Kurtuluş Partili Kadınlar Emperyalizme, Ortaçağcı Gericiliğe, Faşizme Karşı Mücadele Ediyor, Bu Karanlık Yolun Sonunda Doğacak Güneşi Görüyorlar!

Sevgi ve Saygıdeğer Halkımız, Kadınlarımız, Analarımız, Bacılarımız;

Ülkemiz bir seçim sathına daha girdi. 31 Mart 2024 tarihinde yerel yöneticileri seçmek üzere sandık başına gideceğiz.

 Ama hangi şartlar altında?  Bakalım manzara-i umumiye nasıl?

Mutfaklarda ocaklarımız yanmıyor!

Tencerelerimiz boş, kaynamıyor!

Aş yerine taş pişiyor, dert kaynıyor!

Her gün çocuklarımızın sofrasından bir lokma daha eksiliyor.

Yeterli ve dengeli beslenemeyen çocuklarımızda artık büyüme ve gelişme bozuklukları artmaya başladı.

Okula giden çocuklarımızın beslenme çantaları boş, dolmuyor!

Bebelerimizin karnı aç, doymuyor!

Marketlerde bebek mamalarına kilit vurulmuş!

Evlerde yangın,

Sarayda saltanat,

Sarayda Lale Devri…

Çocuklarımız;

Ortaçağcı Gericiliğin tarikat ve cemaat evlerinin karanlık dehlizlerinde yitip gidiyor.

Laik, Demokratik, Bilimsel bir Eğitim, güvenli bir gelecekten yoksunlaşıyor.

Okulda olmaları gerekirken iş cinayetlerine kurban gidiyor.

Analarımızın yürekleri yine bir kor gibi yanıyor.

Kızlarımızın ömürleri din derebeyliklerinde talan ediliyor.

Kadınlarımız;

Tacize, tecavüze uğruyor,

Yetmiyor evde, sokakta, işyerinde bir kuş gibi katlediliyor.

Manzara-i umumiye bunlarla bitmiyor. Acılarımıza neşter vuracağız ki derman bulalım.

Başta İşçi Sınıfımız olmak üzere cefakâr, çilekeş halkımız, emeklilerimiz, gençlerimiz, esnafımız, köylümüz ve kadınlarımız İşsizlik, Pahalılık, Zam, Zulüm, Yoksulluk ve Yoksunluk cehenneminin ateşinde yandıkça yanıyor.

Son birkaç yıldır ülkemiz %120’nin üzerinde yıllık enflasyon yaşamaktadır. Marketler ürün etiketlerini günlük olarak değiştirmektedir artık. Özellikle gıda ürünlerindeki amansız hızlı fiyat artışı, çalışan halk kesimlerimizi, emeklilerimizi canından bezdirmiştir. Bu yüksek enflasyon oranına rağmen işçiye, memura, emekliye verilen maaş zamları gerçek enflasyon oranının üçte birine bile ulaşmazken TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranının da altında kalmaktadır.

TÜİK 2023 yılı enflasyonunu %64 olarak açıklarken asgari ücrete %49, emekliye önce %37 oranında maaş artışı yapılmış, yoğun tepkiler üzerine bu oran önce %42’ye, sonra %49,25’e çıkartılmıştır. Bu artışa rağmen milyonlarca emeklimizin maaşı 10.000 liranın altında kaldığı için 10.000 liraya tamamlanmış yani bu emeklilerimiz için artış oranı %33’te kalmıştır. Böylelikle işçimizin, emeklimizin, kamu çalışanımızın yani halkımızın %80’ninin açlık sınırının altında bir gelirle hayatlarını sürdürmesi beklenmektedir.

Her dört gençten birinin işsiz olduğu ülkemizde, dünyanın en pahalı etini, petrolünü, elektriğini, telefonunu kullanan halkımız, işsizlik ve pahalılık cehenneminde her geçen gün daha da fazla yanmaya devam etmektedir.

Görüldüğü üzere AKP’giller ülkemizi sadece ekonomik olarak çökertmeye devam etmiyor. Toplumsal olarak da ülkemizi karanlığa ve belirsizliğe sürüklemektedir.

Bir ABD-AB-İsrail yapımı proje partisi olan ve ülkemiz için Yeni Sevr demek olan BOP çerçevesinde 22 yıl önce iktidar koltuğuna oturtulan AKP’giller, gelinen şu aşamada Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın zaferi üzerine inşa edilen Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin Laik Cumhuriyet’ini yerle yeksan etti.

Ortaçağcı gerici, kriminalize bir suç örgütü olan AKP’giller, Kuvayimilliye önderlerimizin kurduğu Laik Cumhuriyet’in hiçbir kurumundan, hiçbir ilkesinden eser bırakmadılar. Eğitim, yargı, ordu başta olmak üzere hayatın tüm alanlarında gericilik kalelerini sağlamlaştırdılar.

Kanımızla, canımızla yaşadığımız, hissettiğimiz üzere AKP’giller her biri birer Din Derebeyliği olan tarikat ve cemaatlerle el ele vererek ülkemizi 1400 yıl öncesinin köleci Arap Toplumunun kör karanlıklarına sürüklüyorlar.

Sınıf karakterleri, sınıf çıkarları böyle emrediyor onlara. Düşman belleyip yıktıkları Laik Cumhuriyet’in yerine Ortaçağcı Faşist Din Devleti’ni inşa ediyorlar tüm hızlarıyla.

Ülkemizde şu günlerde ikili devlet vardır.

 Birincisi; yasaması, yargısı, ordusu, milli eğitimi, üniversiteleri, sağlığı, maliyesi vb. tüm kurumları yıkılmış, tahrip edilmiş, enkaza döndürülmüş, Birinci Kuvayimilliye Zaferimizin üzerine inşa edilmiş olan, kısmen de olsa Laik Türkiye Cumhuriyeti.

 İkincisi de; ABD ve AB Emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde iktidara getirilmiş olan AKP’giller eliyle ülkemizi santim santim Ortaçağ’ın karanlığına götürmek isteyen Faşist Din Devleti.

Bu ikinci devletin başındakiler, yürürlükte olan başta Anayasa olmak üzere yasalarla da kendilerini bağlı saymamaktalar. Her türlü kanunsuzluğu yapmaktan geri durmamaktalar.

Bu halk düşmanı, vatan satıcı, vurguncu, talancı iktidar, Laik Cumhuriyet’i yıkmak, özlemini çektiği Ortaçağcı Faşist Din Devleti’nin önündeki engelleri kaldırmak için ilk günden itibaren çok planlı olarak, örgütlü bir şekilde harekete geçti. İlk hedefleri Çocuklarımız ve Kadınlarımız oldu.

Nasıl mı?

Hain planlarının işleyebilmesinin en önemli ayağını, çocuklarımızın, gençlerimizin, insanlarımızın düşünemez, sorgulayamaz, akıl yürütemez, beyinleri dumura uğratılmış müritler haline getirilmesi, “Dindar ve Kindar” bir nesil olarak yetiştirilmeleri oluşturmaktaydı. Bu da ancak Laik ve Bilimsel eğitime darbe vurmakla, kırıntısını bile bırakmamakla olurdu.

Bu nedenle, AKP’giller iktidara getirildikleri 2002 yılından başlayarak, Laik, Bilimsel, Demokratik Eğitim bakımından olumlu sonuçları olan tüm uygulamaları yerle yeksan ettiler. 8 yıllık Kesintisiz Temel Eğitimi kaldırarak, çocuklarımızın özellikle de kız çocuklarımızın örgün eğitimi en erken yaşta terk edecekleri 4+4+4 hain Kesintili Eğitim Modelini yürürlüğe koydular.

4-6 yaş grubu okulöncesi öğrencilerimizi “Dinimi seviyorum, öğreniyorum” gibi projelerle müftülüklerce görevlendirilen kişiler eliyle onmaz biçimde zihinsel, ruhsal, fiziksel tahribata uğrattılar.

Ortaçağcı gericilik pıtrak gibi her yerde İmam Hatipler açtı.  Bu da yetmedi tüm okullarımızı Ortaçağcı gerici müfredatla İmam Hatipleştirdiler.

Çocuklarımız, gençlerimiz. “Değerler eğitimi” diye diye, içinde yaşadığımız sınıflı toplumun egemenlerinin çürümüş ahlâkıyla inmelendirildi. Ahlâk diyerek ahlâksızlık, vicdan diyerek vicdansızlık, merhamet diyerek merhametsizlik, sevgi diyerek sevgisizlik toplumu inşa ettiler.

Sınıf karakterleri ve çıkarları gereği “Halkı Allah ile Kandırma” ustası olan AKP’giller çocuklarımızın ve gençlerimizin sağlıklı koşullarda Laik-Bilimsel-Demokratik-Parasız-Eşit Eğitim alması için kullanılması gereken, para kaynaklarını Diyanet’e ve kendi kurduğu gerici vakıf ve derneklere   oluk oluk akıttılar ve akıtmaya da devam ediyorlar.

Tarihin en eski, en asalak sömürücü sınıfı olan Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının siyasi plandaki temsilcisi AKP’giller’in 22 yıllık iktidarı süresince bir diğer hedef de Kadınlarımız oldu. Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin bu dönemde artmasının en önemli nedeni, Ortaçağcı gericiliğin yarattığı, kadını köleleştiren toplumsal tutum ve psikolojidir.

Örneğin müfredatlarda yapılan düzenlemeler ve getirdikleri dersler aracılığıyla kızlarımızı, kadını yok sayan, onu toplumdan silen kadın düşmanı ideolojilerini gönüllüce kabullenen köleler haline getirmeyi planlamaktalar. Karma eğitime var güçleriyle saldırdılar ve saldırmaya devam ediyorlar…

ABD Emperyalistleri tarafından 22 yıldır iktidarda tutulan AKP’giller’in Reisi, kadınlara kısıtlı da olsa koruma sağlayan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararnamesiyle hukuksuz bir şekilde çekildi.

Hatırlanacağı üzere Meclise taşıdıkları kendileri gibi Laik Cumhuriyet düşmanı Yeniden Refah’çı Molla Fatih Erbakan ve Hizbullahçı HÜDAPAR bu ittifaka katılmak için ön şart olarak 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun da kaldırılmasını şart koşmuştu.

İşte ülkemizde Ortaçağcı gericiliğin siyasi plandaki temsilcileri ve onların ittifak halindeki her biri birer din derebeyliği olan tarikatlar ve cemaatler, Kadının özgürlüğü, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yediğimiz ekmek kadar elzem olan Laikliğin çanına elbirliği ile ot tıkadılar.

Sevgi ve Saygıdeğer Halkımız,

İşte böylesine karanlık günlerde bir yerel seçim sürecine girdik. Günlerdir burjuva partileri kulislerle, bir takım ayak oyunlarıyla, oradan oraya insan transferleriyle, binbir türlü oyunbazlıklarla meşgul.

Ancak Halkın Kurtuluş Partisi’nde bu tür ayak oyunları, bu tür gayrimeşru yarışlar söz konusu değildir. Halkın Kurtuluş Partisi’nde hizmet esastır. Özellikle de halkımızın bizi anlaması, Yerel Seçimlerdeki politikamızın, “Halk İçin, Halkla Birlikte Bizzat Örgütlü Halk Tarafından Yönetim” politikamızın anlaşılmasını bekler. Bunun dışındaki hiçbir kulis, hiçbir siyasi entrika bizi ilgilendirmez. İşte o nedenle Halkın Kurtuluş Partisi’nde hizmet yarışı vardır. Hizmet yarışında görev alan arkadaşlarımız, anında o görevin sorumluluklarını üstlenir; Parti Genel Başkanı da dâhil olmak üzere Merkez Yönetim Kurulu da görev alan tüm Yoldaşlarımızın önünü sonuna kadar açar.

Bizler, yarın bu ülkeyi yönetmeye aday olan samimi, dürüst, bu ülkenin en yurtsever, en halksever partisiyiz.

Bugün ülkemizde belediye hizmetleri, rant kapısı haline getirilmiş durumdadır. İktidar partisinin belediyeleri, iktidarın merkez yönetiminden aldığı güçle o rantı, fersah fersah daha üstünde elde etmektedir. Muhalefet partilerinin belediyeleri de, maalesef onlar da belki iktidar partisi kadar olmasa bile onlar da adeta “Bal tutan parmağını yalar”, hesabı gereği seçimlerden önce yapmış oldukları masrafları belediye yönetiminden gidermenin planlarını yapmaktadır. Bu belediyecilik anlayışı, halk düşmanlığı yapan bir anlayıştır. Biz buna karşıyız.

Bizim bu yerel seçimlerdeki tavrımız nettir. Hatırlatalım ne demişti Sayın Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut?

“Yüzyılın Felaketi’ Tayyipgiller iktidarından kurtulmak için ya da onların dizginsizce bu iktidarı halka zulme dönüştürmelerini engellemek için CHP’nin kazanma olasılığının bulunduğu yerlerde aday çıkartmayacağız. Oy bölen durumunda olmayacağız.”

Sevgi ve Saygıdeğer Halkımız,

Şu hususu da belirtelim: CHP’yi desteklemiş olmamız onların politikalarına, onların halk düşmanlıklarına onay verdiğimiz anlamına gelmez. Onlara da her türlü açık eleştiriyi her zaman yaptık, yapmaya da devam edeceğiz.

Yukarıda belirttiğimiz sıkıntılar ve daha fazlası; ahlâklı, vicdanlı insan ve doğa sevgisiyle hareket eden bir yönetim anlayışıyla ancak çözülebilir. Hep dediğimiz gibi; Farklı Olan Yalnız Biziz!

 Peki gerçek Halk İktidarının yani Halkın Kurtuluş Partisi’nin Yerel Yönetim anlayışı nedir?

Halkın Kurtuluş Partisi’nin siyasetinin temeli insan, hayvan ve doğa sevgisidir. Yaptığımız, yapacağımız her şey bunun üzerine kuruludur. Bu temel üzerinde Partimizin amacı;

Birkaç vurguncunun değil Halkın Demokratik İktidarıyla;

  1. a) Devleti Halk’tan üstün değil, Halk’ı Devlet’ten üstün tutan gerçek özgürlüğü fiilen kurmak ve antidemokratik yasaları ayıklamak;
  2. b) Müzmin İşsizlik ve azgın hayat Pahalılığı kanser haline gelmiştir. Bunları köklerinden kazımak için ikinci bir Kuvayi Milliye (Kurtuluş Savaşı) seferberliği gerekmektedir. Bu ekonomik seferberliğimizi bilim ve teknolojinin en son aşamasına dayanan ağır sanayi temeline oturtmak;
  3. c) Ulusal üretim mücadelemizin para maddesini -ne sadakayla ne zorla- ancak UCUZ DEVLET ve BİLİNÇLİ TİCARET yoluyla sağlamak;
  4. d) Bu kutsal ekonomik Kuvayi Milliye seferberliğimizin güdücü ruhunu -başta İşçi Sınıfımız gelmek üzere- cahil, âlim, köylü, şehirli… bütün değer yaratan emekçi halkın tamamıyla aşağıdan gelme ve tamamıyla serbest; GİRİŞİM, ÖRGÜTLENME VE DENETİMİNDE bulmak ve bu amaçla bütün organlarda bilfiil üretmenleri çoğunlukta görmek, yarımız olan Kadını ön safta bulmak, Gençliğe sonsuz inanmak;
  5. e) Bu güdücü ruhu oluşturan her kesimden insanlarımızı, bu yüce davayı gerçekleştirebilmek ve nihai amacına ulaştırabilmek için insan, hayvan, bitki ve doğa sevgisiyle donatarak bencillikten uzak, toplum için her türlü fedakârlığı seve seve yapabilecek hale getirmek için gerekli çalışmayı şimdiden başlatmaktır.

Bu amaç doğrultusunda partimizin iktidarında kamu düzeni, aklın, bilimin ve insanî değerlerin kaynaklık ettiği kurallarla sağlanacaktır.

Halkın Kurtuluş Partisi yerli-yabancı Parababalarının ve onların koruyucusu, kollayıcısı olan ABD ve AB Emperyalizminin en amansız düşmanıdır… Halklarımızınsa en yakın dostudur…

HKP değer yaratan halkın hak ve çıkarlarını korur. Bu nedenle Uluslararası Parababalarının Türkiye’deki ortaklığını ve savunuculuğunu yapan yerli Parababalarına (Finans-Kapitalistlere, ki bunların sayıları ortalama 500’dür) karşıdır.

Dini siyasette kullanan ve insanlarımızın temiz, masum din duygularını sömürerek acımasız soygunlar, vurgunlar yapan, Parababaları iktidarlarının kitle içinde tutunmasını sağlayan, Finans-Kapitalistlerin Antika müttefikleri olan Tefeci-Bezirgân Sermayedarlara (ki bunların sayısı da ortalama 2000-2500’dür) karşı da mücadele eder.

Bu yüzden Halkın Kurtuluş Partisi halka içten inanır, halk için demokrasi ve hürriyeti savunur. Demokrasi ise düşünceye saygı, halka refahla gelişir.

 Bu ana prensipler doğrultusunda;

Halkın Kurtuluş Partisi İktidarının temel yapısı Örgütlü Halktır. Ucuz devletin ve hürriyetin de kaynağı budur. Bu nedenle iktidarımızda şehir ve köy ahalisi caddesine sokağına varıncaya dek bir araya getirilecektir.  Halkın gerçek ihtiyaçlarının ortaya konulması, en kolay ve ucuz yoldan bu ihtiyaçların giderilmesi buna bağlıdır.

Bu doğrultuda, HKP’nin Halkçı Belediyecilik uygulamasında kadınlarımız ve çocuklarımız önceliğimiz olacaktır.

Halkımız her mahallede kurulacak Mahalle Komiteleri’nde örgütlendirilecektir.

Böylece halkın yönetime demokratik katılımı güçlenecek ve halkın gerçek ihtiyaçları daha etkili bir şekilde belirlenecektir. Mahalle Komiteleri yerel yönetimlerde yaşanan sorunların tespitinde ve bu sorunların aşılmasında belediyelerin en büyük destekçisi olacaktır.

 Yarımız olan Kadını en ön safta görmek birincil amaçlarımızdandır.

Dolayısıyla bu örgütlenmelerde kadınlarımızın etkin şekilde görev almasını sağlayacak adımlar atılacaktır.

Günümüzde kadının sosyal açıdan ezilmişliğini fırsat bilen, sömürücü, vurguncu, yani alınteriyle para kazanmayan, her türden ahlâk anlayışından uzak sermaye sınıfına mensup erkekler, kadını cinsel zevklerini doyuracak obje olarak görmekte ve kullanmaktadırlar.

Bu insanlık dışı duruma son vermenin ilk adımı; Kadının sosyal hayatın her alanında en aktif biçimde rol almasını sağlamak, Kadınla Erkeği eşitlemektir. Böylece de kadının aşağılanmasına yol açan (onu aşağılayan şartları devamlı üreten) mekanizma kırılmış-ortadan kaldırılmış olacaktır. Erkek egemen düzen, temeli ortadan kaldırılmış olduğu için yıkılmaya; kadın da hakkı olan saygınlığı yeniden kazanmaya başlayacaktır.

Kafaları en çağdaş bilimle, demokratik ve laik kültürle donatılan Kadınlarımız, elbette sosyal hayatın her alanında aktif bir biçimde çalışmak isteyecek ve toplumda hak ettikleri yeri alacaklardır.

Bu nedenlerle her alanda kadınların bir araya gelerek örgütlenmesi ve kendi ihtiyaçlarını kendilerinin belirlemesi sağlanacaktır.

Kadınların evdeki yükü azaltılacak, kadınların da çalışma hayatına dahil olabilmeleri için çamaşırhaneler, ortak yemekhaneler ve kreşler açılacak, Ücretsiz Kreş ve Çocuk Bakım Hizmetleri sunulacaktır. Kadınlarımızı ve geleceğimiz olan Çocuklarımızı şiddet ve istismardan koruyacak her türlü önlem alınacaktır.

Kadınlarımız için özel olarak düzenlenmiş atölyeler, eğitim programları ve istihdam projeleriyle dolu bir alan yaratılacaktır. Bu kurumlar, kadınlarımıza hem bilimsel ve sanatsal gelişim fırsatları sunacak hem de iş hayatına katılımlarını destekleyecektir. Çocuklarımız ve gençlerimiz için ise oyun, eğitim, sanat ve spor alanları bir araya getirilerek onların sağlıklı ve yaratıcı bir ortamda büyümelerine olanak tanınacaktır. Onların zihinsel, ruhsal ve bedensel gelişimleri desteklenecektir.

Neredeyse tümüyle kadınlarımızın omuzlarına bindirilen yaşlı ve çocuk bakımı ile ilgili olarak Halkçı Belediyelerimiz tarafından çözümler sunulacaktır.

Yaşlı bakımı, çocuk bakımı ve evde sağlık hizmetleri gibi alanlarda halkımıza eğitimler verilecektir. Halkımızın bu önemli ihtiyaçlara daha bilinçli ve etkin bir şekilde yaklaşması sağlanacaktır. Bu konularda uzmanlaşmış eğitmenler tarafından düzenlenen kurslar aracılığıyla halkımıza pratik beceriler kazandırarak, yaşlılarımıza, çocuklarımıza ve sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyan bireylere daha nitelikli bakım sağlanmasına katkıda bulunulacaktır. Bugünümüzü kuran, başımızın tacı Yaşlılarımızın maddi manevi her türlü ihtiyacı karşılanacaktır. Böylece belediyelerimiz kadınlarımızın bu yüklerini paylaşmış olacak.

Yarımız olan Kadınlarımızın ve geleceğimiz olan Çocuklarımızın sağlığı gözümüz gibi korunacaktır.

Kültür ocakları ve eğitim-bilim kurumlarında, kadın ve çocuk sağlığı konusunda özel eğitim programları düzenlenecek, bu kesimlerin sağlık bilinci arttırılacak ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri desteklenecektir. Ayrıca, anne-çocuk sağlığı, doğum öncesi ve sonrası bakım gibi konularda destek grupları oluşturarak, dar gelirli ailelerin günlük yaşam ihtiyaçlarına cevap verilecektir.

Okul ve parklar gibi ortak yaşam alanlarında da destekleyici sağlık hizmetleri sunulacaktır. Kültür ocakları, eğitim-bilim kurumları ve Sağlık Meslek Örgütleri ile düzenlenecek etkinliklerle halkımızın sağlık bilinci arttırılacaktır. Sağlık taramaları, bilinçlendirme seminerleri ve sağlık kontrolleri gibi etkinliklerle, toplumun genel sağlık durumunu güçlendirecek çalışmalar yapılacaktır.

Böylelikle, sağlık hizmetleri sadece hastanelerle sınırlı kalmayacak, toplumun her kesimine ulaşacaktır. Sağlıklı bir yaşam için gerekli olan sağlık bilinci yaygınlaştırılacaktır. Sağlıkla ilgili her konuda Sağlık Meslek Örgütlerinin rehberliğinden yararlanılacaktır.

Sevgi ve Saygıdeğer Halkımız, Kadınlarımız, Bacılarımız;

Halkın Kurtuluş Partisi’nin Devrimci Demokratik Halk İktidarında yaşam bulacak olan insana dost, kadına dost, gençliğe dost, çocuğa dost, işçiye, köylüye dost, hayvana dost, bitkiye dost, kısacası insanlığa ve doğaya dost bir yaşamı; aday olduğumuz yerellerde, “Halk İçin, Halkla Birlikte, Bizzat Örgütlü Halk Tarafından Yönetim” anlayışıyla inşa etmek üzere aday olduk.

Bizler, Kurtuluş Partililer olarak insan yaşamının sürmesinin doğadaki tüm canlılarla birlikte, hayvanlarla birlikte, bitkilerle birlikte mümkün olabileceğini çok iyi biliyoruz. Ancak bunun bugün, günümüz koşullarında AKP’giller’in bekçiliğini yaptığı Parababalarının sömürü düzeninde mümkün olamayacağını biliyoruz, gördük, görüyoruz; hele hele ülkemizin Ortaçağ karanlığına, Yeni Sevr’e doğru sürüklendiği şu günlerde. Dolayısıyla hem siyasi mücadelemiz hem yerellerdeki Halkçı Belediyecilik uygulamasıyla yönetimlerimiz, bunları ortadan kaldıracak ve ülkemize, halkımıza hak ettiği gerçek özgürlüğü, gerçek Laikliği ve gerçek mutluluğu tattıracak bir ülke olacaktır.

İşte o zaman, “Bütün yasak edilmiş güçler gibi, yeraltında, gizli, sağır, derinden derine işleyen” bir güç olarak, yarımız olan Kadınların gerçek kurtuluşuna giden yolun önü açılacaktır.

Kurtuluş Partili Kadınlar olarak yolumuzun engellerle, yılanlarla, çıyanlarla dolu olduğunu biliyoruz. Ama bu toz duman ortamında mücadelemize tüm kararlılığımızla, tüm inancımızla devam ediyoruz.

Çünkü bizler, Avusturya İşçi Marşı’nın dizelerinde yer aldığı gibi;

Bu Karanlık Yolun Sonunda Doğacak Güneşi Görüyoruz.

Belediyeler, Yüzyılın Felaketi AKP’giller’den Temizlenmelidir!

Halk İçin, Halkla Birlikte, Bizzat Örgütlü Halk Tarafından Yönetim İçin Oylar HKP’ye!

Ranta, Vurguna, Hırsızlığa, Yolsuzluğa Bıçakla Kesercesine Son Vermek İçin Oylar HKP’ye!

Hür, Güçlü, Mutlu, Tam Bağımsız Türkiye İçin Oylar HKP’ye!

20 Şubat 2024

HKP Merkezi Kadın-Çocuk Komitesi