Bu yıl 16’ncısı düzenlenen TÜYAP Çukurova Kitap Fuarı Adana’da yapıldı. Derleniş Yayınları olarak bizler de Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın ve HKP Genel Başkanı Nurullah Efe Ankut’un kitaplarıyla bu fuarda yerimizi aldık. Dokuz gün süren fuar boyunca standımız ilgi odağı oldu. Özellikle gençlerin ilgisi daha fazla idi. Fuar süresince standımızı ziyaret eden okurlarımızla hem kitaplar üzerine hem de ülkemizin içine düşürüldüğü durumla ilgili sohbetler yaptık. Fuarın tek devrimci standı olmamız da önemliydi. Başta Hikmet Kıvılcımlı olmak üzere, HKP Genel Başkanı Nurullah Efe Ankut, Kahraman Gerilla Che Guevara, devrimci gençlik önderleri Denizler’in ve Mahir Çayan’ın posterleriyle süslenen standımız devrimci gençlerin ve devrimcileri tanımaya istekli gençlerin ilgi odağı oldu.
Ayrıca fuar programı çerçevesinde bir de söyleşi düzenledik. Fuarın son günü olan 21 Ocak Pazar günü HKP Genel Sekreter Yardımcısı Av. Tacettin Çolak ve Halkçı Mühendislerden Makine Mühendisi Volkan Arıkan’ın konuşmacı olduğu 6 Şubat Depremi’ni konu alan, “Deprem Felaketinin 1. Yıldönümü: Deprem Değildir Öldüren, Parababaları Düzenidir” başlıklı söyleşimiz ilgiyle izlendi. Depremde yaşanan felaketin öncesi ve sonrasının değerlendirildiği söyleşide ilk sözü alan HKP Genel Sekreter Yardımcısı Av. Tacettin Çolak özetle şunları söyledi:
“6 Şubat Depreminin üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Depremin yaraları daha sarılamadı. Daha dün yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği, bir cennet diye insanlara pazarladıkları çürük binaların olduğu Ebrar Sitesini yapan müteahhidin ilk duruşması vardı. Duruşmada hem içler acısı hem de alçakça sözler sarfetmiştir. ‘Ben neyle yargılanıyorum?’ diyor. ‘Beni niye yargılıyorsunuz, bilmiyorum’, diyor.
“On binlerce insan ölmüş, kendilerinin yaptığı binalar kâğıttan şatolar gibi çökmüş ve Maraş’ın da depreme en dayanıklı bölgesinde bir sorun olmamasına rağmen kendi yaptıkları yeni binalar insanlara mezar olmuş; ama ben suçsuzum diyebiliyor. Maalesef devletin tepesine çöreklenmiş kişiler de, başta Tayyip Erdoğan geliyor, depremi ‘Kader Planına’ bağlıyor. Deprem bilimcilerinin neredeyse matematiksel bir kesinlikle yeraltı faylarını, depremin yaratacağı etkileri, can kayıplarını ortalama rakamlara kadar vermelerine rağmen, belediyeler ve merkezi yönetim buna önlem almayarak bu sorumluluklarını kader planına atıyorlar.”
Depremde hayatını kaybeden insanlarımızın anısına yapılan saygı duruşunun ardından söz alan Halkçı Mimar ve Mühendislerden Makine Mühendisi Volkan Arıkan, teknik konuların yanı sıra depremin sebep ve sonuçları üzerine grafiklerle desteklediği konuşmasını yaptı. Volkan Arıkan kısaca şunları söyledi:
“Öncelikle üç aşamada anlatmaya çalışacağım.
“Birincisi; deprem nedir? Neden deprem var?
“İkincisi; ülkemizde ve dünyada Ortaçağcı zihniyetin depreme bakış açısı nedir?
“Bir diğeri de deprem olmazsa ne olur?”
“Biliyorsunuz Gölcük’te de büyük bir deprem yaşadık daha önce. Eğer o depremden ders alınsaydı, o günden bugüne önlemler alınsaydı bu felaketlerin hiçbiri yaşanmazdı. Büyük deprem denince akla Lizbon Depremi gelir. Richter ölçeğine göre 9 büyüklüğündeki deprem sonrasında Lizbon, neredeyse haritadan silindi ve 100 bine yakın kişi öldü. Coimbra Üniversitesi öncülüğünde, Portekizli bilginler harabeye dönmüş kentin eski haline getirilebilmesi için devasa bir engizisyon ateşi yakılması gerektiğine karar verirler. Ancak törenin dinsel açıdan da tamamlanabilmesi için deprem günahının yükleneceği birkaç kurban da gerekmektedir. Törenin bu önemli eksiği, ‘içine şeytan girmiş’ iki kişinin yakalanmasıyla tamamlanır. Bu iki kişi, üstlerine giydirilen sanbenitolar ile yanan ateşin ortasındaki direğe bağlanarak diri diri yakılır. Engizisyon bununla da yetinmez. Ülkedeki günahkârların çokluğu nedeniyle Tanrının kendilerini depremle cezalandırdığını savunan Katolik Kilisesi, tüm ülkede bir cadı avı başlatır. İhbarlarla yakalanan masum Lizbonlular ya asılarak ya da yakılarak öldürülür. Kilise, depremin çaresini bulmuştur: Günahkarların öldürülmesi. Bizdeki Ortaçağcı zihniyete ne kadar da benziyor, değil mi?
Bizlerin bu yaşanan depremleri Ortaçağcı zihniyet gibi başka şeylere bağlamak yerine, depremin kaçınılmaz olduğunu bilmemiz ve kendimizi güvene almak için mesleki disiplinlere güvenmemiz gerekir.”
Volkan Arıkan’ın ardından tekrar söz alan HKP Genel Sekreter Yardımcısı Av. Tacettin Çolak sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Biz deprem sonrası 61 avukat suç duyurusunda bulunduk, başta Tayyip Erdoğan gelmek üzere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, depremin meydana geldiği illerin valileri ve bakanlar hakkında. Bize gelen yazıda, Yargıtay Başsavcılığından ve çeşitli savcılıklardan ‘iddialarınız soyut ve geneldir. Somut bir iddianız yok’, diyorlar. Binlerce bina yıkılıyor, on binlerce insan ölüyor, onlara göre bunlar soyut iddialar. Oysa devletin denetleme sorumluluğu var.
“Biliyorsunuz çadırları dahi sattılar. Halkımızın Kızılay’a bağışladığı paralarla alınan çadırları sattılar, bunu da yaşadık. Bunlar depremi de ranta çevirdiler.
“Finans-Kapital+Tefeci-Bezirgân ortaklığında Hikmet Kıvılcımlı’nın veciz deyimiyle Finans-Kapital, efendi-bey durumundadır. Tefeci-Bezirgân sermaye ise köle durumundadır. Bu tanımlama 22 yıllık AKP iktidarıyla biraz farklılaştı. Artık Tefeci-Bezirgânların birçoğu Finans-Kapitalistleştirildiler iktidar eliyle, devlet olanaklarını kullanarak. Şu an için böyle ama bu devran böyle devam etmez. Çünkü insanları böyle köşeye sıkıştırdıkça, haklarını gasp ettikçe, normal yaşamını idame ettiremez halde tuttukça, insan isyan huyludur. Bu isyan huyu da mutlaka harekete geçecek. Bunun çabuk harekete geçmesi için de insanın örgütlü olması gerekir. Örgütlü insan isyanı örgütler. Aynı zamanda örgütlü insan bilinçli davranışlar ortaya koyar. Halkın Kurtuluş Partisi olarak biz bu örgütlenmenin bayraktarlığını yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz. Katılımınız için hepinize teşekkür ederiz.”
Önümüzdeki yıl buluşmak üzere başarılı bir fuarı geride bıraktık.
22 Ocak 2024
Derleniş Yayınları