Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Nurullah Ankut’un “Kedi Davalarından” biri daha görüldü

HKP Genel Başkanı ve melek eşi emekli öğretmen Hacer Ankut Yoldaş’ımız hakkında, kedilere ve sokak hayvanlarına baktığı için, hayvan, ağaç, doğa ve insan sevgisinden nasibini almamış AKP’giller’den bazı komşularının düzmece şikâyetleri üzerine açılan davalardan biri daha görüldü. 

İstanbul Anadolu 58. Asliye Ceza Mahkemesinde bugün görülen davada Adli Tıp Kurumundan gelen raporda Genel Başkan’ımıza atfı cürümde bulunan (suç atan) şikâyetçinin yaralanmasının basit tıbbi muayene ile giderilemeyecek nitelikte olması nedeniyle Genel Başkan’ımıza ek savunma yapması için süre verilmesi ve de dosyanın Uzlaştırma Bürosundan dönüşünün beklenmesine karar verilerek, dava 31.03.2017 günü saat 14.30’a ertelenmiştir.

Bu hayvan, bitki ve doğa düşmanları avukatları imzasıyla mahkemeye verdikleri en son dilekçelerinde, davanın konusuyla hiçbir ilgisi olmamasına rağmen ve sanki gizli saklı bir şeyi ifşa ediyorlarmışçasına, Genel Başkan’ımızın Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı olduğunu ihbar etmiş oluyorlar sözüm ona. Yargıda peş peşe yapılan AKP operasyonlarıyla yargının AKP’nin hukuk bürolarına dönüştüğünden o kadar eminler ki “nasıl olsa hâkim de bizim kafadandır. Nurullah Ankut’un siyasi kimliğini öğrenince davanın istediğimiz gibi sonuçlanmasını sağlamış oluruz” diye düşünüyorlar demek ki.

Ama bu zavallılar, bu insan müsveddeleri bile olamayan, bu insan, hayvan, bitki dışında dördüncü tür olan yaratıklar bilmiyorlar ki siyasi kimliklerimiz nedeniyle, HALKIN KURTULUŞ PARTİLİSİ olmamız nedeniyle bize verilecek her ceza, ceza değil insanlığa miras bırakacağımız bir onur belgesidir bizler için.

Genel Başkan’ımızın hakaret ve bıçakla yaralama suç isnadı ile yargılandığı davada Genel Başkan’ımız hakkında şikâyette bulunan komşusu da hakaret ve tehdit suçlarından yargılanıyor.

Genel Başkan’ımız hakkında şikâyetçi olan kişi, olay tarihinden iki gün önce Genel Başkan’ımızın eşi Hacer Yoldaş’ımıza, Hacer Abla’mıza yönelik hakaretinin ve tehdidinin hesabının sorulması üzerine Genel Başkan’ımız hakkında atfı cürümde bulunmuştur.

Şikâyetçiyi yönlendiren kişi de, belediye başkanı AKP’giller’den olan bir belediyede çalışan, Genel Başkan’ımızın bir diğer eski komşusudur. Bunların hayvan, bitki, doğa düşmanı olmaları DNA’larında var. Şanlı Gezi İsyanı’mız da bunların hayvan, bitki, doğa düşmanlıklarına bir tepki olarak patlamadı mı zaten?

Yüreği insan, hayvan, doğa, ağaç sevgisiyle dolu Genel Başkan’ımız ve eşinin yargılandığı bu davalar AKP’giller’in elinde Yargının geldiği içler acısı durumu da sergilemektedir.

Ne yaparlarsa yapsınlar! AKP’giller’in mahkemeleri ne kararlar verirse versin, eninde sonunda Kazanan/Yenen biz olacağız, insanlık olacak, hayvanseverlik, ağaçseverlik, doğaseverlik olacaktır. 17.01.2017

Kurtuluş Partili Hukukçular

Bu duruşma sonrası Genel Başkanı’mız da şunları dedi:

Sağ olsunlar saygıdeğer hukukçu yoldaşlarım gereken takibi yapıyorlar. Bu sebeple benim bu konuda bir şey söylemem gerekmiyor.

Ben dava hakkında konuşmayayım da bugün kucağıma alıp sevdiğim, resimde de görülmekte olan yaramaz kuyruklu torunum hakkında bir şeyler diyeyim.

Yoldaşlarımın ve bizi tanıyanların da bildiği gibi evimizde bu tatlı yaramazlardan pek çok var. Hepsi de ölümün kıyıcığından çekip alınıp kurtarılanlardan oluşmakta. Bir söz vermiştik kendi kendimize: Yahu bundan sonra artık ne olursa olsun eve almayalım. Çünkü sayıları pek arttı, diye.

Neylersiniz ki, bu sözümüzü mecburen bozduk.

Yolun karşı tarafında bir komşumuz vardı hayvansever. Esen Hanım. Kadersiz de o da pek çok sokak hayvanı gibi. Eşinden ayrılmış. Bir kızıyla ve annesiyle oturmaktaydı kiracı olarak sokağımızda. Annesi 85 yaş civarında. Ama gudubetin biri. Hayvanlara düşman. Fakat Esen Hanım; “bak sana da ben bakıyorum, bu hayvanlara da. Bunlara karışmayacaksın” diyerek ağırlığını koyuyor, meseleyi noktalıyordu. Bize karşı son derece saygı ve sevgi besliyordu. Özgüveni tam, onuruna düşkün, atılgan, girişken, cesur bir kadındı. Kim bilir belki de evliliğini sürdürememesi kadınlık onuruna verdiği bu değerden olmuştu. Malum ya, toplumumuzda ev köleliğini kabullenmeyen kadınlar, pek makbul sayılmaz. Erkek egemen toplumun kültüründen de öte, yasasıdır bu lanet anlayış.

İşçilik ederek geçimlerini sağlıyordu.

Bir de duyduk ki, Esen Hanım hastaneye kaldırılmış, beyninde tümör varmış. Ameliyat gerekiyormuş. Uzatmayalım. Esen Hanım’ın kanseri akciğer kökenliymiş. Beynine de oradan sıçramış. Onun üzerine fark edilip teşhis konulabilmiş. Ameliyatlar, hastane süreçleri, radyoterapiler, kemoterapiler birbirini takip edip gitti…

Esen Hanım’ın durumu kötüydü. Hani dördüncü aşama da denilen, terminal safhadaydı hastalığının seyri.

Bir ziyaret sonrası eşime, yeni doğum yapmış kedisini ve yavrularını kastederek, şöyle der:

“Hoca Hanım, çok sevdiğim kızım bu prensesimi ve yavrularını senden başka kime emanet edebilirim?”

Ağlamaklı söyler bu sözlerini. Eşim de sevimli anne prensesi ve bir aylık bile olmamış dört yavrusunu alıp getirdi eve. Bir anda giriverdi 5 nüfus daha evin içine. Neylersiniz…

Esen Hanım, o olaydan iki ay geçti geçmedi, göçüp gitti… Melek oldu…

Sonraki ziyaretlerinde hep sormuş eşime; Hoca Hanım, kızım nasıl? Yavrularım büyüdüler mi, diye. Hacer Hoca Hanım da; “sen hiç merak etme onları Esen. Çok iyiler, kocaman oldular”, demiş. “Koşup oynuyorlar evin içinde.” “Çok özledim görmeyi”, demiş ama göremedin gitti kadıncağız.

45-50 civarındaydı yaşı. Gidişi sonrası, mahalle bakkalımız şöyle der eşime bir alışveriş sırasında:

“Esen Hanım, günde üç paket sigara alıyordu benden.”

Demek ki, çok mutsuzmuş, sevgili kardeşimiz Esen Hanım. Şairimiz Hayaloğlu’nun deyişiyle şöyle demiş herhalde kendi kendine:

Sigarayı günde üç pakete çıkardım.

Olsun be!

Ne olacaksa olsun!

Temiz kalpli insanlar, yüreği sevgi dolu insanlar ne yazık ki, bu dolaplar, bu düzenler dünyasında hep hüzünlüler. Bu vurgun ve zulüm düzeni de değişmediği sürece de hep öyle olacaklar.

İşte kucağımda görülen kürk kuyruk Karaoğlan, sevgili Esen Hanım’ımızdan armağan dört yavrudan biri. İnanın, bir kuştan bile daha sakin, daha uysal ve daha zararsız. İnsana da olağanüstü yakın, sıcak.

Bu duruşmayla ilgili olarak, bu hikâyeyi anlatmış olalım.

Selam ve sevgiyle.