Biz tâ 2002 yılında demiştik, bu AKP’giller hakkında:
Bunlar normal, yasal, burjuva anlamda da olsa bir siyasi parti değildir. Bunlar, çıkar amaçlı, kriminal bir örgüttür. Ya da bir çetedir.
Bunlar hak hukuk, kanun manun, adalet, hakkaniyet vb.ni asla tanımazlar.
Bunlar içtenlikli Müslüman da değildir. Bunların dini Muaviye-Yezid Dinidir ya da CIA-Pentagon Dinidir.
Bunların tapındığı biricik Tanrı vardır; Para Tanrısı. O Tanrı da yanında başka bir Tanrı’nın var olmasına asla izin vermez…
Bunlarda empati duygusu, dolayısıyla da acıma duygusu, vicdan muhasebesi yoktur. Çünkü bunlarda vicdan ya hiç teşekkül etmemiştir ya da sonradan hasara uğratılmıştır.
Bunlar aynı zamanda zihin hasarlıdırlar da. Toplumu ve dünyayı, gerçekliklere bağlı biçimde algılayamazlar, öyle bir yetileri yoktur.
Bunlar iktidara gelebilmek, orada kalabilmek ve doymak bilmez bir biçimde vurgun ve sömürüyle kamu malı aşırabilmek için, her türlü ihaneti duraksamaksızın yaparlar. Vatanı da, milleti de, halkı da gözlerini kırpmadan satıp geçerler, sırtlarını dayadıkları ABD Emperyalist Haydut Devleti’ne, demiştik yine 2002 yılında.
İşte en tepedekinin yani Kaçak ve Haram Saray’da mukim, AKP’giller’in Büyük Reis’inin yüksekokul diploması yok…
İki tane Marmara Üniversitesi çıkışlı diploma sürdü piyasaya; ikisinin de sahteliği matematiksel bir kesinlikte ispatlandı.
Eee, Cumhurbaşkanı olabilmek için Anayasanın koyduğu şart ortada. Yüksekokul diplomasına sahip olacak o şahıs. Dolayısıyla da Kaçak Saraylı Hafız, kesinkes Cumhurbaşkanı adayı olamaz. Tabiî emri altına aldığı YSK’yi kullanarak ve devşiricisi, yapımcısı ABD Emperyalist Çakalına sırtını dayayarak kendini seçtirdi varsayalım…
Böyle olmuş olsa bile seçilme yeterliliğine sahip olmadığı için onun Cumhurbaşkanlığı boş düşer, yok hükmündedir, hiç hükmündedir.
Biz bunu da dedik mi?
Dedik…
Onlarca kez yazdık mı?
Ve hatta bize açmış olduğu hakaret davalarında kendi mahkemelerinde bu gerçeği açıkça, netçe ortaya koyduk mu?
Koyduk…
Altını çizerek belirtelim ki şu anda Türkiye’de kanuni yollarla seçilmiş, meşru bir Cumhurbaşkanı yoktur.
Resmi evrakta sahtecilik suçu işlemiş bulunan ve 82 milyonu ahmak yerine koyarak kandırmaya cüret etmiş bulunan, çıkar amaçlı suç örgütünün bir lideri vardır. İşte bu kişidir, kendini Cumhurbaşkanı olarak satmakta olan…
Bizim, gerçeklere bütünüyle sadık kalan ve onları ortaya koyup savunan bu tespitlerimizi Meclisteki, hepsinin de ortak paydasını Amerikancılık oluşturan burjuva partilerinin bir teki olsun görüp kabul edebilmiş midir?
Hayır.
Amerikancı Satılmışlar Medyasının sağlı sollu yazarçizerleri kabul edebilmiş midir?
Hayır.
Hepsi de değişik tonlarda bu çıkar amaçlı suç örgütüne, onun liderine ve diğer yöneticilerine, halkımızın deyişiyle yavşamaktadırlar, şirinlikler yapmaktadırlar, kimisi de utanmayı arlanmayı, hayâyı tümden bir kenara kaldırarak o suç örgütünü; “vatansever, halksever ama aldatılan, zaman zaman hatalar yapan, hatalarından ders almayan; dolayısıyla da akıl almaya ihtiyacı olan”, bir yapı olarak görmektedir.
İşin acıklı tarafı; bunların bir bölümü bu Amerikancı Satılmışlar Medyasında solcuyu, muhalifi oynamaktadırlar.
İşte bu sebeplerden dolayı, Tayyipgiller 17 yıldan bu yana Türkiye’de gönüllerince devran sürmekte, at oynatmaktadırlar. Vurgun üstüne vurgun, zulüm üstüne zulüm, ihanet üstüne ihanet gerçekleştirmektedirler.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, bizim tespitlerimize, hakkını teslim etmiş olalım ki bir kez daha, sadece Yazar Ergun Poyraz katılmaktadır, kararlıca, dirençlice…
İşte Türkiye’de aydın namusunun, aydın ahlâkının, aydın vicdanının içler acısı durumu da budur…
Son 31 Mart Seçimleri bir kez daha göstermiştir ki; Tayyipgiller ve onların tüm devlet kurumları gibi içini boşaltıp çürüttüğü YSK, Anadolu Ajansı vb. asla yasal kuruluşlar değildir artık. Tüm yasallıklarını, burjuva anlamda bile meşruiyetlerini kaybetmişlerdir. Hepsi de kerte kerte o suç örgütünün birer uzantısına, birer enstrümanına dönüşmüş bulunmaktadır.
Tayyipgiller, 16 Nisan 2017 Referandumu’nda açık ve net biçimde yenilmişlerdir. Ama hile ve düzen yaparak 2 buçuk milyon sahte oyu geçerli saydırmışlar, böylece de Anayasa Referandumunu kazanmış göstermişlerdir.
24 Haziran 2018 Seçimlerini de kaybetmişlerdir, Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk’un kesin biçimde dile getirmiş olduğu gibi.
Ama ne yapmışlardır?
Her zaman yaptıklarını; kanunsuzluğu, hileyi hurdayı, dümeni boyutlandırarak sürdürmüşlerdir.
Buradan hâlâ gerçekleri görmemekte direnen içtenlikli insanlarımıza sesleniyoruz:
İşte 31 Mart Yerel Seçimleri bir kez daha kesince göstermiştir ki; Tayyipgiller, hak hukuk, kanun manun tanıyıcı değillerdir. Dolayısıyla da hiçbir meşruiyetleri yoktur. Onlar çıkar amaçlı bir haydutluk çetesidir, ABD yapımıdır, vatana ihanet dahil, kamu malı hırsızlığı dahil, ellerini milyonlarca Müslümanın kanına bulamış olmak dahil; binbir suç işlemişlerdir bugüne dek. Tepeden tırnağa suça batmışlardır.
Defalarca söyledik ya, bir kez daha tekrarlayalım: Ege’deki 18 Adamızı ve 1 Kayamızı da ABD ve Avrupa Birliği Emperyalistlerine şirin görünebilmek için elleriyle saldırgan Yunanistan Devleti’ne teslim edip geçmişlerdir.
İşte bu sebepten biz, onları öncelikle bu vatan satıcılıklarından dolayı Çeşme ya da Bodrum Meydanlarında kuracağımız bir halka açık mahkemede, bugünkü TCK’de yer alan kanunlar çerçevesinde yargılayacağız!
Tabiî vatan satıcılıkları yanında işlemiş oldukları diğer suçların tamamından dolayı da…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
13 Nisan 2019
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı