Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın İlk Kıvılcımı olan 19 Mayıs’ı 103’üncü yıldönümünde coşkuyla selamlıyoruz…

Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Ölümsüz Önderi Mustafa Kemal, 103 yıl önce bugün Batılı Emperyalistlere ve onların yerli satılmış işbirlikçilerine karşı savaş bayrağı açarak Samsun’a çıktı. Mustafa Kemal, bu savaşın sonunda milyonlarca vatan evladının kanı canı pahasına kazandığımız ve dünyanın mazlum uluslarına örnek olan, ilham veren zaferimizin ardından kaleme aldığı “Nutuk” adlı eserinde, o kara günlerdeki tabloyu şöyle özetliyordu:

“1919 yılı Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve görünüş:

“Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaşta (Birinci Dünya Savaşında) yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, koşulları ağır bir ateşkes anlaşması (mütarekename) imzalanmış. Büyük Savaşın uzun yılları boyunca, ulus, yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve ülkeyi Genel Savaşa sürükleyenler, kendi yaşamlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife olan (Saltanat ve halifelik katında oturan) Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine uymuş, onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş.”

İşte, “Ulusun geleceğini yine ulusun kendi iradesi belirleyecektir” şiarını bir mıh gibi aklına ve mücadelesine kazımış olan Mustafa Kemal, dört yıl sürecek Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın fitilini bu koşullar altında, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da ateşledi. Samsun’da çakılan kıvılcım devasa bir ateşe dönüştü ve Batılı Emperyalistler yine Mustafa Kemal’in deyişiyle “geldikleri gibi” gittiler.

Aradan geçen 103 yılın ardından ne yazık ki bugünkü tablo da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkış günlerindeki tablodan çok farklı değildir…

1919’da halkımızın bağımsızlığına kast eden, yeraltı-yerüstü zenginliklerimizi yağmalamak isteyen Batılı Emperyalistler bu amaçlarından asla vazgeçmemişlerdir. Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın başlangıç günlerinde ülkemizi ordularıyla, toplarıyla tüfekleriyle işgal altında bulunduran emperyalist çakallar, iğrenç emellerine ulaşabilmek için tıpkı o zamanlardaki gibi bugün de yerli uşaklarını devreye sokmaktadırlar. Ancak bugünkü yerli satılmışlar, o zamanların yerli satılmışlarını ihanette katbekat geride bırakmaktadırlar.

Özellikle ABD, AB Emperyalistleri ve Siyonist İsrail tarafından devşirilen, partileştirilen, iktidara taşınan AKP’giller, 20 yıldır uyguladıkları politikalarla Halkımıza Mütareke Dönemi’nin koşullarını yaşatmaktadırlar.

Mustafa Kemal’in o zamanki Osmanlı Ordusu için söylediği “her yanda zedelenmiş” sözleri, bugünkü Türk Ordusu için de geçerlidir. AB-D Emperyalistleri Mustafa Kemal’in Ordusunu çökertmek, AKP’giller avanesinin deyişiyle “site güvenlikçisi” derekesine düşürmek için bütün imkanlarını seferber etmiş ve ne yazık ki Ortaçağcı, Amerikancı İki Hain Güç olan FETÖ ve AKP’giller eliyle bu amaçlarına ulaşmışlardır. Adına Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk Davaları dedikleri CIA Operasyonlarıyla Mustafa Kemal’in Ordusu’nun itibarı iki paralık edilmiş, 15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı’yla da Ordumuz tam anlamıyla felce uğratılmıştır.

Mustafa Kemal’in Nutuk’taki “ulus, yorgun ve yoksul bir durumda” saptaması da tam olarak bugünün Türkiye’sini yansıtmaktadır. Halkımızı Allah’la aldatarak 20 yıldır insanlarımızın kanını kurutan AKP’giller, Kuvayimilliye yadigârı bütün değerlerimizi, aslan payını kendileri almak koşuluyla yerli yabancı Parababalarına peşkeş çekmiş, yarattıkları İşsizlik ve Pahalılık Cehenneminde insanlarımızı nefes alamaz hale getirmişlerdir. İnsanlarımız kuru ekmeğe muhtaç, aç biilaç yaşam savaşı vermekte; faturalarını, ev kiralarını ödeyememekte, çareyi intiharda aramaktadır.

Tıpkı o günlerde olduğu gibi bugünün muktedirleri de “soysuzlaşmışlar, kendilerini ve yalnız tahtlarını koruyabileceklerini umdukları alçakça önlemler araştırmakta”dırlar. Çıkar Amaçlı bir Suç Örgütü olan AKP’giller’in derdi yalnızca kendi zulüm iktidarlarını ayakta tutmaktır. Bu uğurda yandaşları olmayan herkesi seve seve feda etmeye hazırdırlar. Evine ekmek götüremeyen işçimiz; ürünü tarlada çürüyen köylümüz; 19 Mayıs’ın Mustafa Kemal tarafından bayram olarak hediye edildiği işsiz gencimiz; öldürülen, şiddete maruz kalan, üretim sürecinden koparılan kadınlarımız; tacize-tecavüze uğrayan çocuklarımız; hayvanlarımız, doğamız AKP’giller’in umurlarında bile değildir. Genel Başkan’ımız Nurullah Ankut’un ifadesiyle onların tapındıkları tek tanrı Para Tanrısı’dır. Kamu malı hırsızlığı, tüyü bitmemiş yetim hakkı yemek, AKP’giller’in en karakteristik özelliklerinin başında gelmektedir.

Birinci Kuvayimilliyeci Atalarımızın kanlarıyla sulanmış cennet vatanımızı en az üç parçaya bölmeyi öngören Büyük Ortadoğu ve Genişletilmiş Afrika Projesi’nin Eşbaşkanlığını yürüten AKP’giller, Türkiye’ye değil efendileri olan ABD-AB Emperyalistlerine çalışmaktadırlar. Birinci Kuvayimilliyecilerin yırtıp attığı Sevr Haritasının güncel versiyonunu yani Yeni Sevr’i hayata geçirmek için canhıraş bir çaba içerisindedirler. Ulusal değerlerden yoksun olan AKP’giller için vatan topraklarının kutsallığı diye bir şey söz konusu değildir. İşte bu yüzden Ege’de bize ait olan 20 Ada’mızı ve 2 Kayalığımızı, emperyalist efendilerinden aldığı buyruklar doğrultusunda Yunanistan Devletinin egemenliğine terk etmişlerdir. Ordumuzun Tank-Palet Fabrikası’na varıncaya değin yabancılara satmışlar, en stratejik kurumlarımızın kapılarına kilit vurmuşlardır.

Bugün AKP’giller, 19 Mayıs’ta İlk Kıvılcımı çakılan Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferiyle kurulmuş Laik Cumhuriyet’i yerle bir etmişler, yerine Kaçak Saray Ortaçağcı Faşist Din Devleti’ni inşa etmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nde sınır diye bir şey bırakmamışlar; Suriye, Afganistan, Pakistan ve daha birçok ülkeden 10 milyon civarında insanı ülkemize doldurmuşlardır. Kaçak Saraylı Reis bu vatansız kaçkınların da yardımıyla Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliyecilerin ortadan kaldırdığı Hilafeti diriltme derdindedir. Türkiye’nin demografik yapısını değiştirip zulüm düzenini ayakta tutmanın hesabı içerisindedir.

Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Dürrizade’lerin, Mustafa Sabri’lerin, Sait Molla’ların, Nemrut Mustafa’ların ve Filozof Rıza’ların torunları olan AKP’giller, 20 yıldır durup dinlenmeden yaptıkları gibi bugün de Mustafa Kemal’in, Birinci Kuvayimilliyecilerin ve Kurtuluş Savaşı’mızın izini tozunu bu ülke insanlarının belleğinden silmeye çalışmaktadırlar. Halkımıza karşı en güncel ihanetlerinden biri olan Atatürk Havalimanı’nın bugünlerde tarumar edilip Katarlılara peşkeş çekilmesi bu gerçekliği bir kez daha kanıtlamaktadır.

Kısacası AKP’giller’in Vatanımıza ve Halkımıza ihanetleri saymakla bitmez…

Ancak unutulmasın ki bu halk feleğin çemberinden geçmiş, en zor durumlarda dahi mutlaka bir kurtuluş yolu bulmuş, zalime karşı ayaklanmış ve kaderini kendi ellerine almayı bilmiştir.

103 yıl önce açılan savaş bayrağı Türk ve Kürt Halklarının olağanüstü fedakârlığı sayesinde nasıl ki Batılı Emperyalistleri ve yerli işbirlikçilerini bozguna uğratmışsa, yine Türk ve Kürt Halklarının omuz omuza vereceği İkinci Kurtuluş Savaşı da mutlaka zafer kazanacaktır. Halkımız, AB-D Emperyalistleri tarafından 20 yıldır başına bela edilen AKP’giller’i mutlaka sırtından atacaktır. 19 Mayıs ruhunu yok etmeye hiçbir güç yetmeyecek, ABD-AB Emperyalistleri asla amaçlarına ulaşamayacaklardır.

Ve Çıkar Amaçlı Suç Örgütü AKP’giller nereye giderlerse gitsinler, nereye çıkarlarsa çıksınlar yaptıkları binbir ihanetin bedelini ödemekten kurtulamayacak, eninde sonunda Çelik Bilezikle tanışacaklardır!

Yaşasın 19 Mayıs!

Yeni Sevr’e karşı yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşı’mız!

Kahrolsun ABD-AB Emperyalizmi!

Emperyalistler, işbirlikçiler, geldikleri gibi gidecekler!

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

19 Mayıs 2022
HKP Genel Merkezi