Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut’a açılan sayısız “Tayyip Erdoğan’a hakaret” davalarından birinden 1 yıl 2 ay hapis cezası çıktı!

Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut’a, Halkın Kurtuluş Yolu Gazetesi’nin 160’ıncı sayısında yayımlanan bir makalesinden dolayı “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla dava açılmıştı. İstanbul Çağlayan Adliyesi 2’nci Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın son duruşması bugün görüldü.

Her zaman olduğu gibi Genel Başkan’ımızın AKP’giller’i kendi mahkemelerinde yargıladığı duruşma saat 14.00’te başladı. Parti Avukatlarımızın, Genel Başkan’ımızın savunmanlığını üstlendiği duruşmaya Partili Yoldaşlarımız da katıldı.

Gerçek Devrimci Nurullah Efe Ankut her duruşmasında olduğu gibi yine Türkiye ve Dünya Siyasi tarihine geçecek kopuş savunmalarının bir örneğini daha sergilemiş oldu. AKP’giller’in yargılandığı, yolsuzluklarının, hırsızlıklarının, vatan ve halk düşmanlıklarının belgelenip teşhir edildiği davalaşmaya Genel Başkanımız, “Devrimcileri hiç kimse yargılayamaz. Ben buraya yargılanmaya değil yargılamaya geldim çünkü biz 3 milyon insanımızın kanıyla sulanmış Kuvayimilliyeci Atalarımızı, Mustafa Kemal’leri, İsmet İnönü’leri savunuyoruz, biz onların devamcısıyız ama Tayyipgiller; Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Mustafa Sabri’lerin savunucusu, onların devamcısı”, diyerek başladı.

Ve devamında Genel Başkan’ımız kendi mahkemelerinde AKP’giller ve Tayyip’in bütün vatan ve halk düşmanlıklarını, Tayyip’in diplomasızlığını, halka düşmanlıklarını, vatan satıcılıklarını, AKP’nin nasıl ve kime hizmet etmek için kurulduğunu, bir ABD, İngiltere, İsrail projesi olduğunu, Suriye’nin parçalanmasında nasıl rol üstlendiğini belgeleriyle ortaya koydu. Ve “Her zaman söylediğim gibi biz bunlarla aynı varlık aleminden değiliz”, diyerek bizim onlardan farkımızı sergiledi.

Genel Başkan’ımız; “yaşımız 80’e geldi, biz her cezayı çekmeye razıyız ama siz gençlere kıyamam, eğer ceza vermezseniz bu zalimlerin size zararları olur, kötülükleri dokunur, bu nedenle siz genç hâkimlerin bana ceza verip bunların zulmüne uğramaması beni daha çok mutlu eder”, diyerek kopuş savunmasını tamamladı.

Davalaşmanın bitiminde Adliye Önünde yaptığımız basın açıklamasında Genel Başkan’ımız şu ifadelere yer verdi:

Saygıdeğer Arkadaşlarım;

Hep tanık olduğumuz gibi muhalifi oynayan alaycı kuşların hiç biri bizim yargılanmamıza, duruşmalarımıza uğramazlar. Sadece kuş babından karga kardeş uğrar o da peynir kapmak için uğrar. Olsun hiç değilse yalnız bırakmamış olur bizi.

Saygıdeğer Arkadaşlarım;

Bizim Yoldaşlarımız işkence sehpalarına çıkarken bile Amerikan Emperyalizmine ve yerli hainlere meydan okuyarak, hakaretler yağdırarak, halkımızı ve ülkemizi savunan sloganlar atarak çıktılar. Ve iskemlelerini tekmelediler.

Bu hain Tayyipgiller’in bizi korkutabilmesine imkân var mı?

Bu tavşan kadar yürek taşımayan, Amerikan yapımı, hırsızlıktan, yolsuzluktan, kanunsuzluktan vatan satıcılıktan ve Amerikan işbirlikçiliğinden başka bir marifetleri olmayan bu hainler haini iktidarın bizi korkutabilmesine imkân var mı?

Kesinlikle yok.

Saygıdeğer Arkadaşlarım;

Geçen 14 Şubat’ta da burada yargılanmıştık ve o günün sevgililer günü olması nedeniyle bir aşk şiiri okumuştuk. Ama başta gönlümün sultanı eşim “ya hoca bu ne biçim sevgililer günü şiiri, bu ayrılık şiiri”, dedi.

Ama yine aşk şairlerimizden Attila İlhan ne der?

“Ayrılık  Sevdaya Dahil”

Ayrılıklar olmazsa, aşk acıları yaşanmasa şiir yazılabilir mi?

Nazım’ın dediği gibi, mutluluğun resmini Abidin bile yapamazsa, mutluluğun şiirini de hiçbir şair yazamaz. Ancak ayrılıkların feryadıdır satırlara dökülen ve aşk şiirlerini oluşturan. İşte bu sebepten Yusuf Hayaloğlu, “Hangi Ayrılık”, der.

Yine bu sebepten Ferdi Tayfur “Bana Sor” adlı şarkısında “uykusuz gecelerin sabahını bana sor, yarım kalmış aşkların eyvahını bana sor”, der. Bu sebeple ben de size yine bugün aşk şairlerimizden Arif Damar’ın 51 tevkifatında işkencelerden geçen, tutuklanan, yıllarca cezaevinde kalan ve komünist inancını toprağa taşıyan Arif Damar’ın bir aşk şiirini okumak istiyorum.

Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
“GİTME KAL” var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir

Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmur kesilince
Çırılçıplak kayada yetişir incir ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mevsimi kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir

Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir

Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir

Ne çok severdik seni aklına getir

Kalın sağlıcakla…

20 Şubat 2025

HKP Genel Merkezi