AKP’giller’de yağma, talan, vurgun bitmiyor. Bu yağmalara hukuki kılıf uydurulduğu Belediye Meclislerinde diğer muhalefet partilerinin de meclis üyeleri olmasına karşın, (bazı dürüst, namuslu belediye meclis üyeleri hariç) bu partilerden kurumsal olarak hiçbir ses çıkmamaktadır.
İBB’nin geçen dönemki meclis toplantısında konuşma yapan Meclis Üyesi Taner Kazanoğlu, neredeyse her ay ENSAR ve TÜRGEV vakıflarına yer verilmesine tepki göstererek “İnşaat Emlak Dairesi Başkanlığı’na bir yazı yazalım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin elindeki bütün gayrimenkullerin fihristini bu vakıflara versinler, hangilerini istiyorlarsa, bir defada verelim, kurtulalım” diyerek ironili bir eleştiri yapmıştır.
Oysa mesele ironi yapacak kadar basit değil. Adamlar yıllardır tüyü bitmemiş yetimin hakkını aşırarak suç işlemekteler. Bu nedenle haklarında dava dosyaları açılması gerekmektedir.
HKP de bıkmadan, usanmadan bu suçları ve suçluları takip ediyor, haklarında dosyalar açıyor.
Bu suç duyurumuza konu olan Beykoz Belediyesindeki vurgunlar, yıllar öncesinden her türlü kanunsuzluk göze alınarak yapılmış.
Ancak basında yayımlanmasından sonra haberimiz olur olmaz, Halkçı Hukukçularımız hemen harekete geçerek yapılan bu kanunsuzlukları yargı önüne taşımıştır.
Beykoz’da yapılan yağma ve vurgun; ormanlarla kaplı arazilerin Tayyip Erdoğan’ın ailesine ve yakınlarına tahsis edilmesi, TOKİ’ye ait II. Derece SİT Alanı olan arazinin damat Berat Albayrak’ın NUN Vakfına verilmesi, Yargının iptal kararına rağmen bu alana yapılan okul inşaatının durdurulmaması, Beykoz Belediyesi tarafından halk dinlenme tesisi yapılması amacıyla Orman Bakanlığından kiralanan tesislerin kullanım hakkının Bilal Erdoğan’ın Okçular Vakfı’na devredilmesi, Kavacık’ı bölen çevre yolunun iki yakasındaki 220 bin metrekarelik alanda özel imar planı yapılarak bu arazinin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sahibi olduğu Medipol Hastanesi ve Medipol Üniversitesine devredilmesi, Beykoz Belediyesi tarafından kat karşılığı olarak ihaleye çıkarılan arazinin o dönemde kamu görevlisi, şimdi de Sağlık Bakanlığı Müsteşarı olan Dr. Eyüp Gümüş’e verilmesi, şeklindedir.
Öyle ki, yasaya aykırı bir şekilde usulsüz olarak inşa edilen hastaneyi de Tayyip Erdoğan açmıştır.
Tabiat Varlıklarının Korunması Hakkındaki Kanun ve İmar Kanununa aykırı olarak yapılan bu yasadışı işlemler nedeniyle İstanbul Mimarlar Odası tarafından açılan davada Danıştayın, yapılan İmar Planı değişikliklerini iptal etmesine karşın, mahkeme kararlarına uyulmayarak, damat Berat’ın NUN Vakfının bu arazilerde okul yapmasına izin verilmiştir.
Haklarında suç duyurusunda bulunduğumuz şüpheliler, siyasi nüfuzlarını kullanarak, önceden kurmuş oldukları vakıflar aracılığıyla, kanuna aykırı, kamuyu zararlandırıcı işlemlerle kamu mallarına el koymaktalar.
Sadece Beykoz’da değil ülkenin birçok yerindeki benzer fiillerle zincirleme suç işlemektedirler. AKP’giller’in hakka, hukuka, hakkaniyete, yasaya ve mahkeme kararlarına en küçük bir saygı duymadan, paravan vakıfları aracılığıyla kamu mallarına sahip olmalarının önüne geçilmek zorunluluğu vardır.
Türkiye’nin en Yurtsever, Halkçı ve Kamucu Partisi olan müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi, “tüyü bitmemiş yetimin hakkı” olan kamu mallarının göz göre göre, devlet başkanı olma iddiasındaki kişiye, çocuklarına, damadına ve yandaşlarına peş çekilmesine seyirci kalmamaktadır. Halkına olan sorumluluğu nedeniyle bu şikayetleri yapmaktadır.
Gerçekten hukuka bağlı, vicdanının sesini dinleyen savcıların bu suç duyurularımız hakkında acilen işlem başlatmaları gerekmektedir. Tersini yapanlar Cumhuriyetin Savcısı olma vasfını kaybederler ve kendileri de aynı suçu işlemiş olurlar.
Demokratik Halk İktidarında “kamu malı aşırma” suçunda zaman aşımı olmadığından, bu dosyaların hepsi tek tek açılarak, suçlular hesaba çekilecektir. 13 Haziran 2019
HKP Genel Merkezi
Suç Duyurusu Dilekçesini aynen yayımlıyoruz:
İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
Ş i k a y e t ç i……..: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sk. No: 24/15 Kızılay/ANKARA
V e k i l l e r i……..: Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN, Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN
Atatürk Bulvarı Emlak Bankası Blokları B Blok K: 4 D: 16
Fatih/İSTANBUL
Ş ü p h e l i l e r….:
- Recep Tayyip ERDOĞAN (AKP Genel Başkanı)
- Yücel ÇELİKBİLEK (Beykoz Eski Belediye Başkanı)
- Fahrettin KOCA (Sağlık Bakanı, R. Tayyip Erdoğan’ın aile doktoru)
- Bilal ERDOĞAN (Türgev, Tügva, Okçular Vakıfları Kurucusu)
- Berat ALBAYRAK (Hazine ve Maliye Bakanı, NUN Vakfı yöneticisi)
- Eyüp GÜMÜŞ (Sağlık Bakanlığı Müsteşarı)
- Metin TOLON (Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı)
- Suçun işlenmesine oylarıyla katkı veren Beykoz Belediye Meclisi üyeleri ve soruşturma aşamasında suç işledikleri ortaya çıkacak diğer ilgililer.
Suçlar ve Sevk Maddeleri.:
Görevi kötüye kullanma (TCK.257/1,2), Nüfuz ticareti (TCK 255),
Görevinden kaynaklı kişi ve kurum kayırma (ayırımcılık-TCK.122/1-a),
Bilerek ve isteyerek kamu zararına sebep olmak (İrtikap- TCK. 250/1),
Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak nitelikli dolandırıcılığa neden olmak (TCK. 158/1-d-e)
Şikayetlerimiz…….:
1- Cumhuriyet Gazetesi’nin 05 Haziran 2019 tarihli sayısında Miyase İlknur imzası ile yayımlanan; “Beykoz Yağması”başlıklı manşet haberinde; “Beykoz ilçesi sınırları içindeki birbirinden değerli SİT ve Yeşil Alanların imar oyunlarıyla Erdoğan’a yakın isimlere verildiği” yazıldı.
2- Haberin devamında; “Beykoz’da ormanlarla kaplı arazilerin Erdoğan’ın ailesine ve yakınlarına tahsis edildiği, TOKİ’ye ait II. Derece SİT alanı olan arazinin Berat Albayrak’ın NUN Vakfına verildiği, Yargının iptal kararına rağmen bu alana yapılan okul inşaatının durdurulmadığı, Beykoz Belediyesi tarafından halkın dinlenme tesisi yapılması amacıyla Orman Bakanlığından kiralanan tesislerin kullanım hakkının Bilal Erdoğan’ın Okçular Vakfı’na devredildiği, Kavacık’ı bölen çevre yolunun iki yakasındaki 220 bin metre karelik alanda özel imar planı yapılarak bu arazinin şüpheli Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sahibi olduğu Medipol Hastanesi ve Medipol Üniversisetisi’ne devredildiği, Beykoz Belediyesi tarafından kat karşılığı olarak ihaleye çıkarılan arazinin o dönemde kamu görevlisi olan şüpheli Dr. Eyüp Gümüş’e verildiği, yasaya aykırı bir şekilde usulsüz olarak buraya inşa edilen hastaneyi de Tayyip Erdoğan’ın açtığı” yer almaktadır. Bugüne kadar herhangi bir tekzip almayan haberin ayrıntısı aşağıdaki linkten indirilip incelenebilir:
3- Geniş bir araştırma ürünü olan haberde, her bir şüpheli için suç oluşturacak fiiller ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Bu suç duyurumuzda şüphelilere temas eden suç fiillerini ele alacağız:
a-) Recep Tayyip Erdoğan; İktidar partisi AKP genel başkanı olarak sahip olduğu siyasi nüfuzunu kullanarak verdiği talimatlarla yapılan usulsüz devirlerle, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına göre bir kamu görevlisinin ticaretle uğraşamayacağını bile bile yasadışı bir şekilde devredilen hastanenin açılışını yapmakla, tüm şüphelilerin suç fiilleri yönünden; Nüfuz Ticareti, Görevi kötüye kullanma, görevinden kaynaklı kişi ve kurum kayırma-ayrımcılık, bilerek ve isteyerek kamu zararına sebep olmak-irtikap, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak nitelikli dolandırıcılığa neden olmak suçlarını işlemiştir.
Hemen belirtelim ki, şikâyet konusu yaptığımız suçlar kişisel menfaat sağlamaya yönelik fiillerdir. R. Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturması, ona kişisel suçları bakımından yargı bağışıklığı tanımaz. Bilindiği gibi Ceza Yasaları herkese eşit uygulanır. Her ne kadar Cumhurbaşkanının Cezai Sorumluluğunu düzenleyen Anayasa’nın 105. maddesinde ise görev nedeniyle işlenen suçlar bakımından yargılama usulü öngörülmüş ise de olayımızda görev nedeniyle işlenen bir suç olmadığından, R. Tayyip Erdoğan hakkında genel hükümlere göre soruşturma açılmalıdır.
b-) Yücel Çelikbilek; Beykoz Eski Belediye Başkanı olarak, görev yaptığı dönemlerde gazete haberinde geçen tüm usulsüz iş ve işlemlerde onayı ve imzası olan ve diğer şüpheli Tayyip Erdoğan’ın yönlendirmesi ve talimatlarına göre hareket ederek, orman alanları ile kaplı ve birçok yeri, yapılaşmaya kapalı olan Beykoz’daki arazileri Erdoğan’ın ailesi ve yakınlarına ya tahsis ederek ya da imar planlarına aykırı bir şekilde yapılaşmaya açarak, isimlerini bizim tespit edemediğimiz ancak soruşturma aşamasında Savcılığınızca kolayca tespit edilebilecek Belediye Meclisi ve Encümen Üyeleriyle birlikte yukarıda yazılı sevk maddelerindeki suçları işlemiştir.
c-) Berat Albayrak; Bu şüpheli Tayyip Erdoğan’ın damadı ve Hazine ve Maliye Bakanı olması nedeniyle sahip olduğu nüfuzunu kullanarak Beykoz Belediyesi eski Başkanı şüpheli Yücel ve diğer kamu görevlileriyle birlikte aşağıdaki suç fiillerini işlemiştir.
Beykoz’da TOKİ’ye ait Dereseki mevkiinde II. derece sit ve orman içi dinlenme alanı; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 1/500’lik nazım imar uygulama planlarında “özel eğitim tesisi” alanı ilan edildikten sonra bir gecede Berat Albayrak’ın NUN Vakfı’na imar izni ve yapı ruhsatı verilerek Berat Albayrak’ın vakfına bağlı NUN Okulları’nın devasa kampüsü yapılmıştır.
Anılan arazide imar planı değişikliği yapmak için ormanda 5 bin civarında ağaç kesilerek NUN okullarına yer açılmıştır. Bu arada okul inşaatının yapımı bitmesine karşın kampusun arka tarafına her yıl yeni binalar da ekleniyor.
Oysa 3194 sayılı İmar Kanununun “Kamuya ait gayrımenkuller” başlıklı 11’inci maddesinin 5’inci fıkrasında; “Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve ağaçlandırılmak üzere izin verilen taşınmazlardan projesine uygun olarak ağaçlandırılanlar, imar planı kararıyla başka amaca ayrılamaz.” emredici hükmü bulunmaktadır.
Öyle ki, Kültür ve Tabiat Varlıkları’nı koruma ve kullanma koşullarına göre orman içi dinlenme amacı dışında herhangi bir yapılaşmaya izin verilmeyen alanın Çevre Bakanlığı tarafından imara açılması ile ilgili İstanbul Mimarlar Odası tarafından İstanbul 10. İdare Mahkemesi’ne dava açılmış, Yerel mahkeme kararı Danıştay’a taşınmış ve Danıştay planları iptal etmiştir. Ancak mahkeme kararı uygulanmayarak okul inşaatı hızla sürdürülmüş ve hiçbir görevli inşaat alanına sokulmayarak okul binalarının inşaatı tamamlanmıştır.
Böylelikle, şüpheli Berat Albayrak’ın diğer kamu görevlileriyle birlikte işlediği; “yargı kararlarına uymayarak görevi kötüye kullanma, nüfuz ticareti, görevinden kaynaklı kişi ve kurum kayırma-ayrımcılık, bilerek ve isteyerek kamu zararına sebep olmak-irtikap, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak nitelikli dolandırıcılığa neden olmak” suçları sübut bulmuştur.
d-) Bilal Erdoğan; Beykoz Belediyesi, 12 Mayıs 2014 tarihinde, halkın dinlenip piknik yapması amacıyla Riva yolu üzerinde Orman Bakanlığı’na ait Alibahadır Mesire Yeri’ni Orman Bakanlığı’ndan 29 yıllığına kiralamış ve sosyal tesisler yapmıştır. Ancak, Beykoz Belediyesi, tesisler tamamlandıktan sonra Okçular Vakfı ile 2019 Şubat ayında sözde bir “ortak hizmet protokolü” imzalayarak 2043 yılına kadar BEDELSİZ olarak tesisleri bu vakfa vermiştir. Oysa Belediyenin bedelsiz olarak başkalarına bina tahsis etmesi yasal değildir.
Cumhuriyet Gazetesinin 15 Şubat 2019 tarihli sayısında Hazal Ocak imzalı “Okçular Riva’yı 12’den vurdu” başlıklı haberde de Beykoz belediye meclisinde konu görüşülmeden mesire yerindeki sosyal tesislerin kapısına Okçular Vakfı tabelasının asıldığı bu tahsis kararının meclise gelmeden alındığı yazılmıştı.
Haberin devamında, Beykoz Belediyesi’nin CHP’li meclis üyesi Aydın Habil, belediyenin Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan kiraladığı bu mesire alanı için 2016 yılında düzenleme ihalesi açtığını ve 12 milyon 480 bin liraya ihale ettiğini belirterek ‘Mesire alanına ilişkin ihale 1 harf eksik yazıldığı için yaklaşık 2 milyon fazladan ihale edildi. Beykoz Belediyesi bütçesindeki artışlarla yaklaşık 18 milyona yapılan mesire alanı Okçular Vakfı’na devrediliyor’dediği, teklifin görüşülme esnasında talep ettikleri halde konuyla ilgili hiçbir ekin ve protokolün kendilerine gösterilmediğini vurgulayan Habil’in, ‘Ama gelin görün ki tabelalar bile meclisten protokol geçmeden yerlerine asıldı’ dediği yazılıdır.
Oysa 3194 sayılı İmar Kanununun “Yapı Ruhsatiyesi” başlıklı 26’nci maddesinde; “Bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26 ncı maddede belirtilen istisna dışında belediye veya valiliklerden (….) (1) yapı ruhsatiyesi alınması mecburidir.” hükmü bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen “istisnalar” kapsamındaki; “Devletin güvenlik ve emniyeti ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin harekat ve savunması bakımından gizlilik arz eden yapılar”da dahi “belediyeden alınan imar durumuna, kat nizamı, cephe hattı, inşaat derinliği ve toplam inşaat metrekaresine uyularak projelerinin kurumlarınca tasdik edildiği, statik ve tesisat sorumluluğunun kurumlarına ait olduğunun ilgili belediyesine veya valiliklere yazı ile bildirdiği takdirde, yapı ruhsatı verileceği” öngörülmüştür.
Yani şüphelilerin yaptığı gibi hiçbir yasa, yönetmelik tanımadan “biz yaptık oldu” mantığıyla kamu mallarının devredilmesi suçtur. Böylelikle şüpheli Bilal Erdoğan’ın ve diğer kamu görevlilerinin yukarıda sevk maddeleri olarak belirtilen suçları işlediği sabittir.
e-) Eyüp Gümüş; Kavacık’ta 17 bin metrekare kapalı alanı bulunan hastanenin arazisine sahip olan Beykoz Belediyesi, 2007’de araziyi kat karşılığı olarak ihaleye çıkardı. İhale ilanı Anadolu’daki düşük triajlı yerel gazetelere verildi. İhaleye İstanbul’dan başvuran o tarihte kamu kurumunda görev yapan şüpheli Eyüp girdi ve dört kat karşılığında ihaleyi kazandı. Kat karşılığı verilen ihalenin kat kiraları ise aylık 50.000 TL gibi komik bir ücret karşılığında aldı. O tarihte Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi olan Eyüp Gümüş kamu görevlisi olmasına karşın ihaleyi alarak burada Medikal Sağlık A.Ş adına Medistate Hastanesi’nin inşaasına başladı.
Bürokrat olan birinin nasıl ticari bir işe giriştiği sorgulanmadan belediye arazisini alan Eyüp Gümüş tarafından yaptırılan Hastanenin açılışını da Tayyip Erdoğan yaptı. Ardından da Hastaneyi yapan şüpheli Eyüp Gümüş 2014 yılında Sağlık Bakanlığı müsteşarlığına getirildi.
Ayrıca bu konuyu ilk olarak köşesinde gündeme taşıyan Hürriyet Gazetesi’nden Yalçın Bayer, işin içinde sadece Eyüp Gümüş’ün olmadığını belirterek şu bilgileri vermişti: “Bu hastanenin aylık kazancı 970.000 YTL olarak hesaplanmıştır. Bu resmen devleti soymaktır! İşin içinde sadece Dr. Eyüp Gümüş yoktur. İşin içinde 25 ortak var. Eyüp Gümüş yüzde 5 hisse sahibi ve diğer ortaklar ile beraber yüzde 50’lik ortaklık payını oluşturmaktadır. Diğer yüzde 50’lik ortaklık payı ise gizlidir! (AKP’li bazı ünlülerin adı geçiyor, bilen açıklasın bakalım.) diyerek vurgunun daha derin olduğunu ve diğer 25 kişilik vurguncunun da AKP’nin ünlü yöneticilerinden oluştuğunu yazmıştır.
Gazeteci Yalçın Bayer; Dr. Eyüp Gümüş’e çekilen peşkeşin arka planını Belediye Başkan Yardımcısı şüpheli Metin Tolon’un, şantiye ile yakından ilgilenen kişi olduğu için iyi bildiğini, Ruhsat projesinin nasıl değiştirildiğinin de ayrı bir sorun olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca basından öğrendiğimiz göre şüpheli Eyüp’ün; “tez intihalinden kamuda çalışırken ticari faaliyette bulunmaya kadar pek çok konuda” kamu görevi ile bağdaşmayan faaliyetleri vardır.
Örneğin;
- “Eşinin ve reşit olmayan veya mahcur çocuklarının kazanç getiren sürekli faaliyetlerini belirlenen sürede kurumuna bildirmemek,
- Eşi Sevtap Gümüş, Kavacık Medical Sağlık Hizmetleri ve Ürünleri Ticaret ve Sanayi AŞ’de Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmasına karşın bu durumu kurumuna bildirmediği için 2 Eylül 2013 tarih ve 11480 sayılı kararla “kınama” cezası almıştır.
- Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görev yaptığı dönemde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ’de işyeri hekimliği yapmak.
- Beykoz Belediyesi’nin Kat Karşılığı İnşaat Yapım İhalesi’ne, Devlet Memuru Dr. Eyüp Gümüş olarak şahsen katılmak ve söz konusu ihalenin uhdesinde kalması.
- Devlet Memuru Dr. Eyüp Gümüş olarak Kavacık Medical Sağlık Hizmetleri ve Ürünleri Ticaret ve Sanayi A.Ş.’yi kurarak yönetim kurulu başkanlığını yapmak.
Şüpheli Eyüp hakkındaki bu suçlamalar için müfettişler “kademe ilerlemesinin durdurulmasını” önermiş, ancak 29 Temmuz 2009 tarih ve 137192 sayılı ceza onayı ile Gümüş’e “Aylıktan kesme” cezası verilmiştir.
Devlet Memurları Kanunu’nun 132 maddesinde ise: “Aylıktan kesme cezası ile tecziye edilenler 5 yıl boyunca daire başkanı, dengi ve daha üstü kadrolara, bölge ve il teşkilatlarının en üst yönetici kadrolarına, düzenleyici ve denetleyici kurumların başkanlık ve üyeliklerine atanamazlar.” hükmü bulunduğu halde şüpheli Eyüp, bütün bu suçlarına ve kamu görevi ile bağdaşmayan işlerine karşın, Cumhurbaşkanlığı sayesinde ve de bakanlık yapan diğer şüpheliler sayesinde bürokrasi merdivenlerinin en üst basamağına kadar getirilmiştir.
Yani bir kamu görevlisinin yukarıda sayılan faaliyetlerde bulunması yasal olarak mümkün değilken, bu durumu bildiği halde, Tayyip Erdoğan dahil Beykoz Belediye başkanı ve diğer ilgililer bu şüphelinin işlediği suçlara ortak olmuşlardır. Hepsinin yukarıda belirtilen sevk maddelerinden yargılanmaları gerekir.
f-) Fahrettin Koca; Beykoz Belediyesi’nin her türlü kanunsuzluğu göze alarak ayrıcalık tanıdığı tek sağlık kuruluşu Medistate Hastanesi değil. Tayyip Erdoğan’ın aile hekimi olarak bilinen ve daha sonra Sağlık Bakanlığı’na atanan Fahrettin Koca da Beykoz Belediyesi’nden nasibini aldı. Fahrettin Koca’nın Medipol Hastanesi ve Medipol Üniversitesi’nin Kavacık’taki binaları için Karayolları’na ait 220 bin metrekarelik alanda özel imar planı yapılmıştır. Beykoz Belediye Meclisinden sonra İBB Meclisi’nde de imar planları değiştirilerek yapılan Medipol Üniversitesi kampusu ve hastanesi Kavacık’ı bölen çevreyolunun iki yakasında heyula gibi kondurulmuştur.
Yukarıda belirtilen İmar Kanununa aykırılıklar bu şüpheli yönünden de geçerlidir. Kişiye özel imar planı değişikliklerinde hiçbir kamu yararı olmadığı gibi, “İstanbul’u betonlaştırarak ona ihanet ettik” diyenlerin bu “ihaneti” bile-isteye tasarlayarak yaptıklarının açık kanıtıdır.
4- Yukarıda da belirtildiği gibi, şüpheliler yargı kararlarına bile uymamaktalar.
Bilindiği gibi, yargı kararını uygulamayan kamu görevlisinin hukuki sorumluluğunun yanında cezai sorumluluğu da bulunmaktadır. Yürütme organı ve idarenin mahkeme kararlarını uygulamak zorunda olduklarına ilişkin Anayasanın 138/son maddesindeki düzenleme; anılan organlara taktir hakkı tanımadan bir görev yüklemektedir. Bu görevin yerine getirilmemesinde ihmal gösterilmesi derece derece görevi savsaklamak ve görevi kötüye kullanmak suçlarını oluşturacağı çok açıktır. Bu konuda sayısız emsal yargı kararı bulunmaktadır.
Konuyla ilgili olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2003/4-63 E. ve 2003/37 K. sayılı kararında; yargı kararlarını hiçe sayan bir tutum ile uygulanmaz hale getirecek şekilde suç teşkil eden bir emri yerine getiren kamu görevlisinin bu keyfi hareketi ile, ilgili kişinin haklarını ihlal ederek onun zarara uğramasına sebep olduğunu kabul etmiş ve bu eylemi dolayısıyla Türk Ceza Kanunu’nun (765 sayılı) 228. maddesi uyarınca cezalandırılmasının uygun olacağına karar vermiştir. “…yargı kararlarının hukuksal sonuçlarının etkisiz bırakılmasının amaçlandığı dosyada bulunan bilgi ve belgelerden anlaşıldığından… görev onayında imzası bulunan ..’un eylemine uyan TCK’nın 228. maddesi uyarınca lüzumu muhakemesine, yargılamasının Asliye Ceza Mahkemesinde yapılmasına….” (Danıştay 2. Dairesi 12.11.2002 tarih 2002/790E. ve 2002/3784K.)
5- Şüpheliler, siyasi nüfuzlarını kullanarak, önceden kurmuş oldukları vakıflar aracılığıyla, memur olan şüphelileri de kanuna aykırı ve kamuyu zararlandırıcı işlemlere zorlayarak kamu mallarına el koymaktadırlar.
Geçmişte, 25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları döneminde, zamanın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “TÜRGEV’e ait 143 gayrimenkul olduğunu” açıklamıştı. Osmanlı döneminde kurulmuş vakıflarda bile bu kadar çok taşınmaz yokken, TÜRGEV her geçen gün Emlak Zengini olmaktadır. Bugün bu sayının nerelere vardığını tespit edemiyoruz, ancak en az ikiye üçe katlandığı çok açıktır. Zira şüpheliler Milli Emlak ve diğer kamu arazilerini hukuka, hakkaniyete ve etiğe aykırı yöntemlerle devralmaktadırlar. Şimdi bir de OKÇULAR Vakfı, NUN Vakfı gibi binbir türlü vakıf türemiş ve bunlar da sürekli kamu mallarını usulsüz bir şekilde kendilerine aktarmaktalar.
Kamunun TÜRGEV’e yaptığı peşkeşlerin listesini burada çıkarmamız mümkün değildir. Ancak başta İstanbul olmak üzere, Konya, Antalya, Tekirdağ, Tokat, Şanlıurfa, Bursa, Kütahya, Adıyaman, Çanakkale gibi Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde bu Vakıflara kamu zararına bedelsiz tahsisler yapıldığı çok açıktır.
Bu tahsislerin bazılarıyla ilgili müvekkil parti adına benzer suç duyurularında bulunduk. Bunlardan Konya’da yapılan bir yurt tahsisi ile ilgili olarak yaptığımız Suç duyurusunda İçişleri Bakanlığının hukuksuz olarak verdiği “soruşturma izni vermeme” kararı itirazımız üzerine Danıştay 1. Dairesi’nin 16/09/2015 tarih ve 2015/218 E., 2015/1236 K. Sayılı kararıyla; “Bakanlık tarafından verilecek karara dayanak bir araştırma raporu hazırlanmadan, sadece Valilik görüşü ve ilgili yazışmalardan yola çıkılarak karar verilmesinin izin vermeye yetkili mercilerce verilecek işleme konulmama kararının objektifliğini, sıhhatini ve hukukiliğini tartışmalı hale getireceği ve 4483 sayılı Kanunun prensiplerine aykırı olacağı açıktır.” denilerek kaldırılmıştır. (EK-1)
Ayrıca, şüphelilerin Konya’daki vurgunlarına ilişkin şikâyetimiz üzerine İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü tarafından tahsis işleminin yeniden değerlendirilmesi Konya Valiliği ve Belediyesinden istenmiş, bunun üzerine Konya Valiliğinin 18/08/2014 tarih, 97229992/667.02-10737 sayılı yazısı ile Konya Belediye Başkanlığının ekteki 15/08/2014 tarih, 91498529-903.99-1019/21933 sayılı yazısı tarafımıza tebliğ edilmiştir.
Belediye Başkanlığının yazısında aynen şöyle denilmektedir:
“İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün 14/03/2014 tarih ve 5695 sayılı yazısı ile Bakanlık Hukuk Müşavirliğinin 16/08/2013 tarih, 102776 sayılı görüşü dikkate alınarak TAHSİS İŞLEMİNİN yeniden değerlendirilmesi istenilmiştir.
“(…),
“Mülkiyeti İl Özel İdaresi’ne ait iken Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfına (TÜRGEV) tahsis edilen, 6360 sayılı yasa ile belediyemize devredilen öğrenci yurdu binası ile ilgili gerekli fiyat araştırması yapılarak, yer teslim tarihi olan 19.09.2013 tarihinden itibaren Büyükşehir Belediye Encümeninin 05/08/2014 tarih ve 933 nolu kararı ile aylık 5.000 TL (Beşbin) ECR-İ MİSİL BEDELİ ALINMASINA KARAR VERİLMİŞ VE KONUYLA İLGİLİ GEREKLİ YASAL ÇALIŞMALAR BAŞLATILMIŞTIR” (EK-2, 3)
Görüldüğü gibi, Konya Valiliği ve Konya Belediyesi, işbu şikâyetimize konu Beykoz Belediyesi’ndeki aynı içerikteki bedelsiz tahsislerin usul ve yasaya uymadığını kabul etmiş ve aylık 5000 TL. Ecrimisil alınmasına karar verildiğini tarafımıza bildirmek zorunda kalmıştır. Yani müvekkil partinin bu şikâyetleri ile (komik rakamlar da olsa) kamunun zararını bir nebze olsun önlemeye çalışmaktayız.
Soruşturma makamlarınca, sadece Beykoz’da değil ülkenin birçok yerinde benzer suçları işleyen ve işlemeye devam eden şüphelilerin fiillerinin ZİNCİRLEME SUÇ kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle şüphelilerin hakka, hukuka, hakkaniyete, yasaya ve mahkeme kararlarına en küçük bir saygı duymadan, paravan vakıfları aracılığıyla kamu mallarına sahip olmalarının önüne geçilmek zorunluluğu vardır.
Türkiye’nin en Yurtsever, Halkçı ve Kamucu Partisi olan Halkın Kurtuluş Partisi, “tüyü bitmemiş yetimin hakkı” olan kamu mallarının göz göre göre, devlet başkanına, çocuklarına, damadına ve yandaşlarına peş çekilmesine seyirci kalmamaktadır. Halkına olan sorumluluğu nedeniyle işbu şikâyetin yapılması zorunlu olmuştur. Baştan beri anlatıldığı gibi kuvvetli şuç şüphesinin varlığı da gözetilerek soruşturmanın acilen başlatılması gerekmektedir.
Sonuç ve İstem…..: Açıkladığımız ve soruşturma sonucu ulaşılacak diğer deliller ışığında,
gerekli soruşturmanın yürütülerek, Bülent Arınç, Gazeteciler Miyase İlknur, Yalçın Bayer ve Hazal Ocak ile Beykoz Belediye Meclis Üyesi Aydın Habil’in tanık olarak dinlenilmeleri suretiyle şüpheliler hakkında gerekli kamu davasının açılmasını vekaleten saygıyla dileriz. 10/06/2019
Şikayetçi Halkın Kurtuluş Partisi Vekilleri
Av. Fettah Ayhan ERKAN Av. Ali Serdar ÇINGI Av. Pınar AKBİNA