Devrimci-Halkçı Sanatçı Tarık Akan Ölümsüzdür

tarik-akan-hkpSarayın sofralarına oturanlar, Sarayın Soytarısı olanlar ölürler TARIK AKAN gibi Halkının gönlünde taht kuranlar, Halkının Sanatçısı olanlar yaşamaya devam ederler

Sadece artist olabilirdi, Tarık Akan Halkının sanatçısı olmayı tercih etti.

Yeşilçam’ın Jönü olarak kalabilirdi, Tarık Akan Halkının sesi, nefesi olmayı yeğledi.

Elinin tersiyle itebilirdi ülkesinin sorunlarını, gemisini kurtaran kaptan anlayışıyla gününü gün eder, magazin sayfalarından düşmezdi adı, ama Tarık Akan Yurtseverliği, Devrimciliği, dik duruşu yaşam kılavuzu yaptı kendine.

Tarık Akan, AB-D Emperyalistlerinin planladığı, senaryosunu yazdığı, oyunculuklarına AKP’giller’le birlikte Fethullahgiller’i getirdiği Ergenekon, Balyoz adlı CIA Operasyonlarının yargı ayağı için Silivri’de kurulan “Nemrut Mustafa Paşa Divan”larının barikatlarını HKP’li Yoldaşlarımızla birlikte yıkarken gündeme geldi.

Tarık Akan, Halkımızın Ortaçağ karanlığına gidişi, sürüklenişi demek olan şeriata karşı dik duruşuyla, ülkemizi bir şeriat devletine dönüştürmek isteyen AKP’giller’e, Fethullahgiller’e karşı mücadelesiyle gündeme geldi,

Tarık Akan, AB-D Emperyalistlerinin, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızla yırtıp attığımız Sevr’i, yeni Yerli Satılmışlar yani yeni Vahdeddin’ler, Damat Ferit’ler, Ali Kemaller, Nemrut Mustafa Paşa’lar eliyle yeniden bu ülkenin başına bela edilmesine karşı olmasıyla gündeme geldi.

Tarık Akan, 27 Mayıs Politik Devrimi’ni ve AB-D Emperyalistlerinin kazanımlarını ortadan kaldırmak için faşist darbeler örgütlediği 61 Anayasasını sahiplenmesiyle gündeme geldi.

Tarık Akan, Mustafa Kemal sevgisiyle, Emperyalist Yedi Düveli geldikleri gibi gönderdiğimiz Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızı sahiplenmesiyle adından söz ettirdi.

Tarık Akan, 12 Eylül Faşist Darbesine karşıtlığıyla, Faşizmin zindanlarından başı dik çıkışıyla, faşizmin zoruna teslim olmayışıyla, namını sürdürdü.

Tarık Akan, Devrimcilerin, Yurtseverlerin, Doğaseverlerin, Hayvanseverlerin yanındaydı, onların dostuydu. Ama İnsanlığı Ortaçağ karanlığına götürmeye yeminli AKP’giller’in, Pensilvanyalı İblis’in ve Ordusunun karşısındaydı, onların düşmanıydı.

Yeni Sevr’e giden yolun Akil Adamı olup Halkın Gönlünden, gözünden düşeceğine, Halkının adamı oldu, Halkının gönlünde taht kurdu, Tarık Akan.

Tarık Akan, Halkının bu yıkılası kanser düzeni karşısında çektiği acılarını, sorunlarını yansıttı, Maden’le, Sürü’yle, Kanal’la beyaz perdeye. Parababalarının Kanser Düzenini pembe tablolar çizerek göstermedi insanlara. Ama umudu yitirmenin ölüm olacağının da mesajını verdi filmlerinde. Halkımıza ayna oldu sanatıyla, sanatçı kişiliğiyle, onurlu dik duruşuyla.

Nazım’ın dizeleri Tarık Akan’ı yansıtıyordu:

Düşmezse düşmesin yakamızdan ölüm

Bizim üstümüze güneş doğacak gülüm

Gülüşüne bir kurşun sıksa da ölüm

Unutma ki umuda kurşun işlemez gülüm.

Tarık Akan, içinden geçtiğimiz en karanlık günlerde, kendinin çektiği dayanılmaz kanser ağrılarına rağmen umudunu söndürmedi, yitirmedi, insanlığın Ortaçağ zindanlarına geri döndürülmesi demek olan Şeriat düzenine doğru koşar adım götürülmemize isyanını sürdürdü.

Tarık Akan, şöhrete teslim olmadı. Şöhretin kendini öldürmesine izin vermedi. Bildiği yoldan sapmadan kararlı, tavizsiz yürüyüşü rahatsız etti halk düşmanlarını; vatan hainliğiyle suçlandı, ama O “Vatan hainliğine devam etti.”

Ve bir sanatçı için, bir insan için ne mutlu bir son:

Tarık Akan bir insan olarak geldiği bu dünyadaki serüvenini bir insan olarak tamamladı. Son nefesini bir insan olarak verdi. O sadece bedence aramızdan ayrıldı ve Halkların Unutulmasına izin vermeyeceği insanlar arasındaki yerini aldı.

Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı Usta ne kadar güzel tanımlıyor adam gibi adamı:

“Bugünün adamı: Hayatın, kitlenin, ve örgütün enternasyonal adamıdır. Ezilen kitlenin hareket ve örgüt hayatına karışmayan ve bu hayatın evrensel özelliğini anlamayan kimseye bugün, “adam” denmiyor.

“Barbüs öyle bir adamdı.

“Barbüs’ün “Türkçeye tercüme”sinden daha çok Barbüs’lerin Türkiye’de doğmasına özenelim. Çünkü Barbüs “tercüme” edilemez. Barbüs bir parlak “kitap!” değil, savaşçı bir “hayat”tır.”

Tarık Akan da Türkiye’de doğmuş bir Barbüs’tü.

Anısı Davamızda-Halkın Kurtuluş Davasında yaşatılacaktır.

16 Eylül 2016

 

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi

 

Devrimci-Halkçı Sanatçı Tarık Akan Ölümsüzdür

“Her ölüm erken ölümdür” diyor Cemal Süreyya.

Bizce bazı ölümler erken ölümdür.

Evet, bir kültür adamı olarak Halkın sorunlarını, acılarını, sevinçlerini, gelenek-göreneklerini sanatına yansıtan, Devrimci-Halkçı-Yurtsever sanatçı Tarık Akan için ölüm erken oldu.

Evet, ülkemizin içine düşürüldüğü faşizm cehennemlerinde, devrimci sanatçı onurunu koruyan, işkence tezgâhlarından başı dik çıkan Tarık Akan için ölüm, erken oldu.

Evet, ömrünün son günlerinde, kanser acılarıyla kıvranırken, ülkemizin Ortaçağ’ın karanlığına götürülmesine isyan eden Tarık Akan için ölüm erken oldu.

Evet, bu Ortaçağcıların Batılı Emperyalist efendileri ile birlikte planlayıp uyguladıkları “Ergenekon” saldırıları için Silivri’de kurdukları “Nemrut Mustafa Paşa Divan”larının barikatlarını devrimcilerle, HKP’li yoldaşlarımızla birlikte yıkan Tarık Akan için ölüm erken oldu.

O, Halkın sanatçısı, devrimcilerin dostu, ülkemizi karanlığa götürenlerin düşmanı oldu.

O, faşizme karşı İşçi Sınıfı Mücadelesinin yanında oldu.

Daha Halka karşı sorumlulukları çerçevesinde yapacağı çok işi varken, 66 yaşında aramızdan ayrıldı.

İŞTE BU ÖLÜM ERKEN ÖLÜMDÜR.

Oysa ülkemizde bir de; bir dönem halkın sanatçılığını yapar, ezilenlerin-sömürülenlerin taleplerini sanatına yansıtır görünenler vardı. Şimdi bunların bazıları “akil adam”lıktan sarayın soytarılığına soyundular.

Kısa vadeli, küçük çıkarlarının peşinde koşup, sanatını “majestelerinin hizmetine” sundular. Hiçbir sanatsal değeri olmayan filmlerle padişaha yalakalık yapmakta yarışmaktalar.

Halkın çektiği acılar, ıstıraplar, İşsizlik-Pahalılık, Kamu Mallarının komisyonlar karşılığında yandaşlara peşkeş çekilmesi, vurgun, talan, rüşvet, hırsızlık bunların umurunda bile değil. Artık kendileri ile birlikte sanatlarını da yerin dibine soktular, çamurlara buladılar.

İŞTE BUNLARIN ÖLÜMÜ ERKEN ÖLÜM DEĞİLDİR.

Çünkü, bu hainler artık, geçmişteki devrimci duruşlarıyla değil, bugünkü döneklikleri ve ihanetleri ile anılacaklar.

Hikmet Kıvılcımlı Usta; Fransız Devrimcisi-Komünist Yazar Hanri Barbüs’ün ölümü üzerine 01 Ekim 1935'de kaleme aldığı “Devrimci Aydın Nedir?” yazısının sonunda şöyle der:

“Barbüs saraylı bir kral olmadı, zaten o böyle bir şey olmaktansa yok olmaya bin kere razı idi. Fakat, hiç bir ölü kralın arkasında görülmeyen milyonların kızılca kıyameti, Barbüs’ün tabutunu zalimlere ve emperyalizme karşı çekilmiş bir devrim bayrağı gibi göklere çıkardı. Bu mahşerin “ihtişamı” önünde, Barbüs’ün “şükranı nimet”i nasıl “sonsuz” olamazdı!”

Birileri bırakalım saraya kral olmayı, sarayın soytarılığına soyunmuşken, Tarık Akan, devrimci bilinci ve onuru ile yaşadı ve öylece aramızdan ayrıldı.

Eminiz ki, Tarık Akan’ın tabutu da “zalimlere ve emperyalizme karşı çekilmiş bir devrim bayrağı gibi göklere çıka”cak.

O nedenle yine Kıvılcımlı’nın dediği gibi:

“Bugünün adamı: Hayatın, kitlenin, ve örgütün enternasyonal adamıdır. Ezilen kitlenin hareket ve örgüt hayatına karışmayan ve bu hayatın evrensel özelliğini anlamayan kimseye bugün, “adam” denmiyor.

“Barbüs öyle bir adamdı.

“Barbüs'ün “Türkçeye tercüme”sinden daha çok Barbüs’lerin Türkiye'de doğmasına özenelim. Çünkü Barbüs “tercüme” edilemez. Barbüs bir parlak “kitap!” değil, savaşçı bir “hayat”tır.”

Tarık Akan da Türkiye’de doğmuş bir Barbüs’tü.

Anısı Kurtuluş Davamızda yaşatılacaktır. 16 Eylül 2016

HKP İzmir İl Örgütü