Bu Kaçak Saray’da mukim “Gözlüklü Sami” ve avanesi, Kanun devletinin zerresini bırakmamışlar memlekette. Eksiksiz bir Hırsızlar İmparatorluğu kurmuşlar…
Nereye baksan hırsızlık, nereye baksan yolsuzluk, nereye baksan vurgun, soygun ve talan…
Bu soygun ve hırsları yüzünden tüm şehir ve kasabalarımızı betona, taşa boğdular.
Malum ya; ne diyordu Hafız 17-25 Aralık belgelerinde?
“Kupon arsalar, araziler benden habersiz el değiştirmesin!” Yani diyordu ki, onların rantı sadece bana ait…
Ormanlarımızı, dağlarımızı, göllerimizi, nehirlerimizi zehirletip kuruttular, yine aynı gözü doymazlıkları yüzünden…
Yüz yıllık Yeni Türkiye’ye hiç kimse bunların verdiği zararın yüzde birini bile vermedi.
Gaddar, hak hukuk tanımaz, vicdan, merhamet ve ahlâktan yoksun bir düşman ordusunun işgali ancak bunlarınki kadar zararı verebilirdi, yıkıma sebep olabilirdi.
Bunlar biz Komünistlerin soyut iddiaları ve suçlamaları değildir. Bütünüyle yüzde yüz ve kesinlikle gerçektir.
Eski Sayıştay Denetçisi Kadir Sev’ in şu açıklamalarına bir bakar mısınız?
“Eski Sayıştay Denetçisinden çarpıcı açıklama: Onlar buzdağının görünen kısmı
“Eski Sayıştay Denetçisi Kadir Sev, Sayıştay’ın bugün geldiği durumla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
“Eski Sayıştay Denetçisi Kadir Sev, Sayıştay’ın bugün geldiği durumla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Sev, raporlardaki yolsuzluklarla ilgili olarak, “Savcılıklara falan gönderildiği de yok. Kamuoyu tatmin edilmiş oluyor. Üstelik basındakiler buzdağının görünen kısmı bile değil” ifadelerini kullandı.
“Kadir Sev, “Raporlarda çok yolsuzluk bulgusu görülüyor” sorusuna verdiği yanıtta, “O bulgulara raporların, ‘denetim görüşümüzü etkilemeyen hususlar’ bölümlerinde yer veriliyor. Savcılıklara falan gönderildiği de yok. Kamuoyu tatmin edilmiş oluyor. Üstelik basındakiler buzdağının görünen kısmı bile değil. Bulguların çoğunda tek bir olaya odaklanılmıyor: ‘kimi ihalelerde… Kimi satın almalarda… kimi uygulamalarda…’ gibi genel anlatımlar kullanılıyor” ifadelerini kullandı.
“Sev açıklamalarının devamında şunları söyledi:
“(…) Örnek verilen olaya bir bakıyorsunuz tam bir felaket! Milyarlarca lira tutarında işi “acele” deyip ihalesiz yandaşlardan birine vermişler. Kimsenin yakasına yapışılmıyorsa ve kamu zararı ödettirilmiyorsa yazılanlar ne işe yarar?
“Daha birkaç gün önce Tayyip Erdoğan, Atatürk havalimanına sahra hastanesi yapıyoruz demişti. Oysa ne proje ne ihale vardı. Biliyorsunuz milyarlarca liraya mal olan iniş platformlarından birini de kırmışlardı. İşin sağlık turizmi için Rönesans holdinge verildiği ortaya çıktı. Bakalım gelecek yılın Sayıştay raporlarında nasıl yer alacak…
“(…)
“Sayıştay Yasası 2010 yılında dipli köşeli değiştirildi. AKP’yi zora sokacak bulgular Sayıştay’da rapora dönüştürülemez. Yasal değişiklikten önce kararlar bütün Sayıştay üyelerinin katıldığı Genel Kurulda alınırdı. Şimdi ofis biçiminde çalışan ve birkaç kişinin görevli ve yetkili olduğu kurullarda değerlendirilip yazılıyor. İstenmeyen bulguların raporda yer alması bir yana bilgi sızması bile zor.
“Bakanlıklar ile bağlı-ilişkili kurum ve kuruluşların olduğu Kamu İdareleri raporları sıkı bir denetimden geçtikten sonra yayımlanıyor. Ama asıl yolsuzlukların olduğu Kamu İşletmeleri raporlarını, o kadar tırpanlanmış olmasına rağmen sır gibi saklıyorlar. Gerekçeleri çok yanlış değil. Yasaya göre KİT’leri denetleme yetkisi Meclis KİT komisyonuna verilmiş. Önceleri yayımlıyorlardı. Basındaki eleştiriler üzerine vazgeçtiler, üstelik önce yayımlananları da siteden kaldırdılar.” (https://odatv4.com/eski-sayistay-denetcisi-carpici-aciklama-onlar-buzdaginin-gorunen-kismi-29052015.html)
Hani halkımız der ya, “Minareyi çalan kılıfını hazırlarmış.”
Bunlar da aynen öyle yapıyor. Sayıştay Yasasını değiştirip vurgun ve soygunlarını gizlemeye uygun bir kuruma dönüştürüyorlar orayı. Böylelikle hırsızlık ve yolsuzluklar büyük oranda o yeni yapı içinde görünmez hale getiriliyor.
Görünür olanlar ise kendi hukuk bürolarına dönüştürdükleri mahkemelerde yok sayılarak olmamışa çevriliyor.
Meclis çoğunluğu da zaten ellerinde, orada da bir hesap sorma olası değil.
Böylece de koca ülke bunlar için Hırsızlar Cennetine dönüşmüş oluyor. Vur Allah vur…
İşte bu sebepten Kaçak Saray Avanesinin tamamı durup dinlenmeden vuruyor, soyuyor, çalıyor çırpıyor…
Bunlarda Allah korkusu ve Öbür Dünya, Din Günü inancı da yok… Çünkü dinleri Ebu Süfyan-Muaviye Yezid Dini’dir… Hep söyleyegeldiğimiz gibi Tanrıları da Para Tanrısı’dır bunların.
Velhasıl arkadaşlar; bunlar Türkiye’de tam bir Hırsızlar İmparatorluğu kurmuş bulunmaktadırlar…
Kamu Malı hırsızlığı bunların sınıf karakterlerinin en belirleyici ya da temel özelliğidir.
Altı bin yıl önce bunlar Aşağı Mezopotamya-Sümer’de Tapınakta birikmiş Kamu Mallarını, binbir hile ve dümenle aşırıp zimmetlerine geçirerek Tarihte ilk kez görülen ya da ortaya çıkan sömürgen egemen sınıf olmuştur. Tabiî bu arada toplum önderleri ve din adamlarını da pahalı hediyelerle ve rüşvetle bozup çürüterek suçlarına ortak etmiş ve giderek kendilerine benzetmişlerdir.
Biz bu asalak-hazır yiyici, üretim dışı ve insanlık düşmanı sosyal sınıfa Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı diyoruz.
Onların bu hainane işlerini nasıl yaptıklarına ilişkin ayrıntılı bilgileri 2005’te yayımlanan “Tayyipgiller Kökeni ve Sınıf Yapısı” adlı kitabımızda vermiştik.
Dikkat edin! Bunların bir teki olsun çalmaktan, vurmaktan geri durmuyor.
Bunların bir tekinin olsun gözü doymuyor. Yahu yeter küplediğim, yedi sülaleme yeter de artar bile, artık bu işlerden uzak durayım, diyemiyor.
Hepsinin hiç dillerinden düşürmediği ortak slogan; “Vur ha vur, soy ha soy, çal ha çal”dır.
Bunlarda başka bir dünya bulamazsınız. İnsani, vicdani, dinsel bir yön bulamazsınız kişiliklerinde…
Acımasız ve hissizdirler. Hırsızlıklarına engel gördükleri herkesi katletmekten, yok etmekten asla çekinmezler.
İçleri boşaltılmış, çalmaya çırpmaya programlanmış birer robot gibi dolaşırlar ortalıkta…
Saygıdeğer Arkadaşlar!
Bunlar böyle işte…
2015 Genel Seçimlerinde, TRT’de yayımlanan seçim konuşmalarımızda söz vermiştik Halkımıza. “Hırsızlar imparatorluğunu yıkacağız” diye…
O sözümüzü mutlaka yerine getireceğiz…
O suç örgütünün şefi “Gözlüklü Sami” o denli korkmuş ki konuşmamızdan, emri altına alıp oyuncağına çevirdiği Yargıtay ve YSK’yi kullanarak bir daha seçimlere katılmamıza izin vermedi bizim.
Yani seçim yasağı koydurdu bize. Tabiî Yargıtayın işleyişine ve Seçimlerin Temel Hükümlerine İlişkin Kanunları tamamen çiğneyerek, çiğneterek…
Olsun Be! Olsun bakalım…
Bunların da hesabı sorulacak er geç…
İşlemiş bulundukları diğer binbir suçun hesabının sorulacağı gibi…
Kaçış, kurtuluş yok bunlar için!
Bugünkü kanunlara göre işleyen bağımsız ve tarafsız mahkemeler önüne çıkacaklar, çıkarılacaklar…
Sadece Öbür Dünyaya kalmayacak hesap, bu dünyada da hesap verecekler…
Unutmasınlar ki onlar “Gözlüklü Sami”yse, biz Abdülcambaz’ız.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
6 Haziran 2020
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı