Başta yakıt olmak üzere iğneden ipliğe arka arkaya gelen zamlarla hayatı Halkımızı açısından çekilmez hale getiren AKP’giller İktidarı Hatay’da narenciyeyi dalında çürümeye bıraktı.
6 Şubat’ta 11 ilimizi etkileyen ve bir doğa olayı olan deprem, AKP’giller’in bilim dışı uygulamaları, insanı değil rantı öne alan imar anlayışı yüzünden felakete dönüştü ve memleketimiz bu nedenle yüzyılın en büyük felaketlerinden birini yaşadı. Yaşadığımız bu deprem felaketinin baş sorumlusu AB-D Emperyalistleri ve ülkemizi 1950’den itibaren AB-D Emperyalistlerinin güdümüne sokan halk düşmanı iktidarlardır.
Konumuz narenciye üreticilerinin uğratıldığı kıyım.
Ülkemiz 1994’e kadar kendi kendine yetebilen bir ülke iken, Amik Ovası’nda, Çukurova’da, Konya Ovası’nda, Harran Ovası’nda tüm halkımıza doyuracak verim elde edilmesine rağmen; IMF’nin ve Dünya Bankası’nın emirleri doğrultusunda, dışa bağımlı hale getirilmiştir. Artık tarımda kendi kendine yetebilen bir ülke değil, samanı bile ithal eden bir ülke konumuna sokulmuştur güzelim ülkemiz.
Bugün deprem bölgesi olan memleketimiz Hatay da narenciye alanında bu geriye gidişten nasibini almıştır. Basında sürekli yetkililerin depremi öne süren ifadeleri var. Depremden 3 yıl önce de aynı sorun aşağı yukarı yaşanmaktaydı. Rusya’nın, Ortadoğu ülkelerinin ülkemizden narenciye alışını durdurmaları, narenciye üreticisini satış yapamaz hale getirmiş, üreticinin verdiği emekler boşa gitmiş, maliyetini karşılayamaz hale getirilmiş, ürününden para kazanamaz hale gelmiştir.
Fakat deprem felaketi sonrasında yaşananlar narenciye üreticisini daha da zora sokmuştur. Çünkü Türkiye’nin en yoğun tüccar sayısı olan ilimizde; depremle beraber yıkılan, zarar gören, çöken soğuk hava depoları, yaşanılan elektrik sıkıntıları, ürünlerin toplandıktan sonra korunması konusunda sıkıntılar yaşanmasına neden olmuştur. Yani narenciye toplansa da onu muhafaza edecek yer olmaması nedeniyle ayrıca büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.
Ekim ayında başlayan hasat, kimi portakal, mandalina, limon cinslerinde Kasım ve Aralık aylarında yoğunlaşır. Şu an itibarıyla 100 bin ton limon ağaçlarda duruyor. Saydığımız nedenlerden dolayı toplanamıyor. 300 bin ton kadar ürün de depolarda duruyor, alıcı bekliyor. Yaşadığımız sorunların birincisi alıcıların olmayışı, ikincisi ürünleri toplayacak kimsenin bulunmayışı yani üreticinin bir işçiye ödeyebileceği ücret 600 TL ve Narenciye Üreticisi de bu rakama da çalışan bulamıyor. Günlük işçi yevmiyesi de, yemek yol hariç 1000-1500 TL’den başlıyor.
Depremden önce bölgenin kendi tüccarları alım ve satışı kendileri üreticiden alıp ihracatı yapıyordu. Depremde tüccarların da zarar gördüğünü belirten ilçe ziraat odaları, İlimizden dışarıdan ticaretçiye ihtiyaç duymayan bir OHAL nedeniyle ticari yükümlülükler de ertelenince tüccar başını kaldıramaz duruma düşürüldü.
Buradan hem Ortadoğu’ya hem Rusya’ya ihracat yapılıyor, dışarıdan ihracatçıya ihtiyaç duyulmuyordu. Tüccar direkt üreticiden alıp satışı yapıyordu. Şu anda tüccarlar saydığımız nedenlerden dolayı tamamen sahadan çekilmiş durumda. Tüccarların durumu bu şekildeyken üreticinin hali pürmelâli çok kötü. Bu sorun yalnızca ilimiz Hatay’a ait değildir. Ülkemizin ve dünya ihracatına yetişebilen narenciye üreticisi Mersin de, Adana da, Hatay’daki gibi aynı sorunla karşı karşıyadır.
Üreticinin; bir yıl boyunca sulama, gübreleme, ilaçlama ve işçilere ödenen maliyetleri nedeniyle deprem öncesinde zaten çok iç açıcı olmayan durumu şu anda daha da perişan bir hale gelmiştir. Üreticiler hem evlerini, tarım makinelerini, aletlerini, kuyuları, hayvanlarını, ahırlarını kısacası tüm varlıklarını, tüm emeklerini kaybetmiş durumdalar; hem de işlerini görebilmek için çektikleri tarım kredilerinin yüksek faizleriyle boğuşmaktadırlar.
Ürünlerin satılmamasından kaynaklanan üretici kaybının yanında sorunun biyolojik bir yönü de bulunmaktadır. Ziraat Mühendisi Fatih Güleç’in bu konuda basına verdiği demeçte; “Ağaçta meyve kalmasının büyük bir sorun olmadığını, ağacın meyveleri dökeceğini” söylüyor. Ancak sorun, dalda kalan meyvenin çürümesi sonucu oluşabilecek mantar ve bakteriyel hastalık etmenleri. Tabana dökülen meyvelerin topluca birikmesi ve çürümelerinin de aynı riskleri taşıyacağını belirten Güleç, dökülen meyvelerin topluca küflenip çürüyeceği için alandan uzaklaştırılmaları gerektiğine dikkat çekti.
Deprem sonrası konteynır kentlerde, çadırlarda yaşanan salgın hastalıkları da varsaydığımızda hastalıklar önü alınamayacak büyüklüğe varabilir.
Türkiye’nin en fazla narenciye ihracatı yapan illeri Mersin, Hatay, Adana’dır. Ülkemizin en fazla narenciye ihracatı yapan birinci ili Mersin, ikinci ili Hatay, üçüncü ili ise Adana’dır. Akdeniz ihracatçı birlikleri verilerine göre 2022 yılında Mersin’in narenciye ihracatı 372,2 milyon dolar olurken; Hatay’ın 186,8 milyon dolar, Adana’nın 106,1 milyon dolar olarak gerçekleşti. Deprem bölgesi olan ilimiz Hatay, yüzölçümü olarak Mersin’den 3 kat küçük olmasına karşın narenciye üretimindeki rekoltesi ve ihracattaki geliri dikkate alındığında Mersin’in üretim miktarının yarısından fazlasını üretmektedir.
Narenciyede hasat, sezonunun başladığı Ekim ayında yoğunlaşıyor. Kasım ve Aralık ayları en yüksek ihracatın gerçekleştiği aylar oluyor. Narenciye ürünü farklı cins olan mayıs portakalı, limon vd. ürünlerde bir yıl boyunca ürün alınabilmektedir.
Bugüne geldiğimizde üretici, ürünü için 2 liraya alıcı bulamaz halde. 50 kurusa satış başlatan üreticilerde ne yazık ki ürününü verebilecek ne yer, ne tüccar bulabilmektedir.
Bir üreticimiz bu durumu şöyle ifade ediyor:
“Gübrenin fiyatı (torbası) 1000 TL. Mazotun litresi yaklaşık 40 TL. En düşük işçi yevmiyesi 600 TL. 1 Dönüme Gübre yıl bazında 1000 TL. Narenciye için bol su gerekiyor. 1 Dönüme yıllık cereyan (elektrikle çalışan kuyu suyu) 2000 TL. Çiftçi Kayıt Sistemi için İlçe Tarıma yaklaşık 400 TL para ödedik.
“Kaldı ki narenciye dışında bu yıl zeytin verimi de çok düşük. Bu durum hem bölgemiz hem de diğer zeytin yetiştiren bölgelerimiz için de geçerli. Örneğin ben bu yıl zeytin için 10.000 TL masraf yaptım, aldığım ürün 10 kilogram zeytinyağı oldu.
“150 zeytin ağacının yıllık maliyeti 25-30 bin TL tutuyor. Bu da sadece ürün yetiştirme maliyeti. Biz geçimimizi neyle sağlayacağız?”
AKP İktidarının tarımı bitiren politikalarından bugün narenciye üreticisi de nasibini almıştır. Narenciyenin satılamama durumunu depreme bağlayan Tarım Bakanına, Mersin ve Adana illerimizde deprem yaşanmadığını hatırlatalım. AKP iktidarı her konuda olduğu gibi tarım alanında da ülkemizi bilerek ve isteyerek tamamen dışa bağımlı hale getirmek istemektedir.
Tarım sektöründe üreticisini gerçekten önemseyen bir iktidarın yapması gereken; Üreticiyi borçlandırmadan tarım teşvik kredileri sunmaktır. Suyu, mazotu, doğal gübre ve ilacı da en uygun makul bir fiyata üreticiye vermektir. Üreticinin bu üretim maliyetleri, sene sonunda elde edeceği kârın beşte birini geçmemelidir. Üretici de ürününe bu şekilde fiyat biçerse, insan sağlığı için gerekli C vitaminini bahçesinden alır, halkına, pazarlara ucuz fiyata arz ederse; ancak o zaman çiftçimiz sırtını doğrultabilir ve üretimini yapmaya devam edebilir.
Maalesef ne üretici, ne tüketici, ne ülkemiz bu durumdan kazançlı çıkmaktadır; toplamda üreticiyle beraber tüm ülke büyük bir maddi ve manevi kayıptadır.
Örgütsüz olan çiftçimiz, üreticimiz bu öfkesini onlara bunu yaşatan sisteme değil, tarımı bitiren iktidara değil, ağaca yönlendirerek çareyi ürününü toplayamadığı, dolayısıyla satamadığı ağaçları kesmekte buluyor. Kimi çiftçimiz de yıllardır çocuğumuz gibi baktığımız, yetiştirdiğimiz ağaçlarımızı tekrar borçlanmak pahasına kesmeyeceğiz, diyor.
Biz Halkın Kurtuluş Partili Narenciye Üreticileri olarak, bizzat sorunun içinde ve alanında olarak diyoruz ki; çok derdin tek ilacı birlik olmaktan, beraber olmaktan, örgütlü olmaktan geçiyor. Bunu da HKP Programı’nda yer alan Tarım Kooperatifleriyle taçlandırmak istiyoruz:
“TARIM KOOPERATİFLERİ: Köylünün kendisi tarafından kurulup kendisi tarafından kontrol edilecek. Ortak sayısı 100’ü geçince, bin güçlük çıkarılmayacak. Milyonlarca üretmeni dağınıklıktan kurtaracak. Şehirle köy arasındaki uçurumu doldurmaya çalışacak. Kooperatifler, hükümet ya da tüccar emrindeki birliklerin kontrolünden kurtarılacak. Büyük Sanayi rekabeti karşısında el ve ev sanayisini kaybeden köylüye, büyük çiftliklere kıyasla daima daha pahalıya mal olan malzeme ve eşyaları ucuza mal edecek. Ortaklarına piyasadan pahalı mal satmayacak. Satarken birbirleriyle rekabete düşerek, bereket yıllarını bile felâket yılına çeviren küçük ekincilerin mallarını değeri ile satacak. Ortaklarının malını ölü fiyatına almaya kalkışmayacak. Küçük ekinciyi de modern üretime ve bilime kapalı kalmaktan kurtaracak.”
27 Aralık 2023
Hatay’dan Narenciye Üreticileri adına
Halkın Kurtuluş Partisi
Hatay İl Örgütü