24 Ocak 1977’de İspanya’da Diktatör Franco yanlısı silahlı faşist teröristlerden oluşan bir grup, İspanya’nın başkenti Madrid’de, dar merdivenlerle veya neredeyse hiç çalışmayan bir asansörle ulaşılabilen üçüncü kattaki avukatlık ofisine vahşice bir saldırı gerçekleşmiştir. Saldırganlar öncelikle telefon hatlarını kesmiş, herkesi bir odada toplamış, ateş etmeye başlamış ve sonra da kaçmışlardır. Bu olayda dördü avukat beş kişi sadece işçilerin haklarını savundukları ve mesleklerini ifa ettikleri için katledilmişlerdir.
Bu olay yıllar sonra avukatlara yönelen baskılara karşı ilan edilen 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü’nün hareket noktası olmuştur. Her yıl farklı bir ülkeye atfedilen bu gün, bu yıl Ortaçağcı Gericiliğin kıskacındaki Afganistan’a atfedilmiştir. Çünkü Özellikle kadın avukatların Afganistan’da mesleklerini icra etmelerinin yasaklanması ve erkeklerin Taliban Adalet Bakanlığının kontrolü altında yeni bir ruhsat almak zorunda bırakılması Afganistan’da avukatlık mesleğinin özgürce icra edilmesini engellemektedir
Tıpkı Afganistan’da olduğu gibi ülkemiz de AB-D Emperyalizmi ve AKP’giller eliyle hızla Ortaçağcı Gericiliğe doğru sürükleniyor. Avukatların üç sacayağından biri olduğu Yargı sistemimiz ise hızla AKP’giller’in hukuk bürolarına dönüştü zaman içerisinde. Bizler, siyasi ve ekonomik baskılarla çok zor koşullar altında mesleki faaliyetlerini sürdürmeye çalışan avukatlar olarak her gün tutuklanma ve öldürülme riskiyle karşı karşıyayız. Lakin hiçbir korkuya kapılmadan, hiçbir efendi tanımadan ve köle edinme hevesi taşımadan mesleğimizi sürdürmeye, direnmeye devam ediyoruz.
Kime karşı direniyoruz?
Barolarımızı bölerek siyasi iktidarın hukuk bürolarına ve Kadı Divanlarına dönüştürmeye çalışan siyasi iktidara, görevi sırasında meslektaşımızı silahla katleden caniliğe, o silahı tutan elin geri plandaki sahibine, genç avukatları yoksulluğa mahkum eden anlayışa, madenci avukatlarını tutuklatan patrona, Çağlayan Adliyesi önünde belimizi kıran polise, suç duyurusu dilekçesi yazan avukatlara soruşturma açanlara…
Bizler;
Halkçı Hukukçular olarak siyasi iktidarın yolsuzluklarına, vurgunlarına, insan, doğa, hayvan katliamlarına karşı bugüne kadar toplamda 415 suç duyurusu yaptık, dava açtık. Malum Diplomanın ortaya çıkartılması için, İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz bir şekilde çıkılmasına karşı, Kanal İstanbul, Adalarımızın Yunanistan’a peşkeş çekilmesi, Laikliğin korunması, İşçi Sınıfının hakları ve benzer nitelikte toplumsal önemi olan birçok olaya karşı ilk günden yargı yoluna başvurduk. AKP’giller’in hukuk bürolarına dönüşmüş Yargı, suç duyurularımızın birçoğuna SYOK, KYOK ve işleme konulmama kararları verdi. Geriye kalan dosyaları ise sürüncemede bıraktı. Üstelik avukatlık mesleğinin sınırları içerisinde yaptığımız bu suç duyuruları ve davalardan dolayı biz Halkçı Hukukçulara soruşturmalar açıldı ve bu soruşturmalar şu an devam ediyor!
Direnişimiz sürecek!
Ne soruşturmalar ne davalar ne tutuklanmak ne de öldürülmek bizleri korkutabilir! Çünkü bir düşümüz var:
Herkesin eşit olduğu, adil bir dünya istiyor ve bunun için kavga ediyoruz.
Şairin dediği gibi:
“Kursunlar darağacını kavgamıza, asarlarsa assınlar bizi düşlerimizden!”
Bu nedenle Halkın Hakları için yaptığımız devrimci avukatlığı şeref madalyası olarak boynumuzda taşıyoruz. İktidarın istisnasız tüm üyelerimize açtığı soruşturmalar, davalar ve hapis cezaları bizleri yıldıramaz!
Bu vesileyle Ortaçağcı-Gerici Taliban Rejimi altında Laiklik mücadelesi veren Afganistanlı tüm meslektaşlarımızı selamlıyoruz. Özgür, Laik ve sınıfsız bir dünyada buluşmak için dayanışma içerisinde olduğumuzu Türkiye’den bildiriyoruz.
Davamız Halkların Kurtuluş Davasıdır!
24 Ocak 2023
Halkçı Hukukçular