AB-D EMPERYALİSTLERİNE VE YERLİ SATILMIŞLARA KARŞI ÇANAKKALE ZAFERİ’Nİ KUTLADIK.
Çanakkale Zaferi’ni, 95’inci Yıldönümünde, İkinci Kurtuluş Savaşçıları olarak coşkuyla kutladık. Ülkemizin, Tayyipgiller tarafından tekrar emperyalistlere peşkeş çekilmek istenmesine karşı Çanakkale’deydik.
Bugüne kadar, Çanakkale Zaferi’nin yıldönümlerini hep gericiler, faşistler içini boşaltarak sözde kutlarlardı. Biz gerçek yurtseverler, bu antiemperyalist zaferi özüne uygun kutlamak ve Tayyipgiller’in sahte vatanseverliğini teşhir etmek için Çanakkale’deydik.
18 Mart günü Çanakkale içinden Cumhuriyet Meydanı’na doğru ellerimizde kızıl bayraklarımız, pankartlarımız, Çanakkale Zaferini anlatan dev afiş ve sloganlarımızla yürüyüşe geçtik.
Halkın her kesiminden insanlarımızın olduğu eylemde sık sık “Çanakkale Geçilmez Örgütlü, Birleşik Halk Yenilmez”, “Yeni Sevr’e Karşı Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız”, “Çanakkale Geçilmedi Geçilmeyecek”, “Kahrolsun ABD AB Emperyalizmi” “Kahrolsun Emperyalizm Yaşasın Sosyalizm” sloganları atıldı.
Yaklaşık 500 kişinin katıldığı eylem, Cumhuriyet Meydanı’na çelenk konularak saygı duruşuyla başladı. Ardından Halkın Kurtuluş Partisi MYK üyesi ve Bursa İl Başkanı Av. Halil Ağırgöl basın açıklaması yaptı.
ÇANAKKALE ZAFERİ, ABD ve AB EMPERYALİSTLERİNİN
YENİ SEVR DAYATMALARI KARŞISINDA YOL GÖSTERİYOR
Batılı Emperyalistler, 3 Kasım 1914’te Çanakkale Boğazı’na dayandılar. Çok güçlü olan donanmaları sayesinde Çanakkale Boğazı’nı geçip vatan topraklarımızı işgal etmeyi düşünüyorlardı. Bu amaçla gerçekleştirdikleri sayısız bombardımanlarına son kez 18 Mart 1915’tekini de eklediler. Ancak, karşılarında Türküyle-Kürdüyle, yaşlısıyla-genciyle, kadınıyla-erkeğiyle kahramanca direnen bir halk çıkacağını hesaplayamadılar.
Kendilerindeki gelişmiş savaş makinelerine karşı, son derece ilkel şartlarda kullanılan silah ve toplarla ölümüne direnen bir halkla karşılaşacaklarını beklemediler. Türk Ordusu’ndaki, 280 kiloluk top mermisini insanüstü bir güçle sırtlayarak topa yerleştiren Seyit Onbaşıların varlığını düşünemediler. Ve 18 Mart 1915 günü emperyalistlerce ÇANAKKALE GEÇİLEMEDİ…
Emperyalist çakal sürüleri denizde aldıkları bu ağır yenilgiyi kabullenmediler. Sömürge ülkelerden getirdikleri askerlerle bu kez de 25 Nisan 1915’de karadan Gelibolu Yarımadası’na saldırdılar. Yaklaşık 8 ay süren bu savaşta da Türk Ordusu’nun cesur, atak ve akıllı komutanları, dahası Mustafa Kemal gibi, askerine“sizlere taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” diyerek bizzat kendisi de çarpışmalara katılan komutanları hesaplayamadılar. Çünkü biz haklı ve meşru bir savaş yapıyorduk. Onlar ise sömürgeci amaçlarla, daha Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşını başlatmadan önce, Osmanlı’yı kendi aralarında paylaşmışlardı. Bu paylaşım planını hayata geçirmek için de dört bir yandan yurdumuzu işgal etmeye kalkışmışlardı.Sonuç olarak, ezici bir şekilde sayı ve silah üstünlüğüne sahip Emperyalistlerin bu kanlı saldırıları kahramanca bir direnişle püskürtülmüş oldu. İşgalciler karşısında, çok kayıp versek de, çok acılar çeksek de kazanan biz olduk.
Bu nedenle, Partimizin ilk genel başkanı Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın da dediği gibi;“Çanakkale Zaferi sadece bizim değil, tüm mazlum milletlerin Emperyalizme karşı ilk zaferidir. O yüzden bu Zaferi ne kadar kutlasak yeridir”.Fakat, 1915’te Çanakkale’yi geçemeyen emperyalist haydutlar cephesi, 30 Ekim 1918’de Osmanlı’ya imzalattıkları Mondros Mütarekesi ile topraklarımıza girdiler. Ardından Yunan maskesi takarak (görünürde bir Yunan saldırısı süsü vererek) İzmir’i işgal edip Ege Halkını katletmeye başladılar. Ancak emperyalist alçakların bu açık işgaline karşı Anadolu Halkı boyun eğmedi. Çanakkale’den aldığı moral güçle, Mustafa Kemal’in önderliğinde ve yine Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Alevisi-Sünnisiyle canla başla dört yıl savaştı, Dünya’da ilk kez bir Ulusal Kurtuluş Savaşını başarıya ulaştırarak tüm mazlum halklara örnek oldu.
95 yıl önce yaşanan Çanakkale Savaşı ve tabiî ki Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız, kıyas kabul etmez teknolojik üstünlüğün, paranın, silahın, haklı bir dava uğruna kahramanca mücadele eden inançlı, kararlı, fedakâr insanunsuru karşısında bir hiçe döndüğünü en somut şekilde kanıtlamıştır.
Emperyalistlere Çanakkale’yi geçilmez yapan bu kahraman direniş, Batılı emperyalist haydutların ülkemizi işgal etmelerini iki yıl geciktirmiştir. Yine Batılı Emperyalistlerin Boğazlar’dan geçerek Rus Emperyalizmine yardım etmelerini engelleyerek; Büyük Ekim Devrimi’nin doğmasına neden olmuştur. Tabiî Ekim Devrimi’nin önderi Lenin ve Sovyetler Birliği, Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın en büyük müttefiki olmuş ve Kuzey Cephesindeki tehlikeyi ortadan kaldırarak, Kuvayımilliye’ye yaptığı silah, cephane ve para yardımlarıyla savaşın kazanılmasına yardımcı olmuştur.
Saygıdeğer Halkımız, Kardeşler!
Günümüzde Halkların başdüşmanı Emperyalizm, ABD ve AB emperyalizmi biçiminde somutlanmıştır. Ve bu kanlı zalim AB-D Emperyalizmi, dünya halklarına kan kusturmakta, çoluk-çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek demeden insanları katletmekte, ülkeleri işgal etmektedir. Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de, Yugoslavya’da Halkları birbirine kırdırarak, ülkeleri küçük-küçük devletçikler haline getirip, kolay lokma yapmaktadır.Ülkemizde de aynı oyunu oynayarak, yerli uşakları ile birlikte çökkün Osmanlı’ya kabul ettirdikleri, fakat Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızla yırtıp attığımız ve uygulanamaz hale getirdiğimiz SEVR’i yeniden hortlatarak bize dayatmaktadırlar.
AB-D Emperyalistleri, bu Yeni SEVR planlarını uygularken kendilerine direnç noktası oluşturabilecek kesimlerden Mustafa Kemalci, Yurtsever, Laik Türk Ordusu’nu, Türk Yargısını, Üniversitelerini (Bilim İnsanlarını) ve halktan yana tutum alan Basınını diz çöktürerek teslim almak istiyor.
Bir yandan kendi Parlamentolarında “Ermeni Soykırımı” kararları çıkartırken, diğer yandan Çanakkale’de, Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda kendilerini yenen Türk Ordusu’nun Antiemperyalist, Ulusalcı-Mustafa Kemalci subaylarını tutuklatarak, ülke içinde kamyonla mühimmat taşımasını dahi engelleyerek, eski günlerin öcünü almak istiyor. Bir başka anlatımla, kendileri dünyanın en güçlü ordularına sahipken, geri ülke ordularını ise “Site Güvenlikçisi” niteliğinde tutmak istiyor.
Yine Tayyipgiller eliyle ülkemiz hızla Ortaçağın karanlıklarına, Şeriata götürülüyor. Şanlı Çanakkale Zaferi’ni bile “evliyaların kazandığına” bağlayarak; halklarımızın yiğitliği, mertliği, dayanışması, savaşkanlığı gölgeleniyor. Yine Çanakkale savaşlarındaki komutan Mustafa Kemal’in rolünü, kahramanlığını ortadan kaldırmayı amaçlıyorlar. Her yıl buralara otobüsler dolusu getirdikleri insanların temiz din duygularını sömürüp, kafalarını bu hurafelerle doldurmaktadırlar. Ancak aklı başında herkesin bileceği gibi, madem bir yığın evliyanın ruhu bu savaşlara müdahale etti ve düşmanla savaştı, öyleyse Ordumuz 251 bin kaybı neden verdi?..
Tarikatlar eliyle insanlarımızı bu soruyu ve cevabını düşünemeyecek hale getiriyorlar. Kısacası şu anda iktidar makamlarında oturanlar Allah’la adam kandırıp din bezirgânlığı yapmaktadırlar.AB-D Emperyalistleri ise ülkemize dayattıkları sömürü ve soygun politikalarını yerli satılmışlar eliyle yürütmektedir. Özelleştirme ve Taşeronlaştırma dayatmalarıyla halkımız, her geçen gün İşsizlik ve Pahalılık cehenneminde kavrulmaya devam etmekte. Uğruna binlerce şehit vererek kazandığımız vatan topraklarımız ve Kuvayimilliye yadigârı kamu mallarımız yabancı tekellere peşkeş çekilmektedir. Yaşanan bu yağma ve talana karşı direnen Tekel İşçisi gibi kardeşlerimiz gaz bombaları ve polis coplarıyla sindirilmek isteniyor. Kısacası Batılı Emperyalistler artık taktik değiştirmiş durumdadırlar. Eskisi gibi tanklarıyla, toplarıyla, askerleriyle işgale gelmiyorlar. Çünkü Emperyalistlerin açık işgali, halkın anında tepkisine yol açar. Halk ayaklanır ve silahlı direnişe geçer. Sonunda da emperyalist işgalcileri ülkesinden kovar. Tıpkı 95 yıl önce Çanakkale’de Halkımızın, bugün de Irak Halkının yaptığı gibi…Fakat, memleket dahilinde iktidara sahip olanlar ihanet edince, halk bu alçakça ihaneti anında görüp tepki koyamaz. Çünkü satılmış yöneticiler, halkı en aşağılık yöntemlerle kandırıp uyutabilirler. Hem de uzun süre. Bizde de 55-60 yıldan beri böyle alçakça bir oyun oynanmaktadır. Öyleyse yapılması gereken Birinci Kuvayimilliye’de bayraklaştırılan Tam Bağımsızlıkprensibini acilen hayata geçirmektir. Emperyalistlerin NATO’larını da, IMF’lerini de, Dünya Bankalarını da kovmaktır. ABD üslerini, “İkili Anlaşmalar”ı ortadan kaldırmaktır. O nedenle Cumhuriyeti kuran Birinci Kuvayimilliyecilikten sonra bir İkinci Kuvayimilliyecilik gerekmektedir.
Birinci Kuvayimilliyecilik: SİLÂHLI, askercil, sıcak savaştı. Bu savaşın bütün yokluklarına rağmen cephesi açıkça belirliydi. Stratejisi ve taktiği az çok genel kurallara göre basitti. Hedefi ise olağanüstü kolay anlaşılırdı. İkinci Kuvayimilliyecilikte, cephe ne denli baş döndürücü, strateji ve taktik ne denli karmakarışık, hedef ne denli güç anlaşılır olursa olsun, birincisinin geriye götürülmesine karşı çıkılacak, mantıki sonucuna ulaştırılıp Sosyalizme kavuşturulacaktır.Bu Kurtuluş Savaşı’nda da, yine Türk Halkı ve Kürt Halkı el ele verecektir… Başta İşçi Sınıfımız gelmek üzere, köylülerimiz, esnaflarımız, aydınlarımız, devrimci gelenekli asker (Ordu) ve sivil gençliğimiz bu kutsal İkinci Kuvayimilliye Hareketimizde yer alacaktır.Halkın Kurtuluş Partisi, İkinci Kuvayimilliye Hareketimizi örgütleyecek ve Demokratik Halk İktidarının kurulmasını başaracaktır. Çünkü biz, Birinci Milli Kurtuluş’un ve önderi Mustafa Kemal’in Antiemperyalist-Tam Bağımsızlık prensibinin ve Laikliğin de mirasçılarıyız. Antiemperyalist, Antifeodal, Antişovenist mücadelemizle Ulusal Kurtuluşu, Sosyal Kurtuluşla taçlandıracağız.İşte o zaman ülkemiz yaşanası cennet bir ülke haline gelecektir. Çanakkale – 18 Mart 2010
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
GENEL MERKEZİ
Afiş: