Partimizin ilk Genel Başkanı Hikmet Kıvılcımlı’nın dediği üzere, “Çanakkale Savaşı, tüm mazlum ulusların emperyalizme karşı ilk zaferidir.” Bu nedenle Türkiye Devrimi’nin neferleri olarak, bu büyük zaferi kazanmış bir halkın parçası olmanın kıvancını yaşıyoruz.
1914’te başlayan Çanakkale Savaşı’nı da kapsayan Birinci Dünya Savaşı, artık emperyalist-tekelci aşamaya varmış olan kapitalist ülkelerin çıkarlarına göre ayrı ittifaklar oluşturarak milyonlarca insanın ölümüne ve mahvına sebep olan ilk paylaşım savaşıdır. Bu dönemde bir zamanların güçlü imparatorluğu olan Osmanlı ise Kapitalist üretim sisteminin geliştiği ülkeler karşısında zayıf düşmüş ve Emperyalizm aşamasına sıçramış devletler için yarısömürge bir ülke konumuna gelmiştir.
Çökkün Osmanlı İmparatorluğu’nun kimler tarafından, nasıl paylaşılacağı konusundaki anlaşmazlık emperyalist güçler arasındaki çekişmenin de ana mevzuları arasındadır. Emperyalist güçlere göre; bu paylaşım savaşında hangi safta olursa olsun eninde sonunda Osmanlı parçalanacak ve tüm toprakları işgal edilecektir. Bu savaşta Almanya’nın yanında yer alan Osmanlı’yı, en kestirme yoldan saf dışı etmesinin yolu ise Çanakkale’den geçerek hem İstanbul’u almak ve Boğazlar’ın kontrolünü elde etmekten geçmektedir.
Bu amaçla Çanakkale’de deniz yolu kullanılarak, 1914 Kasımı’nda başlayan saldırıların en güçlüsü 18 Mart 1915 tarihinde uygulamaya konulmuştur.
Bu taarruzda İngiliz ve Fransızlardan oluşan Birleşik Donanma ağır kayıplara uğramış ve deniz harekâtından vazgeçilmek zorunda kalınmıştır. Büyük ve destansı mücadele sonucunda deniz harekâtıyla istenilen başarı sağlanamamış ve Çanakkale geçilememiştir. 1916 yılının Ocak ayına kadar sürecek kara savaşlarından da sonuç alamayan İngiltere ve Fransa, her türlü savaş üstünlüğüne rağmen bu cephede yenilgiye uğratılmıştır.
Bir milyonu aşkın askerin karşılıklı çarpıştığı Çanakkale’de toplamda 500 binden fazla asker ya ölmüş ya da yaralanmıştır. Türkiye’nin şehit düşen asker sayısı ise 180 binin üzerindedir. Bu büyük zaferde Nusret Mayın Gemisi’ni, Yüzbaşı Hakkı Bey’i, Seyit Onbaşı’yı, Albay Cevat Bey’i, 57’inci Alay’ı, Onbeşlikler’i ve Mustafa Kemal’le birlikte daha nice ölümsüz kahramanı Tarih bize tanıtmıştır.
Emperyalistlerin büyük bir yenilgiyle çıktıkları Çanakkale Savaşı, Emperyalist Birinci Paylaşım Savaşı’nın bir cephesi olsa da, Osmanlı İmparatorluğu halkları yurt savunması halindedir bu mücadelede. Bu nedenle antiemperyalist bir yönü vardır ve sonuçlarıyla beraber mazlum ulusların umudu çıkış yolu olmuştur bu zafer. Azgın bir işgal girişimine karşı Türkler, Kürtler ve diğer halklar kardeşçe bir birlik içerisinde seferber olmuş ve mücadele etmişlerdir. Bu seferberlik, bu kardeşçe birlik, Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızda da devam etmiştir, aynı emperyalist güçlere karşı. Bizim için en önemli sonucu budur.
Çanakkale Zaferi sonucunda emperyalistlerin yardımından mahrum kalan kanlı zalim Rusya Çarlığı, Büyük Ekim Devrimi’yle yıkılmış ve Mustafa Kemal önderliğindeki Cumhuriyet’in en büyük müttefiki olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kurulmuştur. Ekim Devrimi, artık mazlum ulusların önünde, emperyalist blokların yanında yer almak yerine kendi kaderlerini özgürce çizebilecekleri bir başka yol açmıştır.
Bugün ise bu eşsiz zaferi gerçek anlamıyla kutlamak ve halkımıza hatırlatmak biz devrimcilerin en büyük görevidir. Çünkü 105 yıl önce ülkemizi açık işgale kalkışan güçler bugün, destekledikleri israfkâr, vurguncu bir iktidar sayesinde ülkemizin tüm maddi-manevi değerlerini oluk oluk kendi kasalarına akıtmaktadırlar. Artık yerli-yabancı Parababalarına satılmadık ülke değeri bırakılmamıştır.
Dün yüzbinlerce şehit ve yaralı verilen bir savaşla emperyalistlerin geçemediği Çanakkale, bugün yağma, talan alanına dönüştürülmüştür. Dünyanın sayılı su ve oksijen kaynaklarından bir olan Kaz Dağları’nda yüzbinlerce ağaç katledilmiş ve yeraltı zenginlikleri emperyalist şirketlere aktarılmıştır. Üstelik bölgedeki vurgunu iktidar temsilcileri “Çanakkale geçilmez artık geride kaldı, Çanakkale geçilir her türlü geçilir” diyerek anlatmaktadırlar. Vatan kavramının değersizleştiği bu iktidar döneminde; vatanımızın bir parçası olan 18 Ege Adası bile Yunanistan’a adeta terk edilmiş, Cumhuriyet döneminin ilk toprak kaybı ülkemize yaşatılmıştır. Ayrıca KANAL İSTANBUL VE ÇANAKKALE KANALI projeleri Ülkemizin bağrına sokulacak hançerler olacak, Boğazlar Anlaşmasını işlevsiz bırakacak, Karadeniz’i ABD’nin gölü haline getirecek, doğa ve çevre katliamı olacaktır.
Bu nedenle ABD ve AB Emperyalizminin yarı sömürge haline getirdiği ülkemiz için tek çıkar yol, tek kurtuluş yolu; halkımızın 105 yıl önceki ruhla emperyalizme ve onların işbirlikçisi gerici iktidara karşı yeni bir İkinci Kurtuluş Savaşı mücadelesi vermesidir. Bu mücadelede ilham alacağımız kaynaklardan biri kuşkusuz Çanakkale Zaferi’dir.
Biz 105 yıl önce de bu uğurda savaştık, bundan sonra da savaşmaya devam edeceğiz. ABD Emperyalistlerini ve onların ayrılmaz müttefiki AB Emperyalistlerini ülkemizden, bölgemizden çıkaracağız. Halklar kurtulacak. Zafer halkların olacak.
Ne diyordu Mustafa Kemal?
“Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı, bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücadeleyi öngören bir mesleği takip eden insanlarız.”
İşte aynen bunu savunuyoruz. Ne bir eksik, ne bir fazla…
Bu nedenle Çanakkale Zaferi’ni savunuyor ve sahipleniyoruz.
YAŞASIN ÇANAKKALE ZAFERİMİZ!
18.03.2020
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi