HKP İzmir İl Örgütünden 1 Eylü Dünya Barış Günü ve Üç Şehitleri Anma Eylemi
HKP İzmir İl Örgütü üyeleri 1 Eylül Cumartesi günü saat 18.30’da İzmir Fuarı 9 Eylül kapısında bir araya gelerek, hem Dünya Barış gününü, hem de 1978 1 Eylül’ünde katledilen 3 Şehitleri andı.
Halkın Kurtuluş Partisi İl Başkanı Av. Tacettin ÇOLAK yaptığı açıklamada “AB-D Emperyalistleri Dünyayı 1000 parçalı eyalet devletçiklere bölme planlarının birparçası olan Büyük Ortadoğu Projesi’sinin (BOP) bir gereği olarak, şimdi de komşu Suriye’ye gözü diktiler.” ÇOLAK açıklamasına devamla “ Ülkemizin Suriye ile savaş haline getirildiği objektif yayın yapan tüm yerli yabancı medya tarafından, namuslu bilim insanları tarafından kabul edilmektedir. Aslında; sadece Suriye’yle değil, aynı zamanda bu ülkeyi destekleyen Rusya, Çin ve İran’la da savaş halindeyiz şu anda..” dedi. ÇOLAK konuşmasını, “Halkların arasına sokulmak istenilen kin ve düşmanlık tohumları eninde sonunda yeşeremeden yok olacaktır. Çünkü Emperyalistler tarafından kışkırtılmadığı sürece hiçbir halkın başkasıyla herhangi bir sorunu olamaz. Halklar kardeştir.” sözleriyle bitirdi.
Açıklamanın ardından bugün aynı zamanda 1978 1 Eylül’ünde Pol-Birli faşist polisler tarafından katledilen Mahmut-İbo-Sadi Yoldaşların katliamının yıldönümü olduğunu ve onları da burada andığımıza vurgu yapıldı.
Eylem sırasında sık sık, “Katil AB-D Ortadoğudan Defol”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AB-D Halklara Hesap Verecek”, “Katil AB-D Suriye’den Defol”, “Katil AB-D Halk Düşmanı AKP”, “Yaşasın Halkların Kardeşliği”, “Devrim Şehitleri Ölümsüzdür” sloganları atıldı. Eylem atılan sloganların ardından alkışlarla sona erdirildi.
Yapılan Açıklama:
EMPERYALİSTLER, DÜNYA BARIŞ GÜNÜNDE DE
HALKLARA KAN KUSTURMAYA DEVAM EDİYORLAR
Tarihin çok hızlı aktığı ve Batılı Emperyalist Blokun Mazlum Doğu Bloku’na karşı yeni bir Haçlı Seferi başlattığı günlerden geçiyoruz.
Emperyalistler, sanki Dünya’yı babalarından miras kalmış gibi Ülkelerin beğenmedikleri yöneticilerini iktidardan deviriyorlar. Saddam gibi, Kaddafi gibi kendilerinden aman dilemeyenleri ise acımasızca katlediyorlar. Geri ülkelere sözde “barış”, “demokrasi”, “özgürlük” getiriyoruz diye açık işgaller yapıyorlar.. Direnen Halkların üzerine tıpkı Hiroşima ve Nagazaki’de olduğu gibi tonlarca bomba yağdırıyorlar.. Milyonlarca insanı acımasızca katlediyorlar.
11 Eylül saldırılarını bahane ederek Afganistan’ı, “kitle imha silahları”nı bahane ederek de Irak’ı işgal ettiler. Milyonlarca insanı katlettiler, şehirleri yaktılar, yıktılar, yağmaladırlar. Buralara “barış” da “demokrasi” de “özgürlük” de gelmediği gibi, ülkeler üç parçaya bölündü..
