Her boydan ve soydan Amerikan devşirmesi, Amerikan kuklası satılmışlar tarafından “Puştlar Sofrası”na döndürülmüş memleketimizde ben de tabiî çoğu zaman öfkeden tir tir titriyorum. Nazım’ın deyişiyle “ağız dolusu küfürler” savuruyorum.
Bu arada ruh sağlığımı korumak için antidepresanlar kullanıyorum. Fakat kullandıklarım kimyasal değil, biyolojik. Kanlı canlı, tüylü, kuyruklu, kulaklı. Ve genelde de hüzün ve anlam yüklü bakışlara sahiptir.
İşte antidepresanlarımız arasına yeni katılan (fotoğrafın çekildiği anda) iki aylık olan Aşil. Şimdi üç aylık, biraz daha büyüdü…
Bir hevesle almışlar, sonra da bezip, getirip bizim kapının önüne bırakmışlar. Böyle edinildi o da…
Bir diğeri de mahallemizin en güzel kızı Prenses Hanım…
Bunun sahibiyse mertliğe ve yiğitliğe hayran şairimiz Hayaloğlu’nun deyişiyle; “Olsun be! Ne olacaksa olsun!”, deyip “sigarayı üç pakete” çıkarmıştı günde. Yine aynen Hayaloğlu gibi, “olan oldu” Esen Hanım’a da. Akciğer kanserinden toprağa düştü…
Esen Hanım, dominant-baskın karakterli bir kadındı. Yani Anadolu’nun ünlü Anatanrıçası Kibele’nin genlerini taşıyan kadınlarımızdan biriydi. Böyle kadınlarla uyum sağlayabilmek için onların taşıdığı yükseklikler havasını yani değerini bilmek gerekir. Eğer bilemeyecek denli cahilseniz, anlaşamazsınız, bir evliliği uzun süre sürdüremezsiniz…
İşte hımbıl, çelebi eşi de, değerini kavrayamadığı için Esen Hanım’ın, genç yaşında ayrılmıştı, yanına okulöncesi yaştaki kız çocuğunu alarak.
Bütün bu olumsuzluklara ilaveten, hayvan düşmanı, gudubet bir annesi de vardı yanında, ona devamlı stres kaynağı oluşturan.
Esen Hanım, son günlerinde evinde baktığı başka bir kedisini bizim Sultan’a emanet etmişti, “Hoca Teyze, kedimi senden başka kime emanet bırakabilirim ki?”, diyerek. Hastaneye bir daha dönüşü olmayacak şekilde giderken söylemişti bu sözleri. Ve kendisini o an hastaneye taşıyan ağabeyi, onun eşi ve yeğenleri de şaşırmışlardı, Esen Hanım’ın o halindeki bu sözlerine; “Yahu şu halde bile kendini düşünmüyor da kedisini düşünüyor”, diye.
Tabiî anlayamazlar, tüylü, kuyruklu antidepresanların kıymetini ve faydasını bilmeyenler böyle durumları…
Esen Hanım’ın, bahçesinde ve evinin yan tarafındaki arsada baktığı bir kedisi daha vardı: Aşağıda gördüğünüz Prenses Hanım.
Bunu da o an söylemeye utandığı için, bizim Sultan’a diyememişti; “Hacer Teyze, Prenses de sana emanet artık”, diye. Besbelli ki fazla yük bindirmekten utanıp çekinmişti.
O boş arsanın öbür ucunda bulunan evin hiç kullanılmayan, işyeri olarak tasarlanmış alt katı vardı penceresi devamlı açık. Ev üç buçuk katlıydı. Üstelik CHP’li ve oğlu da veteriner olan Karadenizli bir komşuya aitti tamamı.
Sultan o arsanın bahçe duvarının üzerine, daha birçok kediye baktığı gibi Prenses Hanım’a da bakıyordu yemek koyarak, sabah akşam. Karnını doyuruyordu, aç kalmıyordu Prenses Hanım böylelikle.
Fakat doğurgan, iyi bir anneydi. Güvenli bir yer olarak gördüğü, yukarıda sözünü ettiğimiz komşunun boş dükkanına gidip yavrulamış hayvan; hem de kış ortasında. Fakat mal sahibi zalimmiş meğer. Daha gözleri bile açılmamış üç yavruyla birlikte Prenses Hanım’ı da bir karton kutunun içine koyarak Sultan’ın yemek verdiği bahçe duvarının üzerine bırakıvermiş. Prenses de yoğun annelik içgüdüsünün yönlendirmesiyle, hem soğuktan hastalanıp ölebilirler, hem de martılar, kargalar ve hatta sokakta bakmakta olduğumuz köpekler zarar verir diye ayrılamamış yavrularının başından. O da öylece kalakalmış karton kutuda.
Sultan sabahleyin yemek vermeye gidince görmüş bunları. Tabiî doğallıkla orada bırakamayacağı için o halde, alıp getirdi eve kutuyla birlikte. Evdeler üç buçuk yıldan bu yana. Büyüdü yavruları da, iki güzel kız ve bir oğlan.
İşte Prenses Hanım’ın hikayesi de böyledir…
Dikkat edersek arkadaşlar; üç aylık olmuş olan Aşil olsun, Prenses Hanım olsun derin, içtenlikli, hüzünlü, anlam yüklü bakışlara sahipler. Meclisteki firesiz en sağından en soluna kadar Amerikan sevici, NATO sevici yerli hain ve düzenbaz siyasetçilerin hiçbirinin yüzünde böyle bakışlar göremezsiniz. Onlar hep karanlık, fırıldak, ikili-üçlü oynayan, tiksinti verici içyüzlerinin yansısıyla hep güvenilmez, sinsi, kalleş bakışlara sahiptirler.
Antidepresanlarımla ilgili bugünkü “hikayenin özeti” de budur, arkadaşlar…
11 Nisan 2023
Nurullah Efe Ankut
HKP Genel Başkanı