Bu milletin sizden çektiği ne be!

Bu milletin sizden çektiği ne be!

Ne devlet bıraktınız, ne ordu bıraktınız, ne ahlâk, namus bıraktınız, ne hukuk adalet bıraktınız, ne din iman bıraktınız, ne de onur, itibar bıraktınız, ne komşu bıraktınız, ne sınır…

Laik Cumhuriyet Devletini yıktın! Bir Çete Devleti geçirdin onun yerine! Çete Hukuku getirdin!

Anayasa manayasa da bırakmadın! Türk Ceza Kanununda yazılı olan hemen tüm suçları işledin. Hem de tekrar tekrar. Onlarca, yüzlerce defa…

Şimdi de tüm bu işlediğin ve gerçek bir hukukla çalışan mahkeme karşısına çıksan, onlarca kez ağırlaştırılmış müebbet alacağın suçlarından kurtulmak için, Anayasa değişikliğine sardırdın, Başkanlık Sistemi diye tutturdun.

Sadrazamın Milyar Ali açıklıyor:

Başkanlık Sistemi olmayacakmış da “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” olacakmış.

Başkanlığın önüne bir “Cumhur” getirince millet kanıverecek sizin oyununuza, değil mi?

Öyle ya, sadece siz akıllısınız, bütün millet ahmak…

Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Önderleriyle alay ettin. “İki ayyaş”, diyerek en aşağılık hakareti sarf ettin. Bu büyük önderlerin; “Yurtta sulh, cihanda sulh” özdeyişiyle de alay ettin.

5 yıldan bu yana, efendin ABD’nin NATO’suyla birlikte, onu arkana alarak, Suriye’ye savaş açmak için yanıp tutuştun. Savaşı kolay bir şey sandın. Oysa sen, bugüne dek, daha bir mahalle kavgasında bile bir tek kişiye yumruk atamamış birisin. Nereden bileceksin, savaşın ne olduğunu?..

Ne diyordu, Büyük Önder Mustafa Kemal?

“Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Ulusun yaşamı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir”

Sen Mustafa Kemal’in bu altın değerindeki sözünü de zerrece anlamadın. Anlayamazsın ki…

Amerikalılar, daha doğrusu CIA’nın o zamanki bölge patronu ve de ABD Ankara Büyükelçisi Morton Abromowitz seni keşfedip devşirince, kendinde bir keramet var zannettin. 1994’ten bu yana Amerikalıların bir dediğini iki etmedin. Amerika arkamda olduğu sürece beni kimse durduramaz ve yıkamaz, dedin.

Oysa, o emperyalist haydutların amacı sadece Türkiye’yi Yeni Sevr’e yani BOP cehennemine taşıyıp götürmek ve orada parçalayıp boğmaktı.

Türkiye’yi oraya götürürken de, ülkenin tepesinde insanları Allah’la aldatacak, uyutacak bir Caligula’nın olması gerekmekteydi.

İşte sen, bu rol için uygun bulunup seçildin. Ve işin açığı, çok da başarılı biçimde oynadın rolünü. Ülkeyi bir Hırsızlar İmparatorluğuna, Vurguncular İmparatorluğuna döndürdün. Hakkı hukuku bitirdin, gerçek dini imanı ortadan kaldırdın. Onun yerine Muaviye-Yezid Dinini, CIA-Pentagon Dinini hakim kıldın. Anayasadaki Laik Cumhuriyeti tanımlayan ve  koruyan kanunları bir bir ortadan kaldırdın.

“Askeri vesayeti bitiriyoruz. Laikçi Beyaz Türklerin diktatörlüğünü yıkıyoruz. Onun yerine herkesin dinini özgürce yaşayacağı bir din devleti kuruyoruz.”, diyerek Allah’la aldattın insanlarımızı. 50 yıldan beri ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi’nin ürettiği zehirlerle zehirlenen, zihinleri tahrip edilip, uyuşturulup, felç edilen zavallı, yoksul, bilgisiz ve bilinçsiz insanlarımız inandı size.

Bir de un, bulgur, makarna, kömür, alışveriş çeki verdin ellerine; işler ayna oldu senin için. “Yüzde elli”, mezbahaya koşan zavallı koyun sürüleri gibi koştu, 14 yıl boyunca peşinizden.

Kankin, 30 yıl boyunca can yoldaşlık ettiğin Pensilvanyalı İmam ve onun tarikatıyla ve de diğer tüm tarikatlarla birlikte, saldırdın Laik Cumhuriyet’e, onun ordusuna, yargısına, eğitimine, polisine, istihbaratına. Tarumar ettiniz, bu Cumhuriyet kurumlarını.

15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı sonrasındaysa, Ordunun enkaz halindeki geriye kalmış bölümlerini hapsettin kışlalarına. Önlerine çöp arabaları, iş makineleri dayadın kışlaların. Elektiriğini, suyunu kestin, aç bıraktın askerleri. Hastanelerini kapattın, okullarını kapattın, velhasıl, darma duman ettin Orduyu.

Ne ruh bıraktın, ne moral, ne özgüven, ne ideal Ordu’da…

Şimdi de efendin ABD’nin emriyle Suriye’de IŞİD’e karşı savaştırmaya kalktın Ordunun döküntü haline getirdiğin geriye kalmış parçasını.

IŞİD’i yok etme görevi niye sizin önceliğiniz oluyor?

Bırakalım o canavarı yaratan haydut savaşsın onunla. O niye savaşmıyor da işi Türkiye’nin üzerine yıkıyor?

Çünkü onun Conileri kıymetli. Bizim halk çocuklarının onun gözünde hiçbir değeri yok. Aşağı ırktan yaratıklar bizim insanlarımız, ona göre. Milyonlarcamız ölse bile kılı kıpırdamaz o emperyalist haydutun.

Sen de efendine yaranmak için, “emret patronum”, dedin. “Biz yaparız bu işi.” Ve soktun Orduyu IŞİD’in at oynattığı bataklığa…

Ne için savaşacak bu Ordu Suriye’de IŞİD’e karşı?

Hangi ruhla, hangi moralle savaşacak?

Hangi ulusal çıkarı korumak için savaşacak?

Bu savaşın stratejik hedefi ne?

Yok bunların hiçbiri.

IŞİD’se, o coğrafyayı çok iyi bilen, düzenli savaşı olduğu kadar gerilla savaşını da başarıyla yürüten, bu konuda deneyime sahip bir kanlı Ortaçağcı, ABD yapımı örgüttür.

İşte, iki gün önce, bir tek çarpışmada 16 vatan evladını katlettirdin, bu insanlıktan çıkmış din sapkını cellatlara. İki tane tankı kaptılar Türk askerinin elinden.

İşte, bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bu ABD’nin yetiştirdiği, bu insan soyunun başdüşmanı, her türlü insani ve vicdani değerden yoksun emperyalist haydut devletler şefi ABD’nin kurup, eğitip sahaya sürdüğü örgüt; esir aldığı iki askerimizi canice, insanın kanını donduracak bir canavarlıkla katletmekle kalmadı. O katliamın 19 dakikalık videosunu da yayımladı internette.

Dünden bu yana susuyorsun. Hemen her konuda herkese höykürerek laf yetiştiren sen ve avanen AKP’giller ve emrin altına aldığın sözde Genelkurmay, dilini yutmuş gibi tık diyemiyor.

Bütün dünya bu vahşet görüntülerini, bu canavarlığı konuşurken, dünya medyasının en önde gelen haberiyken bu katliam, sen interneti yasaklıyorsun, yasak getiriyorsun Youtube’a, haber kanallarına, sosyal medyaya… Elinden gelen bu: sansürcülük, tahakküm, zulüm…

Ne susuyorsunuz!

IŞİD gibi bir Ortaçağcı örgüt karşısında bile yendirdiniz Türk Askerini. Katlettirdiniz, öldürttünüz, hezimete uğrattınız. 14 yıllık çalışmanızın, daha doğrusu ihanet ve tahribatlarınızın ürünüdür, bu sonuç, yaşanan bu trajedi.

15 Temmuz sonrası kışlaların önüne çöp kamyonlarını, iş makinelerini göndermeyi biliyorsun. Niye Suriye-El Bab’a göndermiyorsun bu kamyonları, makineleri?

Oraya gönderip IŞİD’i hapsetsene karargâhlarına…

Yapmazsın, değil mi, yapamazsın…

Milletin onurunu ayaklar altına aldırdın be!

Yazıklar olsun! Size de, size kanıp inananlara da…

O gencecik ana kuzuları onca hakaret ve aşağılanma ile birlikte cayır cayır alevler içinde kavrulup can verirken hiç acı duymadın, değil mi…

His yoksunusunuz çünkü…

Sen, 14 yaşında evladını kaybetmiş, hem de senin emrinle, gaz fişeğiyle kafasından vurularak hayatını kaybetmiş bir çocuğun anasını bile yuhalattın miting meydanlarında hüloogg’cularına.

İçinde zerrece vicdan taşıyan bir insan nasıl yapabilir bunu, bir anaya?..

Sen analık nedir bilmezsin, empati nedir bilmezsin, acıma nedir bilmezsin, hiçbir şey bilmezsin insana dair, ahlâka dair…

Öyle olunca da bu yanan evlatlarımız karşısında da hiç acı duymadın.

Oysa, on milyonlarca insan gözyaşlarını tutamadı, o resimler, o görüntüler karşısında. Hıçkırıklara boğuldu analar, babalar, kardeşler. 70 küsur yaşımızda bizi bile, annesini çağıran bebeler gibi ağlattın.

Ne hakkın var buna…

Bu millete, bu vatana daha ne kadar kötülük yapacaksın?..

Türk Tarihinde bu millete senin kadar kötülük yapmış bir tek insan tanımıyoruz biz. Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız günlerinde İngiliz Emperyalistlerine teslim olup Kurtuluş Savaşçılarını, yurtseverleri arkadan vurmaya çalışan Vahdettin sana yaklaşabilir ancak. İkinizden başka da yok…

Tarihe de aynen böyle geçeceksin!

Ama ne fayda…

Millet onbinlerce evladını kaybettikten sonra…

İslam Dünyası yüzbinlerce masum insanını kaybettikten sonra…

Şunu aklında mıh gibi tut:

Sen ve tüm avanen, bundan önceki iktidarlar gibi tekerlenince oturduğunuz koltuklardan, bir köşeye çekilip sessiz sedasız ömrünüzün geri kalan kısmını yaşamayacaksınız.

Tekerlendiğiniz anda, çelik bilezikle tanışacaksınız. Bugünkü kanunların hükmünce, emrini sadece hukuktan ve vicdanından alan gerçek mahkemeler önünde bulacaksınız kendinizi. Ve hak ettiğiniz cezalara çarptırılacaksınız. Her biriniz…

Bir tekinizin kaçıp sıvışması mümkün olmayacak.

Çalıp zimmetinize geçirdiğiniz trilyonlarca dolarlık kamu malı da alınacak elinizden. Halka iade edilecek.

Hem sizin, hem AKP’giller’in tamamının, hem de yandaş müteahhitlerinizin, besleme Havuz Medyanızın, ahlâkını paraya tahvil eden sözde aydın yazar çizer, bilim adamlarınızın tamamı çıkarılacak, bağımsız, adil mahkemelere…

Dost da, düşman da bunu böyle bile…

Sözümüzdür…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

23 Aralık 2016

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı