Kimsenin sokağa çıkmadığı Korona günlerinde HKP’ liler yine meydanlarda idi,
İzmir Konak Meydanındaki İlk Kurşun Anıtı önünde, HKP Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir İl Başkanı Av.Tacettin Çolak tarafından yapılan açılamada; “Batılı Emperyalistler; yüz yıl önce güzel İzmir’imiz başta, ülkemizi “ölüm tarlaları”na çevirmişti.
Bugünlerde ise Koronavirüs salgını tüm insanlığın canına kastetmekte…
Bilimsel korunma, teşhiş ve tedavi yöntemlerinden, akıldan, bilimden uzaklaşıp virüse karşı etkili önlemler almayan; “ölen ölsün kalanlarla idare ederiz” anlayışıyla “sürü bağışıklığı” yöntemine geçen hükümetler, yoksul halklara daha çok acılar çektirecekler, ne yazık ki… “ diye başladığı açıklamasında, “ Bundan 101 yıl önce topraklarımızı kirleten, halkımızı katleden, Yunan maskeli Batılı Emperyalistleri protesto etme ve onlara ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin gibi kahramanları anma görevimizi yerine getiriyoruz” dedi.
Açıklamanın Tam Metni;
İzmir’in İşgalinin 101’inci Yılında Ülkemiz ve Dünya İnsanlığı Yine Zor Günlerden Geçiyor.
Batılı Emperyalistler; yüz yıl önce güzel İzmir’imiz başta, ülkemizi “ölüm tarlaları”na çevirmişti.
Bugünlerde ise Koronavirüs salgını tüm insanlığın canına kastetmekte…
Bilimsel korunma, teşhiş ve tedavi yöntemlerinden, akıldan, bilimden uzaklaşıp virüse karşı etkili önlemler almayan; “ölen ölsün kalanlarla idare ederiz” anlayışıyla “sürü bağışıklığı” yöntemine geçen hükümetler, yoksul halklara daha çok acılar çektirecekler, ne yazık ki…
Öyle ki, Afrika’nın mazlum halkları üzerinde virüsün yaptığı tahribatlar, ölümler kayda bile girmiyor. Yani batılı emperyalistler, Dünya Sağlık Örgüt (DSÖ); bu ülkelerde insanlarını baştan yok sayıyor.
Ülkemizde de AKP’giller, “korona belasından kurtuluyoruz” ortamı yaratarak, halkımızı erken bayram havasına sokmakta. Parkları, bahçeleri, sahilleri yasaklarken, kapalı mekân olan ve sağlıklı hava sirkülasyonu olmayan AVM’lerin açılması açıkça virüse davetiye çıkarmaktır.
İşte bu ortamda, virüs bulaşışına karşı gerekli önlemleri alarak, bundan 101 yıl önce topraklarımızı kirleten, halkımızı katleden, Yunan maskeli Batılı Emperyalistleri protesto etme ve onlara ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin gibi kahramanları anma görevimizi yerine getiriyoruz.
Bildiğimiz gibi Emperyalizmin işgal ettiği bu toprakları kurtarabilmek ve vatan yapabilmek için Mazlum Halkımızın; elinde ağır silahlar yoktu. Ama işgalcilere karşı mücadele edecek derin inancıyla birlikte, baltasıyla, bıçağıyla, nacağıyla, orağıyla, taşıyla; gözünü kırpmadan ölüme gitti.
Sonunu düşünmeden düşmanın önüne atladı.
İstanbul’daki Saltanat, Hilafet ve Hükümet ise “Mondoros İhanet Belgesi”ni imzalamakla çoktan teslim bayrağını çekmişti. Bu nedenle İzmir’e asker çıkartan itilaf devletlerine karşı konulmamasını istiyordu. Saltanatın İzmir’deki temsilcileri Vali Kambur İzzetbey ve Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa da Belediye Başkanı Hacı Hasan Paşa da teslimiyetten yanaydı.
Bu nedenle Emperyalist donanma; Foça, Karaburun ve Urla bölgelerini rahatça işgal ederek, körfeze kadar geldi.
İzmir’li yurtseverler baştan beri düşman işgaline karşı direniş örgütlenmesi içindeydiler. Kurdukları “Müdafayı Hukuk Cemiyeti”, “Reddi İlhak Komitesi” gibi örgütlenmeler, işgalden aylar önce Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tertipledikleri kongrelerle halkta direniş bilinci geliştirmeye çalıştı.
Diğer yandan Hasan Tahsin gibi vatanseverler de işgalden çok önceleri çıkarttığı “Hukuku Beşer” Gazetesi’nde Osmanlı Halkını vatan savunmasına çağıran yazılar yazıyordu.
Padişah başta olmak üzere tüm merkezi idarecileri düşmanla işbirliği yapmış, silahlı kuvvetleri terhis edilmiş, silahları ellerinden alınmış, ülkesi düşmanlar tarafından paramparça edilmiş Osmanlı Halkı ise emperyalistlere kinini göstermek için işgalden bir gün önce Maşatlık Tepesinde toplandı.
Bu arada, Amerikalıların Arizona zırhlısı, İngilizlerin Iron Duke ve Adventure zırhlıları, Fransızların Ernest Renan zırhlısı, İtalyanların Garibaldi Zırhlısı ve Yunanlıların Averof gemisi ile daha birçok savaş gemisinden oluşan Emperyalist donanma körfeze konuşlanmıştı.
Bu zırhlıların projektörleri Maşatlık Tepesindeki halkın üzerinde gezerken yapılan mitingde Hasan Tahsin; sözde Paris Barış Konferansı ile emperyalistlerin ülkemizi işgal planları yaptığını, bizleri bu topraklardan sürmek istediklerini, aklı-vicdanı selim yurttaşların buna karşı durarak itirazımızı tüm dünyaya göstermek zorunda olduğumuzu, itilaf devletlerinin oyunlarını bozmak zorunda olduğumuzu, İzmir’in Yunanlılara verilemeyeceğini vurgulayarak, “Toprak verilmez, kan dökülerek alınır” diye haykırıyordu.
15 Mayıs 1919 sabahında ise Hasan Tahsin; Gümrük ile Pasaport arasındaki sokağın başında durarak üzerindeki iki bombayı Yunan Efzon Alayının üzerine fırlattı. Böylece Hasan Tahsin, halkına verdiği sözü tutmuş, Emperyalistlere karşı dünyada başarıya ulaşmış olan ilk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kıvılcımını çakmış oldu.
Efzon Alayına ikince saldırı saatçi Aziz Efendi diye bilinen bir yurtsever tarafından Konak Alanında yapılmıştır.
İşgalci Yunan askerleri ilk panikten sonra Türk mahallelerinde yoğun bir katliama girişti. Otuz altı saat içinde beş bin Türk’ü katlettiler, Türk mahallelerini ateşe verdiler.
İzmir’li kahramanların bu ilk direnişleri Yunan maskeli Batılı Emperyalistlerin ülkemizi işgalini önlemeye yetemezdi, yetmedi… Ama bu ilk kurşunlar; yöneticileri ihanet bataklığında debelenen Osmanlı Halkına büyük bir moral oldu, direnme gücü verdi.
Bildiğimiz gibi, bu emperyalist işgali kırmak için dört yıllık bir Kurtuluş Savaşı verdik. O güne kadar, yenilmez diye bilinen Emperyalistlerin yenilebilir olduğunu Anadolu topraklarından tüm mazlum halklara deşifre ettik.
Onları 09 Eylül 1922’de yine bu topraklardan denize dökerek, bağımsızlığımızı kazandık.
Aradan geçen 98 yılda bağımsızlığımızı hala koruduğumuzu söyleyemeyiz, ne yazık ki…
Daha doğrusu bu geriye gidiş 1946’dan sonra başlamış ve bugüne kadar neredeyse tamamı Batılı Emperyalistler tarafından iktidara getirilen yerli işbirlikçiler eliyle, ekonomik ve siyasi bağımsızlığımız yok edilmiştir.
Emperyalistler de açık işgallerden, açık sömürgelerden vazgeçerek, yerli işbirlikçileri kendisine canla başla çalıştırdığı yarı-sömürgelere geçti. Böylece yer altı ve yerüstü kaynaklarımızın neredeyse tamamına sahip oldular. Özelleştirme-taşeronlaştırma uygulamalarıyla kamu mallarımıza el koymaktalar. Ülkemizin ekonomisini de siyasetini de hukukunu da kültürünü de hep bunlar belirlemektedir.
Bugün ülkemiz; NATO üsleriyle, Amerikan Üsleriyle, Patriot füzeleriyle emperyalistlerin işgali altındadır.
Yüz yıl önce Batılı Emperyalistlerin gözetiminde ülkemizde açık işgal başlatan Yunanistan, bugün de yine aynı Batılı Emperyalistlerin kollayıp kışkırtmalarıyla; Lozan Antlaşmasının 12’nci maddesine göre; Asya kıyısından 3 mil derinlikteki kara parçalara Türkiye’ye ait olduğu kesin olan, Ege Denizi’ndeki 18 Adamızı ve 2 kayalığı işgal ve ilhak etmiştir.
Birinci Kurtuluş Savaşımızdan sonra ülkemizin ilk toprak kaybı Batı’da yani Ege Denizi’nde yaşanmıştır.
Siyasi iktidar ise bu işgale seyirci kalmakta, görmezden gelmektedir. Bazı bakanlar ve hatta Anamuhalefet partisinin bazı yöneticileri, “bu adaların aidiyeti tartışmalı” diyerek, Yunanistan’ın uluslararası hukuku hiçe sayan bu işgalini destek vermekteler. Yani yok aslında birbirlerinden farkları.
Ama erken bayram etmesinler. Bu oyunu bozacak Halkın Kurtuluş Partisi var.
HKP; Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşımı geleneğinin devamcıları olarak onu daha da ileri taşıyacak olan İkinci Kurtuluş Savaşının neferlerinden oluşmaktadır.
Kurulacak Halkın Demokratik İktidarında Emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin hakimiyetine son verilecektir. Yani emperyalistler ve işbirlikçiler geldikleri gibi gidecekler.
Ülkemiz; insanın insanı sömürmediği, halkların barış içinde kardeşçe yaşadığı cennet bir vatana dönüşecektir.
Kimse bu mücadeleyi engelleyemeyecek… 15 Mayıs 2020
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz. HKP İZMİR İL ÖRGÜTÜ