Kim söyleyebilir Kahraman Gerilla Che’nin öldüğünü!

Haydi gidelim,
Ateşli peygamberi şafağın
Rüzgâra bakan gizli patikalardan
O aşık olduğun yeşil vatanı kurtarmaya…

Haydi gidelim,
Savaşmaya bütün hatalarla
Alnımızda isyan yıldızlarıyla
Zafere ya da ölüme ant içerek…

İşte, böyle sesleniyordu Yoldaş’ına Kahraman Gerilla Che, inancını ve kararlılığını bir an olsun kaybetmeyerek hayatını dünya halklarının kurtuluşuna adarken.
Bir an olsun tereddüt etmeden, arkasına bakmadan, yiğitçe atıldığında bu kavgaya, ölümü de bir zafer olarak görmenin gururuyla sesleniyordu. Taşıdıkları meşalenin asla sönmeyeceğine ve bir gün mutlaka tüm dünyayı aydınlatacağına olan sarsılmaz inancıyla en tehlikeli görevlere en önde gözünü kırpmadan gidiyordu.
İnsanı öldürmekten beter eden astım krizleriyle boğuşmasına rağmen ilaçlarıyla cephanelikleri arasında bir tercih yapması gerektiğinde, gözünü kırpmadan cephaneliği sırtlayıp yoluna devam ederken, komutasındaki yoldaşlarının ve Komutanı Fidel’in ısrarlarına rağmen her savaşta geri durmadan, en önde savaş alanına dalarken aklında tek bir şey vardı Che Yoldaş’ın: İnsanlığın kurtuluşu, insanca yaşanılacak bir dünya…
Önce Küba’da, Dünyanın başhaydutu ABD Emperyalizminin bataklığa çevirdiği, faşist Batista diktatörlüğünü alaşağı etti bir avuç yoldaşıyla, balık avlamaya bile gidilemeyecek, eskiliğinden ötürü “Granma” yani “Büyükanne” ismini verdikleri bir gemiyle başlattıkları savaşın sonunda.
Devrim’den sonra da Küba’da Ekonomi Bakanlığı gibi en zorlu görevleri üstlendi Kahraman Gerilla. Yani emperyalizmin popüler kültürüyle gençlere empoze ettiği gibi sadece ateşli bir savaşçı, heyecan peşinde bir maceraperest değildi o. Devrimci mücadelenin her alanında, her hücresinde en zorlu görevleri üstlenen, örgütünün ve halkının ihtiyaçlarına asla kayıtsız kalmayan gerçek bir Marksist-Leninist önderdi. Marksist-Leninist düşünceyi gençler arasında yaymak için çalıştı, yazılar yazdı, konferanslar verdi.
Ardından Bolivya dağlarına vurdu kendini yine bir avuç yoldaşıyla. Latin Amerika’nın tek bir sosyalist ülke olması idealinin peşinden gitti. Devrimciliğinin hakkını vererek, yine en zorlu göreve, yine en önde atıldı.
Bolivya dağlarında yiğitçe dövüştü ve bu yiğitliğe yaraşır bir şekilde öldü. Kendisini esir alan ve kurşuna dizmek için karşısına geçen düşmanının gözlerine kilitleyerek gözlerini, inancından, cesaretinden zerre ödün vermeyerek haykırdı; “haydi ne duruyorsun, korkak herif!” diye.
Che Yoldaş yanılmamıştı, onun mücadelesi bugün hâlâ sürüyor Latin Amerika’da. Küba’da mil-yonlarca Che, onlarca yıldır sosyalizmin bayrağını yiğitçe dalgalandırıyor emperyalizmin yanı başında. Bolivya’da Morales Yoldaş, Venezuela’da Chavez Yoldaş ve mirasçısı Maduro Yoldaş,S Che’nin yaktığı ateşi büyütüyor gün geçtikçe. Emperyalizme yiğitçe meydan okuyorlar Che’nin yolunda.

Yaraladığı gün, bizim kurtuluş emelimiz
Vahşi canavarı kendi yuvasında
Orada olacağız gururlu yüreklerimizle
Orada olacağız”, diyordu Che Yoldaş.

Evet, dünyanın başhaydutu ABD ve AB Emperyalistlerinin yenilgiye uğradığı, halkların kurtuluş mücadelesi verdiği her yerdedir Che. Küba’da, Bolivya’da, Venezuela’da, Filistin’de, Suriye’de, Türkiye’de…
50 yıl önce bugün, belki birkaç kurşun yarasıyla onu yok edebileceklerini düşündüler. Ama in-sanlık uğruna savaşanlar asla ölmez. Sadece bedence yok olur, aramızdan ayrılır. Düşünceleri, mücadeleleri her zaman yaşar. Che gibi, Fidel gibi, devrim için savaşmış nice kahraman gibi.
Ant olsun ki, Che Yoldaş’ın idealleri gerçekleşecek!
Dünya kan emici “vahşi canavar”dan kurtulacak ve Che’nin can dostu, yiğit yoldaşı Fidel’in dediği gibi; “Dünya er geç tek bir sosyalist aile olacak.”
09.10.2017

HKP
Genel Merkezi