AB-D Emperyalistleri milyonlarca Müslümanın canına kıydıkları bu saldırılarla bir yandan tüm Dünya Halklarına gözdağı verirken, diğer yandan Ortadoğu ve Hazar Petrollerinin kontrolünü de ele geçirmiş durumdalar. Sözde dünya barışını ve güvenliğini koruma amaçlı kurulan Birleşmiş Milletler ise bütün bu saldırılarda emperyalistlerin acımasız katliamlarına meşruiyet kazandıran onay makamı durumundadır.
Dünyayı 1000 parçalı eyalet devletçiklere bölme planlarının bir parçası olan Büyük Ortadoğu Projesi’sinin (BOP) bir gereği olarak, şimdi de komşu Suriye’ye gözü diktiler.
Ülkemizdeki siyasi iktidar da AB-D Emperyalistlerin desteğini alabilmek ve biraz daha iktidarda kalabilmek uğruna emperyalistlerin taşeronluğuna soyunmuştur. Ülkemizin Güney Sınırlarını bu emperyalist uşaklarına açarak, onların gündüzleri eğitim aldıkları kamplardan geceleri Suriye topraklarında katliamlar, sabotajlar yapmalarına destek olmaktadır. Bizzat emperyalistler tarafından para, silah ve cephane verilerek ülkemiz topraklarında askeri ve idari eğitimden geçirilen çapulcu sürüsüyle Suriye’nin meşru iktidarını devirmek istemektedirler. Oysa Suriye Halkı’nın ezici çoğunluğu Esad rejimini desteklemektedir.
ABD’li ve İngiliz ajanların İstanbul’da “Haliç manzaralı” apartmanlarda verdikleri eğitimlerle “Esad sonrası rejimin” organize edildiğini ve yine ABD ve Fransız birliklerinin bir aydan beri Türkiye’nin Suriye sınırına konuşlanmış durumda olduğunu yabancı basından (İngiliz Daily Telegraph, Guardian) öğreniyoruz.
Bunların % 60-70’i başka ülke vatandaşıdır. Bir kısmı da Türkiye’li… Bunlar, nerede bir Ortaçağcı hareket başladı oraya gönderilen gezginci teröristlerdir. Çoğunluğu ise hırsızlık, ırza geçme, gasp gibi onlarca adi suça bulaşmış, uyuşturucu bağımlısı El Kaidecilerden oluşmaktadır. Ülkemizde ve diğer ülkelerde gerçekleştirdikleri adi suçlarından ve caniyane eylemlerinden dolayı yargılanıp cezaevine konulmaları gereken bu katillere AB-D Emperyalistleri ve yerli işbirlikçileri eskiden “İslamcı Terörist” derken, şimdi “özgürlük savaşçısı” demektedir.
Adamlar, İnternet sitelerinde dahi merkez üslerinin Turkey/Hatay olduğunu yazmaktalar. Dolayısıyla Uluslararası Hukuk’ta tanımlanan mülteci kavramı ile bunların uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır.
Saygıdeğer İzmir Halkı;
Üyesi bulunduğumuz BM’nin 24 Ekim 1970 tarihinde toplanan 1883. Genel Kurulu’nda kabul edilen “BM Antlaşması Doğrultusunda Devletler Arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliğine İlişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri Konusunda Bildirge”de bakın ne denmektedir:
“Her Devletin, başka bir Devletin toprağına saldırı amacını taşıyan, ücretli askerler de dahil olmak üzere, düzensiz güçler ya da silahlı grupları örgütlemek veya örgütlenmelerini teşvik etmekten kaçınma yükümlülüğü vardır.
“Her Devlet, bir başka Devletin içindeki sivil mücadele hareketleri ya da terörist hareketleri örgütlemek, kışkırtmak, bunlara yardımda bulunmak ya da bunların içinde yer almaktan ya da bu tür hareketlerin yürütülmesine yönelik olarak kendi toprakları içinde yürütülen örgütlü etkinliklere rıza göstermekten, bu paragrafta sözü edilen hareketler güç tehdidi ya da güç kullanımı içerdiği zaman, kaçınmakla yükümlüdür.
Siyasi iktidar, Uluslararası Hukuku açıkça çiğnediği gibi, iç hukuktaki düzenlemeleri de hiçe saymaktadır. Anayasa’nın 87 ve 92. Maddeleri; Savaş ya da Savaş Hali ilanına ancak TBMM’nce karar verileceği öngörülmüştür. Yine TCK’nun TCK’nun 304 ve 306. Maddelerinde; “Savaşa Tahrik” ve “Komşu Devlete Karşı Hasmane Hareket” suçları düzenlenmiştir. Ama bunlar, bırakalım bu Hukuka uymayı ve meclise bilgi vermeyi, ülkemizi Emperyalizmin “Kasap Satırı” yaparak, “Terörist Devlet” durumuna düşürmüşlerdir. Bu, aynı zamanda VATANA İHANET suçudur.
Ülkemizin Suriye ile savaş haline getirildiği objektif yayın yapan tüm yerli yabancı medya tarafından, namuslu bilim insanları tarafından kabul edilmektedir. Aslında; sadece Suriye’yle değil, aynı zamanda bu ülkeyi destekleyen Rusya, Çin ve İran’la da savaş halindeyiz şu anda..
Adamlar, 27 Haziran 2012’de Washington’da bir araya gelerek “Suriye Krizi” ile ilgili savaş oyunları oynamışlar ve Ağustos 2012’den Nisan 2013’e kadar bölgede yaşanacakları dizayn etmişlerdir. İşte bunun için, yani Türkiye’nin savaş bataklığına hızla çekilebilmesi için Gaziantep’teki alçakça saldırıyı uygulamaya koydular. O bölgede önümüzdeki günlerde de benzer saldırıların yaşanacağı kuvvetle muhtemeldir.
Saygıdeğer İzmir Halkı;
İçine çekildiğimiz bataklık ortadadır. Emperyalistlerin, Suriye’de işleri bitince İran’a sonra da ülkemize yönelecekleri açıktır. Dahası AB-D Emperyalistleri, Suriye’de elde edecekleri başarı ile tüm Ortadoğu’da ve dolayısıyla Ülkemizde de bir Alevi-Sunni çatışmasının, Arap-Kürt-Türk boğazlaşmasının temellerini atmaktalar. Böylece tüm bölge savaşın içine çekilecek ve Ortadoğu’da “sınırlar yeniden çizilecek”tir.
Herkes bunu çok iyi görüyor. Ama bir tek AKP, Cemaatçi medya ve parababaları görmezden gelmektedir. Bu kesimlerin tamamı, sırf Amerika’nın desteğini almak ve biraz daha iktidarda kalabilmek için bu politikaları uygulamaktadırlar. Ya da önceki CIA Başkanı Leon Panetta’nın 5 günlük sır Ankara ziyaretinde önlerine konulan dosyalarının deşifre edilmemesi için bu ihanet bataklığında debelenip durmaktadırlar. Çünkü onlarda vatan, millet sevgisi, insan yaşamının kutsallığı gibi erdemlerden eser yoktur.
AB-D Emperyalistleri ve yerli işbirlikçilerinden kimse hesap soramıyor. Uydurma gerekçelerle başlattıkları, CIA operasyonlarıyla Türk Ordusu’nun Antiemperyalist, Mustafa Kemalci, Yurtsever, Laik subayları Silivri toplama kampında tutulmaktadır. Öyle ki, bu durum Yunan Basının dahi diline düşmüş ve “Türk Ordusunun subayları tutuklandıktan sonra direnci zayıfladı” şeklinde yazılar yazılmaya başlanmıştır.
Ancak batılı emperyalistlerden tıpkı Birinci Kuvayimilliye’de olduğu gibi hesap sorulacaktır. Halkların arasına sokulmak istenilen kin ve düşmanlık tohumları eninde sonunda yeşeremeden yok olacaktır. Çünkü Emperyalistler tarafından kışkırtılmadığı sürece hiçbir halkın başkasıyla herhangi bir sorunu olamaz. Halklar kardeştir. 01/09/2012
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
İZMİR İL ÖRGÜTÜ