Köprüleri Sel aldı Fındığı Deniz

Köprüleri Sel aldı Fındığı Deniz

Öve öve bitiremedikleri Karadeniz Sahil Yolu yapıldıktan sonra yaşamaya başladı Karadeniz bu felaketleri.

Doğayı, yeşili pazarlamanın adı olan, plansız, programsız, etütleri, fizibilitesi yapılmadan, bilim dışlanarak yapılan HES’ler Karadeniz’i kapladıktan sonra yaşanıyor felaketler.

Öncesinde de şiddetli yağmurlar yağıyordu, seller oluyordu ama felaketler yaşanmıyordu. Su kendi yolundan denize ulaşıyor, çevreye ve etrafındaki canlılara zarar vermeden, yağışın miktarına, şiddetine göre yavaş veya hızlı bir şekilde akıyordu ve aktı da yıllarca. Önüne insanları, ağaçları, fındıkları, araçları katmadı.

Ama şimdi böyle akmıyor sular. Kapattıkları için yolunu, yatağına el atıp betonla doldurdukları için, ranta kurban ettikleri için güzelim dereleri, artık insanlarımızı kaybediyoruz, hayvanlarımız telef oluyor, bitkiler, doğal yaşam ortadan kalkıyor.

İnsanı merkeze koymayan, hayvanı, ağacı yaşamın bir parçası saymayan, bilimi rehber edinmeyen, yerli yabancı Parababalarına hizmeti, kârı, rantı, her şeyin önüne koyan Parababaları hükümetlerinin sebep olduğu felaketlerdir yaşananlar.

Ve bu felaketlerin kaynağıdır milletin a…. koyanlar. Aslında bu mahlûkat doğruyu söylüyormuş, bu iğrenç cümleyi kurarken. Adam kendini biliyor. Kendinin farkında. Ah bir de halkımız farkına varsa, milletin a…. koyanların ve bunlarla iş yapanların…

Karadeniz Sahil yolunun müteahhitlerinden Mehmet Cengiz. Yani felaket böyle bir insanımsıya yüklenici görevinin verilmesiyle başlıyor. Ama ne Mehmet Cengiz’ler, ne O’na bu olanağı verenler doğal felaket deyip işin içinden sıyrılamazlar. İnsanlara, hayvanlara, ağaçlara, bitkilere verdikleri zarar o kadar büyük ki, günahları o kadar çok ki, ne kadar kırklanırlarsa kırklansınlar, günahlarından arınamazlar, temizlenemezler.

 Karadeniz bölgesinde yaşanan, özellikle Ordu, Ünye ve Fatsa’da etkili olan sel felaketi bir insanımızı da canından etti.  Ünye-Çaybaşı Karayolu 10’uncu kilometresinde heyelan meydana geldi. Tabakhane Deresi’nin debisinin yükselmesi dolayısıyla Ünye ilçesine Ordu yönünden ulaşımı sağlayan karayolu araç trafiğine kapatıldı. Sağanağın devam ettiği ilçedeki Tabakhane Deresi’nin debisi, yükselmeye devam ediyor. 8 köprünün çöktüğü ve Karadeniz sahil yolu iki yönlü trafiğe kapatıldı. Özellikle Ünye’de  Cevizlidere taştı. Toplanmış ve tarlalarda ya da dışarıda olan tonlarca fındık sel sularına kapılıp denize aktı.

500 bin kişinin yaşadığı alanı etkileyen sel felaketinde yedi kişinin yaralandığı ve 100’e yakın mahallede ciddi hasar olduğu açıklandı.

“Doğu Karadeniz Bölgesi’nde birbiri ardına yaşanan sel felaketlerine ilişkin TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından 9 Ağustos 2018 tarihinde basın açıklaması yapıldı.

“DOĞU KARADENİZ’DE YAŞANAN FELAKETİN NEDENİ YAĞIŞLAR DEĞİL, YANLIŞ KENTLEŞME VE ULAŞIM POLİTİKALARIDIR!

Doğu Karadeniz’de etkili olan mevsim yağışları nedeniyle her gün farklı bir ilimizde sel ve taşkınlar yaşanıyor. Geçtiğimiz günlerde Rize ve Ordu’da yaşanan sel, taşkın ve heyelan nedeniyle zarar gören tüm halkımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

8 Ağustos 2018 tarihinde Ordu ve ilçelerinde yaşanan yağışlar deneniyle bölgede bulunan dereler taşmış, dere yatağında bulunan ev, iş yeri ve sanayi bölgeleri sular altında kalmış, dereler üzerinde kurulan köprüler kullanılamaz hale gelmiş ve Karadeniz Sahil Yolu üzerinde bulunan Cevizdere Köprüsü yıkılmıştır.

