Bilindiği gibi, ABD Başkanı Obama, emperyalist ekibi ve ailesiyle birlikte Küba ziyaretindeydi geçen üç gün boyunca. Küba’ya iner inmez bütün emperyalist şımarıklık ve küstahlığını sergileyerek “Küba’ya değişim gelecek ve sanıyorum Raul Castro bunu anlıyor”, dedi, ziyaretinin ilk gününde.
Emperyalist çakalın “değişim”den ne kastettiği bilinmektedir. O demek istiyor ki Küba da artık sosyalizmde direnemeyecek. O da diz çökecek. Bizim ekonomik sistemimizi onlar da kabul edecek.
Sovyetler Birliği ve diğer Sosyalist Kamp ülkelerinin, Çin Halk Cumhuriyeti’nin yolunu izleyecekler. Böylece de saflarımıza katmış olacağız onları da. En tehlikeli düşmanlarımızdan birini daha bertaraf etmiş olacağız. O umut, heyecan, beklenti ve onun verdiği sevinç içinde emperyalist çakal.
İşin burası pek o kadar da önemli değildir. Bu onun niyeti. Tabiî başhaydut devletin başı olarak başka bir niyet taşıması da zaten beklenmemeli.
Fakat, ziyaretin ikinci gününde görüşmelerin bitip birlikte yaptıkları basın toplantsında tarafların yani Obama ve Raul Castro’nun söylediklerinin tam metnini okuyunca time.com’da, üzüntümüz çok daha arttı.
Açık olmak gerekir; olanı olduğu gibi görmek ve göstermek devrimci diyalektik metot ve mantığımızın ve ahlâkımızın vazgeçilmez kuralıdır. O metinlerden anlaşıldığına göre, yapılan anlaşmalar ABD Emperyalistlerinin Küba’yı oyunun da ötesinde kündeye getirdiklerini ve bir ölüm yolculuğuna çıkardıklarını göstermektedir.
Eğer Kübalı yoldaşlar uyanmazlar ve bu gaflet uykusundan, yolundan geri dönmezlerse ne yazık ki sonuç tam bir felaket olacaktır, biz devrimciler, Küba Halkı ve dünya halkları için.
Aşağıda bölümler aktaracağız, tarafların konuşmalarından ve yapılan anlaşma metinlerinden.
O metinlerden anlaşılmaktadır ki, artık milyonların toplandığı kalabalıkların karşısında kurulan kürsülerde müthiş hatipliğini ve beden dilini kullanarak “Dinle Yankee!” diye haykırarak meydan okuyan Fidel’den ve onun yolundaki Raul’dan eser yoktur.
Gelelim söylenenlere ve varılan mutabakatlara, yapılan anlaşmalara:
Emperyalist çakal, konuşmasının girişinde tüm dünyanın sahibiymiş gibi dayılanıyor. Şöyle diyor:
“Bugün iki ülke için yeni bir gün. Müsadenizle Başkan, konudan biraz uzaklaşmak istiyorum; çünkü bu hafta içinde seçkin bir Birleşik Devletler askeri servis elemanının, California eyaletinin Temecula bölgesinden Denizci Çavuş Louis F. Cardin’in Kuzey Irak’ta, terörist örgüt IŞİD ile mücadelesinde Irak Hükümetine yardım ederken öldürüldüğünü öğrendim. Oradaki ailemize, yaralananlara saygılarımı ve dualarımı göndermek istiyorum. Bu durum bize şunu hatırlatmaktadır: Şu anda bizler bu tarihi ziyareti gerçekleştirirken bile, bizim özgürlüğümüz ve güvenliğimiz için her gün kendilerini feda eden Birleşik Devletler askeri servis elemanları vardır. Bu yüzden onlara minnettarım.” (http://time.com/4266772/barack-obama-raul-castro-press-conference-transcript/)
Gördüğümüz gibi Haydut, Kuzey Irak’ta yani Barzanistan’da yani ABD’nin Ortadoğu’daki yeni petrol bekçisinin ülkesinde IŞİD’le savaşırken, daha doğrusu Amerikancı Kürt ve Arap ordularına akıldanelik ederken öldürülen CIA yetiştirmesi çavuş için dualar ediyor. Ve gerçek niyetini de gizlemiyor. Onlar, biz bu tarihsel ziyareti yaparken bile bizim özgürlüğümüz ve güvenliğimiz için kendilerini feda ediyorlar, diyor. Emperyalist devletlerinin çıkarlarını korumak için savaşa sürülerek öldürülüyor bu askerler. Tabiî bilmiyorlar onlar da işin aslını ve savaşın özünü, sınıfsal ve siyasi içeriğini.
Onun bu söylemine Raul’un nasıl bir cevap vermesi gerekirdi? Ya da eski sağlıklı günlerindeki Fidel ve eski devrimci tutumdaki Raul olsaydı nasıl cevap verirdi?
Aynen şöyle:
Ey emperyalist haydut! Senin için dünyanın öbür ucunda, Irak’ta olup bitenler niye senin güvenliğini ve özgürlüğünü tehdit etsin?..
Sen doğru konuşmuyorsun. Yalanla kandırmaya çalışıyorsun halkları. Sen o askerleri Ortadoğu petrollerini, Amerikan petrol şirketlerinin kasalarına akıtmak için oralara gönderip savaştırıyorsun. Emperyalist tekellerin yağması uğruna o savaşları çıkarıyorsun ve insanları acımasızca öldürüyorsun.
Sonra IŞİD kim?
Onu var eden de sen değil misin?
1950 sonrası emperyalist kampın efendiğini ele geçirdikten sonra Sovyetler Birliği’nin ve sosyalist ülkeleri yumuşak alt karnından sıkı sıkıya bağlayıp kuşatmak ve sosyalizmin Güney’e yayılmasının önüne bir set çekmek için oluşturduğun“Yeşil Kuşak Projesi”nin ürünü değil midir, IŞİD ve benzeri Ortaçağcı örgütler?..
IŞİD 2006’da El Kaide’den ayrılarak kurulmadı mı?
El Kaide, El Nusra, Afganistan’da açtığın onbinlerce medreselerde Muaviye-Yezid ya da CIA-Pentagon diniyle doktrine ettiğin dincilerin, gerçek İslam’la hiç ilgisi olmayan bu sahte İslamcıların oluşturduğu insanlar tarafından, CIA uzmanları eliyle kurulmadı mı?
Dünyadaki kötülük üreten bütün örgütlerin yaratıcısı sensin. Burada kalkıp hangi yürekle özgürlükten, güvenlikten, duadan vb. bahsediyorsun… Zerre miktarda da olsa dürüst ol.
Tabiî bunların hiçbirini söylemedi Raul. Kim bilir belki de düşünmedi mi desek… Yoksa düşündü de söylemeye cesaret mi edemedi… Her iki şık da birbirinden kötü.
Sözü uzun tutuyor Obama çakalı. Kendince espri de yapıyor. Tabiî zeki namussuz. Şöyle diyor:
“Başkan Castro, Castro kardeşlerin ne kadar uzun konuşabilecekleriyle ilgili bana hep şakalar yapar. Fakat ben bugün muhtemelen sizden biraz daha uzun konuşacağım, müsadenizle. Tamamlamamız gereken yarım yüzyıllık bir iş var.” (agy)
Tabiî namussuz, Küba’dan bugüne dek karşısında yiğitçe 65 yıldan bu yana meydan okuyuşunun hesabını sormak ve kendileri açısından kayıp yılları bir an önce kapatmak niyetinde. Bu sebeple Raul’dan uzun konuşuyor.
Şöyle diyor ardından:
“Eşim Michelle ve ben kızlarımızı da getirdik. Ve bu arada, onlar bizimle her yere gelmezler. Şu anda onlu yaşlardalar. Evde arkadaşları ve yapacakları işler var. Fakat Küba’ya gelmek istediler çünkü Küba’nın ve Küba Halkının güzelliğini anladılar ve biz de onlara göstermek istedik.
“(…)
“Sizlere Amerikan Halkının selamlarını ve dostluğunu getiriyorum. Ayrıca, Demokratlar ve Cumhuriyetçilerden oluşan 40 Kongre üyesi bana bu ziyarette eşlik ediyorlar. Bu, benim başkanlığım sürecindeki en kalabalık delegasyon ve kat ettiğimiz süreç hakkında Amerika’daki heyecan ve ilginin bir göstergesi.
“Amerika’nın zirvedeki işadamları ve girişimcileri de bana eşlik ediyor çünkü biz daha fazla ticari bağlar kurmaya hazırız. Bu durum hem Kübalılara hem de Amerikalılara iş fırsatları yaratacaktır” (agy)
Emperyalist haydutlar için ele geçirilmesi planlanan hedef büyük çünkü. Çok büyük bir düşman yok edilecek. O bakımdan bu zevkli işte yer almak hepsinin hoşuna gider.
Bu girizgâhtan sonra İblis, oyununu açık ediyor. Tabiî gerçek sinsi, karanlık ve namussuzca emperyalist niyetlerini de. Şöyle diyor:
“Birleşik Devletler, bir ulus olarak Küba’nın kaydettiği ilerlemenin, eğitim ve sağlıktaki devasa başarıların farkındadır. Ve belki de en önemlisi, Küba’nın kaderinin Birleşik Devletler veya başka bir ülke tarafından belirlenmeyeceğini ifade ediyorum. Küba bağımsız ve onurlu bir ülkedir. Ve Küba’nın geleceğine Kübalılar karar verecektir, başkaları değil.
“Aynı zamanda, dünyanın neresine gidersek gidelim yaptığımız gibi, şunu da net bir şekilde ifade ediyorum ki Birleşik Devletler demokrasiden yana taraf olmaya devam edecektir. Bu, Küba Halkının kendi geleceğini kararlaştırmasını da içerir. Bizler konuşma, toplanma ve din haklarını da kapsayan evrensel insan haklarından yana olacağız. Ayrıca, Küba sivil toplum liderleriyle yarın toplantı yapıp onları dinlemeyi iple çekiyorum.” (agy)
Hiç utanıp arlanmıyor haydut. Evrensel İnsan haklarından ve bunları ABD’nin savunduğundan söz ediyor. Bre çakal, sen insan soyunun başdüşmanısın, Che’nin deyişiyle. 1950’den bu yana yaptığın karşıdevrimlerle, faşist darbelerle emperyalist savaş ve işgallerle dünyada öldürdüğün mazlum insanların sayısı on milyonları aşar. İblis’in bile aklına gelmeyecek işkence yöntemlerini senin CIA adlı casus örgütün icat eder. Ve dünyanın tüm faşist devletlerinin işkencecilerine bu konuda eğitimler verir.
Süper NATO, Gladyo, Kontrgerilla nedir, kimdir bu örgütlerin patronu?
CIA, Pentagon, Washington, değil mi?
Son çeyrek yüzyılda yalnızca Ortadoğu’da kanını içtiğin Müslüman sayısı on milyona yaklaştı.
Ne demişti 6-7 sene önce Fidel bir konuşmasında?
“ABD Emperyalistleri bir gün mutlaka Nürnberg benzeri bir mahkemede yargılanacaklardır.”
Bunların emperyalist sömürü, talan, savaş ve işgalleri yüzünden hayatını kaybeden mazlum dünya halklarından insanların sayısı İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda hayatını kaybedenlerin sayısından fazladır.
İşte işin acıklı tarafı da burada ya… Neredesin ey Fidel… Emperyalist çakal, yiğit Küba Halkını emperyalist çakallara ve faşist Batista Diktatörlüğüne karşı yıllar boyu savaşarak özgürlüğüne kavuşturduğun onurlu ülken Küba’da söylüyor bu yalan ve demagojileri, bu kandırmacaları.
Obama çakalı ne diyor bir de yukarıda?
Kübalı sivil toplum liderleri dediği, ruhunu emperyalist haydutlara satmış insan sefaletlerinden oluşan karşıdevrim örgütleri liderleriyle yarın yapacağım görüşmeyi iple çekiyorum. Tabiî onları vaftiz edecek alçak. Korkmayın, diyecek. Biz arkanızdayız. Küba’yı oyunumuza getirdik. Daha kararlı ve daha heveskâr davranın. Ödülünüz büyük olacak yaptığınız bu işe karşılık.
“Geçtiğimiz hafta attığımız diğer adımlarla doların Küba’da daha fazla kullanılmasına, Kübalıların uluslararası işlemlerinde dolara daha fazla erişim sağlamasına ve ABD’deki Kübalıların maaş almalarına imkân sağladık.”(agy)
Görüldüğü gibi, artık Küba ekonomisinde dolar daha etkin bir rol oynayacakmış. Amerika’daki Kübalılar da daha yüksek maaşlarla çalışabileceklermiş. Bunun ekonomideki anlamı ekonominin kerte kerte dolarizasyonudur. Yani dolara bağımlı hale gelmesidir. Ki bu, siyasi bağımsızlığı da darbeler. Ve arttığı oranda ülkeyi yarısömürgeleştirir. İşte böyle bir anlaşma da yapılmış ne yazık ki.
Dahasını da söylüyor Obama:
“Bunlar, ticaret ve ortak girişimler için daha fazla fırsat yaratmaya katkıda bulunacaktır. Küba’nın, dolar değişimine uyguladığı yüzde 10’luk cezayı kaldırmayı planladığına dair önemli duyurusunu memnuniyetle karşılıyoruz. Bu, daha fazla seyahat ve ticaret kapısını aralayacaktır. Bunlar göstermektedir ki birbirimize açılıyoruz.” (agy)
Gördüğümüz gibi, Küba parasıyla doların değişiminden artık herhangi bir vergi alınmayacakmış. İnsanlar istedikleri şekilde dolar kullanabilecekler, günlük maddi hayatlarında.
Ne diyor Obama?
“Bunlar göstermektedir ki birbirimize açılıyoruz”. Yani benzeşiyoruz giderek…
ABD Emperyalistleri Küba çiftçilerini tezgaha almayı da ihmal etmiyorlar. Şöyle bir anlaşma da yapmışlar Obama’nın konuşmasına göre:
“Bu ziyaretle birlikte çiftçilerimizi ve çiftlik çalışanlarımızı desteklemek için tarımsal işbirliğini derinleştirmek konusunda anlaşma yaptık. Bu öğleden sonra, büyük Amerikan şirketleri tarafından deklare edilen yeni bazı ticari konuların üzerinde duracağım. Ve Kongreye ticaret ambargosunu kaldırma çağrısı yapmaya devam ederken, Başkan Castro’ya; Küba’nın daha fazla iş yapmaya hazır olduğunu göstermek için atması gereken adımları anlattık. Bunlar, daha fazla ortak girişime ve yabancı şirketlerin Kübalıları doğrudan işe almalarına izin verilmesini içermektedir.” (agy)
Söylenenler vahim bizce. Amerikan tarım tekelleriyle Kübalı çiftçiler işbirliğine gidecekmiş güya.
Bu işbirliği nereye varır?
Devasa tarım tekellerinin Küba tarımını egemenliği altına almasına. Başka da hiçbir yere varmaz.
Bir de ne deniyor?
Yabancı şirketlerin yani başta ABD şirketlerinin Kübalı işçileri doğrudan, yani hiçbir engellemeye takılmadan işe almasına ve çalıştırabilmesine yönelik adımlar atmasını istiyor Küba’dan. Bu tür adımlar ambargo dediği ekonomik ablukanın kaldırılmasına yardımcı olur, diyor. Yani açıktan gel gel yapıyor.
Hatırlarsak; Obama emperyalisti konuşmasının başında “demokrasi ve insan hakları konularında farklılıklarımız var”, diyerek dolaylı yoldan Küba’da demokrasi ve insan haklarının bulunmadığı suçlamasını yapmıştı Küba’ya. Sanki demokrasinin de insan haklarının da dünyadaki başdüşmanları kendileri değilmiş gibi… Emperyalist haydutlar böyledir işte. Ahlâki ve siyasi plandaki yüce değerleri ifade eden kavramları sahiplenir görünmekle insanları kandırmayı pek severler.
Buna karşı Raul’un cevabı ne olmuştu?
“İnsan haklarını savunuyoruz. Bizim görüşümüze göre sivil, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar birbirinden ayrılamaz, birbirine bağlı ve evrenseldir. Ayrıca, bir hükümetin sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, eşit ücret hakkı ve çocuk haklarını savunmaması ve güvence altına almaması bizim için anlaşılmaz bir şeydir. Biz siyasi manipülasyona ve insan haklarına yönelik yaklaşımdaki çifte standarta karşıyız. Küba’nın bu konuda söyleceği ve göstereceği çok şey vardır.” (agy)
Raul’un bu söyledikleri tabiî ki doğru. Ama bu söylem tümüyle savunma söylemi. Emperyalistleri teşhir eden, onların insanlık dışı, canavarca içyüzlerini ortaya koyan bir söylem değil. Che’nin, eski sağlıklı günlerindeki Fidel’in, ABD Emperyalistlerini bütün iğrençlikleriyle, canavarlıklarıyla ortaya koyan tanımlamaları değil.
Bu söylem rahmetli Brejnev’lerin ve bir zamanların Gorbaçov’larının söylemi. “Barış içinde bir arada yaşama”yı ilkeleştirmiş bir söylem. Unutulmaması gerekir ki emperyalistler asla ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel saldırganlıklarından vazgeçmezler. Onlarla asla barış içinde bir arada yaşanamaz. Çünkü onlar, kendi insanlık dışı sömürü ve vurgunlarını koruyabilmek için sosyalizmin ve bağımsızlığın, ahlâkın, demokrasinin, insan haklarının izini tozunu yeryüzünden silmeye uğraşırlar.
Bu, onlar için istenirse vazgeçilebilecek bir politik tercih değildir. Bu, emperyalizmin doğasından kaynaklanır. Onlar var olduğu sürece sömürüye, yağmaya, saldırganlığa, savaşlara, işgallere mahkûm ve mecburdurlar. Başka türlü davranamazlar. Bir gerçek devrimci bunu hiçbir zaman aklından çıkarmaz. Çıkardığı anda emperyalizmin doğasını unutmuş ya da yok saymış, bilmezlikten gelmiş olur. Raul ne yazık ki böyle davranıyor.
Raul’un emperyalizmi, özellikle de uluslararası emperyalizmin başhaydut devleti ABD Emperyalizmini hiç tanımamış ve bilmemiş olduğunu gösteren şu sözlerine bir bakınız:
“Farklılıklarımızla birlikte medeni bir biçimde bir arada bulunma sanatını öğrenmeliyiz” (We should learn the art of co-existing with our difference in a civilized manner.) (agy)
Hiç lafı dolandırmayalım yoldaşlar. O “öğrenme”de ve yolda ısrar Küba’yı mezara götürür. Bunun hiç başka bir şıkkı yok.
Che ne diyordu bu konuda 1967’de, katledilmeden birkaç ay önce Bolivya dağlarından, Barrientos diktatörlüğüne karşı bir avuç yoldaşıyla savaşırken, Havana’da toplanan Tricontinental’e gönderdiği mesajında?
“Eylemlerimizin her biri emperyalizme karşı bir savaş çağrısı ve insan soyunun en büyük düşmanı Kuzey Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı halklara yapılan bir yoklama çağrısıdır.
“(…) Savaş çağrımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse, başka insanlar mitralyöz sesleri ve yeni savaş naraları arasında cenazelerimize ağıt yakacaksa, ölüm hoş geldi, safa geldi.”
Raul Castro ve Obama görüşmesinden sonra düzenlenen basın toplantısı medya önünde oluyor. Ve medya mensuplarına da soru sorma imkanı veriliyor. İşte bunlardan bizce CIA bağlantılı bir antikomünist gazeteci kılığındaki ajan soru sorma bahanesiyle Küba’ya ve Raul’a ağır bir saldırıda bulunuyor. Şöyle soruyor Obama’ya:
“Ve insan hakları üzerine dürüst ve içten görüşmeler yaptığınızı ve daha ileriye gitmek istediğinizi söylediniz. Fakat siz gelirken dahi Beyazlı Kadınların barışçıl gösterilerine yönelik dramatik tutuklamalar oldu.
“Bu nasıl bir işarettir? Başkan Castro’nun bugünkü açıklamaları çerçevesinde tam da insan haklarının ne anlama geldiğiyle ilgili böyle temel fikir ayrılıkları varken medeni bir şekilde bir arada var olabilir misiniz?” (agy)
Gördüğümüz gibi emperyalist medyacı daha fazla zorlamalıydınız Küba’yı, daha çok şeyler almalıydık, bakın dün sizin gelişinizde Küba rejimini protesto eden bizden yana beyazlar giyinmiş kadınların gözaltına alınmasını bile engelleyemediniz. Bu tutumla Küba’yı nasıl dize getireceğiz, demiş oluyor.
Onun bu sorusuna Obama gerçekten de haydut emperyalist devletin başkanlığına yakışacak zekilikte ve bilgiçlikte bir yanıt veriyor.
Şöyle diyor:
“Andrea, ambargo sona erecek. Ne zaman, tamamıyla emin olamıyorum. Ama inanıyorum ki bitecek. Ve açtığımız bu yol bizden sonraki yönetimimizden sonra da devam edecek. Bunun sebebi mantıklıdır. Bunun sebebi şudur; 50 yıl boyunca yaptığımız şeyler bizim de Küba Halkının da çıkarına hizmet etmemiştir. Ve ilişkilerin normalleştirilmesiyle ilgili açıklamamız sırasında söylediğim gibi; eğer 50 yıl boyunca bir şeyler yaptınız ve işe yaramadıysa yeni şeyler yapmak mantıklıdır.
“Ve bizim yaptığımız şey budur. Sadece Kongrede değil, sadece Amerikan Halkı içinde değil, aynı zamanda Küba Halkı içinde de güçlü desteğin olması bu sürecin devam etmesi gerektiğini ve devam edeceğini göstermektedir.
“Daha önce de söylediğim gibi, ambargonun kaldırılması Kongrenin çoğunluk oylarını, hatta belki de Senatoda çoğunluktan fazlasını gerektirmektedir.
“Ve Başkan Castro’ya da işaret ettiğim gibi, bence ambargonun son bulmasının hızlanmasına iki şey yardım edecektir.
“Birincisi, zaten gerçekleştirdiğimiz şu anki değişimlerden ne derece yararlanabildiğimizdir. Bu, bu değişimin geçerliliğine yardım edecektir.
“Örneğin, Küba’da internet ve geniş bant probleminin çözümüne yardım etmek için artık Amerikan şirketlerine yönelik kısıtlamaların olmayacağını söyledik. Bu Amerikan yasalarına aykırı değildir. Bu bizim yönetimimiz tarafından ifade edilmiştir.
“Eğer bu tür değişimlerin meydana geldiğini ve Kübalıların internete ulaşımdan daha fazla yararlandığını görürsek -bugün girişimcilik toplantısına katıldığım zaman eğitim gören ve interneti hızlı kullanan genç Kübalılarla tanışacağımı anladım- bu ambargonun son bulması için bir çerçeve oluşturacaktır.
“Tarımla ilgili yaptığımız işleri sağlamlaştırdığımızda ve daha fazla Amerikan çiftçisinin Kübalı çiftçilerle etkileşim kurduğunu gördüğünüzde, daha fazla ithalat ve ihracat olduğunu gördüğünüzde bu bir çerçeve yaratacaktır. Ambargonun son bulma olasılığı artmaktadır. Umarım yaptığımız şeylerden elde ettiğimiz avantajlar buna yardımcı olacaktır.
“Ve ikinci alan da derinlemesine ele aldığımız insan hakları meselesidir.
“Küba’da insanlar bu konuda hâlâ endişelidir. Şimdi şunu unutmayın ki benim insan hakları konusunda Çinlilerle de derin fikir ayrılıklarım var. Bu yıl Vietnam’a gideceğim. Onlarla da derin fikir ayrılıklarım var. Biliyorsunuz, Burma’yı ilk ziyaret ettiğimizde insanlar çoktandır devam eden insan hakları ihlallerinden dolayı oraya gidilip gidilmemesi gerektiğini sorgulamışlardı.
“Ve benim yaklaşımım şu oldu; dürüstçe, netçe düşüncelerimizin ne olduğunu söylemek ve aynı zamanda hiçbir ülkeyi değişime zorlayamayacağımız konusunda açık davranmak. Böylece ortaya çıkacak sonuç, 50 yıl boyunca hiçbir şey getirmemiş olan aynı rijid anlaşmazlıktan daha iyi bir strateji olacaktır.
“Bunun sonuçta nereye varacağını tahmin edebiliyorum Andrea, insanlara güveniyorum. Bence siz buradaki Kübalılarla karşılaşsanız, Kübalılar Amerikalılarla karşılaşsalar, tanışsalar, konuşsalar, etkileşime girseler, birlikte iş yapsalar, okula gitseler ve birbirlerinden bir şeyler öğrenseler insanın insan olduğunu fark ederler. Ve bu bağlamda, ben bu değişimin gerçekleşeceğine inanıyorum.” (agy)
Özetçe ne demiş oluyor Obama?
50 yıl katı bir blokaj uyguladık bir sonuç alamadık. Bunu düşünüp değerlendirip yeni bir tutum belirlemek gerekiyor. Daha doğrusu, tutum değiştirmek gerekiyor. Biz girdiğimiz bu yeni yolda sonuç alacağımıza ve Küba’daki sosyalist sistemi yıkıp Küba’yı dize getireceğimize inanıyoruz, diyor. Küba’yı alabileceklerimiz konusunda son sınırına kadar zorladık ve pek çok şey aldık. Sınırları da iyi bilmek gerek. Fazla zorlasaydık ters tepebilirdi. İşi zamana yayıp uzun vadede sonuca gitmek gerekir. Biz bunu yaptık ve doğru yaptık.
Ne yazık ki bu ajan gazetecinin saldırısına Raul’dan bir yanıt gelmiyor.
Obama, Küba ile bundan böyle öğrenci değişimleri de yapılacaktır, diyor. Bir bölüm Kübalı öğrenci Amerikan okullarında burslu olarak okuyabilecektir, Amerikalı öğrenciler de Küba okullarında okuyabileceklerdir, diyor.
“Eğitim alanındaki değişimlerle devam ediyoruz. Küba-Amerika Topluluğunun cömert desteği sayesinde, Amerika Girişimindeki 100 bin gönüllü, üniversite öğrencilerinin yurtdışında eğitim görmesi için yeni fırsatlar sunacak. Daha fazla Amerikalı Küba okullarında, daha fazla Kübalı Amerika okullarında okuyacak.
“Devamında, eğitim alanında hibeler ve burslar Küba öğrencileri için mümkün hale gelecek. Ve Küba Hükümetiyle işbirliği halinde, Kübalı öğretmenler için hem Küba’da hem de online olarak İngilizce eğitimleri sağlayacağız.” (agy)
Görüldüğü gibi işi öğrencilerle bırakmıyor. Kübalı öğretmenleri de emperyalist kültürle doktrine edebilmek için onlara İngilizce öğretilecektir, diyor.
Bir de daha yukarıda Amerikan şirketleri Küba’da internet altyapısı kurma çalışmaları yapacaktır, demişti. Burada da amaçları medya yoluyla Küba Halkını Amerikanofilleştirmektir. Yoksa emperyalistler babası hayrına internet altyapı hizmeti vermiyor Küba’ya. Onların her davranışı sistematiktir ve bir amaca odaklıdır. Burada da amaç Küba’daki sosyalist sistemi kerte kerte aşındırıp çürütüp çökertmek ve yok etmektir. İşte bu amaçla tüm yönlerden, yani ekonomik, siyasi, kültürel yönlerden saldırı yapıyorlar. Çoklu darbeler indirerek sistemi hırpalamak istiyorlar hızla.
Bu hazin görüşmelerin ve anlaşmaların içeriği ile daha fazla uğraşmayalım isterseniz. Zaten ele aldıklarımız, felaketin boyutlarının ne denli ürkütücü olduğunu gözler önüne sermiştir sanırız.
Her zaman uzun konuşmayı yeğleyen Castro, bu kez neden sözü kısa kesti ve uzun konuşma Obama’ya düştü dersiniz?
Şundan:
Castro aslında yaptığının devrimciliğe yakışmadığını ve kitlelerde olumsuz bir tepki oluşturabileceğini hissediyor. Bu sebeple de işi geçiştirmek istiyor. Önemsizleştirmek istiyor. Sadece ekonomik blokajın kaldırılmasına yönelik anlaşmalar yaptık, demeye getiriyor. O bakımdan fazla konuşamıyor.
İşin içyüzünü deşifre etmek Obama’ya düşüyor. Obama da bunu bilinçli yapıyor. Hem Amerikan Parababalarına Küba’dan neler aldıklarını bir övünç vesilesi yaparak anlatmak istiyor, hem de Küba Halkını bundan sonra olacaklara hazırlamak, ortamı uygunlaştırmak, karşıdevrimin adım adım ilerlemesine ve sosyalist sistemin dirhem dirhem çürütülmesine alışmalarını ve bunu yadırgamamalarını sağlamak istiyor. O yüzden yapılan bütün gerici, karşıdevrimci yönü ağır basan anlaşmaları tek tek deşifre ediyor.
Şu anki kadro ve kitle gücümüzle, bundan kaynaklanan etkinliğimizle Kübalı yoldaşları bu ölüm yolculuğundan sakındırmak için ne yapabiliriz daha başka yoldaşlar?..
Kardeşane, en içten devrimci duygu ve düşüncelerle Kübalı yoldaşlarımızı uyarmak istiyoruz. Başkası şu an ne yazık ki elimizden gelmiyor.
Bizler küçükburjuva sosyalistleri gibi yoldaşlarımız gücenmesin diye yanlışı hatta tutulan felaket yolunu görmezlikten, bilmezlikten gelemezdik. Umarız ve dileriz yoldaşlarımız bu sebepten bize alınmazlar… 24.03.2016
Nurullah Ankut
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Başkanı