“ATAMA YOKSA OY DA YOK” DİYEN ÖĞRETMENE GÖZALTI!

 

“ATAMA YOKSA OY DA YOK” DİYEN ÖĞRETMENE GÖZALTI!

Tayyipgiller’in “İleri Demokrasi” maskeli

Ortaçağcı- Şeriatçı uygulamalarının geldiği son nokta!..

 

Açlık ordusu yürüyor

yürüyor ekmeğe doymak için

ete doymak için

kitaba doymak için

hürriyete doymak için.

 

Yürüyor köprüler geçerek kıldan ince kılıçtan keskin

yürüyor demir kapıları yırtıp kale duvarlarını yıkarak

yürüyor ayakları kan içinde.

 

Açlık ordusu yürüyor

adımları gök gürültüsü

türküleri ateşten

bayrağında umut

umutların umudu bayrağında.

(Nazım Hikmet)

 

 

“Gaziantep’te bir öğretmenin ‘Şubat’ta atama yoksa oy da yok’ sözüne karşılık veren Tayyip, ‘Kusura bakmayın, bir şey söylediysek, ne söylediysek o olur, başkası olmaz. Sağ ol, o oy senin olsun. Biz öyle spekülasyonlara girmeyiz. Al onu kendine sakla. Tamam kendine sakla. Sen vermen gereken yere ver. Bize kimin oy vereceği belli, bak burada görüyorsun. Sen kendine sakla’ diye tepki gösterdi.

“Bu sırada polislerin Erdoğan’a tepki gösteren vatandaş ile yanındaki bir kişiyi, kalabalık arasında gözaltına aldığı görüldü.” (Gazeteler, 21.01.2013)

Tayyipgiller’in “İleri Demokrasi”leri işte bu…

“Bunlar, hak arayan işçiyi, memuru, köylüyü de “ayaktakımı” olarak gördüklerinden; toprağına istediği ürünü ekemeyen, ektiğini de pazarlayamayan dolayısıyla da geçim derdine düşen köylümüzün “anamızı ağlattığınız” feryadına da onlarca korumasını saldırtarak “ananı da al git” diye efelenerek kuru kabadayılık yapmışlardı.

“2008 yılında “ayaklar baş olunca, kıyamet kopar” diyerek, İşçi ve Emekçilere 1 Mayıs Alanı’nı yasaklayarak onları polisin gaz ve tazyikli suyuna maruz bırakanlar da bunlardı.

“Aydın’da kendisini protesto eden 17 yaşındaki bir genci, korumalarının yardımı ile yanına getirtip, acımasızca boğazını sıkarak tırnaklarını geçiren de bunlardı.

“Gittikleri her yerde sokakları kapatıp trafiği durdurarak yaşamı insanlara zindan ettikleri yetmiyormuş gibi, buna itiraz eden ve protesto hakkını kullananlara koruma ordusuyla saldıran da bunlardı. İzmir’de Partimizin İl Başkanı’nın bürosunu basan, Hopa’da kendilerini protesto eden halka acımasızca saldırarak bir insanımızı katledenler de bunlardı.

“Hangi birini sayalım, yine kendilerini protesto etmek isteyen ODTÜ’lü öğrencileri kampus içinde biber gazı ve tazyikli su yağmuruna tutarak, gencecik insanlarımızı plastik mermilerle ölümcül derecede yaralayanlar da bunlar değil mi?

“Biber gazı ile kreşteki küçücük bebelerin bile gözlerini yakarak verdikleri korku yetmiyormuş gibi, yapılan bu despotluğu kınayan öğretim üyelerini de kapsayacak şekilde her geçen gün cepheyi genişleterek saldırganlaşmaları ise son örneği…” (Kurtuluş Yolu, Sayı: 62, 27 Aralık 2012)

Kurtuluş Partili Avukatlar açıklamalarına böyle bir giriş yapmışlardı. Bu açıklamanın mürekkebi kurumadan Çağdaş Hukukçular Derneği’ne operasyon yapılarak avukatlar tutuklandı. Aynı dakikalarda Tayyip’e Gaziantep’te  “Şubat’ta atama yoksa oy da yok”  diyen ataması yapılmayan bir öğretmen gözaltına alınıyordu.

Ataması yapılmayan öğretmenlerin sayısı 350 bine yaklaştı.

Ataması yapılmayan 36 öğretmen intihar etti.

Aileleri ile yaklaşık 1 milyon kişi mağdur, canları yanıyor!

Ama Tayyipgiller’in umurunda mı? Onlara meczuplaştırılan milyonlar yeter!

Bunu bilerek, planlayarak yapıyorlar. Toplumun aydın/örgütlü bölümünü, kullaştırılmış, cahil bırakılmış bölümünün önüne atıyorlar. Köleci Roma’da aslanların önüne atılan köleler gibi! Halkı birbirine kırdırıyorlar ve karşılarına geçerek halkla alay ediyorlar.

Önce öğretmenlerin çalışmadığını, çok tatil yaptığını, haftanın sadece iki gününü çalışarak geçirdikleri yalanını propaganda ettiler. Hemen arkasından “öğretmen ihbar hattı” 147’yi devreye sokarak imzasız ihbarlarla, uyduruk gerekçelerle öğretmenleri soruşturmalarla baskı altına almaya başladılar.

Dok­tor­lar öl­dü­rü­lü­yor, sal­dı­rı­ya uğ­ru­yor, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı on­la­ra sa­hip çık­mak, bu sal­dı­rı­la­rın önü­nü al­mak ye­ri­ne, dok­tor­la has­ta ya da ya­kın­la­rı­nı kar­şı kar­şı­ya ge­ti­ri­yorlar. Kurdukları şikâyet hat­tı 184, dok­tor­lar üze­rin­de bas­kı ku­rul­ma­sı­nın bir nu­ma­ra­lı ara­cı ha­li­ne ge­ti­ril­iyor.

Kamu mallarının yağmalanmasını geciktirdikleri için TMMOB’ye saldırıyorlar. Mühendisleri yandaşlaştırmak için yasa değiştiriyorlar. Bu konuda “ayak bağı” olduğunu düşündükleri yargıyı zaten hizaya getirmişlerdi. Artık Danıştaydan yağmalamaları engelleyen bir karar çıkmaz oldu.

Yandaş HAK-İŞ ve sarı gangster TÜRK-İŞ yetmedi. Tüm olumsuzluklara rağmen mücadele eden başta DİSK ve bağlı sendikalar olmak üzere sendikaların önünü kesmek için yasaları değiştirdiler. Hem de % 10 barajını kaldırıyoruz demagojileri ile. İşkollarını birleştirerek bazı işkollarında barajı % 10’dan % 15-20’lere çıkardılar. Devrimci sınıf sendikacılığının temsilcisi Nakliyat-İş’in mücadele yürüttüğü taşımacılık işkolunda olduğu gibi…

Binbir türlü oyunlara, hilelere, yalan-dolanlara rağmen durduramayacaklar, engelleyemeyecekler “gelmekte olanı”!.. 23.01.2013

 

Kurtuluş Partili

Kamu Emekçileri