Kurtuluş Partisi’nden 19 Mayıs’a ilişkin açıklama:
Günümüzün Saltanatçıları, Mandacıları; Vahdettinler’in, Damat Feritler’in torunları, Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mıza, ilk kıvılcımın çakıldığı 19 Mayıs’a ve Mustafa Kemal’e düşmandırlar.
“Milli Eğitim Bakanlığı, her 19 Mayıs’ta tartışmalara neden olan gösterilere ilişkin kritik bir karara imza attı. Milli Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Genel Müdürlüğü, 81 ilin milli eğitim müdürlüklerine gönderdiği yazı ile 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı törenlerinde, yönetmelikte yer almayan senaryo, değişik renk ve nitelikte gösteri ve fon çalışmaları gibi etkinliklere yer verilmemesini, kutlamaların sadece okullarda yapılmasını istedi.
“Müsteşar Emin Zararsız’ın, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer adına İl Milli Eğitim Müdürlüklerine dün gönderdiği yazıda, 01 Ekim 1981 tarihli “Ulusal ve Resmi Bayramlarda Yapılacak Törenler Yönetmeliği” hükümlerinde, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın Başkent Ankara ve diğer illerde nasıl kutlanacağı, gösterilerin nasıl yapılacağının belirtildiği hatırlatıldı. Kutlamaların kanun ve yönetmelikte yer almayan bazı içeriklerle gerçekleştirildiğinin görüldüğü ifade edilen yazıda, yine kanun ve yönetmelikte, kutlamaların öğrencilerin katılımıyla yapılacağına dair bir hükmün bulunmadığı kaydedildi. Yazıda şöyle denildi:
“Kutlama törenlerinin hazırlık döneminin mevsim olarak soğuk bir zamana denk gelmesi nedeniyle sağlık sorunlarına yol açmasına, çalışma süresinin uzun olması nedeniyle öğrencilerin derslere ilgisinin azalmasına, motivasyonlarının düşmesine, gönüllü olmayan öğrenci velilerinin okullarla olan ilişkilerinin bozulmasına sebep olduğu yönünde duyumlar alınmaktadır.” (www.internethaber.com)
19 Mayıs Nedir?
Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra, Osmanlıyı küçük lokmalara bölerek yutmak üzere vatan topraklarını dört bir yandan işgal eden emperyalist 7 düvele karşı, “Rus Genelkurmayı”nın, 1916 yılında Türk Ordusu komuta kurulu için yaptığı değerlendirmede, “yiğit, yetenekli, enerjik ve bağımsız hareket edebilen bir subay” olarak nitelediği Mustafa Kemal ve Yurtsever duygularla donanmış arkadaşlarının “halkın silahlı gücü ve öncüsü olarak harekete geçişi”nin ilk kıvılcımıdır 19 Mayıs 1919.
Özetle, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın kahırlı yolunda dikilen ilk mihenk taşıdır 19 Mayıs!
Peki, başarıya ulaşan Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın sonucunda ne olmuştur?
“Bunu, bize en iyi özetleyen kişi, Cumhuriyet’in ölümsüz kurucusudur. Mustafa Kemal, Türkiye’yi yüzyıllardan beri iki büyük kahredici gücün, iki büyük lanetleme gücün ezdiğini haykırdığı gün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gönderesine ilk Cumhuriyet bayrağını çekmişti.
“Bu iki kahredici, lanetleme, baş belası güç neydi?
“Mustafa Kemal’e göre; birisi Emperyalizm, öteki Saltanat’tı. Onun için Türkiye’de Cumhuriyet demek, Türk Milletinin bağrına oturmuş olan Emperyalizmle Saltanat’a karşı kurduğu bir savunma kalesi demektir. (…) Cumhuriyet Saltanat kazanını devirip, emperyalizmin ateşini Türkiye’de söndürdüğü için, bir Millî Kurtuluş yarattı.” (Hikmet Kıvılcımlı, Cumhuriyet Bayramı Nedir? 29 Ekim 1968)
Demek, 19 Mayıs günü kıvılcımı çakılan halk direnişinin galibiyeti sonucunda, modern-sömürgeci-insanlık düşmanı Emperyalizm (Batı gericiliği) ile onunla kaynaşmış köhnemiş-derebeyleşmiş-halk düşmanı Saltanat (Doğu gericiliği) yenilgiye uğratılmıştır.
Çok söyledik, yorulmayalım: Tayyipgiller, tarih sahnesine çıkışı kamu malını aşırmakla gerçekleşen ilk egemen sınıf olan Tefeci-Bezirgân Sınıfın Türkiye’deki siyasi temsilcisidirler. Onlar, Tefeci-Bezirgân Sınıfın ideolojisi olan Şeriatın ve politik üstyapıda Ümmet düzeninin savunucusudurlar. Bu nedenle “ulus” kavramına, ulusal bağımsızlığa, ulusal kurtuluşa düşmandırlar. Bu kavramların gelişimi onların siyasi ölümüdür çünkü. Dolayısıyla pratikte de Mustafa Kemal’e, Birinci Kurtuluş Savaşı’mıza ve onun mihenk taşı olan 19 Mayıs’a da düşmandırlar.
Bugün bu ideolojik ve sınıfsal eğilimlerinin gereği olarak, kendilerinin emelleriyle birebir uyuşan, hatta bu emellerin bugün için planlayıcısı-uygulayıcısı olan AB-D Emperyalistleriyle kirli bir ortaklık içindedir Tayyipgiller. Tıpkı ağababalarının Birinci Ulusal Kurtuluş’ta durdukları ihanet çizgisi gibi. Aslında ortaklık deyimi bile fazladır, bunlar küçük kırıntılarla yetindiklerinden ve ihanetleri bizzat kendi halklarına karşı olduğundan “Satılmış” kavramı daha uygundur bunlara.
Emperyalistler, ülkemiz açısından hain emellerine ulaşabilmek için birbirine sıkıca bağlı iki projeyi uygulamaya koymuştur bildiğimiz gibi: “Ilımlı İslam” ve “Yeni Sevr”.
Bu iki projenin gönüllü eşbaşkanı-emir eri ise bizim yerli satılmışlar, Tayyipgiller’dir. Bu projeler, Mustafa Kemal’den kalan kırıntılara, Cumhuriyet’in ve Ulusal Kurtuluş’un kazanımlarına aykırıdır. “Ulusal Bağımsızlık” ile “Egemenlik” ile “Laiklik” ile çelişir bu projelerin yürütülmesi de. Dahası, Birinci Kurtuluş’ta omuz omuza savaşmış Türk ve Kürt Halkları arasındaki kardeşliğin de baltalanması gerekir bu projeler için.
Özetle; AB-D Emperyalistleri ve onlarla amaç birliği içinde olan Tayyipgiller’in pis amaçlarına ulaşabilmeleri için, Mustafa Kemal’in ve “Birinci Cumhuriyet”in izi-tozu silinmelidir. Zaten Ergenekon-Balyoz-Andıç vb. uydurma davalarla, daha doğrusu CIA Operasyonlarıyla Ordu sindirilmiş, Anayasa değişikliğiyle Yargı ele geçirilmiştir. Halkın bilincindekiler de yavaş yavaş yok edilirse, hedeflenen “Yeni Türkiye” (parçalanmış, ufalanmış, Kürt kardeşlerinden koparılmış, güçsüz, etkisiz, küçük, uydu Şeriatçı Türkiye olarak okunabilir) daha kolayca kurulur.
İşte, Birinci Kurtuluş’un ve Mustafa Kemal’in aşama aşama unutturulması-değersizleştirilmesi, oluşan ulusal-manevi bilincin yok edilmesidir 19 Mayıs Kutlamalarının daraltılmasıyla amaçlanan.
Aynı amaçla, Van Depremi bahane edilerek Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları iptal edilmiş, sözde “trafik elverişli değil” diyerek Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişindeki Seymenler Yürüyüşü ve Harp Okulu Yürüyüşlerine de izin verilmemişti geçtiğimiz yılda. Bu yıl da çok kısa ve halktan uzak bir güzergâhta yapılmasına izin verilmiştir bu yürüyüşe, Tayyipgiller tarafından.
Ancak Tayyipgiller’in tüm çabaları boşadır. Halkların Bilinci yok edilemez. Tam tersine, bin yılların gelenek-görenekleri yeniden sentezlenir ve bir Kollektif Aksiyon Üretici Gücü konumuna ulaşır. Yok, olmayacağı gibi yaratıcıdır bu kolektif halk bilinci. Belki kısa sürede değil, ama sonunda mutlaka bu bilinç, halkın yeniden ayağa kalkmasındaki kaçınılmaz görevini yerine getirecektir. Bu nedenle Tayyipgiller, siyasi ölümlerini geciktirmektedirler. And olsun ki bunu tadacaklardır! 13.01.2012
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
GENEL MERKEZİ