İçtenlikli CHP’li kardeşler!..

İçtenlikli CHP’li kardeşler!
Hadi bakalım, buna ne diyeceksiniz?..
“CHP ile ilgili Wikileaks belgelerine göre, Hillary Clinton bir telgraf gönderiyor ve Kılıçdaroğlu’nun adını zikrediyor. Bu telgraftan anlıyoruz ki Amerika, Türkiye için yeni bir muhalefet lideri arayışına girmiş.” (Onur Öymen)

Böyle durumlarda ne der Halkımız?

“Buyrun cenaze namazına.”

Biz yıllardan bu yana, bıkıp usanmadan, sizleri de kapsamak üzere tüm Halkımızı uyarıyoruz:

“Meclisteki bu Amerikancı Dörtlü Çetenin hepsi de, senaryosu CIA tarafından yazılan, yönetimi CIA-Pentagon ve Washington uzmanları tarafından yapılan ihanet tragedyasının değişik oyuncularıdır. Ve bunların hepsi, kendilerine verilen rolü oynamaktadırlar.”, diye.

Fakat, sen bizi anlamadın. Yine seçim zamanları sandıklara koşup, bu ihanet organizasyonuna oylar yağdırdın.

Dedik ki sana; bu çetenin yani AKP’nin, MHP’nin, CHP’nin ve HDP’nin Türkiye’yi götürebileceği bir tek yer vardır: Suriyeleştirmek ve orada parçalayıp boğmaktır.

Sen bizim bu sözümüzü de rivayet sandın.

Dedik ki sana; ey Halkımız, biz oy moy derdinde değiliz. Bir tek şey istiyoruz senden, bizi anlamanı. Bizi anlamazsan, bunların binbir yalanıyla nasıl başa çıkarsın?

Ama sen bizi anlamamakta ısrar ettin. İşte sonuç ortada. Ülkemiz Suriyeleştirilmiş mi?

Evet. Aklı başında hiç kimse buna hayır diyemez.

Parçalanmanın eşiğinde mi?

Evet.

İnsanlar, etnik kimliklerine ve mezheplerine göre ayrıştırılıp birbirlerine karşı düşmanlaştırılmış mı?

Evet.

Ülkemizde kanun manun, hak hukuk ortadan kaldırılıp izi tozu silinmiş mi?

Evet.

Ülkemiz bir “Hırsızlar İmparatorluğu”na döndürülmüş mü?

Evet.

Din iman edebiyatı yapanlar, durup dinlenmeden din alıp satanlar, gerçek dini yani Kur’an ve Hz. Muhammed İslamı’nı ortadan kaldırıp yok etmişler mi?

Onun yerine hırsızlığa, yolsuzluğa, yalana, dümene maske edilecek bir sahte din yaratıp sana benimsetmişler mi?

Evet.

Bu Muaviye-Yezid Dincileri, kendi hırsızlıklarını, yolsuzluklarını, ihanetlerini gizlemek için işte bu sahte dine, CIA-Pentagon İslamı’na sarılmaktadırlar.

Okullarda Laik ve Bilimsel Eğitim diye bir şey bırakmadılar. Hepsini tarikat mollalarının denetimindeki Kur’an Kurslarına döndürdüler. Toplumu Ortaçağ’ın karanlıklarına sürükleyip götürmektedirler.

Bu ihanetlerin ve vurgunların, yolsuzlukların ve hırsızlıkların arkadan dolaşan bıçakları, saf, bilinçsiz, cahil ve yoksul Halkımıza kendilerini Müslüman diye yutturabilmek için durup dinlenmeden din sömürüsü yapmaktadırlar, camiler yaptırmaktadırlar. Muaviye’nin, Yezid’in yaptığı gibi…

Ne diyor bunların yaptığı, o estetikten yoksun, beton yığını camiler için, namuslu ilahiyatçımız rahmetli Yaşar Nuri Öztürk?

Aynen şunları:

“Hz. Peygamber’in kullandığı tabiri biliyor musunuz?

“Allah’a oyun oynamak, diyor. Allah kendisine oyun oynayanları asla affetmeyecektir. Şimdi, ormanı katlet, sonra yağmur duası… Yahu sana, ormanı yaratan diyor ki; ormanı katletme. Orman oksijen deposu. Orman yağmur deposu. Su deposu. Hayat deposu, hayat kaynağı. Onu katlediyor, 500 tane ağacı kesiyor, oraya cami yapıyor. Sonra da o camide namaz kılıyor.

“O camide namaz olur mu?

“O, Allah’ı riyasız tespih eden ağaçları kesip de oraya riyakârları dolduruyorsun, ona ibadet diyorsun sen. Adını da koymuş: “Allah’ın evi”.

“Allah’ın eviymiş. Bakar mısın?

“Gasp etmiş araziyi, ağaçları kesmiş, dikmiş oraya duvarları, Allah’ın evi…

“Ora Allah’ın evi değil ama… Allah’ın kullarının orada kılacakları namaz yok. İşte bunu, bu millete birilerinin anlatması lazım. Bu anlatılmadan olmaz. Allah’ın evi diye diye diye, Allah’ın kullarının anasını ağlattınız. Ve devam ediyorlar buna.

“Ahmet’in camii, Mehmet’in camii, Hasan’ın camii, Hüseyin’in camii… Bir şey daha söyleyeyim burada. Ey ahali, ey halk iyi dinle:

“Kişilerin adlarına izafe edilen camilerde şer’an namaz caiz değildir, kılınamaz.

“Saba Tümer: Aaaa… Nasıl yani Hocam?

“Yaşar Nuri Öztürk: Aaaa… Tevhidin temel umrelerinden birine aykırıdır, Cin Suresi Ayet 18’e aykırıdır. İbadete şirk, Allah dışında birini katmaktır.

“Saba Tümer: Mesela Yaşar Nuri Öztürk Camii.

“Yaşar Nuri Öztürk: Allah korusun, Allah beni öyle bir şeye alet etmesin. “Yaşar Nuri Öztürk Camii”, dersen şer’an caiz değildir. Şirk, böyle sadece kokmaz. O caminin pencerlerinden, kapılarından böyle, buharlar, dumanlar halinde çıkar.

“Saba Tümer: Ne denecek o zaman?

“Yaşar Nuri Öztürk: Hiç, kişi adı veremezsiniz camiye.

“Belli ki riya üzerine. Ne diyor Kur’an?

“Daha temelinde takva üzerine bina edilmemiş bir camide, “Lâ tekum fîhi ebedâ”, sakın orada, diyor, namaza durma. (Tevbe Suresi, 108. Ayet)              

“Sakın. “Lâ tekum fîhi ebedâ!” Asla! Ebediyen.

“Bu ayet Kur’an’da durduğu müddet, bu şeytanlığı yürütemezsiniz. (https://www.youtube.com/watch?v=cRxLJDqu-Ec)

Kaçak Saraylı Reis ve onun AKP’giller’i, işte böyle, Hoca’nın deyişiyle “Allah’a oyun oynayarak” ve de insanları Allah’la aldatarak ülkemizi bugünkü cehennemcil ortama sürükleyip getirdiler.

Peki, Meclisteki Amerikancı diğer üç burjuva partisi ne yaptı?

MHP zaten AKP’nin bir yan kuruluşu, kardeş partisi olarak çalıştı, işler yaptı.

CHP ise, sözümona, muhalefet yaptı. Yani göstermelik, içi boş. Orhan Müstecaplı Ağabey’imizin deyişiyle, “Haybeye cav cav” yaptı. Çünkü, ABD tarafından ona verilen rol buydu. Yani ihanet tragedyası senaryosunda CHP için ayrılan bölüm, onların böyle oynamalarını gerektiriyordu. Onlar da başarıyla oynadılar rollerini.

Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi PKK’nin legal partisi HDP de, bilindiği gibi, halklarımızı ayrıştırmaya elinden geldiğince hız verdi. Amerikancı Burjuva Kürt Devleti’ni inşaya çalıştı. Onun rolü de oydu.

Biz bunları yıllardan bu yana yazmakta, söylemekteyiz. Bunlar, ABD’nin BOP’unun yerel taşeronlarıdır, demekteyiz. BOP Haritası çerçevesinde Türkiye’nin parçalanmasında efendilerinin emri doğrultusunda, onun kendileri için belirlediği görevi yerine getirmektedirler, diyoruz.

Adım adım gidişin oraya olduğu da apaçık görülmekte midir?

Evet.

Biz bunları söyleyince, tabiî bu Amerikancı satılmışlar güruhunun tamamı bize saldırmaktadır. Hakaretler, küfürler yağdırmaktadır.

Ne yazık ki, bu saldırılara, zaman zaman içtenliklerine inanmak istediğimiz, CHP’ye umut bağlamış insanlarımız da katılmaktadır. Sorosçu Kemal’i ve avanesini savunmaya kalkmaktadırlar, bize karşı. Onların samimiyetinden, çalışkanlığından filan dem vurmaktadırlar.

Böylesine acı, yakıcı gerçekler, herkesçe kolay görülemez ve kabullenilemez. Biliyoruz bunu. İnsanlar felaket karşısında ilkin onu yok saymaya, görmezlikten gelmeye ya da önemsememeye eğilimlidirler.

Hani biyopsi patoloji raporu “Carsinoma” diye yazınca, insanların; “Bunda bir yanlışlık var. Ben kanser filan değilim. Olamam da” eğilimine, kaçışına yönelmesi, savrulması olur ya… İşte bu tür sosyal felaketler de aynı tepkiyi oluşturur insanlarımızda, çoğunlukla. Bir nevi psikolojik savunma mekanizmasıdır bu. Yok sayarak kendini rahatlatmak…

Dünün haber sitelerine Ercan Öztürk’ün Akşam Gazetesi’nde yayımlanın bir röportajı düştü. CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı, yılların deneyimli Büyükelçisi Onur Öymen’le yapılan bir söyleşinin tape edilmiş metniydi bu. Şimdi, onu görelim isterseniz:

“CHP’nin eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Wikileaks belgelerinde CHP’yi Deniz Baykal’a kaset komplosunu anlattı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na CHP’yi hedef alan raporları okuttuğunu belirten Onur Öymen, “Kemal Bey, ‘Aaaa öyle mi?’ diye tepki gösterdi. Kaset komplosu yokken belgeler vardı” diye konuştu. CHP ile ilgili Wikileaks belgelerine değinen Onur Öymen, “Hillary Clinton bir telgraf gönderiyor ve Kılıçdaroğlu’nun adını zikrediyor. Bu telgraftan anlıyoruz ki Amerika, Türkiye için yeni bir muhalefet lideri arayışına girmiş. Direk ‘Kılıçdaroğlu gelsin’ denmiyor ama adı ilk defa orada zikrediliyor” açıklamasında bulundu.

“Akşam gazetesinden Ercan Öztürk’e konuşan Onur Öymen’in açıklamaları şöyle:

“(…)

“Üç senaryodan bahsediliyor. Birinci senaryo Türkiye bir İslam devleti olacaktır. İkinci senaryoda 2011’de darbe olacak. Üçüncü senaryo ise iç siyasette değişiklikler olacak, Baykal istifaya zorlanacak. Bunu yazdıkları tarih ise Ekim 2008. 60-70 sayfalık bu raporu 2009 başlarında bana getirdiler.

“İSMİNİ İLK CLİNTON ZİKREDİYOR

“Bu raporları hem Deniz Baykal hem de Kemal Kılıçdaroğlu’na okuttum. Sivil toplum kuruluşunun hazırladığı bir rapor diye bir değer vermediler. Kemal Bey, ‘Aaaa öyle mi?’ diye tepki gösterdi. Kaset komplosu yokken belgeler vardı. Arkasından CHP’de yönetim değiştikten sonra Wikileaks belgeleri sızdı. 248 bin sayfanın 48 bini Türkiye’yle, 6 bini ise CHP’yle ilgiliydi. CHP’den bahsederken de sürekli ‘Kemalist’, ‘Milliyetçi’ diye sıfatlar koyuyor. Orada dönemin Amerika Büyükelçisi “Bütün kötülüklerin sebebi Deniz Baykal’dır. Onun için Baykal gönderilmelidir. Yerine de makul biri getirilmelidir” deniliyor. Daha sonra Hillary Clinton bir telgraf gönderiyor ve Kılıçdaroğlu’nun adını zikrediyor. Bu telgraftan anlıyoruz ki Amerika, Türkiye için yeni bir muhalefet lideri arayışına girmiş. Direk ‘Kılıçdaroğlu gelsin’ denmiyor ama adı ilk defa orada zikrediliyor.” (http://odatv.com/bir-zamanlar-chpnin-iki-numarasi-olan-isimden-flas-kilicdaroglu-iddiasi-2401171200.html)

Demek ki arkdaşlar, ABD Emperyalist haydutları, CHP’nin de tümüyle AKP, MHP, HDP gibi bir proje partisine dönüştürülmesine karar vermişler. Bu kararlarını de 2008’den itibaren yazıp çizmeye başlamışlar.

Ne zaman hayata geçirmişler?

22 Mayıs 2010’da.

Sorosçu Kemal’i o tarihte CHP’nin başına oturtmuşlar. Sonrasındaysa CHP’nin yönetim kadrosunu tümüyle böylesi sadık Amerikan hizmetkârlarından müteşekkil hale getirmişler.

Biz hep diyorduk ya; bunların tamamı artık birer proje partisidir, diye. İşte, matematiksel kesinlikte oportada durmaktadır. Ve gözlerine, aklına ihanet etmeyen herkes için de görülüp anlaşılmaktadır.

Hani dedik ya daha önce; AKP ile MHP’nin yapımcısı da bizzat ABD’dir, CIA’dır, diye.

HDP’nin dayandığı PKK, 1991 sonrası, dümeni Amerika’ya kırmış ve onun hizmetine girmiştir bütünüyle. Yani o tarihten itibaren tam bir proje partisidir PKK ve onun legal plandaki versiyonları.

CHP de demek ki 22 Mayıs 2010’dan itibaren bir proje partisi haline gelmiştir.

Sorosçu Kemal ve avanesinin Yeni CHP’si, AKP ile HDP’nin bir sentezi durumundadır şu an.

Bunlar, ABD Emperyalistleri için birer yerel misyon partisidir. Misyonlarıysa, yukarıda da belirttiğimiz gibi, BOP Haritası’nın hayata geçirilmesinde taşeron olarak görev yapmaktır.

Biz, eğer aklımızı özgürce kullanan, bilgi ve bilinç sahibi yurtseverler, halkseverler isek; bu katı ve acı gerçeğe göz yumamayız, sırtımızı dönemeyiz. Onu bütün çıplaklığıyla kavramamız, çıkış planımızı ona göre oluşturmamız gerekir. Yani, kurtuluş stratejimizi bu gerçekleri analiz ederek oluşturmalıyız. Bunları yok sayarak hiçbir yere varamayız, hiçbir başarı elde edemeyiz. Akıntıya kapılmış tahta parçası ya da kuru kütükler gibi yuvarlanıp gideriz, ABD’nin yürüttüğü süreç içinde. Bütün çabamız boşa gider. Hiçbir olumlu sonuç doğurmaz. Ve ülkemizin BOP cehennemine sürüklenişi de giderek artan bir hızla sürüp gider.

Meclisteki bu hainleri gerçek yüzleriyle görüp tanımamız gerekir. Onların oynamakta oldukları ihanet oyununun görüntüsüne kanmamamız gerekir. Oyunu, bütünlüğü içinde görüp değerlendirmemiz gerekir. Bu oyunun senaristi kim, yapımcısı kim, yönetmeni kim, bunları iyi bilmemiz gerekir. Yoksa, zavallı cahil Halkımızın film ya da dizi izlediği gibi, yaşadığımız bu felaket sürecini izleyip, orada rolleri hoşumuza gitmeyenleri lanetleyip, iyi adamı oynayanları alkışlayanların halini yaşarız.

Çağrışım oldu; doğuştan yetenekli rahmetli aktörümüz Erol Taş anlatmıştı bir anısını. Bir filmiyle ilgili sahneye çıkmışlar bir yerde, o filmde rol alan tüm oyuncular. Cahil insanlarımız, ellerine ne geçerse; taş, toprak, ağızlık, çakmak vb, fırlatmışlar Erol Taş’ın üzerine, “Namussuz herif, hep kötülük yapıyorsun!”, diye.

Aktörümüz de “Atın atın”, demiş. “Siz bana aslında ekmek atıyorsunuz. Siz böyle davrandığınıza göre, demek ki ben rolümü çok başarılı oynamışım.”

Bir zamanların Tecavüzcü Coşkun’u da anlatmıştı, bir söyleşisinde. Caddede, pazarda dolaşırken bazı teyzelerin, çantalarıyla kendisine saldırıp vurduklarını; “Alçak herif, ne diye masum kızlarımıza saldırıp tecavüz ediyorsun, ya da etmeye çalışıyorsun!”, diye.

Bu saf ama aynı oranda da cahil insanlarımız, izledikleri oyunlardaki iyiyi oynayanları gerçekten iyi, kötüyü oynayanları ise kötü sanıyorlarmış, kuşkusuz. Hâlâ da çoktur böyle sanan insanlarımız. Yani izledikleri film ya da diziye kendilerini kaptırıp gerçekle özdeşleştirirler onu. Onun bir kurgu olduğunu, bir gerçekliği bulunmadığını, oradaki oyuncuların da rol gereği öyle davrandıklarını algılayamazlar.

Saygıdeğer Halkımız;

İşte sen de tıpkı bu insanlarımız gibisin, siyaset sahnesinde oynanmakta olan oyun karşısında. İhanet tragedyası karşısında…

Meclisteki Dörtlü Çetenin tamamı, ABD emrine girmiş, onun ihanet oyununun aktörleri ve aktristleridir. Bunların tamamı, Anayasa ve kanunlar dışına düşmüş mücrimlerdir. Vatanımızın, ülkemizin ve halkımızın düşmanları cephesindedir bunlar.

Bunların tiyatro sahnesi olarak kullandıkları şu anki Meclis ise, Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın yönetildiği, Mustafa Kemal’in Başkanlığını yaptığı gerçek Türkiye Büyük Millet Meclisi değildir.

Sorosçu Kemal’in ve avanesinin Yeni CHP’si de zinhar Mustafa Kemal’lerin ve İsmet İnönü’lerin yöneticilik ettiği Gerçek CHP değildir. Kanma bunların oyunlarına, yalanlarına…

Bizi anla. Çünkü kurtuluşun bundadır…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

25 Ocak 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı