Halkın Kurtuluş Partisi ve Genel Başkanı Nurullah Ankut (Efe), Yeni Akit Paçavrasında yapılan, yasalara aykırı haberler için suç duyurusunda bulundu
Hatırlanacağı gibi Laiklik ilkesinin Türkiye’deki tek ve gerçek savunucusu Halkın Kurtuluş Partisi; Türk Silahlı Kuvvetlerinde türban serbestisinin hem Anayasal Laiklik ilkesine, hem Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına aykırı olması nedeniyle düzenlemenin iptal edilmesi talebiyle Danıştayda dava açmıştı.
Bu idari dava çerçevesinde esas hakkındaki mütalaasını veren cesur savcı, gerçek bir hukuk insanı olduğunu gösteren şu ifadeleri dile getirmişti:
“Anayasanın 2. Maddesi ve Laiklik ilkesi geçerli olduğu sürece, kamu personelinin dinsel aidiyetlerini hiçbir şekilde belli etmemeleri gerekir…, bu nedenle düzenlemenin iptal edilmesi gerekir.”
Danıştay Savcısının bu mütalaası hem basında genişçe yer bulmuş, hem de AKP’giller temsilcilerini, başta Büyük Reis’leri olmak üzere açıklamalar yapmaya yöneltmişti. Bilindiği gibi Tayyip Erdoğan, hukukçu kimliğini yitirmemiş olan söz konusu cesur savcı için “Sen kimsin ya?” ifadelerini kullanarak iğdiş ettikleri, hukuk bürolarına dönüştürdükleri yargıya dahi en ufak bir tahammülünün olmadığını gözler önüne sermişti.
Süreç içerisinde, iktidarın paralı tetikçileri haline gelmiş satılmış medya organlarında Halkın Kurtuluş Partisi, Genel Başkanı Nurullah Ankut (Efe) ve mütalaayı veren savcı aleyhinde bir karalama kampanyası yürütüldü. Havuz medyasının yürüttüğü bu kampanyanın başrolünde ise, bir yayın organı olmaktan çok türlü provokasyonlarla insanları hedef gösteren, halkı kamplaştıran, iktidarın borazanlığını yapan “Yeni Akit” adlı Ortaçağcı paçavra vardı.
HKP’li avukatlar bugün paçavra Yeni Akit hakkında iftira, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, kamu görevlisine hakaret, adil yargılamayı etkilemek suçlarından dolayı suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunun ardından yapılan açıklama şöyle:
***
“YENİ AKİT’E: ŞUNU İYİ BİL, HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VE GENEL BAŞKANI NURULLAH ANKUT (EFE), LAİKLİĞİN GERÇEK ANLAMDA UYGULANMASI İÇİN MÜCADELE ETMEKTEDİR
Halkın Kurtuluş Partisi Programı; “Hürriyet Katları” ve “Ekonomi Temelleri” olarak iki ana kısma ayrılmış olup, “HÜRRİYETİN GEREKÇESİ” başlığını taşıyan kısımda, Laiklik ilkesi belirtilmiş ve “Her türlü manevi sömürüyü kaldıracağız.” denilmiştir.
HÜRRİYETİN HEDEFİ başlığını taşıyan kısmın 17’inci maddesinde “Öğretim ve Eğitimin biçimi ve içeriğiyle LAİKLEŞTİRİLECEĞİ” ifade edilmiştir.
“Hürriyetin Hedefi Kısmının HÜRRİYETİN SEMBOLÜ: VİCDANA KARIŞMAYIŞ başlığını taşıyan 30’uncu maddesi ise“Her yurttaş, yer içerken olduğu gibi dinî ve manevî ihtiyaçlarını giderirken devlet ya da şahıs karışmasına uğramayacak. Ancak din, insanlarımızın özel hayatı içinde kalan bir konu olacak. Kamu düzeni, aklın, bilimin ve insanî değerlerin kaynaklık ettiği kurallarla sağlanacak.” şeklinde düzenlenmiştir. HKP, dini inanç ve ibadetleri diğer doğal ihtiyaçlar içerisinde görür, ancak kamusal alanda aklın ve bilimin egemen olması gerektiğini, kişilerin özel dünyalarında ise tamamen serbest olmaları gerektiğini ifade eder.
“Önyargılı olmayan herkesin HKP ve Genel Başkanı’nın gerçek laikliği savunduğunu, bu uğurda her türlü çaba ve özveriyi sergilediğini göreceği kanısındayız.
“Yaptığınız yalan ve iftira niteliğindeki haberleriniz Tarihin çöp sepetine atılacaktır. Bizim açtığımız dava ise ONUR BELGESİ olarak Tarihin altın sayfalarında yer alacaktır. Gerçek laikliğin uygulanmasından ölümünüzü görmüşçe korkmaktasınız. Ancak ne kadar yırtınsanız boş. Her zaman gerçek laikliğin yaşama geçirilmesi için mücadele edenler olacak ve Hz. Muhammed’in Gerçek İslamı’yla hiçbir ilgisi olmayan, Muaviye-Yezid ya da CIA-Pentagon İslamcılarına yani “Allah’la aldatanlara” karşı verilen bu mücadele er geç zafere ulaşacaktır.”
***
Halkın Kurtuluş Partisi tüm alanlarda olduğu gibi gerçek laikliği savunma ve onu toplumda egemen kılma misyonunu da her koşulda yerine getirmeye devam edecektir.
10 Aralık 2018
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi
Partimizin ve Genel Başkan’ımızın Yeni Akit paçavrasına yönelik olarak yaptığı suç duyurusunu aynen yayımlıyoruz:
KÜÇÜKÇEKMECE CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN :1- Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
2- Nurullah EFE (HKP Genel Başkanı)
V E K İ L L E R İ : Av. Metin BAYYAR, Av. F.Ayhan ERKAN, Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Azime Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN,
Ortak Adres: Atatürk Bulvarı Emlak Bankası Blokları B Blok K:4 D:16 Fatih/İstanbul
Ş Ü P H E L İ L E R :1- Ramazan Fatih Uğurlu (Yayın Sahibi)
Halkalı Merkez Mah. Dereboyu Cad. No: 65/3 K.Çekmece / İSTANBUL
2- Ali İhsan Karahasanoğlu (SorumluYazı İşleri Müdürü )
Halkalı Merkez Mah. Dereboyu Cad. No: 65/3 K.Çekmece / İSTANBUL
S U Ç : Hakaret (TCK.125 Md.), İftira (TCK.267. Md.), Halkı kin ve
düşmanlığa tahrik (TCK.216. Md.), Kamu görevlisine hakaret (TCK. 125 md. ), Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu (TCK.288. md.)
ŞİKÂYETLERİMİZ : 1- Halkın Kurtuluş Partisi(HKP), Türk Silahlı Kuvvetlerinde Türban serbestisinin, hem anayasal laiklik ilkesine, hem Anayasa Mahkemesi’nin önceki kararlarına aykırı olması, hem de Orduyu ve subayları bir din devleti yapılanmasına doğru götürecek olması sebepleriyle, bu düzenlemenin iptali için Danıştay’da dava açmıştı. Bu davada esas hakkında Danıştay savcısı mütalaasını vermiştir. Savcı mütalaasında “Anayasanın 2. Maddesi ve Laiklik ilkesi geçerli olduğu sürece, kamu personelinin dinsel aidiyetlerini hiçbir şekilde belli etmemeleri gerekir…, bu nedenle düzenlemenin iptal edilmesi gerekir” demiştir. Tarafımıza da tebliğ edilen bu mütalaa üzerine basın açıklaması yapılmış ve bu açıklama çeşitli yazılı ve görsel basın organlarında çıkmıştır. Olumlu olumsuz çeşitli değerlendirmeler yapılmıştır, konu hakkında.
Ancak aşağıda alıntıladığımız haberlerden görüleceği üzere şikayet edilenlerin yönetimindeki
UĞURLU GAZETECİLİK BASIN YAYIN MATBAACILIK REKLAMCILIK LTD ŞTİ’nin yayınladığı Yeni Akit internet sitesinde değerlendirme yapılmamış, müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi ve HKP Genel Başkanı Nurullah EFE’ye yönelik hakaret ve iftira suçu işlenmiştir. Ayrıca anılan yazılarla Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu işlenmiştir.
a-) 06 Aralık 2018 tarihinde anılan sitede şu şekilde bir yazı çıkmıştır:
“İşte yasakçı sol kafa! Pos bıyıklı komünistlerin marjinal partisi
Dün gündeme gelen TSK’da başörtüsünün yasaklanması talebi, gündemi sarstı. TSK’da 28 Şubat’ı özleyen gerici zihniyetin hortlamasını isteyen ise, HKP isimli tabela partisi oldu. Bu İslam karşıtı komünist parti, laikliği alet ederek başörtüsüne kin kustu.
yeniakit.com.tr İsmi açıklanmayan bir Danıştay Savcısının, “TSK’da başörtüsü yasaklanmalı” şeklindeki skandal talebinin ardından, söz konusu yasağın uygulanması için dava açan gerici komünist Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) gündeme geldi.
Leninist tabela partisi
Genel Başkanlığını Nurullah Ankut’un yaptığı gerici HKP, 2005 senesinde kuruldu. Leninist çizgide sözde siyaset yapan, 28 Şubat kafalı tabela partisi, Hikmet Kıvılcımlı’yı teorik ve pratik önder olarak kabul etti.
Osmanlı’ya hakaret: Barbarlar
Söz konusu parti, bu sene İstanbul’un fethinin yıl dönümünde bir mesaj yayımlayarak, Osmanlı’yı sözde övdü, özde içini döktü. Mesajda şu ifade dikkat çekti:
“Bizans Halkı, Antika Tarihin zembereğinin işlemesini, bir Barbar aşısını bekliyordu, bu çürümüş-kastlaşmış düzenden kurtulmak için. İşte Bizans halkına nefes aldıran, Tarihin gelişimi önünde moloz yığını gibi duran Bizans Medeniyeti’ne Barbar aşısı Osmanlılardan geldi.”
Yasağın gelmesini istedi!
HKP, TSK’da başörtüsünün yasaklanması için Danıştay’a başvurdu. Bunun üzerine bir Ergenekon zihniyetli Danıştay Savcısı, “Anayasanın 2. Maddesi ve Laiklik ilkesi geçerli olduğu sürece, kamu personelinin dinsel aidiyetlerini hiçbir şekilde belli etmemeleri gerekir.” diyerek HKP’nin talebine çanak tuttu.
HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut, Danıştay Savcısının skandal talebi ortaya çıktıktan sonra bir açıklama yaparak, “İşte insani ve mesleki onurunu görevinden alınmaya tercih eden bir yiğit hukuk kadını… Demek ki tek tük de olsa laik cumhuriyet ilkelerine ve evrensel hukukun insancıl kaidelerine bağlı hukuk insanları kalmış.” diye konuştu.
Başörtüsü serbestisinin iptalini laiklik için istediklerini vurgulayan Ankut, -aklınca- serbestliği savunanların Ortaçağ savunucuları olduğunu savundu, “Tüm gericiler, tüm Ortaçağcı karanlık düzen savunucuları, Tarihteki pek çok örnekleri gibi yok olup gideceklerdir insanlığın ufkundan.” dedi.
İdamın ucundan döndü, parti kurdu
8 Ekim 1945 doğumlu olan Ankut, lise yıllarında komünist oldu. Sovyetlerin özellikle ekonomik alanda canına okuyan Lenin’e hayran kaldı. 12 Eylül darbesinin ardından idamla yargılandı. Öğretmen olarak görev yaptığı dönemde, çürük siyasi görüşünü herkese aşılamaya çalıştığı için sürekli görev yeri değiştirildi. Sonrasında siyasi faaliyetlerini sürdürdü. Halkın büyük bir bölümü, Ankut’un görüşlerini takmadı. 2005’te HKP’yi kurdu, tabela partisi olarak üç seçime katıldı. HKP ile en büyük başarısı 2015’te 9’uncu parti olarak seçimlerden çıkması!..
Sözde laik, özde din düşmanı
Ankut ve partisi, laiklik adı altında başörtüsünün yasaklanması için dava açtı. Sıkıyı görünce, “Herkesin dini görüşünü özgür bir şekilde yaşaması” olarak tanımladıkları laikliği din karşıtlığı olarak kullanan komünist kafa, Danıştay’a başvurarak askeriyede yasakçılığın geri gelmesini istedi. Bu olay, batıl zihniyetin kokuşmuş çarpıklığını ve niçin “zail olduklarını” bir kez daha gözler önüne serdi.”
Görüldüğü üzere baştan sona müvekkil HKP ve Genel Başkanı Nurullah EFE’ye yönelik hakaret içeren bu yazı yetmezmiş gibi Genel Başkanın görselini de özellikle paylaşarak olası bir saldırıya da açık davetiye çıkarmıştır. Daha önce benzer bir yayınları sonucunda gerçekleşen Danıştay saldırısı hepimizin malumudur. Amacın haber yapmak olmadığı hakaret ve hedef göstermek olduğu açıktır.
b-) Yine aynı sitede yukarıdaki hakaret ve hedef gösterme suçlarının yanında iftira suçu da işlenmiştir. 07 Aralık 2018 tarihinde aşağıdaki haber yer almıştır:
“Yasakçılar nereden tanışıyor? HKP ile Danıştay Savcısı iletişim halinde!..
Başörtüsü yasağının geri gelmesi için talepte bulunan Danıştay Savcısı’nın, söz konusu yasak için dava açan HKP’nin Genel Başkanı Nurullah Ankut tarafından, “Hukuk kadını” olarak tanımlanması dikkat çekti. Bu durum, Ankut ile savcının iletişim halinde olduğunu gözler önüne serdi.
2018-12-07 11:15:00
yeniakit.com.tr özel haber Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu’nun dün katıldığı canlı yayında ifade ettiği, “Herhalde Danıştay Savcısı gökten inmedi, veyahut da birisini oraya durduk yerde getirip görevlendirmedi. Belli bir arkaplanda da bunun mutlaka görüştüğü kişiler var.” sözlerini kanıtlayan detaylar ortaya çıktı. Başörtüsü yasağının geri gelmesini isteyen savcının ismi açıklanmadığı halde, HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut’un savcıyı, “Hukuk kadını” olarak tanımlaması, genel başkanın savcıyı tanıdığını ortaya koydu. Bu olay, savcı ile yasağın gelmesi için harekete geçenlerin iletişim halinde olduğunu gözler önüne serdi.
Savcı için, “Hukuk kadını” dedi
Karanlık ellerin tetikçisi odatv, savcının başörtüsü yasağının geri gelmesini talep ettiği dilekçeyi paylaştı. Haberde, savcının isminin sansürlenmesi dikkat çekti. İsmi gizlenen savcı hakkında, başörtüsü yasağının geri gelmesi için Danıştay’a başvuran Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Genel Başkanı Nurullah Ankut’un açıklaması, skandal talebi dile getiren savcının ‘kadın’ olduğunu gözler önüne serdi. Savcının talebinin ardından açıklama yapan Ankut, “İşte insani ve mesleki onurunu görevinden alınmaya tercih eden bir yiğit hukuk kadını… Demek ki tek tük de olsa laik cumhuriyet ilkelerine ve evrensel hukukun insancıl kaidelerine bağlı hukuk insanları kalmış.” dedi.
İletişim halindeler
Savcının ismi açıklanmadığı halde Ankut’un, “Hukuk kadını” demesi, davayı açanlarla savcının iletişim halinde olduğunu açık açık gözler önüne serdi.
Cumhuriyet de işin içinde mi?
Cumhuriyet’in bugün birinci sayfasından duyurduğu haber, yasakçı savcıyı savunduğunu ortaya çıkardı. Cumhuriyet haberi, “Muhalif üyeden laiklik itirazı, TSK’de türbana Danıştay’dan vize” başlığıyla verdi.
Savcının çelişkisi: Kendi görüşünü ortaya koydu
Kadın Danıştay Savcısı, “Dinsel aidiyetini gösteren kamu personeli, ne kadar tarafsız davranırsa davransın şüpheye yol açabilir” sözleriye başörtüsü yasağının geri gelmesini talep etti. Gerici savcının bu sözleri, çarpık zihniyetini ortaya koydu. Kamuda çalışan kadınların başörtüsü taktığı zaman şüpheye yol açacağını iddia eden başı açık kadın savcı, adaletin temel alınması gerektiği savcılık mesleğine kendi görüşünü yansıtmış oldu. Yani başörtülü bir TSK mensubunun işinde adil olamayacağını savunan başı açık savcı, kadın askerlerin başının açık olması gerektiğine hükmederek bütün kadınları kendisi gibi olmaya zorladı. Tarafsız hareket edemeyen savcı, kendisiyle çelişmiş oldu.”
Yukarıda belirttiğimiz üzere Danıştay Savcısının davanın esası hakkındaki hukuki mütalaası tarafımıza tebliğ edilmiştir. Hukuken tebliğ edilmek zorundadır. Ve anılan 22/11/2018 tarihli belgede dosya numarası ve Danıştay Savcısının Adı Soyadı bellidir. Dolayısıyla cinsiyeti de bellidir. Tamamen hukuki gerekçelerle dosyanın esas numarası ve savcının adı karalanmıştır. Uzun süredir basında yer alan sorumlu konumdaki söz konusu kişilerin olayın bu yönünü bilmemeleri düşünülemez. Şikayet edilenlerin “Yasakçılar nereden tanışıyor? HKP ile Danıştay Savcısı iletişim halinde!..” başlığı altında ileri sürdüklerinin tamamı iftira niteliğindedir. Amaç müvekkiller ve Anayasa ve hukuka uygun mütalaa veren Sayın Danıştay Savcısı hakkında olumsuz izlenim yaratmaktır. Bunun için olmayan “iletişim” uydurulmuştur. Yayınlar ile Danıştay Savcısına da hakaret edilmektedir. Aynı zamanda adil yargılamayı etkileme amacı taşınmaktadır.
Nitekim şikayet edilenler 07 Aralık 2018 tarihinde aşağıda gösterilen yeni bir yazı yayınladılar:
“Eski Türkiye’nin ayak sesleri! “Danıştay başörtüsünü yasaklayacaktı, korktular”
Danıştay Savcısı’nın skandal talebinin ardından, başörtüsü yasağının 3’e 2 kabul edileceği, halkın tepkisinden korkulduğu için talebin reddedildiği öne sürüldü.
07 Aralık 2018 Cuma 12:36
yeniakit.com.tr Danıştay Savcısı, kamu personelinin başörtü takmasına karşı çıktı, eski Türkiye’de olduğu gibi tesettür yasağının geri getirilmesini istedi. Bu skandal kararın ardından Danıştay üyeleri oylama yaptı ve talep reddedildi. HaberTürk yazarı Nagehan Alçı, bugünkü yazısında, konuyla ilgili sarsıcı bir iddiada bulundu. İddiaya göre Danıştay üyeleri, yasağın geri gelmesi için oy kullanacakken, halkın tepkisinden çekindiği için red kararı verildi.
HKP’nin başörtüsü yasağının geri gelmesi için dava açtığını anımsatan Alçı, “İçler acısı bir durum ama kıymetli istisnalar hariç Türk solunun kafası bu ve bu yasakçı-totaliter kafa kolay kolay değişmez.” diye yazdı.
Savcının yasağın gelmesi için gerekçelerini okurken bir anda 2018’den çıkıp 1998 ve 2008 yılına ışınlandığını belirten yazar, “1998’de Vural Savaşların hukuku katlederek Refah Partisi’ni kapatan zihniyeti aklıma geldi.” ifadesini kullandı.
Hortlamak için imkan kolluyorlar
Savcının bu vesayetçi ve yasakçı mütaalasına rağmen Danıştay 2. Dairesi düzenlemeyle ilgili yürütmenin durdurulması istemini 4’e karşı 1 oyla reddetti ancak bu savcı ve durdurma talebine destek veren 1 üye Türkiye’de hâlâ başörtüsünü yasaklamak isteyen vesayetçi zihniyetin hortlamak için imkan kolladığını ortaya koyuyor.
“Yasak geri gelecekti”
Konuştuğum önemli bir yargı yetkilisi bana aslında Danıştay’ın ilgili dairesinden başörtüsünün TSK’da yeniden yasaklanması yönünde 3’e 2 karar çıkacağını ama son anda toplumun büyük çoğunluğunun tepkisinden çekinip iki üyenin tavır değiştirdiğini söyledi. Bir diğer iddia ise Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün özgürlükçü doğrultuda karar çıkması amacıyla çaba gösterdiği. O çabanın da bu kararda etkisi olmuş.
Skandalın kıyısından dönüldü
Netice olarak anladığım kadarıyla Reşit Galip’in faşizan and metninin tüm topluma yeniden dayatılması skandalından sonra Danıştay’da ikinci bir hukuk skandalının kıyısından dönülmüş.”
Bu haberin doğrudan adil yargılamayı etkilemeye yönelik olduğu açıktır. Henüz verilmeyen kararın nasıl olacağına kadar dikte edilmeye çalışılmaktadır. Bunun suç olduğu ortadadır.
c-) Anılan yazılarda “yasakçı sol kafa”, “TSK’da 28 Şubat’ı özleyen gerici zihniyetin hortlamasını isteyen…”,” Bu İslam karşıtı komünist parti, laikliği alet ederek başörtüsüne kin kustu.”,” Sözde laik, özde din düşmanı”,”.. laikliği din karşıtlığı olarak kullanan komünist kafa,” vb. ifadelerle açıkça TCK. 216. Maddede düzenlenen “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçunun işlendiği açıktır.
Tüm bu sebeplerle, şüpheli olarak belirtilen sorumlular hakkında kamu davası açılması için işbu suç duyurusunu yapmak zorunlu olmuştur.
2- HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VE GENEL BAŞKANI NURULLAH EFE LAİKLİĞİN GERÇEK ANLAMDA UYGULANMASI İÇİN MÜCADELE ETMEKTEDİR
Şikayet edilenler ve benzerleri tarafından yapılan yalan ve iftira niteliğindeki yazıları çürütmek için açtığımız davanın kısa bir özetini sunmak istiyoruz. Davamız Danıştay 2. Dairesinde 2017/1671 Esasında devam etmektedir. Dava dilekçemizde özetle şöyle demiştik:
“4- Anayasa’nın 2. Maddesiyle sayılan devletin temel niteliklerinden birisi de LAİKLİK’tir. Madde laiklik niteliğini, “hukuk devleti” düzenlemesi ile pekiştirmiştir.
“Böylece tüm yurttaşlar, devlet ve devleti temsil eden tüm idarelerden yönetsel eylem ve kararlarında laiklik ilkesine uygun bir hukuksallık beklemek HAK ve YETKİSİNE sahiptir. Dolayısıyla idare yönetsel düzenlemelerinde dini kuralları baz alamayacak, anayasa ve yasalarda belirtilen hukuki kural ve esasları baz alacaktır. İdari usul hukukunun özü budur.
“Anayasa’nın “Devletin Temel Amaç ve Görevleri” başlıklı 5’inci maddesi aynen, “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” şeklinde düzenlenmiştir.
“Nitekim 24’üncü maddesi son fıkrası aynen, “Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
“İptali istenen talimat veya uygulamada ise, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin subay, astsubay ve askeri öğrencilerinin tarafsız, başı açık kıyafeti ile dini kıyafeti arasında bir tercih yapılmış, tam da kamusallık ile dinsellik çatıştığında dinsellik tercih edilmiştir.
“Oysa Anayasa, hukuksal bir düzenlemeyi kısmen de olsa dini kurala dayandırmayı açıkça yasaklamıştır.
“Bu tercih ile devleti temsil eden idare, CUMHURİYETİ VE DEMOKRASİYİ KORUMAK görevini ihlal etmiştir.
“5- Anayasanın Din ve Vicdan Hürriyetini korumaya aldığı doğrudur. Bu sebeple Anayasa’nın 70’inci maddesinde belirtilen kamu hizmetine alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemezdir. Kamu hizmetine alımlarda, kişilerin dini inançları veya inançsızlıkları göz önünde bulundurulmayacaktır.
“Ancak Anayasanın 10’uncu maddesinin son fıkrası “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” şeklinde düzenlenmiş, 657 sayılı Kanun’un 7/1 maddesi de “Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.” şeklinde düzenlenmiştir.
“Bu maddeler ile kamu hizmeti verenlerin de kanun önünde eşit davranması, KAMU GÖREVLİSİNİN TARAFSIZLIĞI amaçlanmıştır. Ülkemizde herkes aynı dine, inanca mensup olmadığı gibi davalı idarenin getirdiği düzenleme ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ve askeri okullarda türbanlı-türbansız ayrımı, çalışanların ve öğrencilerin din eksenli kutuplaşmalara ayrılmasına, çatışmalara girmesine neden olacaktır. Kamu personelinin ve askeri öğrencilerin “türbanlı—türbansız” şekilde kısımlara ayrılması, tarafsızlık ilkesinin ortadan kaldırılması tehlikesini yaratacak, kendi aralarındaki ilişkinin zedelenmesi tehlikesini getirecek ve “türbanlı” çalışanların, kamu hizmeti almak için gelen “türbansız” kişilere ayrımcılık yapıp yapmayacağı konusunu belirsizleştirecektir.
“6- Anayasa Mahkemesinin 05.06.2008 tarih ve 2008/16 Esas-2008/116 Karar sayılı kararı bu konuda yol göstericidir.
“…Anayasa’nın 2 nci maddesinde belirtilen laik Cumhuriyet ilkesi, egemenliğin ulusa ait olduğu, ulusal irade dışında herhangi bir dogmanın siyasal düzene yön vermesine olanak bulunmadığı, hukuksal kuralların dinsel buyruklar yerine demokratik ulusal talepler esas alınarak aklın ve bilimin öncülüğünde kabul edildiği, çoğunluk ya da azınlık dinine, felsefi inançlara veya dünya görüşlerine mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın, din ve vicdan özgürlüğünün ayrımsız ve önkoşulsuz olarak herkese tanındığı ve anayasada öngörülenin ötesinde herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmadığı, dini veya din duygularının kötüye kullanılmasının ve sömürülmesinin yasaklandığı, devletin tüm işlem ve eylemlerinde dinler ve inançlar karşısında eşit ve tarafsız davrandığı bir CUMHURİYETİ ÖNGÖRMEKTEDİR.
“…Anayasa Mahkemesi’nin birçok kararında ayrıntılı olarak açıklanan laiklik ilkesi düşünsel temellerini Rönesans, Reformasyon ve Aydınlanma dönemlerinden alır. Çağdaş demokrasilerin ortak değeri olan bu ilkeye göre, siyasal ve hukuksal yapı, dogmalardan arındırılarak akılcılığı ve bilimsel yöntemleri esas alan katılımcı demokratik süreçlerin ürünü olan ulusal tercihlere dayanır. Bireylerin anayasal özgürlüklerinden inanç, din, mezhep veya felsefi tutum nedeniyle ayrımsız yararlandığı, akılcılığı esas alan bir süreç olan aydınlanma koşullarının sağlandığı toplumlarda laik ve demokratik değerler özümsenir, siyasal, sosyal ve kültürel yaşam da buna bağlı olarak evrensel değerlerin egemen olduğu çağdaş bir görünüm kazanır. Laikliğin bu işleviyle toplumsal ve siyasal barışı sağlayan ortak bir değer OLDUĞU AÇIKTIR. Bireylerin özgür vicdani tercihlerine dayanan ve sosyal bir kurum olan dinler, siyasal yapıya egemen olmaya başladıkları veya ulusal irade yerine siyasal yapının hukuksal kurallarının meşruiyet temelini oluşturdukları anda toplumsal ve siyasal barışın korunması olanaksızlaşır. Hukuksal düzenlemelerin katılımcı demokratik süreçle ortaya çıkan ulusal irade yerine dinsel buyruklara dayandırılması, birey özgürlüğünü ve bu temelde yükselen demokratik işleyişi olanaksız kılar. Siyasal yapıya egemen dogmalar öncelikle özgürlükleri ortadan kaldırır. Bu nedenle çağdaş demokrasiler, mutlak hakikat iddialarını reddeder, dogmalara karşı akılcılıkla durur, dünyayı dünyanın bilgisiyle açıklayabilecek toplumsal ve düşünsel temelleri yaratır, din ve devlet işlerini birbirinden ayırarak, dini siyasallaşmaktan ve yönetim aracı olmaktan çıkarır…”
“Anayasa Mahkemesinin işaret ettiği gibi, dinsel kuralın hukuksal düzenin temelini oluşturması laiklik ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
“Tüm bu nedenlerle;
Dava konusu talimat veya uygulama, sebep unsuru bakımından dinsellik saikiyle düzenlendiğinden sakattır.
Konu unsuru yönünden kamu işleyişini dinsel kurallara göre düzenlediği için sakattır.
Maksat unsuru yönünden ise kamu görevlisine “türbanlı-türbansız” ayrımı getirdiğinden ve eşitlik-tarafsızlık ilkelerine aykırı düzenleme içerdiğinden sakattır.
…
“8- Düzenlemenin yerleşikleşmesi halinde iki anti-demoktarik ve ayrıştırıcı sonuç ortaya doğacaktır:
- Dinsel kurallar kamusal rejimi belirlemeye devam edecek ve bu gidişat yoğunlaşacaktır.
- Türk Silahlı Kuvvetleri’nde türban takanlar-takmayanlar ayrımı doğacak ve bu ayrım belirginleşecektir. …
“Müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi programında, program Hürriyet Katları ve Ekonomi Temelleri olarak iki ana kısma ayrılmış olup, “HÜRRİYETİN GEREKÇESİ” başlığını taşıyan kısımda, Laiklik ilkesi belirtilmiş ve “Her türlü manevi sömürüyü kaldıracağız.” denilmiştir.
HÜRRİYETİN HEDEFİ başlığını taşıyan kısmın 17’inci maddesinde “Öğretim ve Eğitimin biçimi ve içeriğiyle LAİKLEŞTİRİLECEĞİ” ifade edilmiştir.
“ Hürriyetin Hedefi Kısmının HÜRRİYETİN SEMBOLÜ: VİCDANA KARIŞMAYIŞ başlığını taşıyan 30’uncu maddesi “Her yurttaş, yer, içerken olduğu gibi, dinî ve manevî ihtiyaçlarını giderirken devlet ya da şahıs karışmasına uğramayacak. Ancak din, insanlarımızın özel hayatı içinde kalan bir konu olacak. Kamu düzeni, aklın, bilimin ve insanî değerlerin kaynaklık ettiği kurallarla sağlanacak.” şeklinde düzenlenmiştir. Müvekkil parti dini inanç ve ibadetleri diğer doğal ihtiyaçlar içerisinde görür, ancak kamusal alanda aklın ve bilimin egemen olması gerektiğini, kişilerin özel dünyalarında ise tamamen serbest olmaları gerektiğini ifade eder. (http://kurtuluspartisi.org/program/)”
Önyargılı olmayan herkesin müvekkil HKP ve Genel Başkanının gerçek laikliği savunduğunu, bu uğurda her türlü çaba ve özveriyi gösterdiğini göreceği kanısındayız.
SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda açıkladığımız ve Cumhuriyet savcılığınca resen araştırılacak sebeplerle, şüphelilerin eylemlerine uyan anılan suçlarla ilgili gerekli soruşturmanın yürütülerek Kamu Davası açılmasını müvekkiller adına talep ediyoruz. 10/12/2018
Suç Duyurusunda Bulunanlar
Vekilleri
Av. Fettah Ayhan ERKAN Av. Ali Serdar ÇINGI Av. Pınar AKBİNA