Güle güle Halkın Sanatçısı Edip Akbayram
Güle güle Gerçek Halk Sanatçısı kimliğinden zerre taviz vermeyen onurlu adam
Edip Akbayram, sadece yanık güzel sesiyle, güzel türküler söylediği için sevilmedi. On binler sadece sanatını iyi icra eden iyi bir sanatçı diye uğurlamadı Edip Akbayram’ı. Halkımız kendinden biri gördüğü, halkının sorunlarına, yaşadığı sıkıntılarına arkasını dönmediği, boyalı basına, magazinci televizyonlara prim vermediği için arkasından gözyaşı döküyor, onu güzel sözcüklerle anıyor. Halkımız Edip’ini dik duruşundan, halk sanatçısı kimliğinden taviz vermediği, yurtsever, Halksever, doğasever kimliğinden dolayı sevdi, bedence kaybından sonra da yıllarca Edip Akbayram sevilmeye devam edecek.
Bir sanatçı milyonların yüreklerinde nasıl yer eder, Edip Akbayram anlatsın 04 Ocak 2011 tarihinde verdiği röportajda:
“12 Eylül döneminde siz de zorluklar yaşadınız değil mi?”
Edip Akbayram: “Ben sosyalist bir insanım. Düşüncelerimi her zaman her yerde çekinmeden söyledim, söylerim de. Zaten sanatçının özgür olması, hiçbir şeyden korkmaması, inandığı doğruları savunması gerek. Ben de ezilen insanların-etnik kimlikleri ne olursa olsun-melodik sesi olmaya gayret ediyorum. Hayatım boyunca hep onların yanında oldum. Onların yanında olurken de baskı, işkence, tutuklama gibi şeyler geçti başımızdan. Ama gülü seven dikenine katlanır diyorum. Biz işin zor tarafını seçtiğimiz için, sorumlu sanatçı olduğumuz için bunlara şimdiye kadar göğüs gerebildik. Bundan sonra da yine doğru bildiğim adımları ülkem adına atarım. Solcu, ilerici, yurtsever, demokratlara yapılan tüm baskıları biz sanatçılar da yaşadık. Para karşılığında çizginizi değiştirmeniz için baskı yapılan bir rejimdi. Namuslu kalmanın, inandığını savunabilmenin bedelleri vardı. Biz bu bedelleri ödedik. Benim için onurum çok önemlidir. 12 Eylül’den sonra bazı arkadaşlarımızın ekonomik nedenlerle çok farklı yerlerde durduğunu görünce üzülüyorum. 7’sinde neyseniz 70’inizde de o olmak zorundasınız.”
(…)
“Sanatçı özgür olmalıdır” dediniz az önce. Siz, bir sanatçı olarak kendinizi bu ülkede özgür hissediyor musunuz?”
Edip Akbayram: “Sanatımı yapma açısında kendimi daha özgür hissediyorum. Ben istediğim şarkıları, türküleri söylerim, kimse karışamaz. Ama şu andaki siyasal konjonktürü düşündüğümüzde, bireysel olarak özgürüm ama toplumsal olarak değilim. Cumhuriyet karşıtı eylemler var, tek adamlığa giden bir yönetim sistemi hakim, yargı elden gidiyor. Bunlar hukuk ve demokrasi açısından tehlikeli evreler.”
“Tam da böyle bir dönemde Tekel işçileri için 1 Mayıs Marşı’nı seslendirdiniz.”
Edip Akbayram: “Evet, Türkiye’de ilk defa ben 1 Mayıs Marşı’nı ulusal bir kanalda onlar için okudum. Hayatımda çok anlamlı bulduğum iki özel gün vardır. Biri 12 Eylül öncesi İzmir’deki Tariş İşçileriyle beraber eylemlere katıldığım. Diğeri de hayatımda ilk kez bir yılbaşını Ankara’da Tekel İşçileriyle şarkı söyleyerek geçirdiğim zaman.”
Edip Akbayram’ın 19 Aralık 2024 tarihindeki kendisiyle yapılan röportajında söylediği sözler, nasıl gerçek halk sanatçısı olunur, nasıl halkın gönlüne taht kurulur, nasıl insan olunur, onu anlatıyor. Edip Akbayram Halkının Edip’ini anlatıyor:
Edip Akbayram: “Ben sıradan bir insan gibi yaşıyorum. Ben sanatçıyım ama sanatçının üzerinde ben toplumun melodi sesiyim. Sanatı toplum için yapan, yaşadığı toplumdaki kişilerin sorunlarını, çünkü sanat odur, dünyanın en iyi şarkıcısı olun, bir odanın içerisinde şarkı söylediğiniz zaman bu bir yere gitmiyorsa bunun adına sanat diyemezsiniz. Sanat paylaşmaktır, sanat doğruluktur, sanat güzelliktir, sanat umuttur. Bunlar çok önemlidir. Ben yıllardır bunu yapmaya çalışıyorum.
“Bütün şarkılarımda ezilen insanların yanında oldum. Şarkılarımı onlara söyledim. Emek en yüce değerdir. Emekçi eli öpülesi insandır. Bir de sanatçı günlük hayattan beslenen insandır. Bazen bir sevgiyi paylaşırsınız, bazen bir öfkeyi dile getirirsiniz, bazen bir nefreti şarkılarınızda sunarsınız. Bunlar yaşadığınız toplumda nüvelerdir. Biz yaşadığımız toplumla yaşıyoruz. Yıllardır yaşadığım toplumda okuduğum şarkılar, işçilerin, emekçilerin, emeklilerin, fabrika işçilerinin, üniversite öğrencilerinin, atanamayan öğretmenlerin sesi olmaya gayret ettim. Etmeye de devam ediyorum. Edeceğim.
Geçen sene Avrupa’nın 8 ülkesinde konser verdim. Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, Almanya’da Berlin, Köln, Frankfurt, Duesseldorf, İngiltere’de Londra. Buralarda konserler verdim. Ve konserlerde izlediğim, gittiğim kentlerde izlediğim panorama şuydu. Dünya kirleniyor. Her yerde kirleniyor. Dolayısıyla da bu kirlilikten benim güzel ülkemde nasibini alıyor. Şimdi biz öyle bir toplumduk ki biz düşene elimizi uzatıp kaldıran bir toplumduk. Şimdi düşene tekme vuran bir toplum haline geldik. Bu sadece kendi ülkem için de değil, dünyadaki o gelişen kirlenmenin örneğidir. Doğa önemli insanın o ruhsal durumuna. Şimdi ben Paris’e gidiyorum. Otelde camı açıyorum. Dışarıda kirli bir hava. Puslu bir hava. Camdan bakıyorum öyle, metronun önünde insanlar işte metroyu bekliyorlar. Yüzlerindeki ifadeye bakıyorum. Bezginlik, of aman gibi görüntüler görüyorum. Londra’ya geliyorum, Londra’da aynı hava. Ben daha Londra’da güneşli havada görmedim, o kadar konserlere gittim. Belçika öyle, Hollanda öyle. En sonda kendi kendime şunu söyledim: ‘Ya benim ülkemin güneşine kurban olun’. Bunu söyletti bana o duygular. Benim ülkemin güneşine kurban olun.
Çünkü cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz. Ama bu ülkeye ihanet ediyoruz. Bugün 12.500 lira alan bir emekli Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşının ruhsal durumunu düşünebilir misiniz? 12.500 lira alan hele hele üstüne bir de ev kirası veren bir insanın ruhsal durumunu düşünebiliyor musunuz? Yaşayan ölüdür o. Sabahleyin kahvaltıda zeytini göremez. Peyniri göremez. Kaymağı balı göremez. Ben ondan dolayı mutsuzum. Bireysel mutluluk bir şey getirmiyor. Toplumsal mutluluk önemlidir. Ben 1 kilo kıymayı yiyorsam komşumda en azından 250 gram yesin ve bana imrenmesin. Biz hayatımız boyunca hep bunların mücadelesini verdik. Ama bakın bu cennet vatanı ne hale getirdiler.”
İnsan olarak geldiği bu dünyada, zoru başararak insan olarak kalan, son nefesine kadar da Halk Sanatçısı kimliğinden taviz vermeyen Onurlu Adam.
Hiç gözün arkada kalmasın. Tüm Halkımızın mutlu olacağı, bütün çocukların güneşli günlerde motorları maviliklere süreceği, insanları ortaçağ karanlığına götürmeye yeminli Ortaçağcıların, onları iktidara taşıyan, dünyadaki bütün kötülüklerin anası, insan soyunun baş düşmanı ABD Emperyalist Haydutlarının tarihin çöplüğüne gönderileceği, Halkın İktidarının kurulacağı o kutlu günler için mücadele eden İkinci Kurtuluş Savaşçıları var. Gerçek Devrimciler var. HKP’liler var.
Ant olsun ki o güzel günlere ulaştıracağız Halkımızı. Tıpkı Antiemperyalist Kurtuluş Savaşımızla tüm mazlum halklara örnek olduğumuz gibi, onlara umut olduğumuz gibi tüm ezilen mazlum halklara örnek olacağız, umut olacağız.
Bu da sözümüzdür.
03.03.2025
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi