclisteki muhalefet de ısrarla bu alandan uzak duruyor. Çünkü onlara da ağababaları çizdiği sınırda muhalefet görevi verdi. Oraya kimse gelmiyor. O nedenle Halkın Kurtuluş Partisi bu haklı davasının bayraktarlığını yapmaya devam edecektir.
***
İzmir halkının ilgiyle izlediği, Yoldaşlarımızın yanlarına gelerek kutladığı ve alkışlarla desteklediği eylem, coşkuyla atılan sloganlarla sonlandırıldı.
Samandağ
Samandağ İlçe Örgütü’nden Kurtuluş Partili Yoldaşlarımız, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” bildirimizi Samandağ sokaklarında dağıttılar. Samandağ Halkına, 25 Kasım’ları nasıl gördüğümüzü anlattılar. Fıtratında kadın düşmanlığı olan AKP’giller’in Ortaçağcı gericiliğine ve her türlü zulmüne karşı çocuklarımız için, emekçi kadınlar olarak mücadele etmekten başka çaremiz yok, dediler. Partimizin kadına yönelik şiddetin son bulmasının nasıl mümkün olabileceği konusundaki görüşlerini halkımızla, kadınlarımızla buluşturdular.
Adana
Adana’dan Kurtuluş Partili Yoldaşlarımız, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Parababalarının sömürü düzeninin şiddetini iliklerine dek hisseden İşçi-Emekçi kadınlarımızın yoğun olarak yaşadıkları mahallelerde halkımızla, kadınlarımızla buluştular. Ev ev gezerek kadınlarımızın sorunlarını dinlediler.
Adana Seyhan İlçe Yöneticimiz Ecz. Ayşe Küçükosmanoğlu, Mirabal Kardeşler’in Faşizme ve kanlı zalim ABD Emperyalizmine karşı verdikleri kararlı mücadeleyi anlattı. Bugün de ülkemizi AB-D Emperyalistleri tarafından iktidara getirilen Ortaçağcı Gerici AKP’nin 19 yıldır yönettiğini, kadınlarımızın başına gelen her belanın, çektikleri tüm çilelerin, yaşadıkları zulmün sorumlularının bu Parababalarının sömürü düzeni olduğunu onlarla paylaştı.
Yoldaşımız, kötü yönetim ve başarısız ekonomik politikalar yüzünden, insanların evlerinde aş değil adeta dert pişiyor, ayın sonunu getiremeyen yurttaşlar, semt pazarlarında çöpe atılan ürünleri topluyor, ülkede yaşanan son döviz yükselişinin ardından adeta bataklığa saplandı. Akaryakıta gelen tarihi zamlar ortada, petrole dayalı diğer ürünler zam için sırada bekliyor, fırsatçılar iş başında, vatandaş ne yapacağını şaşırmış, dayanamıyor dedikten sonra Partimizin kadın sorununa bakışını, kadının kurtuluşunun İşçi Sınıfının kurtuluşundan geçtiğini örneklerle anlattı. Yoldaşlarımız, ülkemizin en haksever, en halksever, en doğasever partisi olan HKP’yi Adana’dan Kurtuluş Partili kadınlar olarak halkımızla buluşturmaya devam edeceğiz, dediler.
25 Kasım 2021
HKP Merkezi Kadın Çocuk Komitesi
Kurtuluş Partili Kadınlar 25 Kasım bildirimizin tam metni aşağıdadır:
***
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde de
Kadına Yönelik Şiddet ve Kadın Cinayetleri devam ediyor!
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek hukuksuzdur, yok hükmündedir!
“Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız…” diye haykırdı hep birlikte Dominikli devrimci Mirabal Kardeşler. Ve korkusuzca örgütlü mücadele ederek, bir diktatörü deviren üç yiğit kadın olarak Tarihe yazdırdılar adlarını!
Mirabal Kardeşler’in halklarına adanmış mücadelesi kime karşıydı?
Faşist diktatör Rafael Trujillo’ya ve ABD Emperyalizmine… Yiğit Devrimci Che Yoldaş’ın deyişiyle “insan soyunun baş düşmanı ABD Emperyalizmi”nin desteğiyle, 31 yıl boyunca iktidarda kalmayı başaran Faşist Trujillo ve bir avuç Parababası zevk ve sefa içinde yaşarken, tüm Dominik Halkı açlık, sefalet ve ölüm cehenneminde kavruluyordu. İşte 3 yiğit kız kardeş, Mirabal Kardeşler de böylesine halk düşmanı, zalim, hain bir faşist diktatöre ve onun yarattığı açlık, sefalet, ölüm cehennemine karşı korkusuzca isyan ettiler, başkaldırdılar, örgütlendiler.
Yaşamları boyunca birlikte mücadele eden bu 3 onurlu kız kardeş, ölüme de birlikte yürüdüler. 25 Kasım 1960’da Faşist Trujillo diktatörlüğü tarafından acımasızca katledildiler! Ancak onları katlederek kurtulacaklarını sananlar, Tarihte çok kez yaşanmış bir gerçeği unuttular:
Doğruyla, haklıyla savaşan zalimler eninde sonunda mutlaka yenilir!
Dominik Halkı, Amerika kıtası tarihinin en kanlı, en halk düşmanı faşist diktatörlerinden, 31 yıl boyunca iktidarda kalan Trujillo’yu, Tarihin çöplüğüne fırlattı!
Mirabal Kardeşler ise Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü’nün önderi oldular tüm dünyada!
Biz de Kurtuluş Partili Kadınlar olarak haykırıyoruz:
Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz!
Parababaları düzeni ve AKPgillerin yarattığı ekonomik kriz, pandemiyle birlikte katmerlenmiştir. Yaşadığımız süreçte paramızın ABD doları karşısında Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş oranda ve hızla değer kaybetmesi; yoksulluğu, işsizliği, pahalılığı, zammı, zulmü daha da derinleştirmektedir. Kadına ve çocuklara uygulanan ekonomik şiddeti de daha can yakıcı ve dayanılmaz duruma getirmektedir. Fıtratında kadın düşmanlığı olan AKP’giller’in Ortaçağcı gericiliğine ve her türlü zulmüne karşı çocuklarımız için, emekçi kadınlar olarak mücadele etmekten başka çaremiz yok!
AB-D Emperyalistleri ve onun yerli işbirlikçisi, Laiklik düşmanı, Ortaçağcı AKP’giller tarafından 19 yıldır yönetilen ülkemizde kadına yönelik şiddet yüzde 1400, hatta daha fazla artmıştır. Kadına yönelik şiddet dünya sıralamasında Türkiye ne yazık ki en üst sıralarda yer almaktadır.
Çünkü toplum Ortaçağ karanlıklarına sürüklendikçe kadına ve çocuğa yönelik cinayetler, taciz ve tecavüzler artar ve artmaya devam ediyor… Buna karşın, nüfusunun çoğunluğu ateist olan Hollanda’da kadın cinayetine rastlanmamaktadır. Kuzey Avrupa ülkelerinde de yok denecek kadar azdır kadın katliamları.
Çünkü Batı toplumları, burjuva devrimlerini 15’le 19’uncu Yüzyıl arasında gerçekleştirerek, burjuva ekonomik düzenini, yani kapitalist ekonomiye dayanan toplum biçimini bütünüyle egemen kılmışlar, Ortaçağ kalıntısı sınıf ve tabakaları kazıyarak onların ekonomik hayattaki varlıklarına son vermişlerdir. Modern sanayileşme ile birlikte İşçi Sınıfı için cinsiyet ve yaş farkının önemi kalmamıştır. Kapitalizm tam da bu nedenle, Ortaçağ’ın Din Derebeyliğinde “namus” adlı uçkur etiketiyle damgalanmış, ev kölesi durumunda bulunan, toplumda adı okunmayan kadını da işgücünü satarak üretime katılan, böylece de artıdeğer yaratan özgür birey haline getirmiştir. Bu sebeple de kadına yönelik katliamlar, tecavüzler pek görülmemektedir oralarda.
Oysa bizim gibi burjuva devrimini 20’nci Yüzyıl’da yani kapitalizmin dünya çapında devrimci barutunu tükettiği emperyalizm çağında yapan Doğu Toplumları, devrimlerini hep yarım bırakmışlardır. Yani Antika Tefeci-Bezirgân Sınıfların egemen olmamakla birlikte toplumda tüm dişleri ve tırnaklarıyla kanlı canlı biçimde varlığını sürdürmesine göz yummuşlardır, hatta bunun da ötesinde onunla ittifaka girmişlerdir. İşte bu sebeple de kadın, bizde ve bizim gibi toplumlarda işgücünü dilediğince satan ve kapitaliste artıdeğer yaratan özgür birey olamamıştır tam olarak. Kapitalizm öncesi toplumlarda olduğu gibi kadın, erkeğin malı durumundadır bir anlamda. Dolayısıyla da erkeğe tabi olmalıdır, erkeğin emrinden çıkmamalıdır, eğer çıkar ise o zaman büyük suç işlemiş sayılır, şiddete uğrar ve hatta öldürülür… 2008’den Kasım 2021’e kadar şüpheli kadın ölümleri hariç toplam 3.770 kadınımız bu nedenle öldürülmüştür.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek hukuksuzdur, yok hükmündedir!
Yine kadın düşmanı AKPgiller’in Reisi, bir gece yarısı karanamesi imzalayıp, bu kararı Resmi Gazetede yayımlayarak Anayasaya aykırı bir şekilde kadınlarımızı şiddet, tecavüz, taciz ve katliamlardan bir nebze de olsa koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden 20 Mart 2021’de bu nedenle çekildi.