Doğu Karadeniz bölgemizde yılın aynı dönemlerinde yaşanan yağışlarda hep aynı manzaralarla karşılaşıyoruz: Dereler taşıyor, dere yataklarındaki evler sular altında kalıyor ve Karadeniz Sahil Yolu’nun bir bölümü yıkılıyor. Bu durum, yaşadıklarımızın doğal afet değil, plansız ve çarpık kentleşmenin sonucu olduğunu gösteriyor.

Yıllardır bölgede yaşanan sel olaylarıyla ilgili yaptığımız inceleme ve değerlendirmelerde, üç ortak noktanın öne çıktığını gözlemliyoruz: İlki dere yataklarındaki yapılaşma, ikincisi Karadeniz Sahil Yolu’nun oluşturduğu setin derelerin Karadeniz’e ulaşmasına engel olması, üçüncüsü de HES’ler nedeniyle derelerin akış rejiminin bozulmasıdır. Bu üç temel sorun çözüme kavuşturulmadan, bölge halkının can ve mal güvenliğinin sağlanması mümkün değildir.

Hükümet ise bu sorunları çözmek yerine, sorunları kalıcı hale getirerek bölgenin yüz yüze olduğu tehdidin daha da büyümesine neden olmaktadır. İmar barışı adı altında dere yataklarına yapılmış yerleşimlere ruhsat verilmekte, derelerin üstleri kapatılarak-dere yatağı betonlaştırılarak suyun doğal yollarla denize ulaşması engellenmekte, bölgede yoğunlaşan HES ve Madencilik faaliyetleri nedeniyle doğal bitki örtüsü yok edilmekte, Karadeniz Sahil Yolu ve dolgu alanlarla bölge adeta sellere karşı savunmasız hale getirilmektedir.

Doğu Karadeniz Bölgemiz daha büyük felaketler yaşamadan bu yanlışlardan geri dönülmesi gerekmektedir. TMMOB ve bağlı odalarımızın bölgeye ilişkin uyarıları dikkate alınmalıdır. Doğayla ve insanla barışık, planlı kentleşme, ulaşım ve enerji politikaları hayata geçirilmelidir.

Yaşanan felaketten zarar gören bölge halkına bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, yetkilileri sesimize kulak vermeye çağırıyoruz.” (https://www.tmmob.org.tr/icerik/dogu-karadenizde-yasanan-felaketin-nedeni-yagislar-degil-yanlis-kentlesme-ve-ulasim)

Bilim insanlarının uyarısı yeni mi? Felaket sonrası yapılan rutin açıklamalardan mı bu uyarılar?

Tabiî ki değil, bakın yıllar öncesinden nasıl uyarmışlar bilim insanları:

“Sahil yolunun olumsuzlukları şöyle sıralanabilir;

*Aşırı yağış alan bölgede denize akan derelerin, suların önü kesildi. Doğal bir bent oluşturduğundan, heyelan ve sel taşkınlarından geçen yıl onlarca insan hayatını kaybetti.

*Dalga, sel, erozyon ve çökmelerden dolayı yol sürekli ulaşıma kapandı. Onarım ve bakım için tekrar para harcandı. Hayvanların, kuşların, balıkların eko yaşam biçimi zarar gördü.

*Denizlerin doldurulmasıyla, Karadeniz’in dalga rejimi bozuldu, transit yolu bile aşan dev dalgalar oluşmaya başladı.

*Denizler doldurulurken, balık yuvaları, doğal deniz yaşamı bozuldu.

*Kıyılar yok edildi. Kıyı turizmi yok oldu. Denize girilebilen doğal koylar, kum dolu plajlar yok edildi.

*Kıyı şehirlerinin ve yerleşik halkın denizle organik bağlantısı kesildi.

*Projeleri hazırlanmadan, alternatifler düşünülmeden, hiçbir etüt ve fayda-maliyet analizleri yapılmadan, ÇED kapsamı dışında tutularak yapıldı.

*Bölge gereksinimleri düşünülmedi, kıyılara yüklenildi, bina ve yaya trafiği iç içe olan koridorla sadece trafiği rahatlatma ve hızlandırma düşünüldü.

*Arazisi kıt Karadeniz’de yeşille mavinin sahilde buluşması engellendi.

*Yerleşim yerlerinin içinden geçmesi trafik kazaları, ölüm ve sakatlık riskini arttırdı.

*Kıyı yerleşimlerini çukurda bıraktı ve sel suları altında kalma riskini yükseltti.

*Rekreasyon alanlarının içinden geçen yol deniz kültürü gelişmiş insanların önüne fiziksel, sosyal ve görsel set çekti.

*Milyonlarca yılda oluşan geniş kumsal hazineleri bir çırpıda kapatıldı, astronomik bedellerle kıyıya dik mahmuzlar oluşturulup bir avuç kum elde edilmeye çalışıldı.

*Zengin flora ve fauna tahrip edildi, kıyı dengesi altüst oldu, balıkçılığı besleyen balık türlerinin yumurtlama alanları yok edildi.

*20 Şubat 1999 yılında yaşanan deniz fırtınası ve dev dalgalara dayanıklı olmadığı tahkimatların, (kuru taş pere duvar biçimi tahkimatlar) mendireklerin ve barınakların yıkılmasıyla belgelendi.

*20-30 yıllık getiri-götürü hesap edilmedi, keşif bedeli 2-3 milyon ABD Doları /Km. olan yol 4 katına mal oldu.

*Anayasa’nın 56. ve 43. maddelerine aykırı yapıldı, 3621 sayılı Kıyı Kanunu hiçe sayıldı.

*Karadeniz Sahil Yolu ile ilgiyi dava için gittiği Fındıklıda kurşunlanan 60 yaşındaki çevreci avukat Cihan Eren öldürüldü.

Ayrıca, hiç düşündünüz mü uygun olduğu halde böyle bir yolun ortasına neden raylı bir sistem döşenmedi? (http://blog.milliyet.com.tr/cihan-eren–karadeniz-yolu-oykusu/Blog/?BlogNo=438038)

 Nasıl bir vurgun bu, nasıl bir insanlıktan çıkmışlık, nasıl bir vicdanları ranta kurban etme. Ta o yıllardan bugüne bu durum artık neredeyse Karadeniz’in kaderi haline gelmiş durumda.

28.07.2009 yılı bir haber başlığına bakıyoruz, “Giresun’da yaşanan sel felaketinin nedeni sahil yolu”, diye bir haber. “Kentte derelerin taşması sonucu yüzlerce dükkân ve evi su bastı”, diye haberler devam ediyor.

Aynı yıl Mimarlar Odası’nın; Karadeniz Sahil Yolu projesiyle dere yataklarının değiştirilmesinin bu felaketlere yol açtığı ile ilgili açıklamaları var.

Şimdi Ordu ve Ünye’de yaşanan felakete bakıyoruz köprüler çökmüş otoyol trafiğe kapatılmış durumda.

Karadenizliler yıllarca otoyolun yapılmasına karşı mücadele yürüttü. Fakat sonuç alınamadı.

Hiçbir uyarıya aldırış etmeden rant amacıyla Karadeniz sahilinin doğal güzelliklerini yok etmekle kalmadılar. Karadeniz’in can ve mal güvenliği ortadan kalktı.

Fındıkları sel aldı. Evler, işyerleri sel baskınlarıyla harabeye döndü.

Parababalarının kanser düzeni ve AB-D Emperyalistlerinin iktidara taşıdığı hükümetler doğa ile uyumlu bir yapılaşma ve yaşam kurmak yerine, daha çok kâr hırsıyla davrandıkça bu felaketler kaçınılmaz oluyor. Doğa intikamını alıyor.

Her felaket sonrası yapılan klasik açıklamaları doğaya şu ana kadar en fazla zararı veren AKP’giller de tekrarlıyor. “Yaralar sarılacak, zararlar karşılanacak”. Bu kanser düzeninin uygulayıcılarının sebep oldukları her felaket sonrası yaptıkları açıklamalar da kaderimiz haline geldi. Şu ana kadar bu ülkeye bu halka en fazla zarar veren Parababalarının iktidarları hangi yaraları sardılar da sorumlu oldukları felaketlerin yarasını sarsınlar?

Doğaya, insana ve hayvana en büyük zararı veren yerli satılmışlar, efendileri AB-D Emperyalistleriyle birlikte Tarihin çöplüğüne gönderildiği gün, bu felaketler de son bulacaktır. Halkın İktidarı kurulduğu zaman, bu kanser düzeni ortadan kaldırıldığı zaman, işte o zaman Halklarımıza en büyük yarar sağlanmış olacaktır.

Halkın Kurtuluş Partisi olarak Karadeniz Halkına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Hayatını kaybeden, aslında faili AB-D Emperyalistleri ve yerli satılmışlar olan bir cinayete kurban giden insanımızın ailesine başsağlığı dileklerimiz iletiyor, hayatın bir parçası olan hayvanların telef olması ve ağaçların sele kapılıp yok olmasına da aynı oranda üzülüyoruz.

Ve halkımızı da uyarıyoruz; Bütün kötülüklerin kaynağı olan AB-D Emperyalistleri ve Yerli Satılmışlar şer ittifakını def etmediğimiz sürece bu felaketleri yaşayacağız, gözyaşları dökeceğiz.

Ancak eninde sonunda halkımızla birlikte şer ittifakını yıkıp felaketleri kaderimiz olmaktan çıkaracağız.

10.08.2018
HKP Genel Merkezi