Bir Asır önce kurulan Laik Cumhuriyet’in; Antiemperyalizm, Tam Bağımsızlık ve Laiklik İlkelerini Tümüyle Benimsiyor ve Savunuyoruz, Savunacağız

100 yıl önce, 29 Ekim 1923’te ilan edilen Laik Cumhuriyet, 1919’dan 1923’e kadar süren ve dünyada ilk olarak zaferle sonuçlanan Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın taçlandırılmasıydı. Laik Cumhuriyet’e giden yollar ülkenin her yanında, Kara Yılan’lar, Şahin Bey’ler, Yörük Ali Efe’ler, Sütçü İmam’lar, Hasan Tahsin’ler tarafından yakılan çoban ateşleriyle örüldü. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları ülkenin her tarafında yakılan bu çoban ateşlerini birleştirdiler, büyüttüler, Emperyalist Yedi Düveli yakan cehennem yangınına çevirdiler. Laik Cumhuriyet’e giden yollar, İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da açıldı. Laik Cumhuriyet’in temeline terlerini, gözyaşlarını, kanlarını akıttılar; Kara Fatma’lar, Halime Çavuş’lar, Nezahat Onbaşı’lar, Şerife Bacı’lar, Tayyar Rahmiye’ler.

Laik Cumhuriyet’in temelinde, sonunu düşünmeyen Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliyeci atalarımızın; “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” kararlılığıyla mücadelesi var.

Laik Cumhuriyet’in temelinde, fedakâr, cefakâr, çilekeş halkımızın analarından, atalarından kendilerine miras bu toprakları, bu yurdu, insan soyunun en büyük düşmanlarına çiğnetmemek, namuslarına halel getirtmemek için verdiği savaş var.

Asırlık Cumhuriyet’in temelinde, Mustafa Kemal’in; “Eğer Rusya’nın yardımı olmasaydı Yeni Türkiye’nin İngiliz-Fransız ve Yunan Müdahalecilere karşı zaferi ya bugünküyle karşılaştırılamaz ölçüde büyük kurbanlar pahasına elde edilirdi ya da hatta büsbütün olanaksız olurdu. Rusya Türkiye’ye hem manevi hem maddi bakımdan yardım etti. Ulusumuzun bu yardımı unutması bir suç olur”, diyerek selamladığı Lenin ve Ülkesi Sovyetler’in harcı var, Sosyalizm var.

İşte biz İkinci Kurtuluş Savaşçıları, bir asır önce ilan edilen Laik Cumhuriyet’in AntiemperyalizmTam Bağımsızlık ilkelerini tümüyle savunuyoruz.

Biz İkinci Kuvayimilliyeciler, Laik Cumhuriyet’e giden yollardaki yiğitliği, cesareti, kararlılığı, inancı, sonu düşünülmeyen kahramanlığı, vazgeçmemeyi savunuyoruz.

Biz Laik Cumhuriyet’in, Mustafa Kemal’i gerçek anlamıyla karakterize eden ve Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mıza egemen olan; “Bağımsızlık Benim Karakterimdir”, anlayışını savunuyoruz.

Biz Gerçek Vatanseverler, Mazlum Halklara örnek ve umut olan Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın ve onun zaferiyle kurulan Laik Cumhuriyet’in; “Geldikleri Gibi Gidecekler” kararlılığını savunuyoruz.

Ve Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın mantıki sonucu olan Demokratik Halk İktidarını kuruncaya kadar savunmaya devam edeceğiz.

Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliyeciler sadece Emperyalist Yedi Düvele karşı mı mücadele verdiler?

Hayır. “Milletin kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançer” olan yobazlığa yani içerdeki düşmanlara karşı da mücadele verdiler. Emperyalist Yedi Düvelin işbirlikçileri, 100 yıl öncesinin Ortaçağcıları Vahdettin’ler, Damat Ferit’ler, Nemrut Mustafa Paşa’lar, Ali Kemal’ler Kurtuluş Savaşı’mızın temeline işgalci düşmanla birlikte dinamit koymaya kalktılar. Zaferle taçlanan Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mız ve bu zaferin ardından kurulan Laik Cumhuriyet, o temele konulmak istenen dinamitlerin Emperyalistlerin ve yerli hainlerin kafasında patlamasıdır.

İşte biz bu ülkenin İkinci Kurtuluş Savaşçıları, Birinci Kuvayimilliye’de emperyalistlerle işbirliği yapan Ortaçağcı gericiliğin çanına ot tıkayan Laiklik ilkesini savunuyoruz, Laiklik ilkesinin tam olarak hâkim olacağı Demokratik Halk İktidarını kuracağız.

Evet, Cumhuriyet’in; AntiemperyalizmTam Bağımsızlık ve Laiklik İlkelerini Tümüyle Benimsiyor ve Savunuyoruz, Savunacağız.

Ama; “Hemşehriler! Son damlaya kadar kanımızı emmek isteyen bu alçak ve arsız güruha ve bu gürüh-ı haşaratın başında durdukları yağmacı devletlere karşı ayaklanmak bizim bugünkü en büyük borcumuz, en mukaddes vazifemizdir. Memleketimizde bu Avrupalı eşkıyaya yardım eden zenginlerin ve hangi fırkadan olursa olsun hükümetlerin canları cehenneme”, diye haykıran Mustafa Suphi ve Onbeşler’in Karadeniz sularında alçakça katledilmesi savunulamaz.

“Onun için hemşehriler, Türkiye’deki işçi ve rençber arkadaşlar! Toprağınızı, hakkınızı, hürriyetinizi müdafaadan çekinmeyiniz. Dünyada yalnız olmadığınızı unutmayınız. Başka milletlerin de sizin gibi ezilmiş işçi ve köylü kızıl ordularıyla birleşip size tecavüz eden canavarlara nefes aldırmayınız”, diyen Mustafa Suphi ve Onbeşler’in katledilmesi, aynı zamanda 100’üncü yılın en büyük yanlışının da başladığı andır.

Evet, Laik Cumhuriyet’i de bugün biz temsil ediyoruz ama bu ülkenin gerçek Vatanseverleri, Halkseverleri, İkinci Kurtuluş Savaşçıları olarak, 29 Ocak 1921’de Onbeşler’in katliyle başlayan ve 27 Mayıs 1960’a kadar süren Sol’a nefes aldırmama politikasına da tümüyle karşıyız. Sola nefes aldırmama politikasının ürünleridir, Celal Bayar’lar, Adnan Menderes’ler. Sola nefes aldırmama politikasının sonucudur, Köy Enstitülerinin temellerine dinamitler konulup kapatılması.

Çok ağır sonuçlara yol açan bu 100’üncü yılın en büyük yanlışı yapılmamış olsaydı, içinden geçtiğimiz acılarla dolu karanlık günleri de yaşamazdık.

100 yıl önce Mustafa Kemal önderliğinde kurulan Laik Cumhuriyet; topraklarımızı işgal eden Emperyalist Yedi Düvele ve bu Emperyalist Canavarlara topraklarımızı, Halkımızı sunan Saltanat Sevicileri Ortaçağcı Gericilere karşı kurulan bir savunma kalesi idi.

Laik Cumhuriyet, bu kale, 1950’den beri gelen gerici iktidarlar ve özellikle 21 yıldır AKP iktidarları eliyle kerte kerte aşındırılarak, 100’üncü yılına geldiğinde yerle yeksan edilmiştir. Mazlum Halkların Bağımsızlık Mücadelelerine örnek ve umut olan Kurtuluş Savaşı’mızın ve Sevr Bozgununun intikamını almak isteyen AB-D Emperyalistleri ile emperyalist efendilerinin gemilerine binerek kaçmak zorunda kalan Atalarının; Halifeliğin kaldırılmasının; Kadınlarımıza özgürlük yolunun açılmasının; Laikliğin intikamını almak isteyen Ortaçağcı-Gerici-Yobazlar elbirliğiyle yıktılar bu kaleyi.

Bu kaleyi gerçek anlamda kuracak, bu kaleyi yıkmak isteyenlere karşı mücadele edecek anlayış; daha on yedisinde Yörük Ali Efe Çetesi’ne önce kızan olarak katılan, sonra bileğinin hakkına Köyceğiz Kuvayimilliye Askeri Komutanı olan Türkiye Devrimi’nin önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın, nihai kurtuluşu gösteren Gerçek Sol anlayışıydı. Ama Vatanı ve Halkı için kendini alevin kalbine atan, bu uğurda vurmayı da vurulmayı da; “vız gelir ve de gelmelidir”, diyerek karşılayan o Devrim Ustası da, Cumhuriyet’in sola nefes aldırmama politikasının bir sonucu olarak ömrünün 22,5 yılını zindanlarda geçirdi.

Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut’un sıklıkla dile getirdiği gibi, bugün Türkiye’de artık tıpkı Nazi Almanya’sında olduğu gibi İkili Devlet var. Birincisi, yirmi bir yıldır aşındırıla aşındırıla, darbe üstüne darbe yiye yiye çökertilmiş, Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferi üzerine inşa edilmiş, Mustafa Kemal ve İnönü’lerin kurduğu, kısmen de olsa Laik Türkiye Cumhuriyeti; ikincisiyse birincisinin enkazı üzerine hızla inşa edilmekte olan AKP’giller’in Ortaçağcı Faşist Din Devleti’dir.

İşte bugün Ortaçağcı Faşist Din Devletinin AB-D Emperyalistleri ve Ortaçağcı AKP’giller tarafından örgütlenmesiyle birlikte, Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın Zaferi güme gitmiş durumdadır. Kuvayimilliye Zaferi’miz olmamışa dönüştürülmüş, o zaferimizle kovduğumuz “Batılı Emperyalistler” yeniden ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel planda işbirlikçiler, piyonlar, kuklalar bularak Türkiye’nin yönetimini ele geçirmişlerdir.

Ant olsun ki halkımızın bu ağulu düşmanlarını yine geldikleri gibi, bu sefer bir daha gelmemek üzere, Tarihin lanetle anılacakları karanlık sayfalarına göndereceğiz.

Bir asır önce Birinci Kuvayimilliyeci Atalarımız başardı, biz de başaracağız.

Biz bu toprakların İkinci Kuvayimilliyecileriyiz. İkinci Kurtuluş Savaşçılarıyız. Gerçek Devrimcileriyiz. Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin ve Birinci Kuvayimilliyecilerin kurduğu Laik Cumhuriyet’i nihai sonucuna biz ulaştıracağız. Ulusal Kurtuluşu Sosyal Kurtuluşla taçlandıracağız, birincisindeki eksikleri gidereceğiz ve hiçbir eksik bırakmayacağız.

Çünkü 100 yıl önceki kahırlı ve karanlık günlerden bu halkı çıkartıp Laik Cumhuriyet’e kavuşturan Atalarımızın sahip olduğu Cesaret Vatanına sahibiz biz.

Bugün sadece biz haykırıyoruz, “Katil AB-D Ülkemizden, Ortadoğu’dan Defol., diye.

Bugün bir biz kaldık; “Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmektense ölmeyi yeğ”, tutan.

Halkımız 100 yıl önce farklı olan Mustafa Kemal’i ve Birinci Kurtuluş Savaşçılarını anladı, onların arkasında ordulaştı ve zafere ulaştı.

Halkımız eninde sonunda farklı olanın yalnız biz olduğunu görüp İkinci Kurtuluş Savaşçılarını da anlayacak. İkinci Kuvayimilliyeci önderleri olan Gerçek Devrimcilerin arkasında ordulaşacak ve nihai zafere ulaşacak.

Bu zaferin sonunda inşa edilecek Demokratik Halk İktidarını; Antiemperyalist, Antifeodal, Antişovenist ilkelerle örülmüş bu kaleyi hiç kimse yıkamayacak, yüzyıllar geçse de…

Birinci Kuvayimilliyecilere Sözümüzdür:

İkinci Kuvayimiliyeyi de, İkinci Kurtuluş Savaşını da Başaracağız!

 Emperyalizmi ve Gericiliği Yine Yeneceğiz!

Demokratik Halk İktidarını Kuracağız!

28 Ekim 2023

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi