Suudi Cellat sana metelik koklatmadı henüz, değil mi?
Oysa efendiniz ABD’ye yüz milyarlarca dolar akıtacağı sözünü verdi, eski CIA Başkanı, şimdinin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya. Üstelik ABD’nin talebi üzerine Suriye’deki yerel ortağı PYD-YPG’ye de bir 100 milyon dolar bağışladı.
Sana zırnık yok, he?..
Üstelik de bu insanlık dışı, vicdan ve namus dışı alçakça cinayette Augeas’ın ahırlarını temizleme işi sana ve avanene düşmüştü.
Buna rağmen sen havanı aldın, ABD Haydudu 100 milyarları, YPG de 100 milyon doları…
Sen de bunun üzerine bugün ilk defa cinayetin işlendiği andan itibaren elinde olan belgelerin bir bölümünü medya önünde açıkladın. Cinayetten doğrudan Suudi Yönetimini sorumlu tuttun. Nihayet ağzından doğru bir söz çıkmış oldu böylece.
15 kişilik cinayet timinin ilk ekibinin katliam gününden, yani 2 Ekim’den bir gün önce İstanbul’a gelip bir otele yerleştiğini, oradan da Başkonsolosluğa geçtiğini söyledin. Sonra da ekibin diğer bölümünün iki parça halinde geldiklerini bildirdin. Üstelik de bunların Belgrad Ormanları’nda ve Yalova’da araştırmalarda bulunduğunu söyledin. Demek ki cesedi buralarda uygun gördükleri bir yerlere atmayı düşünmüşler.
Kaşıkçı’nın nişanlısının katliam günü 16:40’ta, eşinin akıbetine ilişkin resmi makamlara başvurduğunu bildirdin.
Oysa, daha önceden Kaşıkçı’nın tembihlediği üzere, kadın, senin önde gelen avanenden Yasin Aktay’ı arıyor, eşinin başına bir şey geldiği kuşkusuyla. Yasin Aktay da hem sana, hem senin bakanlarına, hem de istihbarat örgütlerine durumu bildirdiğini söylüyor.
Yani Tayyip, katliamın ilk günü, cinayet anından itibaren her şeyden haberdarsın. Cinayetin Suudi Devleti tarafından, özellikle de onun azgın, ABD uşağı, İsrail dostu Veliaht Prensi Muhammed bin Salman tarafından planlandığını, projelendirildiğini ve katliam emrinin verildiğini adın gibi bilmektesin.
Ama bugüne kadar sustun. Bu gerçeklerin bir tekini olsun söylemedin. Üstelik de tam tersine bir tutum içine girdin. Cinayetin örtbas edilmesi, önemsizleştirilmesi, giderek de kamuoyu nezdinde unututurulması için Suudi Yönetimiyle birlikte amaç birliği içinde hareket ettin.
Dolayısıyla da doğrudan suç ortaklığı ettin, insan sefaleti Suudi Yönetimiyle onun katliamcı, canavarca bir ruha sahip, Türkiye düşmanı, ABD uşağı Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’la.
Önce de belirttiğimiz gibi; belki ilk duyumu aldığınız anda harekete geçip Suudi Yönetimine ve İstanbul Başkonsolosluğuna, namuslu ve hukuka bağlı insanların vermesi gereken tepkiyi vermiş olsaydınız, bu insanlık dışı cinayet işlenmiş olmayacaktı.
Ayrıca şurası da kesindir ki; size haber ulaştığı anda alınması gereken önlem alınmış olsaydı, katillerin bir teki olsun kaçamayacaktı, hatta Konsolosluktan dahi dışarıya çıkamayacaktı.
Kurbanın cesediyle birlikte ve tüm suç kanıtlarıyla birlikte ele geçirilmiş olacaktı infaz timi. Bugün onlar Türkiye Devleti’nin yargısı karşısında hesap veriyor olacaklardı.
Sen de adın gibi biliyorsun ki; bir cinayet söz konusu olduğunda Konsoloslukların asla diplomatik dokunulmazlığı kalmaz. Oradaki görevlilerin de…
Viyana Sözleşmesi’nin ilgili maddesi ve fıkrası aynen şöyle der, bu konuya ilişkin olarak:
“(…)
“3. Misyonun binaları, misyonun bu Sözleşmede belirtilen görevleri veya diğer genel uluslararası hukuk kuralları veya gönderen ve kabul eden Devlet arasında yürürlükte olan özel anlaşmalar ile bağdaşmayacak bir tarzda kullanılmaz.” (Viyana Sözleşmesi, Madde 41/3 https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc068/kanuntbmmc068/kanuntbmmc06803042.pdf)
Demek ki Tayyip, açıkça uluslararası hukuku da çiğnemişsiniz, bu cinayete göz yummakla ve üzerini örtmeye çalışmakla. Katillerin de yargı elinden kurtularak kaçıp gitmesini sağlamakla.
Kaldı ki baş katil, zaten yukarıda da belirttiğimiz gibi Muhammed bin Salman’dır…
Hâlâ bugün bile şunları diyebiliyorsun be Tayyip:
“Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz başta olmak üzere üst yönetime çağrıda bulunan Erdoğan, “Olayın cereyan ettiği yer İstanbul’dur. Dolayısıyla bu 15+3 kişi, 18 tutuklunun yargılanmasının İstanbul’da yapılması teklifimdir. Takdir kendilerinindir ama bu benim teklifimdir, talebimdir. Çünkü olayın cereyan ettiği yer burası o bakımdan önemli.” diye konuştu.” (http://www.internethaber.com/erdogandan-bomba-cemal-kasikci-teklifi-1913116h.htm)
Hukukta “teklif” diye bir şey olur mu yahu?..
Hukukta teklif, takdir, seçme diye bir şey olur mu?
Hukukun emri neyse o olur…
Ama sen bugüne kadar hukuku hiç iplemedin ki. Hukuka hiç uymadın. Onu ayak bağı olarak gördün. Yargının kararlarına meydan okudun, onları aşağıladın. Yargı bugüne kadar bize kan ağlattı, diyerek “hülooğğ”cularını kendini acındırdın.
İşine gelmediği durumların bazılarında ise; “Bu yargı darbesidir.”, diyerek yargıyı darbecilikle suçladın.
Bu bakımdan, bu senin teklifinmiş, takdir kendilerininmiş, yani Suudi cellatlarınmış. Üstelik burada kendinle çelişerek hâlâ baş cellat Muhammed bin Salman’ı, katliamcılar listesinin dışında tutuyorsun. Sadece 18 kişi İstanbul’da yargılanmalı, diyorsun.
Peki, bu 18 kişi kendi kafalarından mı bu insanlık dışı vahşiyane cinayeti işlediler?
Onlara kimse emir vermedi mi?
Geç bunları Tayyip, geç…
Ömür boyu bir kere olsun tutarlı olamayacaksınız, hukukla, adaletle barışık olmayacaksınız, ilgili olmayacaksınız.
Katiller başı Muhammed bin Salman’la pazarlığın sürmekte, öyle anlaşılıyor ki. Suçlular burada yargılanmalı ama takdir sizindir, dediğine göre…
Sanki Suudi cellatlar kerizdi…
Gelecekler İstanbul’a, katliam ekipleriyle birlikte; “Haydi bizi yargılayın.”, diyecekler, öyle mi?
Pazarlıkta anlaşırsanız; “İyi ya, hadi bakalım size de bir şeyler verelim.”, derse baş cellat; siz olayı örtbas etme yönünde gayretlerinize devam edeceksiniz.
Yok, eğer anlaşamazsanız; çakacaksın sinyali İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına, onlar de resen, güya senin dışındaymış gibi cinayetle ilgili soruşturma başlatacaklar.
Ama sizin gönlünüz anlaşmadan yana. Gözünüz parada çünkü.
Hep söylediğimiz gibi, sizin de, Suudilerin de, bütün CIA-Pentagon İslamı savunucusu sahte dincilerin de taptıkları biricik Tanrı, Para Tanrısı’dır. Ve bu Tanrı, yanında ikinci bir Tanrının var olmasına asla izin vermez!
Fakat oyununuzun bu son perdesini oynayamayacaksınız, Tayyip. Hukukçu Yoldaşlarımız, cinayete ilişkin suç duyurusunda bulunma dilekçesini hazırlıyorlar. İstanbul savcıları, sorumlulukları kapsamı içinde olan bu katliamı araştırmaya mecburdurlar. Bundan kaçınamazlar, eğer hukukla zerre miktarda bağları kalmış ise…
Eğer onlar da Tayyipgiller’den aldıkları bir sinyal üzerine katliamın üstünü örtme babında, “bizi ilgilendirmez” anlamına gelen bir karar verirlerse, hem görevlerini kötüye kullanmış olurlar, hem de insanlık vicdanına ve Tarihe karşı suç işlemiş olurlar.
Kaldı ki; eğer gerçek anlamda görevlerinin kendilerine yüklediği sorumluluğa bağlı ve hukukun üstünlüğüne inanan savcılar olmuş olsalardı, bugüne kadar zaten resen harekete geçip bu olayı araştırmak için yapmaları gereken bir sürü işi yapmış olurlardı.
Tabiî burada suçlanacak olan sadece Suudi katliamcılar değildir. Olaya göz yuman, katliamı engellemeyen ve katliam timinin Türkiye’den kaçmasına izin veren Tayyipgiller de bu cinayete yardımcı oldukları gerekçesiyle, yargı önüne çıkarılmalıdırlar. Kaçak Saray Reisi’nden Yasin Aktay’ına kadar ve AKP’giller’in diğer kodamanlarına kadar…
Hatırlanacağı gibi, insan soyunun baş düşmanı ABD Emperyalist Haydudu ve onun Faşist Bunak Şefi Trump, çoktan olayın üstünü örtüp geçti. O, Suudileri bu vesileyle donlarına kadar soyma derdinde. Gerçi bu insan sefaletleri don da giymezler ya, lafın gelişi işte…
Saygıdeğer arkadaşlar;
Bu insanlık dışı, vicdan ve ahlâk dışı cinayet bir kez daha göstermiştir ki; ABD Emperyalist Çakalı’nda da, onların yörüngesindeki yerel taşeronlarda da zerre miktarda olsun vicdan, acıma duygusu, insani his ve insani, ahlâki erdemler bulunmamaktadır.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
23 Ekim 2018
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı