Halkçı Kamu Emekçileri’ nden açıklama; Laiklik olmazsa olmazımızdır

Laiklik olmazsa olmazımızdır

3 Mart 3 Devrim Kanununun 95. yılı. Bundan tam 95 yıl önce laiklik alanında çok önemli adımlar atıldı. Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşından sonra Saltanata son verilmiş ve Cumhuriyet ilan edilmişti. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte her alanda yenilikler yapılmaya başlanmış, özellikle Laiklik alanında, Ortaçağcıların tüylerini diken diken eden uygulamalara hız verilmişti.

3 Mart 1924’te Laikliğin kilometre taşlarından üç yasa TBMM’de kabul edildi.

Bunlardan biri Halifeliğin Kaldırılması ve Osmanlı hanedanının yurtdışına gönderilmesine ilişkin kanundur. Hilafetin kaldırılmasıyla, devlet yönetimindeki iki başlılık ortadan kalktı. Uluslaşma ve laik devlet yolunda yapılacak köklü değişimlerin, devrimlerin önü açıldı. 4 Martta Abdülmecid ve diğer hanedan üyeleri yurt dışına çıkartıldı.

İkincisi ise Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ve Öğretim Birliği) Kanunu’dur. Bu yasa ile birlikte dinsel eğitim veren tüm medreselere el konuldu. Devrimlerin benimsetilmesi, ulusun düşünce ve duygu birliğinin sağlanması amacıyla ülkedeki tüm bilim ve öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı.

Üçüncüsü de Şeriye ve Evkaf Vekaletinin Kaldırılmasına ilişkin kanun durBu kanunla, Şeriye Mahkemeleri kaldırıldı. ‘Şer’ iye ve Evkaf Bakanlığı’ ve ‘Genel Kurmay Bakanlığı’ kaldırıldı. Bu bakanlıklarla din ve devlet işleri birlikte yürütülüyor, adalet şeriat mahkemelerince dağıtılıyor, dinsel vakıflar ve ordu yönetiliyordu. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde ise toplumsal yaşamdaki düzenlemelerle ilgili yasama ve yürütme, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun oluşturduğu hükümete aitti. Çıkarılan yasayla din kurumlarının yönetimi Başbakanlığa bağlandı, Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu.

Bugünün Türkiye’sine baktığımızda 3 Devrim Kanununun halen Anayasal olarak yürürlükte olduğunu ama bu 3 Devrim Kanununun fiilen ortadan kaldırıldığını görmekteyiz. Artık Halifeliğe soyunan bir Ortaçağ Özentisi AKP’giller ve Reisi’nin ülkenin başına AB-D Emperyalistleri tarafından oturtulmuş olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz. Eğitim ve öğretim birliği ortadan kaldırıldı, imam hatipler tarikatlar, kuran kursları gençlerimizin beyinleri hurafelerle örümcek ağları gibi örmekte. Artık “birde ulemalara soralım diyen bir gerici zihniyet” “yönetiyor” bu ülkeyi.

Bununla birlikte okullarımızda Laikliğin kırıntısı denecek uygulamalar dahi yok. Tüm eğitim kurumları tamamen Peşaver medreselerine dönüştürülmüş durumda. Gerici tarikatlar ve vakıflar aracılığıyla eğitim kontrol altına alınmakta,  çeşitli yarışmalar yardım kampanyaları eliyle çocuklarımız tarikatların kucağına itilmekte, vakıf ve derneklere yönlendirilmektedir ne yazık ki. 1950 yılından sonra yeşil kuşak projesiyle Ortaçağcı gericilik giderek palazlanmış ve bu süreç 2019 yılında Faşist Din Devletinin oluşmasını kolaylaştırmıştır. Okullarımızda laik eğitim olmayınca, bilimsel demokratik eğitimin de esamesi okunmamaktadır.

Hukuk alanında ne yazık ki durum farklı değil. AKP’giller ve Reisi kendisine alternatif olabilecek devrimci demokrat bütün düşüncelere, tıpkı şeriat mahkemelerinin yaptığı gibi faşistçe saldırmaktadırlar. Yargı AKP’gillerin ve Reisinin hukuk bürolarına dönüştürülmüş durumda. Artık gücünü hukuktan alan, vicdanıyla karar veren hakimler, savcıların yerine AKP’gillerin Reisinin karşısında eğilen bükülen, cübbelerine düğme yaptıran hakimler, savcılar geçmiş durumda.

Bizler laikliğin olmazsa olmaz savunucularıyız. Laik bir toplum çağdaş, demokratik bir toplumdur. Laiklik olmazsa bilim, demokrasi ve özgürlük olamaz. 3 Devrim Kanunu’nu savunuyor ve yaşam bulması için mücadeleye devam ediyoruz. (02.03.2019)

Halkçı Kamu Emekçileri