Bu ABD devşirmesi Sorosçu Hafız’ın derdi, Tayyipgiller’i devirmek değildir. Bu karanlık figür, “Acaba CB koltuğu kapabilir miyim?” diye zar atmaktadır…

Akıl sahibi olan herkes şunu kesinkes bilir ki, Tayyip önümüzdeki seçimi kazanabilmek için karşısında sadece Sorosdaroğlu Hacı Kemal’i (Umre Hacısıdır) görmek ister.

Zaten bunu, onun Kaçak Saray’ının Arka Bahçeli’si söyledi, değil mi?

Ne dedi Bahçeli?

“Bana sorarlarsa tercihim sınıf arkadaşım (Kılıçdaroğlu) olur”[1]

Çünkü Tayyip, 12 seneden bu yana Sorosçu’ya şamar oğlanı muamelesi yapmakla kalmamış, ona etmediği hakareti bırakmamıştır. Öyle ki ona savurduğu hakaretlerden birini burada anmak, bizim nezaketimize uygun düşmez.

Sorosçu ne yapmıştır bu aşağılamalar karşısında?

Hiç…

Ne kadar varsa artık, onurunu koruyamamıştır.

Ya, bu adamın ne denli zavallı, acınacak halde bir kişiliğe sahip olduğunu, geçen “helalleşelim” diye arayıp bulduğu “Koçero” lakaplı, MHP’li eski bir faşist olan Muammer Sözügüzel şöyle anlatıyor:

“Kemal Kılıçdaroğlu’nu döven ülkücü yıllar sonra konuştu: Kod adı Koçero

“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, öğrencilik döneminde kendisini kaçırıp, döven ülkücü Koçero ile CHP Genel Merkezi’nde buluşup helalleşti.

“(…)

“Bunun üzerine kendisini dövmeye başladık. Ben boks başta olmak üzere dövüş tekniklerini biliyordum. Kılıçdaroğlu, karşı koymadığı için ben birkaç sert vuruştan sonra bıraktım. Mehmet Nacar ama epey dövdü. Kılıçdaroğlu’nu götürmemiz, sorgulamamız, dövmemiz yarım saat kadar sürdü. Sonra bıraktık.”[2]

Bir hayvan bile kendisine saldıranlara karşı koyar, savunur. Kedi, köpek, at, eşek, aklınıza gelen hemen her hayvan. Görüldüğü gibi Sorosçu Kemal, gençliğinin zirvesindeyken bile ibişmiş. MHP’li faşist bile “birkaç sert vuruştan sonra karşılık vermediği için bıraktım”, diyor. Acıyor yani zavallılığına, çapsızlığına, kişiliksizliğine.

Bu adam bu işte, arkadaşlar. İnanın, okuyunca haberi, onun adına ben utandım, üzüldüm; bu nasıl bir zavallılıktır, çapsızlıktır, diye…

Bizse böyle insanların yaşamakta olduğu varlık âleminden değiliz. Biz insanlığın zirvelerinde yaşamazsak, canlılığımızı sürdüremeyiz.

Öğrencilik yıllarımızda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Felsefe-Sosyoloji koridoru bizim okuldaki ana karargâhımızdı. Bir gün 40 civarında faşist ve şeriatçı, sloganlar atarak koridorumuzu bastı. Ben en öne atılıp; “Geçemezsiniz buradan! Bu koridorda faşistlere, gericilere yer yok!”, dedim. Durakladılar. Yürüdüler üzerime. Ben de yumruklarımı kullandım. Fakat bir anda beni koltuklayıp ayaklarımı yerden kestiler ve koridorun tâ öbür ucuna kadar götürdüler.

Koridorun öbür ucu Fen Fakültesine açılan kapının ötesidir. Oradan da merdivenlerle Fen Fakültesinin alt katlarına inilir. “Bunu merdiven boşluğuna atalım”, dedi birkaçı. Orada da ellerinden kurtulup yumruklarımı kullanmaya başladım yeniden, süratli bir şekilde. Bu arada arkadan başıma sert bir cisimle, sopa mıydı demir boru muydu göremedim tabiî, vuruldu. Gözlerimin önünde bir anda yıldızlar uçuştu. Başım döndü ve yere yığıldım.

2 buçuk santim yarılmış başım. Ve akan kan atlet ve gömleğimden aşağı geçip kemerimden sızıp külotumu, pantolonumu ıslatmış. Bırakıp gittiler ondan sonra. Ben bir süre sonra dengemi sağlayıp ayağa kalktım ve koridorumuza döndüm. Devrimci yoldaşlarımızdan kimse kalmamıştı koridorda. Meğerse on kişi kadar olmamıza rağmen diğer arkadaşlar duvar kenarlarına dayayarak sırtlarını beni faşistlerin önünde yapayalnız bırakmışlar. Ve hiç girmemişler kavgaya.

Ben merdivenimizin boşluğuna geldiğimde alt kata kadar inmiş, orada bekliyordu devrimci yoldaşlar. Seslendim onlara; “Utanmıyor musunuz! Faşistlerden, gericilerden korkulup kaçılır mı hiç!”, diye. Çıkıp geldiler ondan sonra. İÜ’nün Öğrenci Sağlık Merkezi olan Mediko Sosyal’e gittik. Yaramı temizleyip dikiş attılar. Melek kalpli bir hemşire de beyaz bir sağlıkçı gömleği vererek atlet ve gömleğimi istersem yıkatıp ütüleyip sonra gelip almam için hazır edeceğini söyledi. Kabul ettim ben de.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesine gidip tetanos iğnesi filan da yaptırdık sonrasında. Fakat tüm bunlar olurken zerrece korku duymadım. Sonrasındaysa daha da hırslandım. Devrimci öfkem, heyecanım daha da arttı. Bir yıl sonrasındaki fakülte direnişimizde, okulumuzdaki faşistlerin tamamından öcümüzü aldık.

Biz böyle dünyaların insanıyız ve hep böyle dünyalarda yaşadık. Ölünceye kadar da böyle olacağız…

İşte bu sebepten, Sorosçu Kemal gibi zavallıları görünce acırım onlara ilkin. Ama onların lider rolüne soyunmaları bende öfke ve tiksinti uyandırır.

İşte bunun için dedik Sorosdaroğlu İbiş Hacı Kemal’e; “Oğlum sen kümes kuşusun, şahinliğe soyunma, gülünç oluyorsun”, diye…

Bu karanlık adam, bence hiçbir sosyal, siyasi ideolojiye sahip değil. Sadece koltuk, makam, ün, poz düşkünü biri. Kişiliksiz, korkak, ezilmiş, çapsız insanlar, karanlık büyük güçler tarafından o güne dek hiç hayallerinden dahi geçirmedikleri makamlara oturtulunca bir anda, halkımızın deyişiyle ne oldum delisi olurlar. Narsisistik Kişilik Bozukluğu sergilemeye başlarlar. Tavşan kadar yürek taşımamalarına rağmen bir anda önder taklidi yaparak kendilerini becerikli, cesur insanlar gibi göstermeye çalışırlar.

Şu sergilediği ahlâksızca, namussuzca, pervasızca ve ahmakça tutuma bakın bir, arkadaşlar…

CHP’li seçmene karşı ettiği şu hakaret içerikli sözlere bakın bir. “Ekmek için Ekmeleddin” vakasını yaşatacak kadar hainliğe savrulduğu günlerde sergilediği şu tutuma bakın:

***

Videonun Tapesi

Kalkmışız, efendim biz sandığa gitmeyeceğiz. Niye gitmeyeceğiz? E o da Erdoğan’a benziyor bu da Erdoğan’a benziyor. Siz Erdoğan’ı hiç tanımamışsınız demek ki. Bu ülkede yaşıyorsanız, çocuklarınıza karşı sorumluluğunuz var. Adam gibi tıpış tıpış sandığa gideceksiniz. Oyunuzu kullanacaksınız, demokrasinin gereğini yapacaksınız.

***

İnsan sefaleti, kendisi adammış gibi CHP’li seçmene “Adam gibi tıpış tıpış sandığa gideceksiniz”, buyruğu veriyor.

Tayyip’in karşısında niye sergileyemiyorsun böyle bir tutum, İbiş Hafız?

Ona yüreğin yetmiyor, değil mi?

Bu Kemal, bir de utanmadan, sıkılmadan kalkıyor; özgürlükten, demokrasiden dem vuruyor. Ülen senin Kaçak Saray Despotu Tayyip’ten ne farkın var?

Bu konuya ilişkin Yılmaz Özdil de Sözcü TV’de şu açıklamayı yaptı:

***

Videonun Tapesi

2014 Seçimine geldik. Ülkede rejimin değişmesi söz konusu. Cumhurbaşkanı seçilecek halk tarafından. CHP parti içinde anket yapıyor. Milletvekillerine, belediye başkanlarına, il başkanlarına anket yapıyor. Birtakım isimler belirlendi. 12 kişilik, yanlış hatırlamıyorsam, liste vardı. O liste bende hâlâ var.

Bu 12 kişilik listeyi sordular partiye; il başkanlarına, belediye başkanlarına, milletvekillerine. Dediler ki “Adayımız kim olsun?” Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün omurgası, Profesör Yılmaz Büyükerşen aday olsun, dedi. Cumhurbaşkanı adayımız, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı, varlığıyla onur duyduğumuz, Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti’nin vücut bulmuş hali Yılmaz Büyükerşen bizim Cumhurbaşkanı adayımız olsun, dediler. Ve o gün yapılan anketlerde Yılmaz Büyükerşen seçiliyordu. Seçilemese bile Tayyip Erdoğan ilk turda Cumhurbaşkanı seçilemiyordu. Somut anketlerde.

Ve denildi ki… Bütün medyaya haber verildi. CHP’nin bütün belediye başkanlarına, bütün milletvekillerine vs. organizasyon yapıldı. Denildi ki Eskişehir’de toplantı yapılacak. Herkes Eskişehir’e gitti. Medyanın tamamına denildi ki CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Yılmaz Büyükerşen olacak, Genel Başkan Kılıçdaroğlu bugün burada Yılmaz Büyükerşen’in ismini açıklayacak. Hatta, yani değerli hocam, tabiî bu konuyu konuşmadım ama, iki genel başkan yardımcısı Yılmaz Büyükerşen’e bu konuda bilgi verdi.

Bütün CHP ve bütün medya o gün, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı tarafından Eskişehir’de, çünkü o toplantının Eskişehir’de yapılma sebebi bile oydu, Cumhurbaşkanı adayı açıklanacak.

Kemal Kılıçdaroğlu çıktı, konuştu ve indi. Yani herkes şoke oldu. Ne oluyor demeye kalmadı, ertesi sabah çıktı, “Bizim adayımız Ekmeleddin İhsanoğlu”, dedi.[3]

***

Netçe görüldüğü gibi, partinin tüm yetkili kişilerinin seçimi Prof. Yılmaz Büyükerşen olduğu halde, Kemal, tek başına karar verip Ekmeleddin vakasını yaşatıyor halkımıza. O günler hatırlanacaktır, CHP Genel Başkan Yardımcısı olan Muharrem İnce aynen şöyle demişti:

“Adayımızın Ekmeleddin İhsanoğlu olduğunu ben de sizler gibi medyadan şimdi öğrendim.”

Yılmaz Özdil, Sorosçu Kemal’in ciğerini iyi tanıdığı için ondan hep “Guguk Kuşu” diye söz ediyor.

Bu adam ihanete doymadı. Bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde, 2018’de Temel Karamolla’nın önerisi üzerine Kraliçe’nin Gül’ünü aday yapmayı benimsedi. Burada da o zamanlar “ Millet İttifakı” adıyla bir arada olan “İYİ’ci” Akşener, Gül’e karşı çıktı ve kendisinin Gül’den daha fazla oy alabileceği düşüncesinde olduğunu belirtti. O zamanlar üçlüydü bunlar. Sonradan Sorosçu, DP’li Uysal’ı, Davidson Ahmet’le Bebecan Ali’yi de dahil etti masalarına.

Yani arkadaşlar, bu adamın ilericilik, sosyal demokratlık diye bir anlayışı, bir düşüncesi yoktur. Şunu da özellikle belirtmiş olalım ki; bu TESEV’ci, Sorosçu Kemal, Kuvayimilliye’ye, Mustafa Kemal’e, İnönü’ye, onların Gerçek CHP’sine ve Laik Cumhuriyet’e Tayyipgiller kadar düşmandır. Fakat bu düşmanlığını zaman zaman ağzından kaçırsa da genelde günah çocuğu gibi karnında saklamaktadır hep.

2 ay kadar önce ne demişti?

“Mustafa Kemal, İnönü’lerin CHP’siyle Tayyipgiller’in AKP’si aynıdır.”

İşte o, böylesine bir ahlâksızlığı yapacak kadar düşmandır Gerçek CHP’ye…

İsterseniz o namussuzluğunu kendi ağzından aktaralım:

“Şimdi iki şeye halkımızın dikkatini çekmek isterim. Birincisi; biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bize düşeni cesurca yaptık, kan kusup kızılcık şerbeti içtik ama değişmeyi bildik ve başardık. Her değişim önce içerden başlar, sonra dışarıya taşar. İç reformlarımızı yapmayı başardık. Önce biz özgürleştik, sonra da özgürlükçü olduk.

“(…)

“Biz hangi yanlışları terk ettiysek, artık saray tam odur.”[4]

Ahlâksız adam, Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin CHP’sini Soros çizgisine, ABD uşaklığı çizgisine çekmeyi ve CHP’de ne kadar namuslu, yurtsever, Kuvayimilliye, Mustafa Kemal ve İnönü gelenekli yönetici varsa tasfiye etmeyi “değişmek”, “özgürleşmek” diye allayıp pulluyor. Geçmişteki Gerçek CHP’yi de şimdiki Tayyipgiller’in AKP’siyle özdeşleştiriyor. Namussuz bu ya…

Ne yaptı bu Sorosçu Hafız bir iki ay önce?

Amerika’lara gitti; “Ben hizmete hazırım. Vereceğiniz her görevi yaparım. Yeter ki bana elinizi verin”, diye sadakat tazeledi. Ardından İngiltere’ye gitti, Almanya’ya gitti. Oralarda da aynı tutumu sergiledi. Ve hatırlanacaktır; Ekrem İmamoğlu’na Tayyipgiller’in kurmalı mahkemesi 2 yıl 7 ay hapis ve siyaset yasağı şeklindeki ısmarlama cezayı verdikleri günün sabahında Sorosçu Almanya’ya uçmuştu. İmamoğlu’na bu kadar düşman ve tepkili, bu sefalet.

Ne demişti eleştirilince de?

“Ben ceza verileceğini beklemiyordum.”

Böylesine düzenbaz, hilekâr, çapsızdır bu sermaye politikacıları, Amerikan piyonları, arkadaşlar…

Oysa ne demiş ve ne yapmıştı Mustafa Kemal, Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mıza komuta ederken?

“(…) mevcudiyetimize tasallut eden bütün garp âlemi, Amerika da dâhil olduğu halde, tabiatiyle azîm bir kuvvet teşkil ediyor.”[5]

Sonrasında da Mustafa Kemal, yeniden oluşturup silah arkadaşıyla birlikte komuta ettiği ordumuzla, o emperyalist haydutların alayını, Çanakkale’den sonra bir kez daha hezimete uğratıp “geldikleri gibi” gönderdi ülkemizden.

İnönü ne yapmıştı, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı yıllarında?

Türkiye’yi de, hiçbir ulusal çıkarı olmadığı halde, bu savaşın içine çekip kendi emperyalist çıkarları için kullanmak isteyen emperyalistlere hep olumsuz cevap vermişti. İnönü’yü ikna etmek için gelen Batılı Emperyalist liderleri Ankara’ya gelmek üzere taşıyan uçak Kahire’den kalkıp, Akdeniz’i geçip Türk Hava Sahasına girince Adana’da indirilmişti; Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yabancı bir askeri uçak uçamaz, denilerek. Ve o emperyalist haydut devletlerin liderlerini Adana’dan bir Türk uçağı alıp Ankara’ya getirmişti. Ve dönüşleri de aynı şekilde olmuştu.

Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanıyla görüşmeye gelen Batılı liderlerin bile, askeri bir uçakla geldikleri için, hava sahamızda uçmalarına izin vermemişti İnönü. Böylesine Tam Bağımsızlıkçı, Vatansever bir tutum ortaya koymuştu.

İşte o günlerle şu anki Sorosçu Kemal’in Yeni CHP’sini ve bunların acıklı serüvenini izleyince, insan Türkiye’deki karşıdevrimin iktidarıyla, muhalefetiyle ne denli büyük mesafeler kat ettiğini acı acı gözlüyor…

Halkımız bu Sorosdaroğlu Kemal nam Hafız’ın dönekliğini, kaypaklığını, korkaklığını, çapsızlığını, bütün cahilliğine ve bilinçsizliğine rağmen sağduyusuyla sezebiliyor. İşte bu sebeple de ABD yapımı, Tayyipgiller adlı mafyatik, çıkar amaçlı bir suç örgütü olan iktidarın bütün ihanetlerine, hırsızlıklarına, yolsuzluklarına, vurgunlarına, soygunlarına ve halkımızı kuru ekmeğe, kuru soğana muhtaç hale getirip işsizlik ve pahalılık cehenneminde yakıp kavurmasına rağmen, Sorosçu Kemal’in Yeni CHP’si yüzde 26 oy barajını bir türlü aşamıyor. Yüzde 22 ile yüzde 26 arasında dolaşıp duruyor.

Oysa yine bir Amerikancı olan Akşener’in partisi, Akşener’in Sorosçu’yla kıyaslandığında daha zeki oluşundan ve kendi çizgisinde daha tutarlı bir seyir izlemesinden dolayı yüzde 7’den yüzde 17’ye kadar yükselmiş durumdadır.

CHP’ye gönül bağlamış içtenlikli insanlarımız bile sorup sorgulayamıyorlar; “yahu bu AKP’giller’in bütün zulümlerine rağmen bizim partimiz niye bir milim olsun yükselmiyor, hep yerinde saymaya devam ediyor?”, diye.

Bu bizce eğitim sistemimizden kaynaklanıyor. Zihni körelten bir eğitimden geçiriliyor insanlarımız ne yazık ki, üç yaşlarından başlamak üzere. Böyle olunca da sorgulayan bir akla, düşünceye sahip olamıyorlar. Sistematik, bütünlüklü, tüm ilişki ve çelişkileriyle süreci başından sonuna ele alıp, görüp, kavrayıp, çözümleyip değerlendiremiyorlar.

Akıl, mantık, bilim ve vicdan dışı dini kıssalarla ve dogmalarla doldurulunca insanların kafası, hasar oluşturuyor orada. Zihnen köleleştiriyor insanları. Okul eğitimleri de benzer şekilde, aynı paralelde sürüp gidiyor.

İşte biz bu sebepten, söylemekten hiç bıkmıyoruz; “Eğitimin birincil amacı zihni işletmektir. İnsanların sorgulayan bir akla sahip olmasını sağlamaktır. Onlara aydınlık düşünme yetisi kazandırmaktır”, diye.

İşte bu hallere düşürülünce de CHP tabanı, ne Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin Gerçek CHP’sini kavrayabiliyor ne de bugünkü Sorosçu Kemal’in Yeni CHP’sini, bu iki CHP’nin birbirine yüz seksen derece zıt ideolojiye sahip olduğunu yani Mustafa Kemal CHP’sinin çoktan öldürülüp katledilip defterinin dürülmüş olduğunu, Sorosçu’nun Yeni CHP’sinin onunla zerre miktarda olsun bir benzerlik taşımadığını…

Bu Sorosçu, kendi kıt zekâsıyla oynamıyor, arkadaşlar. Oynatılıyor bu. Şuraya bakın ya:

Tayyip’i gümbür gümbür devirecek ve CB koltuğuna oturacak bir CHP üyesi insan var ortada: İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu.

Ne diyor bu adam?

“Görev verilirse tabiî ki yaparım”, diyor.

Bu adama en büyük düşmanlığı kim yapıyor?

Sorosçu Kemal. Resmen blokaja alıyor İmamoğlu’nu.

Oysa Tayyip ve onun AKP’giller’i yedi kere yendi, Sorosçu Kemal’in Yeni CHP’sini. Sorosçu’yla da şamar oğlanı gibi oynadı Tayyip, yukarıda da belirttiğimiz gibi, 12 yıl boyunca.

Bütün bu gerçekliğe rağmen, Sorosçu kalkıyor, Tayyip’i kesinkes yenecek olan adamı prangaya vuruyor, aday ben olacağım, diyor. Kendisinin kazanma olasılığı zaten oldukça zayıftı. Akşener’in İYİ Parti’si de ittifaktan çekildiğine göre Sorosçu’nun kazanma ihtimali hemen hemen hiç kalmadı. Buna rağmen inat ediyor Hafız. Demek ki buna; “böyle oyna”, diyor, bunu CHP’nin başına bir kaset kumpasıyla çöktürtenler…

Toplamış masasının etrafına dört tane Ortaçağcı, Fesli Deli Kadir çizgisindeki, Cüppeli çizgisindeki, İsmailağa Dergâhı çizgisindeki, miadı dolup, işi bitip Tarihin çöplüğüne atılmış sözde partileri; “Ben şu anda Beşli Masayım”, diyor. “Onlar beni aday gösterdi, ben çoğunluğun adayıyım”, diyor.

Ülen bunların oy toplamı yüzde 2 bile etmez be…

Nereye gidebileceksin bunlarla?..

Dün de belirttiğimiz gibi bu dört Ortaçağcı, Şeriatçı partinin derdi, Sorosçu’nun Yeni CHP’sinden altışar milletvekilliği ve birer bakanlık koparabilmek, eğer kazanırlarsa. Yani Sorosçu CHP seçmeninin oylarını bunlar yiyim etsin diye atıyor önlerine. Yani al gülüm ver gülüm hesabı. Siz beni CB adayı gösterin, ben de size altışar milletvekili ve kazanırsak birer bakanlık vereyim, diyor. Aralarındaki bütün ilişki bununla sınırlı, arkadaşlar. Yani aşağılık, ahlâksız bir rüşvet pazarlığından başka hiçbir anlam taşımıyor ilişkileri.

Bunların alayının derdi, Tayiypgiller’in ihanet ve zulüm iktidarının, Türkiye’yi uçuruma sürükleyen iktidarının devrilip ülkemizin ve halkımızın bu felaketten kurtarılması değildir. Asla değildir. Öbürleri için yani masasındaki dört gerici parti için zaten bir kayıp söz konusu olmayacak hiçbir şekilde. Tayyip devrilse de devrilmese de Sorosçu’yla ilişkileri sürdüğü sürece bunlar seçim sonrası altışar milletvekilliğini kapacaklar. İşin o yönü garanti. Hasbelkader seçilirse de birer bakanlık kapacaklar. Sorosçu içinse olay bir kumar. Olur da kazanırsak, ölmeden bir de CB koltuğuna oturmuş oluruz, düşüncesi. Oturamazsak da oturamayız, ne yapalım… İşte Yeni CHP’nin yeni genel merkez binasında odamız da kredomuz da iyi. Hemen her gün de ağırlanıyoruz, mangırla kendimize bağladığımız yandaş, muhalifi oynadığımız medyamızda. E, bunlar da yeter bize.

İşte Sorosçu’nun düşüncesi, hesabı kitabı budur, arkadaşlar…

Bizim “Sevrci Soytarı Sahte Sol” dediğimiz, PKK-HDP yörüngesindeki sefaletler de alkış tutuyorlar Sorosçu’ya ki onlar da CHP listelerinden seçime girip tıpkı masadaki Ortaçağcı partiler gibi birer ikişer milletvekilliği kapabilsinler,.

Yani hepsinin derdi cukka, koltuk, ün, makam, poz…

Ne diyelim arkadaşlar…

İşte bunların alayı insan sefaletleri dünyasının acıklı figürleridir. Kıvılcımlı bunların benzerlerine ne diyor?

“İkinci kategoriler.”

İnsanlığın da kategorileri vardır, arkadaşlar. İşte bunlar, ömürlerini mensup oldukları yerde geçirip tamamlayıp gideceklerdir.

Biz ne diyoruz her zaman?

“Onur yaşamdan önemlidir.”

Gerçek devrimci teorimiz, ideolojimiz, prensiplerimizdir bizim davranışlarımıza yön veren. Yine hep söyleyegeldiğimiz gibi; sonunda bunlar toz olup, yok olup gidecekler, isimleriyle, cisimleriyle, yaptıklarıyla, ettikleriyle. İzleri tozları kalmayacak gelecekte.

Devrimlerse, ki adı görklü Marks Usta “Tarihin Lokomotifleridir” diyor onlar için, onların içinde ve başında hep biz olacağız.

Ve en sonunda emperyalistler, işbirlikçiler, geldikleri gibi gidecekler!

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

5 Mart 2023

Nurullah Efe Ankut
HKP Genel Başkanı

[1] https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/bahceli-aday-tercihim-sinif-arkadasim-7518761/

[2] https://www.odatv4.com/siyaset/kemal-kilicdaroglu-nu-doven-ulkucu-yillar-sonra-konustu-koda-adi-kocero-255234

[3] https://www.odatv4.com/guncel/sozcu-tv-paylasim-rekoru-kirdi-yilmaz-ozdil-arsivini-acti-273260

[4] https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-10-ocak-2023.

[5] Atatürk’ün Söylev Demeçleri’nden, 8 Temmuz 1920