Amerika’ya karşı çıkmadan, Kudüs’e sahip çıkar numaralarına yatmak sahtekârlıktır,

Amerika’ya karşı çıkmadan, Kudüs’e sahip çıkar numaralarına yatmak sahtekârlıktır, düzenbazlıktır, ikili oynamaktır, bilinçsiz, cahil insanlarımızı kandırmaya ve avlamaya yöneliktir!

Biz yıllardan bu yana, boşuna atmıyoruz hemen her eylemimizde özdeyişleştirdiğimiz bu sloganımızı:

“Katil Amerika, Ortadoğu’dan defol” diyemeyen her siyasi, her aydın, her akademisyen, her sanatçı, her gazeteci ya gafildir, ya korkaktır, ya da haindir…”

İşte bütün mesele, bunu diyebilecek bilince ulaşabilmektir. Yoksa, yaptığın her değerlendirme, söylediğin her söz yarım kalır, eksik kalır ve hatta anlamsız ve boş düşer.

1945’ten bu yana kesin öyle de, hani çok geriye gitmeyelim dersek; 1990’dan bu yana Ortadoğu’da yaşananlara bir bakalım:

Birinci ve İkinci Körfez Savaşları, Irak’ın tüm şehirlerinin ve ekonomik altyapısının tarumar edilmesi, tarihi değerlerinin yağmalanması, milyonlarca Iraklının hayatını yitirmesi, işgaller, parçalanmalar…

Ve hâlâ bugün bile hiç ara vermeksizin akan masum insan kanı…

Afganistan yine öyle…

Oradaki, Cenneti bu dünyada kurma uğraşı içinde olan namuslu ve yiğit Komünist Muhammet Necibullah önderliğindeki sosyalist iktidarı, ABD öncülüğündeki tüm emperyalist ve kapitalist dünyanın gericileştirilmiş devletleriyle birlikte, meczuplaştırılmış, Ortaçağcı şeriatçılarla birlikte, Peşaver’deki on binlerce Ortaçağcı yetiştiren Medrese mollası ve müridleriyle birlikte, saldırdılar ve yıktılar. Sosyalist iktidar zaten Sovyetler’in ve Sosyalist Kamp’ın 1991’deki çöküşü sonrasında yapayalnız kalmıştı. Hiçbir askeri ve lojistik destek alamaz olmuştu. Bir başınaydı yani. Böyle olmasına rağmen iki yıl direndi emperyalist dünyaya karşı ve onun her türden desteğine sahip Taliban’a, El Kaide’ye karşı.

Yiğitçe direndiler ve savaştılar, Afganistan’daki komünist kardeşlerimiz. Davaları ve anıları hep yüreğimizde olacak, belleğimizde olacak…

Biraz daha yakına gelelim:

Libya’yı, Suriye’yi ve hatta ülkemizi, işbirlikçi, hain yerel güçleri ve iktidarlarıyla el ele vererek, Cehenneme çevirdi, yine ABD Haydudu.

Libya’nın Halkçı ve Türkiye dostu Lideri Muammer Kaddafi’yi şehit etti. Aynı şeyi Suriye’de yapmak istedi, bildiğimiz gibi.

Sözü uzatmayalım, arkadaşlar; özetçe, 1990’dan bu yana 10 milyon civarında masum Müslümanın kanını içti bu emperyalist canavar. Tabiî müttefiki olan AB Emperyalist Haydutlarıyla birlikte…

Hep söyleyegeldiğimiz gibi, başta Tayyipgiller İktidarı olmak üzere Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete de (AKP, CHP, MHP, HDP), ABD Hayduduna bu katliam ve işgallerinde, bu talan ve sömürülerinde olanca gücüyle destek verdi, taşeronluk etti, piyonluk etti ona.

Yani bunların elleri de, bu milyonlarca Müslümanın kanına bulanmış durumdadır.

Gelelim Kudüs Meselesine:

Kudüs, bildiğimiz gibi, Mekke ve Medine’den sonra Müslüman Dünyasının en kutsal şehridir.

Yine bilindiği gibi, buradaki Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir.

Yani İslam Alemi için böylesine önem taşır Kudüs…

Ortadoğu’ya bir hançer gibi, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında, dünyanın dört bir tarafındaki Yahudilerin bir bölümünü toplayarak, insanlık dışı kanlı katliamlar ve işgaller sonrası buraya yerleştiren, onlara bir Siyonist Devlet kuruveren kimdir?

Yine aynı Batılı Emperyalist Haydutlardır…

1949’da bu kukla ve yapay devletin kuruluşuyla birlikte, Ortadoğu durup dinlenmeden kanamaktadır, saldırılara, zulümlere ve katliamlara uğratılmaktadır. Masum ve Mazlum Arap Halkı, özellikle de Filistin Halkı bu katliamların kurbanlarını oluşturmaktadır.

Yani İsrail demek, işgal, katliam, savaş ve kan demektir, ABD hizmetkârlığı demektir, ABD’nin Ortadoğu’daki ileri karakolluğu demektir, jandarmalığı demektir.

ABD’nin dünyada üç stratejik müttefiki vardır:

Bunlar, İsrail, İngiltere ve Kanada’dır. Bu üç devletin ideolojileri ve hedefleri hep uyumlu olmuştur. Öylece de sürmektedir…

Dikkat edelim; bunların dışında, ABD’nin satmayacağı devlet, ülke yoktur…

İşte biz bütün bu sebeplerden dolayı diyoruz; “Katil Amerika, Ortadoğu’dan defol!” diye.

Biz gerçekçiyiz. Bizim için olaylar, olgular, gerçekler her şeyden daha önemlidir. Ve biz hep deriz ki; zaten Sosyalistlik de, Komünistlik de olayların bilimidir. Olayları, gerçekleri, sebep-sonuç ilişkileri içinde, bağlamından koparmadan, akan bir süreç halinde görme, anlama, kavrama, yorumlama ve değiştirme bilimidir, Komünizm ya da Marksizm-Leninizm…

Yine bildiğimiz gibi, olaylar, gerçekler durup dinlenmeden akar, gelişir, değişir, yeni hallere girer, yeni biçimlere bürünür. İşte onları, gerçeklikte neyseler öylece görürüz, anlarız, değerlendiririz biz. Değiştirmek için de savaşırız.

Bu anlayış ve mantıkla baktığımız zaman, Ortadoğu’daki tüm sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik felaketlerin, kötülüklerin, olumsuzlukların en önde gelen müsebbibinin ABD Emperyalist Çakalı olduğunu, ondan sonrakilerinse, AB Emperyalist Çakalları olduğunu açıkça, netçe görürüz. En sonra gelen de, yerli, hain, işbirlikçilerdir.

Kudüs Meselesine dönersek; zaten eskiden beri ABD bu yönde cesaretlendiriyordu ve teşvik ediyordu, Siyonist İsrail Devletini.

En son durumda kim koymuş oluyor noktayı?

ABD Başkanı, Psikopat Trump…

Zaten seçim kampanyası sürecinde, bu niyetini açıkça söylemişti. Kudüs’ün, İsrail’in başşehri olmasını ve Büyükelçiliğimizin de orada bulunmasını isteriz, demişti. İşte şimdi de bu dediğini yapmış oluyor.

Ne diyor alçak?

“ABD Başkanı Donald Trump, İslam dünyasından gelen tüm tepkilere karşın Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti olarak tanıdı ve Tel Aviv’deki ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınacağını açıkladı.

“Donald Trump Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada bu adımı “gecikmiş bir karar” olarak nitelendirdi ve “Sorunlarımızı başarısız olmuş stratejileri yineleyerek aşamayız” dedi.

“(…)

“Trump ayrıca “Bu adımımız Orta Doğu barış süreci konusundaki kararlılığımızdan bir geri adım değildir” dedi.”(http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42258773)

Gördüğümüz gibi, Halkımızın deyişiyle “maynak herif”, iler tutar yeri olmayan gerekçeler öne sürerek Kudüs’ün, İsrail’in başşehri olduğunu belirledik, diyor.

Ve hatta, bu konuda geç bile kalmışız, diyor şerefsiz!

Biz yine hep dedik ki bugüne kadar; İsrail demek ABD demektir. İkisi arasında ayrım gayrım yoktur. İsrail, ABD’nin Ortadoğu’daki bekçi köpeğidir…

İşte, bu köpeğin sahibi oluşunu ortaya koymuş oluyor, Trump kişiliğinde ABD Başkanlığı ya da Washington.

Şimdi de, bizdeki ikili oynayanlara gelelim…

Meclisteki Dörtlü Çete’ye gelelim…

Bunların tamamı, Trump’ın bu açıklamasına karşı güya karşı açıklamalarda bulundular, değil mi?

Fakat dikkat edin; hiçbiri Amerika’ya tık diyemedi. Trump’a tık diyemedi. Çünkü bunlar da Amerika’nın kulu kölesi. Çünkü bunlar da Amerikan yapımı, Amerikan devşirmesi, Amerikan projesi…

E, öyle olunca da efendilerine laf söyleyemezler tabiî…

Her zaman olduğu gibi, kuru gürültü yapmada yine en önde Kaçak Saraylı Hafız’dı.

Ne demişti?

“Kudüs’ün statüsü konusunda atılacak yanlış bir adım İslam aleminde infiale neden olacaktır.”(http://www.haberturk.com/erdogan-dan-kudus-uyarisi-islam-aleminde-infial-yaratir-1744281)

Laf keskin, değil mi?

Ama altında bir şey var mı?

Yok. Altı boş…

İslam Dünyasında mantık mı bıraktınız, sağlıklı anlayış, kavrayış, düşünce mi bıraktınız?..

Daha da açığı, Kur’an ve Hz. Muhammed İslamı mı bıraktınız bu dünyada?..

Sizinki sadece Sahte Müslümanlık. Muaviye-Yezid Müslümanlığı, CIA-Pentagon-Washington Müslümanlığı…Cami-Medrese Müslümanlığı… Yani görünüşte Müslümanlık.

Muhtevada?

Muhtevada bir şey yok.

Muhtevada yolsuzluk var, hırsızlık var, yalan var, iftira var, ihanet var, halk düşmanlığı var.

Senin İslam Coğrafyasındaki baş dostun, IŞİD’le birebir-aynı ideolojiye sahip, bir günde 46 insan başı kesen Suudi Krallığı, değil mi?

Bir önceki Kral ölünce, ki senin aziz dostundu, Türkiye’de yas ilan ettirdin. Oysa bunlar Türkiye’nin en ağulu düşmanlarıdır. Türkiye’nin parçalanması için İsrail’le açıkça ve resmen işbirliği anlaşması yapmışlardır.

Bak Hafız, ne diyor Suudi Arabistan Başmüftüsü. Bak ne diyor, o din adamı kisvesindeki hain İblis:

“Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh’in fetvası tepkiyle karşılandı. ABD’nin bölgedeki en sadık destekçisi olan Suudi Arabistan’ın Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh, verdiği fetvada İsrail’le savaşmanın da caiz olmadığını savundu. Anadolu Ajansı’nın aktardığı habere göre Suudi Müftüsü Abdülaziz Al-i Şeyh, geçtiğimiz aylarda yerel bir televizyon kanalında katıldığı programa telefonla bağlanan izleyicinin geçen temmuz ayında Mescid-i Aksa’da yaşanan olaylarla ilgili sorusuna verdiği cevapta, “İsrail’e karşı savaşmanın caiz olmadığını, Hamas’ın terör örgütü olduğunu ve Hizbullah’a karşı İsrail ordusuyla iş birliği yapılabileceği” cevabını verdi.” (http://www.sozcu.com.tr/2017/dunya/suudi-din-adamindan-fetva-israille-savasmak-caiz-degil-2090292/)

İşte, baş müttefikinin İslam anlayışı budur, Tayyip!

Siz de bununla aynı dindensiniz.

Bir de kalkmışsın, “İslam Aleminde infiale neden olur” vb. türünden, cahil, bilinçsiz insanlarımızı kandırmaya yönelik kuru gürültüden ibaret kelamlar ediyorsun. Geç bunları geç.

Amerika’daki Yahudi Lobisi’nin elinden “Cesaret Madalyası” alan sen değil misin?

Yine halkı kandırmaya yönelik çektiğin başarılı numaralardan biri olan “Davos-one minute” sonrası Amerika’daki lobi şirketlerine tamı tamına devlet bütçesinden 67 milyon dolar para ödeyen sen değil misin?

“Ya biz o sözü iç politikaya yönelik sarf ettik. Yoksa bizim İsrail’e karşı kesinlikle bir hasmane tutumumuz yoktur. Aramızı buluverin.”, diye bu lobi şirketlerine, dolayısıyla da İsrail’e yalvaran ve 67 milyon dolar veren sen değil misin?

Sizin hepiniz Kur’an ve Hz. Muhammed İslamı’nın düşmanları cephesindesiniz. Masum, içtenlikli Müslüman bu kardeşlerimizin düşmanları cephesindesiniz. ABD ve Siyonist İsrail Devletinin Ortadoğu’daki en güvenilir, en sadık müttefikleri ve dostları arasındasınız.

İşiniz gücünüz ikili oynamak, masum, bilinçsiz insanlarımızı kandırmak, Allah’la aldatmak ve doymaz bir şekilde kamu malı aşırarak, yolsuzluk yaparak, Karun’un hazinelerini binlere katlayan dünya malı istiflemektir.

Bakalım daha ne kadar kandırabileceksiniz insanlarımızı…

Fakat öyle görünüyor ki, sonunuz yakın…

Senin kadar keskin üslup kullanmasalar da, Meclisteki Amerikancı kankilerin de güya karşı çıktı, değil mi, ABD’nin bu açıklamasına?

Ortak imzalarınızla itiraz metni yayınladınız. İşin garip taraflarından biri de, HDP’nin de imzası var bu metinde. Oysa HDP, PKK bugüne dek İsrail’e zerrece toz kondurmamışlardır. İsrail’in kuruluş yıldönümlerini mektuplarla kutlamayı, hem de Kandil bazında, ihmal etmemişlerdir.

Milletvekilleri Leyla Zana, kendilerinin düzenlediği, Ortadoğu kadınlarının sorunlarının tartışılacağı bir toplantıda, davetlileri olan, Filistinli yiğit savaşçı Leyla Halid, İsrail Ordusu’nun ve Polisinin Filistin Halkına uyguladığı katliam ve zulüm politikasını anlatınca; ona açıktan tepki göstermiştir. Leyla Halid’e saldırmış ve Siyonist İsrail’i ve onun kan dökücü ordusunu, devletini savunmuştur.

Yani demek istediğimiz, hepiniz ikili oynamada birbirinizle yarış halindesiniz, hepiniz de Ortadoğu Müslüman Halklarının ve diğer din ve mezheplere mensup halkların düşmanları arasındasınız, ABD’nin ve İsrail’in sadık dostları arasındasınız. İşte bu sebepten, size “Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete” diyoruz…

Hiçbir haklılığınız ve meşruiyetiniz yoktur. Hepiniz kanunsuzsunuz…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

8 Aralık 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı