Konya’da bir hukuk skandalı, adalet skandalı yaşanıyor: M. E. A. adlı 16 yaşındaki lise öğrencisi bir genç, güpegündüz okulu basılarak, sınıfından polislerce alınarak önce çocuk şubeye, ardından da 18 yaşından küçük olduğu için savcıya ifade veriyor ve çıkarıldığı Konya 1’inci Sulh Ceza Mahkemesi tarafından “cumhurbaşkanına hakaret suçu”ndan (TCK 299) tutuklanarak Konya E Tipi cezaevine konuluyor!
Türk Ceza Kanununun 299’uncu maddesine göre dava açılırsa M. E. A., Cumhurbaşkanına hakaretten 1 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.
- E. A.’nın işlediği iddia edilen “suç”un nedeni ne?
Ortaçağcı gericilerce katledilen Devrim şehidi Kubilay’ı anmak için gerçekleştirdikleri basın açıklamasında yaptığı konuşma.
Ne demiş o konuşmasında M. E. A.:
“Yolsuzluğun, rüşvetin, hırsızlığın başı olan Erdoğan’ı, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı değil KaçAk Saray’ın hırsız Tayyip’i olarak görüyoruz.”
Vay sen misin bunu söyleyen? Üstelik de Konya’da…
Atın içeri görsün gününü. Herkese de ibreti alem olsun. Kimse de böyle bir şeye cesaret edemesin bir daha…
Aynı olayın bir benzeri de İzmir’de yaşandı geçtiğimiz günlerde. İş cinayetlerini protesto etmek için bir eylem gerçekleştiren ve burada birer konuşma yapan Partimiz İl Başkanı ve İl Sekreterimiz hakkında, yine aynı gerekçeyle “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla dava açıldı. Yani bundan böyle durum bu!
Tutuklama süreci ve hukuk
Önce şekli hukuk açısından bakalım olaya:
Kâğıt üstünde var olan yasalara göre Cumhurbaşkanına hakaret suçunun kovuşturması Adalet Bakanlığının iznine tabidir. Dolayısıyla şekli şarta bağla bir suçta, tutuklama tedbirinin orantısızlığı açıkça göze çarpmaktadır.
Var mı böyle bir başvuru? Var mı bir izin?
Yok!
Yine “olan hukuk”a göre, tutuklama tedbiri, soruşturma ya da kovuşturma aşamasında, suçun ortaya çıkarılmasını engellemeye dönük şüpheli ya da sanığın eylemleri sebebiyle verilebilir. Örneğin şüphelinin kaçma girişiminde bulunması, delilleri karartma eylemi içinde olması vb. durumlar olmalı. M.E.A., basın açıklamasını yapmış, emniyet kaydetmiş, deliller toplanmış, çocuk kaçmadığı gibi bilakis okulunda, dersinde… Hangi tutuklama nedeniyle tutuklanıyor bu genç yurtsever kardeşimiz? Belli ki zat-ı muhteremden “gelen” ve yasada bulunmayan tutuklama nedenleri var olayda.
Devam edelim: 5271 sayılı CMK’nin 100’üncü ve devamı maddeleri dikkate alınmalıdır yine hukuk kurallarınca. Yani tutuklama ölçüsüz olacaksa verilemez.
Üstelik yine evrensel hukuk kurallarına göre; çocukların tutuklanmadan yargılanması esastır.
Yine Çocuk Koruma Kanununun 4. maddesinde “Çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirlere son çare olarak başvurulması” kuralına yer verilmiştir.
“Demokratik” bir “hukuk düzeni”nde, salt sözel açıklamadan suç çıkarılamayacağı gibi, hakaret suçunun bir makama özgü hali ve bu makama yapılan hakaretin iki kat fazla cezalandırılabilmesine olanak sağlayan ÖZEL BİR SUÇ TİPİ de olmaz.
Peki bu olayda bu hukuk kuralları işletilmiş midir?
Hayır. Bu yasa maddesi hiç göz önüne alınmadan hemen, acilen tutuklama verilmiş ve atılmıştır cezaevine M. E. A.
Niye?
Yargı artık Tayyipgiller’in Hukuk Bürosudur da ondan!
“Yeni Türkiye”de Kubilay’lar anılmayacak, Laikliğe, Cumhuriyete sahip çıkılmayacak.
“Yeni Türkiye”de hırsıza hırsız denilmeyecek, rüşvet verene, rüşvet alana seslenilmeyecek, vurguncuların vurgun parası üstelik faiz ödenerek iade edilecek…
“Cumhurbaşkanı”na, Tayyipgiller’e asla bir eleştiri yöneltilmeyecek. Kimse bunu aklından bile geçirmeyecek!
“Yeni Türkiye” artık böyle bir Türkiye olacak. Bundan başka bir şey değil.
Hukuk mu? Adalet mi? Yasalar önünde eşitlik mi?
Geçiniz bunları bir kalem… Bunlara gerek yok artık “Yeni Türkiye”de.
Varsa vurgun, yoksa hırsızlık… Geçerli akçe bunlar artık.
Ya Tayyipgiller’densin ya da düşmansın. İkisinin ortası yok bundan gayrı.
Bakın, geçen 17 Aralık’ta Konya’da meydana gelen başka bir olayı da şöyle anlatıyor Konya Baro Başkanı Fevzi Kayacan:
“17 Aralık Gar’da yapılan törenler sırasında söz konusu hırsızlık olan bir diyalog sonucunda karakola götürülen bir vatandaşımızla ilgili nöbetçi savcı tarafından ifadesinin alınarak serbest kalması talimatı verilmiş. Ardından bir takım harici girişimler sonrasında vatandaşımız Sulh Ceza Hâkimliğine sevk ettirilmiş ve nihayetinde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır. Ancak ilk ifadeyi alan nöbetçi savcının tutuklamaya sevk etmemesi nedeniyle yıldırım hızıyla, (Savcı) Recep Altun, zorunlu olmadığı halde Zonguldak iline savcı olarak geçici görevlendirilmiştir.”
İşte bu!
Hukukun, adaletin geldiği nokta bu!
Biz Halkın Kurtuluş Partisi olarak, genç M. E. A.’yı bu yiğitliğinden, cesaretinden, kararlılığından ötürü kutluyoruz. Ve M. E. A.’lar varsa Tayyipgiller’e geçit yok! diyoruz.
Ne yaparlarsa yapsınlar, ne ederlerse etsinler, hangi hukuksuzluğu, adaletsizliği işletirlerse işletsinler sözümüzü söylemekten, mücadelemizi vermekten vazgeçmeyeceğiz.
Tayyipgiller’in soygun, baskı ve sömürü düzenini ve bu düzeni koruyan sözde “hukuk”larını tarihin çöplüğüne göndereceğiz.
“Vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense ölmek yeğdir!”
Ailesine, arkadaşlarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, bu yazı hazırlanırken serbest kaldığını öğrendiğimiz M. E. A.’yı yeniden aramızda görmenin mutluluğunu dile getiriyoruz.
- E. A.’nın mücadelesi mücadelemizdir! 26.12.2014
HKP Genel Merkezi