Dincilerin İslam’ı anlayamayışları gibi, Burjuva, Küçükburjuva Kemalistler de bu gerçekleri anlayamazlar…

İşte Mustafa Kemal, işte 1923 Devrimi’nin Sınıf Karakteri

İşte Lenin, işte Sovyetler Birliği ve Bolşevik Partisi

“Eğer Rusya’nın yardımı olmasaydı Yeni Türkiye’nin İngiliz-Fransız ve Yunan Müdahalecilere karşı zaferi ya bugünküyle karşılaştırılamaz ölçüde büyük kurbanlar pahasına elde edilirdi ya da hatta büsbütün olanaksız olurdu. Rusya Türkiye’ye hem manevi hem maddi bakımdan yardım etti. Ulusumuzun bu yardımı unutması bir suç olur.”

Mustafa Kemal

(Yeni Rusya ve Yeni Türkiye İşbirliğinin İlk Adımları, Rusya Federasyonu’nun Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği, s. 3)

 ***

Ve Lenin’in Aralov’a direktifleri…

(Lenin) Demek böyle, azizim,” dedi, “savaşı bitirdiniz, diplomat oldunuz, âlâ! Kılıcı saban haline getirdiniz! İyi ve gerekli bir iş. Lütfen oturunuz. 17’nci Ordu’yu hatırlıyorum. Ordunuz fena dövüşmedi.

Şimdi size büyük bir iş veriliyor. Türkiye’de yararlı çalışacağınızı umuyorum. Türkler, ulusal kurtuluşları için savaşıyorlar. Bunun için Merkez Komitesi, askerlik işlerini bilen birisi olarak sizi oraya gönderiyor. Emperyalistler Türkiye’yi soyup soğana çevirdiler, hâlâ da soyuyorlar. Köylüler ve işçiler buna katlanamadılar ve başkaldırdılar. Sabır bardağı taştı; gerek Doğu Halkları gerek biz emperyalist kurtlara karşı savaşıyoruz. Sovyetler Birliği, emperyalistlerle olan işini bitirdi. Onları bozguna uğrattı ve memleketten kovdu. Onların dişlerini söktük. Keskin tırnaklarını vücudumuza geçirmelerine izin vermedik.”

Lenin Türkiye’de olup bitenleri çok iyi biliyordu:

“Mustafa Kemal Paşa, tabiî ki sosyalist değildir,” diyordu Lenin, “ama görülüyor ki, iyi bir örgütçü, yetenekli bir komutan, burjuva-ulusal devrimini yürütüyor. İlerici bir insan, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist devrimimizin önemini anlamış olup, Sovyet Rusya’ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. Halkın ona inandığını söylüyorlar. Ona yardım etmek, yani Türk Halkına yardım etmek gerekiyor. İşte, sizin işiniz budur.

“Türk Hükümetine, Türk Halkına saygı gösteriniz. Büyüklük taslamayınız. Onların işlerine karışmayınız… İngiltere onların üzerine Yunanistan’ı saldırttı. İngiltere ile Amerika bizim üzerimize de sürü ile memleket saldırttı. Sizi ciddi işler bekliyor. Yoldaş Frunze bu günlerde Ukrayna Cumhuriyeti adına Ankara’ya gidecektir. Herhalde onunla Türkiye’de karşılaşacaksınızdır.

“Gerçi kendimiz de yoksul isek de Türkiye’ye maddi yardımda bulunabiliriz. Bunu yapmamız gereklidir. Moral yardımı, yakınlık, dostluk, üç kat değeri olan bir yardımdır. Böylece, Türk Halkı yalnız olmadığını hissetmiş olacaktır. İngiliz İşçileri ve öteki ülkelerin işçileri bize yakınlık gösterdikleri, grev yaptıkları, bizimle savaşan Polonya’ya gönderilmekte olan silahları gemilere yüklemedikleri zaman, bu bizim için büyük bir yardımdı. Bu bize mücadelemizde büyük bir güç katmıştır. Bundan işçilerimiz büyük bir moral güç kazanmışlardır.”

Lenin sözlerine devam ederek; “Çarlık Rusya’sı, yüz yıllar boyunca Türkiye ile savaşmıştır,” dedi, “bu elbette halkın belleğinde derin izler bırakmıştır, bu halkın içinde Rusya’nın, Türkiye’nin amansız düşmanı olduğuna ilişkin propaganda yapılmıştır. Bütün bunlar, Türk köylüsünde, küçük ve orta mal sahiplerinde, tüccarlarda, aydınlarda ve idareci çevrelerde Ruslara karşı dostça olmayan duygular ve güvensizlik uyandırmıştır. Bilirsiniz ki, güvensizlik yavaş geçer. Bunun için de sabırlı, dikkatli, ihtiyatlı bir çalışma gerekmektedir. Eski Çarlık Rusyası ile Sovyet Rusya arasındaki ayrımı, sözle değil işle göstermek ve anlatmak gerekmektedir. Bu bizim ödevimizdir. Siz de bir elçi olarak, Sovyet Rusya’nın, Türkiye’nin işlerine karışmamak politikasının, halklarımız arasında samimi bir dostluğun savunucusu olmak zorundasınız. Türkiye, bir köylü, bir küçükburjuva ülkesidir. Sanayisi çok azdır. Olanı da Avrupalı kapitalistlerin elindedir. İşçisi çok azdır. Bunu dikkate almak gerekmektedir. Bir kez daha tekrar ediyorum, dikkatli ve sabırlı olunuz! Hükümet temsilcileriyle, halkla konuşmalarınızda her zaman nazik ve güleryüzlü olunuz! Allah sizi kibirden korusun!”

Lenin, bu sözleri söyleyince gülümsedi, Allah’ın bu işle elbette hiçbir ilgisi olmadığını ekledi ve sözlerine şöyle devam etti; “En önemlisi halka saygı göstermektir. Emperyalistlerin yağmacı, istilacı politikalarına karşılık bizim, hiçbir çıkara dayanmayan dostluk ve memleketin iç yaşamına karışmama durumumuzu, açıklayınız! İşte sizin ödeviniz!.. Ne gibi yardımlarda bulunacağımızı da bildirelim; en kuvvetli bir olasılıkla silah yardımında bulunacağız. Gerekirse başka şeyler de veririz.

“Dil öğreniniz. Basit insanlarla, toplumda tanınan insanlarla sık görüşünüz, Çarlık rejiminin elçileri gibi kendinizi, çitlerle, kale duvarlarıyla emekçi halktan ayırmayınız! Çarlık elçileri, büyük vezirleri, memurları rüşvetle satın alıyorlardı. Bu, bizim işimiz değildir. Biz halkla dostluk kurmalıyız.”

Lenin bir aralık; “Ailenizle mi gidiyorsunuz?” diye sordu. “Bu çok iyi. Çocuklarınıza Türkçe öğretiniz, sizin de öğrenmeniz gerek… Bu çok önemlidir.”

Lenin veda sırasında elimi sıktı, bana iyi yolculuklar diledi.

Bu, Lenin’le son karşılaşmamdı. Bir daha onu görmek kısmet olmadı.” (Semyon İvanoviç Aralov, Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları, İş Bankası Yayınları, s. 26-29.)

***

Lenin, Türkiye’ye karşı bu içtenlikli dostluğunu son soluğunu verene dek sürdürmüştür…

Yaşasın Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız ve 1923 Cumhuriyet Devrimi’miz!

Yaşasın Lenin ve Büyük Ekim Devrimi!

Her ikisi de insanlığa yol göstermeye devam ediyor…

Her ikisinin Devrimci kazanımlarını da Devrimci Kavgamızda sürdürüyoruz…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

10 Kasım 2020

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı