İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu olan Yusuf Ziya Gümüşel öz kızı H.K.G.’yi 6 yaşında, 29 yaşındaki sapık müridi Kadir İstekli ile imam nikahı kıyarak evlendirmişti. Olayın basına yansıması ile birlikte gelen tepkiler üzerine dava açıldı, Yusuf Ziya Gümüşel ve Kadir İstekli tutuklandı. Baba Yusuf Ziya Gümüşel ve anne Fatıma Gümüşel’e 22 yıl altı aya kadar, H.K.G’nin evlendirildiği Kadir İstekli’ye ise 67 yıl 10 ay 15 güne kadar hapis cezası isteniyor.
Bugün altıncı duruşması görülen davada ise yine karar çıkmadı. Mahkeme 23 Ekim’e ertelendi.
Halkın Kurtuluş Partisi olarak davayı yakından takip ediyoruz. Her duruşma öncesi olduğu gibi bugün de avukatlarımızla birlikte Kartal Adliyesindeydik.
İlk olarak mahkeme öncesi Kartal Adliyesi önünde konuyla ilgili basın açıklamamızı gerçekleştirdik. Basın açıklaması İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi Gülay Akyürek tarafından yapıldı.
Basın açıklamamızda “Ortaçağcı Gerici Cemaatler, Tarikatlar Kapatılsın”, ozaliti açıldı. Basın açıklaması öncesi Siyonist İsrail’in Filistin Halkına yönelik saldırıları ve yaptığı vahşeti protesto ettik. Konuyla ilgili “Katil ABD Ortadoğu’dan Defol” “Filistin Halkı Yalnız Değildir” sloganlarını attık.
Daha sonra basın açıklaması metni okundu. Eylem sırasında “Cemaatler, Tarikatlar Kapatılsın”, “Laiklik Kadının Çocuğun Özgürlüğüdür”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek”, sloganları atıldı.
Basın açıklamasının ardından gizlilik kararı alınarak belli sayıda avukatın duruşmaya girebildiği H.K.G. davasını takip etmek üzere avukatlarımız duruşma salonuna gittiler.
Basın açıklamasında okunan metin;
Değerli Halkımız, Değerli Basın Emekçileri;
Cumhuriyetimizin 100. yılında böyle bir davanın görülmesi utanç verici. Mustafa Kemal ve yol arkadaşları bu vatanı 100 yıl sonra çocuklara tecavüz edilsin diye düşmandan temizlemedi.
Kurtuluş savaşımızda daha 13-15 yaşında çocuklar, bugün kendileri gibi çocuklara şeyhler, şıhlar tecavüz etsin diye şehit düşmedi.
Analar beşikte bebelerini, çocuklarını bırakarak cepheye koştular, şehit düştüler. Bugün kız çocukları 6 yaşında evlendirilsin, kız erkek fark etmeksizin çocuklara tecavüz edilsin diye değil.
Bu ülke bu vatan toprakları kolay kazanılmadı. Bu cumhuriyet kolay kurulmadı. Çok bedel ödedik.
Bu bedeller cumhuriyetimizin 100. yılında ülkenin dört bir yanını örümcek ağı gibi sarmış tekkeler, zaviyeler, cemaatler, tarikatlar kadınları yok saysın, katletsin evlere kapatsın, mutfakla yatak odası arasında ev kölesi yapsınlar diye ödenmedi.
Bu vatan, vicdansız babalar kız çocuklarını koca koca adamlarla evlendirsin diye kurtarılmadı.
Mustafa Kemal bu yılan yuvası tarikatların, cemaatlerin laik cumhuriyet için ne kadar tehlikeli olacağını çok iyi bildiği için 30 Ağustos 1925’te Kastamonu’da yaptığı konuşmasında “Bugün ilmin, fennin, tüm kapsamıyla uygarlığın saçtığı ışık önünde filan ya da falan şeyhin yol göstermesiyle maddi ve manevi mutluluk arayacak kadar ilkel insanların Türkiye uygar topluluğunda varlığını kesinlikle kabul etmiyorum. Ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet (uygarlık) tarikatıdır. Uygarlığın emir ve isteklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir.” demişti. Ve bu nedenle 30 Kasım 1925’te “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin kapatılması ile ilgili kanun çıkarıldı.
Mustafa Kemal aklın ve bilimin ışığında uygar bir Türkiye’de Ortaçağ döküntüsü bağnaz, yobaz insanları ve onların barındığı tekke, zaviye ve türbelerin yeri yok diyordu. İşte Ortaçağcılar Mustafa Kemal’e bu yüzden düşmanlar.
Bugün adına Devrim Yasaları denilen Tevhidi Tedrisat Kanunu ve Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kanun aslında yürürlüktedir. Ancak yasalar sadece kağıt üzerinde kaldı. AKP’giller bu yasaları uygulamamaktadırlar.
1950’den önce bu tekke ve zaviyeler yeraltında çalışıp halkımızı zehirlemeye devam ederken, 1950’den sonra bir Karşıdevrim iktidara gelmiş ve ondan sonra bu Ortaçağcıların önü bütünüyle açılmıştır. 1950’den bugüne kadar iktidara gelen bütün ABD yapımı iktidarlar bu tekke ve zaviyelerle el ele kol kola verip bugün ülkemizi Ortaçağın karanlıklarına götürüyorlar.
Yıllardır tekke ve zaviyelerde, tarikat ve cemaatlerde, Kur’an Kurslarında dini eğitim adı altında çocuklara, gençlere öğretilen cehalet sonucunda bunların yaşanması çok normal. İnsanlıktan nasibini almamış, vicdanı olmayan insanların şeyh, şıh gibi unvanlarla müritlerini kandırmaları, en insanlık dışı davranışları yaptırmaları cehaletin ta kendisidir.
Bugün bu davada mağdur olan H.K.G.’nin yaşadıkları basında yer almasaydı tepkiler gelmeseydi bu olayda gizli kalmış daha yüzlerce olay gibi bu vahşeti yaşayan H.K.G. ile birlikte mezarda son bulacaktı.
Bizler AKP’nin hukuk bürolarına dönüşen, kararlarını yasalardan, vicdanından değil bir kitap yüzü görmemiş, bir bilimsel bir araştırma okumamış şeyhlerden, şıhlardan, alan yargı mensuplarından toplum vicdanını rahatlatacak, H.K.G.’yi manevi olarak rahatlatacak bir kararın çıkmasını beklemiyoruz. Çıkan karar da iyi hal indirimi ile ceza düşürülecek ve üç beş yıl sonra diğer tüm kadın katilleri, istismar failleri gibi afla salıverilecekler. Aramızda dolaşmaya başlayacaklar ve başka çocukların başka gençlerin, kadınların ömürlerini talan etmeye devam edecekler.
Birkaç gün önce Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Bahriye Üçoklar’ın ölüm yıldönümüydü. Bahriye Üçokları saygıyla anıyoruz. Cumhuriyetçi, laik, vatan sever ilahiyatçı bu şeyhlerin, şıhların, cemaatlerin, tarikatların gerçek yüzlerini her fırsatta dile getirdiği için 6 Ekim 1990 da Ortaçağcı, şeriat özlemcileri tarafından katledildi.
İşte bugün içeride H.K.G. için adalet dağıtacak olan yargı mensupları cumhuriyetin kazanımları ile okuyup hakim savcı oldular. Ancak Bahriye Üçoklar kadar cesaretli olamadıkları için, cumhuriyetimizi, laikliği AKP’gillerin güç zehirlenmesi yaşattığı şeyhlere, şıhlara, cemaatlere, tarikatlara tercih etmeleri cumhuriyetimizin 100. Yılında utanç vericidir, kara bir lekedir.
AKP’nin hukuk bürosuna dönüşen yargı adeta bu suçların işlenmesi için ödül gibi cezalar vermektedir. Sadece Eylül ayında 32 kadın eşi, arkadaşı yada nişanlısı tarafından katledildi. Ayrıca 18 kadının ölümü şüpheli bulundu. Basında haberleri çıkanları takip ettiğimizde kadınları katledenlerin bir kısmının birden fazla suç kaydının olduğu, bazılarının eski mahkum yada firari veya cezaevinden izinli çıktığını, bazılarının ise kadının tüm şikayetlerine rağmen tutuklanmayanlardan oluşuyor. Yani cezalar yetersiz ve caydırıcı değil.
Ülkemizde H.K.G. davası belki bir sembol olacak. Bugün yüzlerce bu ve benzeri olaylar yaşandı ve bundan sonrada yaşanmaya devam edecek. Bu düzen bu sistem böyle devam ettiği sürece çocuk gelinler var olmaya, kadınlar katledilmeye, çocuklar ise istismar edilmeye devam edecek.
Ancak bu devran böyle sür git devam edemez. Biz Halkın Kurtuluş Partisi ve Kurtuluş Partili Kadınlar olarak gerçek Halk İktidarını kuracağız. Partimizin iktidarında parti programımızda yer alan ve cinsel suçlarla ilgili bu konuda ne kadar duyarlı ve hassas olduğumuzun somut kanıtı olan “Irz suçu (cinsel suç) dışında idam cezası olmayacak.”. maddemizi hayata geçireceğiz. Yani kadına ve çocuğa yönelik cinsel suçların cezası idam olacak. HKP İktidarında adına “cemaat” ve “tarikat” denilen tekke ve zaviyeler de derhal kapatılacaktır.
Şunu da ifade edelim. Bu dava başladığı ilk günden beri parti olarak takip ediyoruz. Ayrıca çocuk istismarı skandalıyla gündeme gelen İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kapatılması için Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunduk. 9 Aralık 2022 tarihinde.
HKP olarak mücadelemiz sürüyor sürecek. Kadının ve çocuğun güvencesi olan laikliği savunmaya ve korumaya devam edeceğiz.
09.10.2023
HKP’li Kadınlar