DEVRİM ŞEHİDİ KUBİLAY KURTULUŞ PARTİLİLERCE MENEMEN’DE ANILDI.
Devrim Şehidi Kubilay, Ortaçağcı Şeriatçılarca katledilişinin 81’inci yılında, 23 Aralık günü (bugün) Kurtuluş Partililerce Menemen’deki Kubilay Anıtı’nda anıldı.
Menemen İstasyonu’ndan, en önde Kubilay’ın resmi ve Mustafa Kemal-Lenin pankartımız olmak üzere pankartlarımız ve bayraklarımızla Anmaya katılan binlerce insanın önünden Kubilay Anıtı’na doğru yürüyüşe geçtik. Yol boyunca “Devrim Şehidi Kubilay Onurumuzdur”, “Devrim Şehidi Kubilay Ölümsüzdür”, “Şeriat Ortaçağdır”, “Kahrolsun AB-D Emperyalizmi”, “Gün Gelecek Devran Dönecek Tayyipgiller HalkaHesap Verecek” sloganlarını haykırdık. Yürüyüş boyunca Halka bildirilerimizi dağıttık.
Kubilay Anıtı’na yakın bölgede İzmir İl Başkanımız Av. Tacettin Çolak basın açıklamamızı okudu.
Halkın ilgisini çeken yürüyüşümüze törenden dönen gençler de slogan atarak ve alkışlayarak destek verdi. Yürüyüş esnasında yüzlerce bildirimizi de halkımıza dağıttık.
Basın açıklamasının ardından Kubilay Anıtı’nı ziyaret ettik.
İzmir’den Kurtuluş Partililer
Anmamızla ilgili basın açıklaması metni aşağıdadır:
TÜRKİYE HALKLARININ AB-D EMPERYALİZMİ VE YERLİ SATILMIŞLAR CEPHESİNE KARŞI YÜRÜTTÜĞÜ KURTULUŞ MÜCADELESİNDE YAŞIYOR!
81 yıl önce bugün, 23 Aralık 1930’da, Hilafeti tekrar getirmek isteyen Ortaçağcı Şeriatçılar; Manisa ve köylerinde örgütledikleri güçleriyle Menemen’de “şeriat isteriz” naralarıyla Cumhuriyet Devrimlerine karşı saldırıya geçtiler.
Menemen sokaklarında tekbir sesleriyle dolaşan Şeriatçılar, 170 bin kişinin gelmekte olduğunu, Dinin elden gittiğini, Mehdi’ye top tüfek işlemeyeceğinin propagandasını yaptılar. Halkı, yeşil bayrak altında toplanmadıkları takdirde kılıçtan geçireceklerini söyleyerek yanlarına çekmeye çalıştılar.
Şeriatçılar ne istiyorlardı?
Hilafet ve saltanat geri gelsin!..
Oysa Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşımız dışarıda Batılı Emperyalist sömürgeci güçlere karşı, içeride de Hilafet ve Saltanat’a karşı zafer kazanmıştı. Bu kazanımlar üç beş çapulcuya teslim edilemezdi..
Şeriatçıların bu isyanını bastırmak için görevlendirilen Teğmen Kubilay, Mustafa Kemal’in Laiklik ilkesini benimsemiş bir yurtseverdi. Mustafa Kemal’in; “Vazifeye atılmak için içinde bulunduğun vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin” sözünü eyleme geçiren ve Şeriatçılar tarafından başı kesilerek şehit edilen onurlu bir genç subaydı.
Kubilay’a yapılan saldırı emperyalizme karşı Birinci Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla vermiş, Batılı Emperyalistleri ülkemizden atarak, Saltanatı ve Hilafeti kaldırmış Yurtseverlere yapılan bir saldırıdır.
Kubilay’ı katledenler o zaman idam sehpalarında sallandırılmışlardır. Ne yazık ki günümüz Türkiye’sinde, Hilafeti ve Saltanatı bu topraklardan atanların oturduğu koltuklarda “Ilımlı İslam” maskesini takmış Şeriatçılar oturmaktadırlar.
Dün Kubilay’ın katillerine misliyle ceza veren, katilleri idam sehpasına götüren ve isyanı bastıran antiemperyalist, laik, yurtsever askeri güçlerdi. Bugün ne yazık ki, Türk Ordusu’nun başında bulunan generallerin o günkü Mustafa Kemalci Ordu Gençliği’yle hiçbir ilgileri olmadığı gibi, bu ortaçağcılar karşısında “topuk selamı” vermektedirler. Biraz ilgileri olanlar ise Ergenekon maskeli CIA operasyonlarıyla Silivri Zindanlarına tıkılmıştır. Devrimci Gelenekli Ordu Gençliği de iktidarın başında bulunan Amerikancı, AB’ci, halk düşmanı, Ortaçağcı Şeriatçıların yaptıkları ihanetlerine karşı, tepkisini ortaya koyamamaktadır.
Bu topraklar bugün AB-D Emperyalistlerinin ve yerli uşaklarının cirit attığı topraklar haline gelmişse, bunda Mustafa Kemal Geleneğini sürdürmekte olduğunu iddia edip Mustafa Kemal’i hiç anlamayan, O’nunla hiç benzerlikleri olmayan kesimlerin büyük payı vardır.
Bugün vatanın her parçası satılmakta, kamu malları emperyalistlere ve yerli uşaklarına peşkeş çekilmektedir. Şeriatçılar pervasızca saldırmakta; Ordu’yu, Yargı’yı, Üniversiteleri, Basın’ı velhasıl kendilerine karşı ses gelebilecek tüm kurumları ele geçirmiş durumdadırlar. Yayımlanmamış kitapları dahi toplatmaktalar. Deniz Feneri gibi davalarda kendilerine dokunacak soruşturmalar yapan Savcıları görevden almaktalar. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nde (DGM’lerde) salt objektif hukuk kurallarına uyduğu için bazı sanıkların tahliye edilmesi yönünde oy kullanan yargıçlar bile cezalandırılmaktadır. Daha da vahimi, iki gün önce Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na yaptıkları atama ile tescilli Laiklik ve Mustafa Kemal düşmanı Zaman Gazetesi yazarlarını bu kurumun yönetimine getirmişlerdir.
Parlamento bile yasa çıkarma görevini yapmaktan aciz durumdadır ve AKP hükümeti ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetmektedir.
Temel insan haklarından olan Eğitim ve Sağlık alanında sürekli halk düşmanı yeni politikalar uygulamaya koyarak, insanların Parasız Sağlık ve Eğitim Hakları gasp edilmektedir.
Kısacası bugün (Mustafa Kemal’in Gençliğe Hitabesi’nde de belirttiği gibi);
– “İstiklâl ve Cumhuriyete kasteden düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili”dirler.
– “Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş”tir.
– “Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde”dirler.
– “Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit et”mektedirler.
– “Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş” ve düşürülmektedir.
Ama unutmayalım ki, karanlığın en koyu olduğu an aydınlığa en yakın olunan zamandır.
Gün, Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızla kovduğumuz emperyalistleri ve Şeriatçı güçleri bir daha geri dönmemek üzere bu topraklardan atmak için İkinci Kurtuluş Savaşı’nı başarmak günüdür.
Eğer Kubilay’ın intikamını almak ve ona layık olmak istiyorsak, Kubilay gibi onurlu olmalı, mücadeleye gözü kara, ikircikliğe düşmeden girmeli ve Şeriatçı güçlere derslerini vermeliyiz.
Kubilay, Jöntürk gelenekli bir genç subaydı. Bugün de Ortaçağcı Şeriatçılar önünde diz çöken, savaşçı ruhtan yoksun tören paşalarından rahatsız olan Jöntürk-Mustafa Kemal Gelenekli Genç Subaylar ve Yeni Kubilay’lar vardır. O günün Ordu Gençliği’nin Devrimci Geleneği bugüne dek yok edilememiştir, bundan sonra da edilemeyecektir.
O gün Derviş Mehmetleri yetiştiren Nakşibendîler, bugün ülkemizde iktidarda iseler, bu, bu gidişe açık net tavır alıp mücadele etmesi gerekirken, tam tersine Şeriatçılara destek veren “laiklerin”, “yurtseverlerin”, “sosyalistlerin” ve Şeriatı tehlike olarak görmeyen Sahte Solcuların ayıbıdır.
Halkın Kurtuluş Partisi, hiç kimsenin bu ayıpla yaşamasını istemiyor. Halkımızın da bu ayıpla yaşamaması için emperyalizme ve Ortaçağcı irticaya karşı mücadele bayrağını yükseltiyor.
Halkımızı, Demokratik Halk İktidarını kurmak için Halkın Kurtuluş Partisi etrafında birleşmeye çağırıyor. Halkın Kurtuluş Partisi, bu görevi başaracak sorumlulukta ve kararlılıktadır.
Kubilay’ın anıtında yazdığı gibi; “İNANDILAR, DÖVÜŞTÜLER, ÖLDÜLER. BIRAKTIKLARI EMANETİN BEKÇİLERİYİZ!”
Kubilay’ın geleneğini sürdüren bizler de diyoruz ki;
VATAN AŞKINI SÖYLEMEKTEN ve BU UĞURDA DAVRANMAKTAN KORKAR HALE GELMEKTENSE ÖLMEK YEĞDİR. 23 Aralık 2011
Şeriat Ortaçağdır!
Onur Yaşamdan Değerlidir!
Yeni Sevr’e Karşı Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız!
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
İZMİR İL ÖRGÜTÜ
{gallery}kubilay_2011{/gallery}