Artık trajikomik iftiralardan medet umuyor

Ne demişti, bin yılların deneyiminden süzülüp gelen atasözümüz?

Can çıkar huy çıkmaz…

Kaçak Saraylı Hafız ve avanesi için ne kadar da karakterize edici bir söz…

Bunlarda da, hem de tamamında can çıkar ama Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye düşmanlığı, laiklik düşmanlığı asla çıkmaz… Tâ ki toprak, mezar kurtlarıyla birlikte, bunların bedenini çürütüp toz zerreleri haline getirinceye dek…

Dikkat ederseniz, Kaçak Saraylı Reis, şu son haftalarda artık iyice düşünce ve davranış kontrolünü kaybetti. Doğruluğu ve kesinliği hemen herkesçe bilinebilecek konularda bile yalana, iftiraya, demagojiye başvurmaktan kendini alamaz hale geldi.

Son yaptığı (dünkü) Muhtarlar Toplantısında sarf ettiği, yoğun yalan ve iftiradan ibaret şu cümlelerine bir bakın, ya da videosunu bir izleyin Hafız’ın:

Videonun tapesi:

“Ben 75 öğrencili sınıflarda okuduğum zaman, o zaman Tek Partili Dönemdi. Yani CEHAPE’nin iktidarda olduğu dönemlerdi. Ama sınıflarımızda bizim 75 öğrenci vardı. Anadolu’daki sınıflarda 100 öğrencinin üzerinde öğrenci olduğu, muhtarlarımın çoğu da onları bilir.”

Hafız’ımız 1954 doğumludur. Fakat nasıl oluyorsa Tek Partili “CEHAPE İktidarı” döneminde, yani 1950 öncesinde ilkokula gidiyor ve de 75 kişilik sınıflarda okuyor.

Nereden başlayıp nasıl düzeltirsiniz ki bu yalanlar sarmalını?

Hafız, sen doğmadan önce mi gittin ilkokula?

Bazı Holywood filmlerindeki gibi zaman tünelinde serbestçe on yıllar, yüz yıllar öncesine gidip gelebilme olağanüstü kapasitesine mi sahipsin?

Bunun apaçık bir yalan olduğunu ilkokul öğrencileri bile bilir be!..

Gelelim 75 kişilik sınıflar demagojisine…

Ben, 1945 doğumluyum. Köyümüzde ilkokul bulunmadığı için şehre göçtük. Çünkü babam beni okutmak istiyordu.

1953-1954 ders yılında Konya’nın kenar mahallesindeki, evimizin yakınında bulunan 14 Mayıs İlkokulu’na kayıt yaptırıp okumaya başladık ve orada okuyup bitirdik ilkokulu.

Bayar-Menderes liderliğindeki Demokrat Parti İktidarı da halkı ayrıştırıcı, bölücü, aynen Tayyipgiller gibi Mustafa Kemal ve laiklik düşmanı, başta Said-i Nursi olmak üzere tarikat şeyhleriyle dost bir gerici Finans-Kapital İktidarıydı.

Bu sebeple de mahallemize yaptırılan bu yeni ilkokulun adını, kendi iktidarlarına gelişi sağlayan 14 Mayıs 1950 Seçimlerine atıfta bulunsun diye “14 Mayıs İlkokulu” koymuşlardı.

Sınıflarımızın mevcudu 40’lı sayılarla ifade edilebilecek miktardaydı.

Sonra yine bizim gibi kenar mahalle çocuklarının öğrenim gördüğü Konya Karma Ortaokulu’na gittik. Orada da sınıf mevcutları 50’li rakamlarla ifade edilmekteydi. Yani 51, 53, 54, 55 gibi.

Konya Erkek Lisesi’ne gittik sonra da lise eğitimimiz için. Orada da sayılar 50’li miktardaydı.

Daha sonrasında Felsefe Grubu Öğretmeni olarak, pek çok ilde olduğu gibi, okuduğumuz Konya Lisesi’nde de öğretmenlik yaptık. Müdürler komisyonu kararıyla Konya Kız Lisesi’nde de öğretmenlik yaptık. Burada da sınıflarımızın mevcudu 50 küsurdu.

Diğer illerdeki mevcutlar da aynıydı.

Demek istediğimiz, Tayyip’in iftira ve yalanlarının hiçbir yönden ipe sapa gelir bir tarafı yoktur. Meydan boş. Gönlümüzce sallayalım, anlayışıyla söylenmiş demagojik iftiralardan ibarettir bunlar.

Tayyip ve avanesi, insanlarımızı 16 yıldan bu yana sürekli Allah’la aldatageldikleri için sallamacada hiç fren kullanmıyorlar. Nasıl olsa bizim “hülooğğ”cular meczuplaştırılmış durumdadır. Nasıl doğrarsak doğrayalım yerler, diye düşünmektedirler.

Fakat herkes kör ve ahmak değil. İşte Tayyip’le aynı yıllarda, aynı okulda okuyan bir kardeşimizin söz ve fotoğrafla gerçeği kesin ve açık biçimde ortaya koyuverişi:

Bugünün Cumhuriyet İnternet Sitesinde yayımlanan şu habere bakalım bir:

“Okul arkadaşından Erdoğan’a fotoğraflı yalanlama

“Erdoğan, muhtarlara yaptığı konuşmada “CHP’nin iktidar olduğu tek parti döneminde 75 kişilik sınıflarda okuduğunu” söyledi. Erdoğan ile aynı okulda okuduğunu söyleyen Mustafa Paçal ise Erdoğan’ın iddiasını yalanladı.

“Erdoğan ile aynı okulda okuduğunu söyleyen Mustafa Paçal “Piyalepaşa İlkokulunda ayrı sınıflarda birlikte okuduk. Ben 75 öğrencili sınıf görmedim” dedi. 

“1954 doğumlu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlara yaptığı konuşmada ” CHP ‘nin iktidar olduğu tek parti döneminde 75 kişilik sınıflarda okuduğunu” söyledi. Erdoğan ile aynı okulda okuduğunu söyleyen Mustafa Paçal ise Erdoğan’ın iddiasını yalanladı.

“Piyalepaşa İlkokulu’nda ayrı sınıflarda birlikte okuduk. Ben 75 öğrencili sınıf görmedim.” diyen Paçal sınıfından bir fotoğraf paylaşarak “Burası Piyalepaşa ilkokulu 3/D sınıfı bizim sınıf burası yıl 1962/3 Erdoğan’la aynı okuldayız. 5’şerli 3 sıra var her sırada 3 öğrenci olsa 45 yapar ki sıraların hepsi dolu değil bizim sınıfta mesela 36 öğrenci vardık.” dedi.” (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/991958/Okul_arkadasindan_Erdogan_a_fotografli_yalanlama.html)

Saygıdeğer arkadaşlar;

Gördüğümüz gibi, Kaçak Saraylı’nın zihin ve davranış kontrolünü iyice kaybetmiş olmasına rağmen istikrarlı bir biçimde, zerre miktarda olsun sapmaya uğramadan devam ettirdiği, kişiliğinin belirleyici bir yönü bulunmaktadır. O da “CEHAPE Zihniyeti” ya da “CEHAPE’nin Tek Parti İktidarı Dönemi” diye adlandırdığı, aslında Mustafa Kemal, Kuvayimilliye ve laiklik düşmanlığını dizginsiz bir biçimde ortaya koymasıdır.

1950’den bu yana, yani ABD’nin “Yeşil Kuşak Projesi” kapsamında yetiştirilen bu laiklik, Kuvayimilliye, Mustafa Kemal ve vatan millet düşmanı Ortaçağcı hareketlere mensup insanlara daha Besemele çekmeyi bile öğretmeden bu düşmanlıkları öğretiyorlar.

Bu düşmanlıklar onların kişiliklerinin, ruhiyatlarının en temel unsuru haline geliyor. Tayyip’in “Hocam” diye hitap ettiği Fesli Kadir’in “Keşke Yunan galip gelseydi” hezeyanıyla ortaya koyduğu bu hainane düşmanlık, aslında hepsinin ortak özelliğidir.

Ve bunların tümü sevgi yoksunudur, doğruluk yoksunudur, içtenlik yoksunudur, vicdan, merhamet yoksunudur. Nefes alır, su içer gibi yalan söylerler, iftira atarlar.

Dünya görüşü açısından bütünüyle emperyalizm yandaşıdırlar; yani ABD ve AB yandaşıdırlar, yörüngesindedirler.

Aynı zamanda, temsil ettikleri sınıf da öyle davranmalarını emreder onlara. Çünkü, çağı geçmiş, çoktan Tarihin lanetli sayfaları arasında kalması gereken Antika, vurguncu, insanlık düşmanı Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı, bizim gibi modern burjuva devrimini zamanında yapamamış ülkelerde capcanlı şekilde varlığını devam ettirmektedir.

Bu, kökleri 6 bin yıl öncesinde kalmış asalak sınıfın, sömürü ve vurgununu yapabilmesi için kendisi gibi asalak Modern Finans-Kapitalistler Zümresinin dünya çapındaki merkezlerine bağımlı olması ve onların hizmetinde bulunması gerekmektedir.

İşte Tayyipgiller de bu sınıfın dünya görüşünü ve sınıf çıkarlarını temsil ederler. Bu bakımdan bunlar, ABD ve AB Emperyalistlerinden asla kopamazlar. Onlardan bağımsız bir düşünce ya da davranış belirleyip ortaya koyamazlar. Onlar kadar da halk düşmanıdırlar, vatan millet düşmanıdırlar, insanlık düşmanıdırlar.

Tabiî kendilerini sureti haktan gösterebilmek için de yani saf, cahil, bilinçsiz insanlarımızı Allah’la aldatabilmek için de sürekli yalana, iftiraya, demagojiye başvurmaya mecburdurlar. İşte AKP’giller de en tepesinden en aşağısına kadar hep bu yalan, dümen ve kandırmaca yöntemini kullanmaktadır.

Ne demişti, daha öncesinde de Tayyip?

Üniversiteyi bu şehre biz getirdik, demişti.

Oysa o üniversite 1992’de yapılıp eğitim öğretime başlamıştı.

Hatırlayacaksınız; daha önceki yıllarda da Tayyip, 1981 doğumlu büyük kızı Esra’ya 1980 öncesinde pusula yazdırtmış ve yatak odalarının kapısına yapıştırtmıştı. O pusulaya da şöyle yazdırtmıştı Esra’ya:

“Babacığım bir geceni de bize ayır.”

Evet, arkadaşlar;

Kaçak Saraylı Reis’in halleri ve maceraları böyle işte. Ve 16 yıldır ABD’nin sömürge valisi konumunda Türkiye’yi tek başına bu adam yönetmektedir…

Ve ABD’den aldığı direktifler doğrultusunda ne Laik Cumhuriyet bırakmıştır, ne ordu, ne yargı, ne eğitim…

Eskiden devleti; “Ne istediler de vermedik?”, sözüyle ifadelendirdiği gibi Pensilvanyalı FETÖ’yle paylaşmıştı. Şimdi ise Menzilcilerle, İskenderpaşacılarla, Mahmut Hocacılarla, Cüppelicilerle bilmem nelerle paylaşmaktadır.

Fakat son haftalardaki kontrol dışı söz ve davranışlarına bakarsak artık yolun sonuna geldiği iyice belli olmaktadır.

Bunlar elbette yıkılacak ve gidecekler; ama yaptıkları tahribat, verdikleri zarar, çektirdikleri, çektirecekleri acılar kolay kolay onarılmayacak ve unutulmayacaktır.

Üstelik de ülkemiz BOP Cehenneminin kenarına getirilmiş bulunmaktadır bunlar aracılığıyla…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

8 Haziran 2018

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı