Bu katliam karşısında yüreği sızlamayan insanlığını sorgulamalıdır!

Eee Tayyip?..

Sırf vurgun hırsı uğruna İstanbul Kuzey Ormanları’nın 76,5 milyon metrekaresi üzerinde yaşamakta olan 2 milyon 3 yüz bin ağacını katlettirdin.

Ayrıca da, yandaşın olan Havuz Patronlarına yaptırtarak büyük bir talan alanına çevirdin, “Üçüncü Havalimanı” dediğin işi…

Buradaki ekosistemi tahrip ettin, ağaçlarıyla birlikte. Orada yaşayan, ayaklarıyla gezinen, kanatlarıyla uçan milyonlarca canlının da önemli bir bölümünü yok ettin, geri kalanlarınınsa yaşam alanını ortadan kaldırdın.

Bir de gelecek, gidecek yolcu garantisi vererek, o vurguncu Parababalarına halkın sırtından milyarlarca lira daha aktarmayı taahhüt ettin.

Bir de kalkmışsın, bunu “zafer” diye sunuyorsun be…

Zafer filan değil bu. Vatanımıza, İstanbul’a ve halkına yapılmış kallavi bir ihanettir bu. Bir cinayettir. Bir soygundur, vurgundur, talandır.

Bakın, konuya ilişkin Sözcü Yazarı Çiğdem Toker ne diyor köşesinde:

***

İstanbul Havalimanı’nın bedeli…

İstanbul Havalimanı açıldı. Törende, havalimanını yapıp işletecek İGA AŞ’nin millete daha önce küfretmiş ortağı Mehmet Cengiz de konuştu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hitaben “Sayenizde engelleri aştık” dedi. Engellerin ne olduğunu söylemedi.

Erdoğan “Bu sadece bir havalimanı değil bir zafer anıtıdır” dediği projede Hazine garantisi olmadığını, “Sadece dış hatlar yolcu başına 20 Euro’dan olmak üzere toplam 342 milyon Euro” garanti verildiğini söyledi.

Bu bilgiyi, belgelerle biraz genişletmeliyiz

19 Nisan 2014’te Resmi Gazete’de bir yönetmelik yayımlandı.

Bu yönetmelik ile devlet Yap-İşlet-Devret (örneğin İstanbul Havalimanı) ve Yap-Kirala-Devret (örneğin Bilkent Şehir Hastanesi) modeliyle yaptırdığı projeler için çok önemli bir taahhüt verdi. Teknik detaylarla sıkmayayım. Kısaca devlet diyor ki:

HAZİNE DAHA NE YAPSIN?

“Ey müteahhit; DHMİ olarak, Sağlık Bakanlığı olarak, TCDD olarak seninle imzaladığım 25 yıllık sözleşmeyi, sen zamanından önce feshedersen, kusurun olsa bile aldığın ana kredi tutarının yüzde 85’ini ben Hazine olarak üstleniyorum. Eğer sözleşme feshinde kusurun yoksa, aldığın kredinin tamamını üstleniyorum.”

Peki, İstanbul Havalimanı’nın finansmanı nereden sağlandı?

Ezberlenmiş klişelere göre, yurtdışından.

Ama İstanbul Havalimanı’nda 4.5 milyar Euro kredi sağlanan 6 banka şu isimlerden oluşuyor: Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, Denizbank, Garanti Bankası ve Finansbank. Yani, burada iktidarın Türk bankacılık sektörünü havalimanına finansman sağlaması için “motive ettiğini” söylemek, yanlış görünmüyor.

Dolayısıyla bu yönetmeliğin yürürlükte olması, bizim Hazine’nin, Cengiz-Limak-Kolin-Kalyon-Mapa beşlisiden oluşan İGA’ya bankacılık sisteminden sağlanmış krediye -erken fesih halinde- kefil olduğu anlamına geliyor.

Bu birinci fasıl…

İkinci fasıl garantiler Uygulama Sözleşmesi’nde.

12 YILDA 6.3 MİLYAR EURO

“Millete hediye” diye sunulan İstanbul Havalimanı Yap-İşlet Devret (YİD) modeliyle yaptırılıyor.

Bunun için DHMİ ile İGA bundan beş yıl önce bir Uygulama Sözleşmesi imzaladı. “Hediye” havalimanının sözleşmesi 65 sayfa. Bütün ısrarlara rağmen bu millete açıklanmıyor. Ama bu içindeki bilgilerin sonsuza dek saklı kalacağı anlamına gelmiyor. Misal Cumhurbaşkanı dış hat giden yolcu başına devletin verdiği garantinin 20 Euro olduğunu açıkladı. (Biz geçen yıl açıklamıştık.) 20 Euro’nun yanı sıra, sözleşmeye dış hatlardan gelip dış hatlara giden yolcu servis ücreti de 5 Euro olarak belirlendi.

DHMİ’nin verdiği bu iki ücret garantisi, işletmenin ilk 12 yılıyla sınırlı (İşletme süresi boyunca iç hat yolcu sayıları üzerinden gelir garantisi verilmedi. Bunun için de 3 Euro belirlendi).

GARANTİNİN DAĞILIMI

Sözleşmeye göre, DHMİ’nin 12 yıl boyunca İGA’ya garanti ettiği gelirin yıllar itibarıyla dağılımı:

  1. Yıl: 316.351.370
  2. Yıl: 333.847.140
  3. Yıl: 350.793.880
  4. Yıl: 367.279.855
  5. Yıl: 540.582.936
  6. Yıl: 563.060.583
  7. Yıl: 585.105.273
  8. Yıl: 606.750.008
  9. Yıl: 628.020.180
  10. Yıl: 648.935.580
  11. Yıl: 669.761.373
  12. Yıl: 689.761.373

Toplam: 6.300.000.001

Gelir, bu tutarların altında kalırsa, DHMİ şirkete, üzerine çıkarsa İGA, DHMİ’ye farkı ödeyecek. İGA devletin sağladığı talep garantisi ve krediye borç üstlenimi güvencelerine karşılık, devlete toplamda 26 milyar Euro kira ödeyecek. Ancak ilk yıllar için kira tutarlarının 350 milyon Euro olarak belirlendiğini geçenlerde Fatih Altaylı röportajından öğrendik.

İGA, devletin verdiği bu talep garantisinin dışında asıl geliri, sözleşmede tek tek listelenmiş 23 kalem hizmetten elde edecek. Bu koşullar altında kira tutarının neden düşük tutulduğunu devlet dert etmese bile biz buradan soru olarak kayıt düşelim. Yazının sonundaki ikinci soru ise adı bile anılmayan ölü ve tutuklu işçilere için olsun.

Eğer bu havaalanı bir zafer anıtıysa, inşaatında yaşamını yitiren ve “köle değiliz” dedikleri için tutuklanan işçileri hangi sıfatla anıyorsunuz?” (https://kuzeyormanlari.org/2018/11/03/istanbul-havalimaninin-bedeli/)

***

Bu vurguncu Parababaları, 25 yıl bu havaalanının, uçuş ve yer hizmetleri olmak üzere tüm işletme bölümlerini de kendileri işleteceklermiş.

Yerli vurguncu Havuz Parababalarına, burayı yapmaları için gereken paranını önemli bölümünü, Ziraat Bankası’nın da dahil olduğu, yukarıda adı geçen bankalar vermiş kredi olarak. Bu kredilere de hazine garantisi verilmiş, herhangi bir batma-çıkma durumunda.

Kuzey Ormanları’nı yedin, mahvettin, İstanbul Halkının oksijensiz bıraktın, Tayyip!

Nefes borusunu tıkadın halkımızın, vurgun uğruna, rant uğruna.

Sadece Kuzey Ormanları’nı değil, tarihi İstanbul şehrimizi de taşa, betona kestirerek, yine aynı yağma hırsın için mahvettin be!..

Geçen medyada çıkan bir haberde ortaya konduğu gibi, 240 milyar TL’lik rant elde etmişsiniz, hırsız Parababalarınla birlikte, İstanbul’un yağmasından.

Yine benzer bir haberde ortaya konduğu gibi, İstanbul’un doğal rüzgâr sirkülasyonunu keserek, şehri kirli-pis havaya mahkûm eden 35 gökdelenin 29 tanesi senin iktidarın döneminde dikilmiş…

Sanki İstanbul’u ve Türkiye’yi babandan miras kalmış çiftlik pervasızlığıyla yöneten sen değilmişsin gibi, bir de kalkıp diyorsun ki; “İstanbul’a ihanet ettik.”

Yapma be! Bari bunu söyleme!..

Halkımızı da ahmak yerine koyma…

Yahu sen değil misin, 2014’te zamanın TOKİ Başkanı Haluk Karabel’le yaptığın telefon görüşmesinde; “Kupon arsalar benden habersiz el değiştirmesin.”, diyen? Yani onların kaymağından aslan payı bana aittir, diyen?

17 yıldan bu yana durup dinlenmeden vatanımıza, milletimize ve halkımıza etmedik ihanet bırakmadın be Tayyip!

Ama sonunuz gelecek!

Ve bu vurgunların, bu ihanetlerin hesabı sorulacak bir gün!

Biz ki bu yaşımıza kadar, bırakalım bir ağaca zarar vermeyi, bir yaprağını bile koparmaya kıyamamışız. Onu bir canlı beden olarak görmüşüz, elden geldiğince, gücümüz yettiğince korumaya çalışmışız.

Bir karıncanın bile üzerine basmamak için dikkat göstermişiz, evimizin köşe bucağındaki küçük böceklerin, örümceklerin bile ölmemeleri, yaşamaya devam etmeleri için yine aynı dikkati göstermişiz. Onları özenle tutup bahçeye bırakmışız.

Bu sebepten, Tayyipgiller’in yaptığı bu katliamlar, bu zulümler, bu kıyımlar, bu ihanetler büyük acı veriyor bize. Öfkeden tir tir titrememize yol açıyor.

Kaçak Saraylı Hafız ve onun AKP’giller’i bütün bu zulüm ve talanları, ihanetleri, halkımızın bir bölümünü Allah’la aldatarak ve insan soyunun başdüşmanı ABD Emperyalist Çakalı’nı arkalarına alarak yapabiliyorlar.

Ama halkımız yük hayvanlarından oluşan bir sürü değil. Yavaş da olsa giderek anlamaya başladı bunların kirli içyüzlerini. Bunların suretlerinin, kötülüğün simgeleşmiş halinden başka hiçbir şey olmadığını…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

9 Kasım 2018

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı