HKP’nin, Suriye’deki Ortaçağcı-Cihatçı gruplara silah ve mühimmat göndererek savaş suçu işleyen dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili olarak Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) yaptığı başvurunun ardından hakkında dava açılan HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut, söz konusu davanın 10 Şubat’ta gerçekleştirilen ikinci duruşmasının ardından HKP Genel Merkezi’nde çeşitli değerlendirmeler yaptı. HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut’un hem dava süreciyle hem de güncel olaylarla ilgili değerlendirmelerini yayımlıyoruz.
(Baştarafı ve son kısmı kaydedilememiştir. Kaydedilen bölümü yayımlıyoruz.)
Önyargısız herkes bizim mücadelemizi anlar, destekler
Nurullah Ankut: Bizim teorimizi ve pratiğimizi gören, anlayan bir insanın, önyargılı olmayan bir insanın bizi benimsememesi, bizden olmaması mümkün değildir. Örneğin TRT çekimlerinde tüm TRT personeli, bizi ve teorimizi tanıyınca takdir etti bizi… Yani bizi tanıyan insan şaşırıyor; “Yahu biz solu böyle bilmiyorduk…”, diyorlar.
Sol bu yahu… Başka sol yok. Öbürlerinin hepsi sahte…
Halkın gerçek özlem ve çıkarlarını temsil eden harekettir gerçek sol hareket. Ona çözümler üretendir gerçek sol hareket.
Öbürlerinin halkla ilgileri, bağlantıları olmadığı için onlar ayrı dünyanın insanları.
Bizim bütün meselemiz bu ablukayı yarabilmekti. İşte dün partiden çıktık, karşıya geçtik, tam yolun karşısına geçtik Sait Yoldaş’ı beklerken bir genç, 30’lu yaşlarda bir genç, Erzurumluymuş gülerek el uzattı; “Nurullah Hoca’m”, diye.
“Ben, dedi seçimlerden bu yana sizi takip ediyorum ve artık sizin görüşlerinizi benimsiyorum.”
“Nerelisin”, dedim. “Erzurum Aşkale’den”, dedi. “Burada TİGEM’de çalışıyorum”, dedi. Yani hayranlıkla… Sohbet ettik ayaküstü. “Arabam var”, dedi; “nereye gidecekseniz sizi götürebilirim”, dedi. Dedim; “Arkadaşlar geliyor, çok sağ ol.” Cihan’la birbirlerinin telefonlarını aldılar bu arada. Cihan Yoldaş’la; “Görüşelim.”, diye sözleştiler.
Yani insanlar bizi böyle izliyor, takip ediyor arkadaşlar. Bütün mesele, şu ablukayı yarmak ve birazcık kitleselleşebilmek… Ondan sonra çığ gibi gelişeceğiz, bizi durdurmaları mümkün değil. Ablukayı da yavaş yavaş çatlatıyoruz işte.
Aslında bunlar şaşırdığı için bu davaları bize karşı açıyorlar; bu davalar bize yarıyor sonuçta tabiî…
Kim kimi yargılıyor?
Biz onları yargılıyoruz. İşte yine 19 sayfalık savunma daha verdik. Onu da okuyacaksınız, arkadaşlar yayımlayacaklar. Kesin onların mahkûm edilmesi anlamına geliyor.
Av. Tacettin Çolak Yoldaş: Bunlardan da bir dava çıkar yani…
(Gülüşmeler…)
Nurullah Ankut Yoldaş: Çıkarsa çıkacak. Davalardan çekinmiyorum.
Av. Ayhan Erkan Yoldaş: Bize uyar.
Nurullah Ankut Yoldaş: Hapis cezası falan bize vız gelir.
Emperyalistlere ve yerli işbirlikçilerine göre en büyük tehlike biziz
Yolun sonuna geliyorlar.
İşte onları iktidar yapan, iktidara getiren, oluşturan, onların yapımcısı olan Amerika bile artık ne diyor?
Soruyor bizimkiler ABD’ye: PYD mi senin müttefikin, ben miyim, diyor.
PYD, diyor ABD.
(Gülüşmeler…)
Büyükelçiyi çağırıyor, o da PYD, diyor. Hadi bakalım. Yersen lokantasını açıyor. Yersen bizden bu, diyor. Hadi gık de bakalım. Yok…
Şimdi dikkat edersek, Suriye süpürme hareketi yapıyor. Rojava’nın yani Kürdistan bölgesinin dışında hiçbir muhalif güç bırakmayacak. Ki yapması da gereken o zaten adamın, onu yapıyor şu anda.
Ve Putin meydan okuyor: Hadi uçak uçur bakalım, diyor. Hadi gel, diyor.
Yok… Uçaklar da geri çekildi. Hani angajman kuralıydı, bilmem neydi…
Yani iyice dünyaya da maskara oldular, Türkiye’de de öyle oldular. Yolun sonuna geldiler ama bu adamlar utanma arlanmayı bilmiyor, ar damarları çatlamış bunların.
O bakımdan, onlar gerçekten nasıl bir dünyanın insanları, ben akıl erdiremiyorum yani onlara. Hep söylüyoruz ya; canlıların en yücesi, en şereflisi de insandır, en aşağı, en kalitesizi, en iğrenci de insandır, diye. Gerçekten çok doğru bir tespit…
Onlar artık yolun sonuna geldiler, devrilecekler.
Ve biz ablukayı yardığımız anda, bizi de tutabilen olmayacak artık. Gerçek anlamda Marksist-Leninist Sol Hareketin temsilcisi biziz. Ama hâlâ satılmış Amerikancı medyanın tepesi bizi görmezden gelmeye devam ediyor, bildiğimiz gibi. Ama olsun, etsinler bakalım, bir süre sonra ona da güçleri yetmeyecek.
O bakımdan biz kararlılıkla mücadelemize devam ediyoruz. Sonunda, en sonunda biz kazanacağız; buna hiç kuşku duymamak gerekir.
İşte bu davalar da o yolun, o mücadelenin bir parçası, bizim için onur bunlar yani.
Dünkü savunmamızda yazmıştım, bir hareketi, bir insanı tanımak için ne yapılır?
Sadece sözlerine değil (sözlerin bir kıymeti yok) yapıp ettiklerine bakılır, eylemine, işine bakılır ve dostlarına bakılır, değil mi?
Bizim yapıp ettiklerimiz meydanda.
Dostlarımız: İşçi Sınıfımız, Kürt Halkı, ezilen sömürülen yığınlar, Ortadoğu’nun, emperyalizmin saldırısına uğrayan halkları. Ne diyeyim, komşumuz Arap halkları, mazlum halklar… Komşumuz Suriye Halkı ve emperyalizme karşı direnen Suriye’nin meşru yönetimi…
Düşmanlarımız kim?
Gerçekten de, o da onur madalyası bizim için: Amerikan Emperyalistleri, onların Başkan Yardımcısı Joe Biden geldiğinde, ABD Dışişleri Bakanlığı ne dedi?
“Ankara’daki Amerikan vatandaşları için güvenlik uyarısı: HKP yarın ABD Büyükelçiliği önünde toplanacak. Gösterilerden uzak durmanızı tavsiye ederiz.”
Tek düşman olarak bizi gösterdi, malum. Ne büyük onur bu…
Bundan büyük onur olur mu dünyada?
İnsan soyunun başdüşmanı diyor ki; Türkiye’deki en büyük düşmanımız HKP… En büyük onur bu, bizim hakkımız da bu zaten, arkadaşlar. Bununla övünmeliyiz biz.
Kim başka düşmanımız?
Onun yerli işbirlikçisi AKP’giller. Onlarla işte bugün de hesaplaştık, hesaplaşacağız. Onlar da bizi düşman ilan ettiler. O bakımdan, yarın Tarihte bizi tanımak isteyenler bakacak; dostları kim, düşmanları kim bunların? Nasıl bir mücadele vermişler?…
Bunları kilometre taşları gibi somut, net, belgeleriyle ortaya koyuyoruz, Tarihe diziyoruz.
O bakımdan mutluyuz, gururluyuz, umutluyuz, yoldaşlar.
En sonunda mutlaka biz kazanacağız, yeneceğiz!
AKP’giller’deki çatlama haberleri üzerine
(Alkışlar…)
Sait Yoldaş uyardı; yeni bir gelişme, AKP’den kopan grubun partileşme süreci var, diye. Medyada o yazılıp çiziliyor, bildiğimiz gibi.
İşte Bülent Arınç. Artık böylesine kaypak, silik bir kişilik bile açıktan bayrak açtı Tayyip’e karşı, değil mi yoldaşlar?
Geri adım da atmadı. Oysa nasıl çapsız, zayıf, yani tavşan gibi bir adam. Öyle bir adam bile artık cesurca kükrüyor karşısında, yalanını ortaya koyuyor.
Biz ne dedik bunlar için?
Nefes alır gibi, su içer gibi yalan söylerler, dedik.
O da diyor ki; yalan söylüyorsun. Dolmabahçe’de kimin nerede oturacağına bile sen karar verdin, sen belirledin, diyor. Şimdi de benim haberim yok diyorsun. Buna gülerler, diyor. Ve hiç cevap vermiyor. İşte eski Spor Bakanı vardı…
Dinleyiciler: Suat Kılıç.
Nurullah Ankut Yoldaş: Namı neydi?
Tokat manyağı…
(Gülüşmeler…)
Şimdi o da intikamını alıyor. Tabiî o da ne de olsa insan yaratılmış, onun da bir öfkesi var. Yani o kadar yediği tokada karşılık, o da Bülent Arınç’ın safında yer alıyor.
Av. Doğan Erkan Yoldaş: Hüseyin Çelik.
Nurullah Ankut Yoldaş: Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin…
Av. Pınar Akbina Yoldaş: Abdullah Gül’le de görüşüyor herhâlde.
Nurullah Ankut Yoldaş: Abdullah Gül, o da…
Av. Doğan Erkan Yoldaş: İzliyor sanki.
Nurullah Ankut Yoldaş: Gerçekten tavşan yaratılacağına tesadüfen, yanlışlıkla insan yaratılmış…
(Gülüşmeler…)
Nurullah Ankut Yoldaş: Ondan bir ses yok daha deniyor. İşte gerçekten başkan, lider falan da olmaz ondan.
Bir Dinleyici: ANAP’a döndü Hoca’m.
Nurullah Ankut Yoldaş: Ali Babacan için deniyor ki; Uluslararası Finans-Kapitalin has adamlarındandır. Hem tanınan, hem güvenilen, makbul adamlarındandır Ali Babacan.
Av. Halil Ağırgöl Yoldaş: Bilderberg üyesi, Hoca’m…
Nurullah Ankut Yoldaş: Bilderberg’ci evet, Bilderberg’ci…
Av. Sait Kıran Yoldaş: Genel Başkanlıkta onun adı geçiyor.
Nurullah Ankut Yoldaş: Uyar. Eğer böyle bir hareket çıkarsa, bilelim ki Tayyip’in sonudur.
Av. Doğan Erkan Yoldaş: Kendiliğinden çıkmaz zaten Hoca’m onlar.
Nurullah Ankut Yoldaş: Tabiî. İşin diğer bir yönü de asla kendiliğinden çıkmaz, Amerika sinyal verir bunlara…
Ne yapar Amerika?
Demirel’in vazgeçilmez Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil vardı, belgelerimizde var, kayıtlarımızda dahi.
Ne diyor Amerikalılar için?
“İhsas ederler”, diyor.
“Yani şöyle yapsanız bizce de çok uygun olur”, derler, diyor. “Yapın demezler”, diyor. Ama o emir anlamına gelir. “Biz böyle yapmanızı istiyoruz, böyle yaptığınız anda yanınızdayız”, anlamına gelir.
O bakımdan Amerika’dan bağımsız bunların hiçbiri hareket edemez. Eğer öyle bir çıkış olursa, bilelim ki bu Amerika’nın çıkışıdır ve Tayyip’lerin sonudur.
Av. Pınar Akbina Yoldaş: Hoca’m Davutoğlu’yla da araları bozuk.
Nurullah Ankut Yoldaş: Davutoğlu da, evet, evet…
Av. Pınar Akbina Yoldaş: Fuat Avni de yazmıştı bayağı sorunlar var, diye…
Nurullah Ankut Yoldaş: Son anda Davutoğlu da takla atabilir, öbür tarafa.
O da neden?
Bunun bu kadar yolsuzluğunu, katliamını, cinayetini üstlenmeyeyim, diyebilir.
Mesela Kaymakamları topladı, ne dedi?
“Mevzuatı bırakın, kafanıza göre takılın, arkanızda ben varım”, dedi.
Ne isterseniz yapın benim hoşuma gidecek, arkanızda ben varım, korkmayın, diyor yani.
Zaten bugün savunma yapabilseydik, konuşacaktık. Bütün o; “yargı bize kan kusturdu, ayak bağı oldu” vb. konuşmalarını, bir bir bilgi verip gösterecektik Hâkime.
Yani bunlar, dediğimiz gibi, hepsi aslında Anayasa dışına, şu anki kanunların dışına düşmüş suçlulardır. Yani bunlar aslında oralarda olmadıkları gibi, 300-400 sene de hüküm giymiş Silivri’de, Sincan’da yatıyor olmaları gerekir, şu anda hukukun birazcık abc’si olsa Türkiye’de. Ama maalesef yok, arkadaşlar. Bu bakımdan onlar oradalar.
Ama Davutoğlu hemen o günün akşamı açıklama yaptı, dikkat edersek.
Ne dedi?
“Kimse bizden hukuk dışı bir davranışta bulunmamızı beklemesin.”
O açıktan Tayyip’e cevaptı. Yani Kaymakamlara diyor ki; asla hukuk dışı bir davranış yapmayın, yaparsanız sorumluluğunu üstlenirsiniz. Sorumluluğu sizin üzerinizde olur.
Biz hep söyledik ya, bunlar siyasi parti değil; çıkar amaçlı suç örgütü… Bunların arasında ne sevgi var, ne saygı var, ne insanlık var, ne bağlılık var. Yani bunlar tamamen çıkar amacıyla birbirlerini bulmuşlar ve örgütlenmişler. Yani mücrimler, suçlular bunlar. O bakımdan bunlar, şimdi güçlü olan kimse onun yanında görünür ama ayağı kaydığı anda, hemen ilk tekmeyi en yakınındaki vurur.
Av. Doğan Erkan Yoldaş: Erbakan’ı sattıkları gibi…
Nurullah Ankut Yoldaş: Erbakan’ı sattıkları gibi. Yani bunlar satarlar, hiç umurlarında olmaz. Bir acıma hissi, duygu, vicdan yok bunlarda. Bunlar robotlaşmış yaratıklar, robota dönüşmüşler. Bunlar hakkında çok konuştuk, biliyorsunuz.
O bakımdan böyle bir çıkış da eğer şu günlerde gerçekleşir ise bilelim ki bunların artık Amerika ipini çekti demektir. Böyle de bir durum, son günlerin böyle bir siyasi konuşması var, gündemi var, tartışılması var. Ama henüz netleşmiş bir şey yok. Daha henüz fısıltı halinde, yazılıp çiziliyor bunlar, netçe ortaya çıkmış değiller. Bakalım artık…
Tabiî biz bunlara bağlı değiliz. Biz bildiğimiz hatta kararlıca, kendi devrimci anlayışımız doğrultusunda mücadeleye devam edeceğiz.
Meclisteki diğer çetelerin, Amerikancı çetelerin üyeleri de birbirinden farklı değil…
Ne olacak bunlar yeni bir parti kursalar ayrılıp da, bunlardan farklı mı davranacak?
Yo, aynı… Amerika’nın dediklerini yapacaklar, emirlerini uygulayacaklar. Diğerleri de onu yapıyor.
Biz Antiemperyalist, Antifeodal, Antişovenist hattaki Demokratik Halk Devrimi çizgimizi savunacağız ve o çizgideki mücadelemizi sürdüreceğiz. Sonunda da mutlaka zafer kazanacağız…
Av. Sait Kıran Yoldaş: Evet Hoca’mıza teşekkür ederiz.
Nurullah Ankut Yoldaş: Bilmukabele.
***
Türkiye, Suriye denkleminin dışına düşmüştür
Av. Sait Kıran Yoldaş: Söz almak isteyen ya da kendi düşüncelerini paylaşmak isteyen ya da Hoca’mızı yakalamışken, açılmasını istediğiniz konular varsa diyelim…
Bir Dinleyici: Suudi Arabistan’ın bir askeri hamlesi var Hoca’m.
Nurullah Ankut Yoldaş: Şimdi o da Katar’la beraber biliyorsunuz. Türkiye de ona katılırım, dedi. Yani Suudi Generalin emrinde Türk Ordusu’nu da savaştıracaklar, Amerika’nın istediği cephelerde.
Bu da geldikleri, düştükleri durumu gösteriyor. Yani utanç verici bir durum var. Suudiler, biliyorsunuz, Türkiye düşmanı oldum olası. Tâ Şerif Hüseyin’den bu yana Türklere düşman, yani Türkiye’ye düşman. Geldiği zaman Türkiye’ye, bildiğimiz gibi, bunlar ne Anıtkabir’e gider, ne bizimkilerin makamına gider. Otelde bizimkiler giderler onların yanına, dizinin dibine. Orada bir de sanki kendi sarayındaymış gibi kendi forslarını, posterlerini astırır, onun etrafına tahtını kurar. Bunlar da etrafına dizilir, öyle görüşür bizimkilerle.
Yani bu kadar utanç verici bir kişiliğe sahip insanlar bunlar.
E, şimdi o (Suudi Kralı) Amerika’nın başaktörü ben olayım, diyor Arap ülkelerinde. En büyük hizmetkâr ben olayım. Artık Türkiye bir iş yapamaz, Arap dünyasında etkisi olmaz zaten. Gerçekten de, Suriye denkleminin, bileşenlerinin tümüyle dışında, şu anda Türkiye.
Türkiye’nin bundan sonra Suriye’yle ilgili görüşmelerde asla bir söz hakkı olmayacak. Çünkü Amerika’nın stratejisi zaten belli: BOP çerçevesi.
E, Rusya da rol almak istiyor, indi sahaya.
Rusya da Türkiye’ye Amerika kadar düşman mı şu anda?
Düşman arkadaşlar.
Aynı zamanda Çin de düşman ve İran da düşman, Suriye zaten haklı olarak düşman.
Şimdi Suriye’nin geleceğiyle ilgili görüşmelerde, Türkiye’nin söz sahibi olması zinhar bundan sonra mümkün değildir. Kendini tamamen dışlamış durumda. Yani bunlarda hırs var, kin var, gurur var, kibir var ama siyasi bilginin, bilimin, bilincin, cesaretin zerresi yok… Öyle olunca ne yaptıklarını da bilmiyorlar. Aslında şu anda şaşırmış, pusulayı şaşırmış durumdalar. Yaptıkları işin kime hizmet ettiğini de bilmiyorlar.
O bakımdan bunlar Suriye denkleminin dışına düşmüş, bileşenlerinin dışına düşmüştür.
Artık emperyalistler, Beşşar Esad’sız bir Suriye’nin olamayacağını görmüşlerdir
Söylediğimiz gibi Suriye de artık üç parçaya değil, iki parçaya bölünecek ve öyle görünüyor ki bir federasyona gidilecek. Yani Rojova’yla, Suriye’nin meşru Beşşar Esad yönetimi federasyon oluşturacaklar. Tabiî bu geçici bir süre için olacak ama Suriye’nin kısa dönemdeki çözümü böyle sonuçlanacak gibi görünüyor.
Av. Sait Kıran Yoldaş: Savaş ilk başladığında da Beşşar Esad bunu önermişti.
Nurullah Ankut Yoldaş: Önerdi tabiî ama işte…
Av. Doğan Erkan Yoldaş: Özellikle verdi.
Nurullah Ankut Yoldaş: Verdi tabiî. Çağrı yaptı; Federasyon oluşturalım beraber, diye. Ama Amerika’nın attığı yemin peşine takıldı PYD Amerika’yı tercih etti ve diğer Ortaçağcılarla, ÖSO’yla beraber meşru yönetime karşı savaşmayı tercih etti.
Şimdi Rusya da alana girince ikili oynuyor PYD. Bildiğimiz gibi hem Amerika’yla, hem Rusya’yla oynuyor PYD. Medyaya düşen haberlere göre, Suriye’nin yönetimiyle de görüşmeler yaptığı ileri sürülüyor şu anda PYD’nin. Görüşmelere geçtiği, görüşme sürdürdükleri yazılıp çiziliyor. Öyle gelişecek Suriye’deki olay. Beşşar Esad’ın da, BAAS’ın da gitmesi asla söz konusu değil. İşte 18 aylık bir geçiş süreci üzerinde anlaştılar.
O süreçte Beşşar Esad yönetimi kalacak mı?
Kalacak.
Onun sonunda ne olacak?
Özgür seçimler yapılacak ve Beşşar Esad dâhil kadrosu da özgürce seçimlere girme hakkına sahip olacak mı?
Olacak.
Adam zaten % 84 oy oranıyla seçilmiş bir başkan. Seçime 10 sefer girse 10 sefer Beşşar Esad kazanır.
Bu ne demektir?
Artık emperyalistler, Beşşar Esad’sız bir Suriye’nin olamayacağını gördüler.
Zaten onların derdi de neydi?
Rojova’ydı BOP haritası çerçevesinde. E, tamam, bir de şeriatçı Suriye, Sünni Suriye bölgesi kurmak istiyorlardı ama o da olamazsa olamaz derler geçerler. Gerçekçidirler. Amerikan Emperyalistlerinin en büyük özelliği akılcı olmalarıdır; zorlamazlar yani sonuna kadar gidip gereksiz riske girmezler.
(…)