Kadınlarımızı tamamen korunmasız bırakıp, her türlü şiddetin, caniliklerin ateş çemberine atmayı amaçlamaktadır kadın düşmanı Ortaçağcı AKPgiller böylece. Sıradaki kadın düşmanı hedefleri ise 6284 sayılı, kadınları koruyan yasayı kaldırmaktır.
Bu yok hükmündeki, hukuksuz kadın düşmanlığı karşısında, Kurtuluş Partili Kadınlar olarak yerimizde duramazdık ve durmadık!
İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz bir şekilde çekilmeyi başta üç büyük ilimiz İstanbul, Ankara, İzmir’de olmak üzere basın açıklamaları ile hemen protesto ettik! 22 Mart 2021 sabahı Danıştayda ilk Yürütmeyi Durdurma Davasını biz açtık.
3 Temmuz 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme işleminin yürütmesinin durdurulması talebine ret oyu veren, AKP yönetimindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi döneminde Hukuk Müşavirliği yaparken Cumhurbaşkanlığı kararıyla Danıştaya atanmış, tarafsızlığı şüpheli, objektif karar vermesi hayatın olağan akışına aykırı olan Hâkim Lütfiye Akbulut için reddi hâkim talebinde bulunduk.
25 Eylül 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nin hukuksuz feshinin iptali için Danıştayda açmış olduğumuz davada yürütmenin durdurulması talebimiz, reddi hakim talebinde bulunduğumuz AKP’giller’in Hâkiminin de oyuyla, oy çokluğuyla reddedildi.
Ama her ne kadar oy çokluğuyla yürütmenin durdurulması talebimiz reddedilmişse de; vicdanlarının sesini dinleyen iki hâkimin, iki gerçek hukukçunun, çoğunluk kararına karşı oyları ve gerekçeleri umut vericidir. AKP’giller’in iktidardan tekerlenme süreçleri hızlandıkça bu gerçek hâkim ve savcıların da sayılarının artacağına inanıyoruz.
27 Eylül 2021’de Danıştayın İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin yürütmesinin durdurulmasını reddetmesini Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna taşıdık!
“Dairenin yürütmeyi durdurma ret kararının kaldırılarak, yürütmenin durdurulması kararı verilmesi”ni talep ettik.
İstanbul Sözleşmesi’nden Anayasaya aykırı şekilde çekilinmesine karşı mücadelemiz fiili ve hukuki eylemlerimizle devam ediyor, edecek!
Peki, kadına şiddet, kadın cinayetleri,
kadın ve çocuklara yönelik istismar olaylarının çözümü için ne yapmalı?
Feminizm Kadın Sorununu çözebilir mi?
Hayır!
Çünkü Feminizm meseleye sınıfsal bakmaz, sadece erkek düşmanlığı yapar. Bu yüzden bir burjuva ideolojisidir.
Oysa Kadın Sorunu sınıfsal bir sorundur. Kadın, insanın sosyal hayvanlığından kurtulup tamamen insan olmasıyla ancak kurtulur. Bu da ancak İşçi Sınıfının kurtuluşuyla, Sosyalizmle mümkündür.
HKP Genel Başkanı Nurullah Efe (Ankut), “KADIN İnsanlığa Geçiş Tarih Sosyalizm”adlı önemli eserinde, Kadın Sorunu’nu tarihsel olarak netçe ortaya koyup gerçek anlamda çözüme kavuşturmuştur:
“İnsan, 1,7 milyon yıl önce insanlık konağına adım attı ama insan olmadı! Sosyal hayvanlık konağına adım attı. Sosyal hayvanlığından kurtulup tamamıyla insan olabilmesi neye bağlıdır? Bütün insanları maddi açıdan da eşit, özgür, kardeş görebilmesine bağlıdır. Bunun yolu da nerden geçiyor? Tüm sosyal eşitsizliklerin toplumdan kaldırılmasından geçiyor. Bunu sağlayan düzen nedir? Sosyalizmdir. Sınıfsız toplumdur! Başka hiçbir düzen, erkeğin elindeki bu sosyal gücü yok edemez. Kadınla eşitleyemez. Yasalar ne kadar eşitlenirse eşitlensin…”
Mirabal Kardeşler’in onurlu mücadelesi bugün Kurtuluş Partili Kadınların Sosyalizm mücadelesinde yükseliyor. Kadınlar ve çocuklar olarak haklıyız ve yeneceğiz!
Yaşasın Mirabal Kardeşler’in Haklı ve Onurlu Mücadelesi!
Kadın-Erkek El Ele Kurtuluş Partisi’ne!
Kadının Kurtuluşu Ne Şeriatta, Ne Feminizmde; Kadının Kurtuluşu Sosyalizmde!
25.11.2021
Kurtuluş Partili Kadınlar