Biz yıllardır diyoruz ki; bu Tayyipgiller, Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferi üzerine Mustafa Kemal, İnönü ve Silah Arkadaşlarının inşa ettiği Laik Cumhuriyet’e düşman, en azılı biçimde düşman. Ve 22 yıldan bu yana kerte kerte o cumhuriyeti yıkmakla uğraşıyorlar.
Ve onun yerine ne yapıyorlar?
Tıpkı Taliban Afganistan’ında olduğu gibi, HTŞ Suriye’sinde olduğu gibi, Ortaçağcı Faşist bir Din Devleti yani bir Şeriat Devleti inşa etmek istiyorlar. Ve Türkiye’de yıllardır İkili Devlet var:
Bir; günbegün yıkılmakta olan Laik Cumhuriyet Devlet’i
İki; Tayyipgiller tarafından günbegün inşa edilip, geliştirilip, güçlendirilmekte olan Ortaçağcı Faşist Din Devleti. Teokratik Devlet.
Bu bazı arkadaşlara rivayet geliyor. Bizim bu tespitimizi rivayet sanıyorlar. Oysa gerçeğin tâ kendisi bizim bu tespitimiz. Biz, olayların kabuğunu değil özünü, ruhunu, esasını görürüz. Ve o gözlem, o kavrayış, o anlayış üzerine çözümleme yaparak net, açık, kesin sonuçlar çıkarırız, hükümlere varırız, doğru hükümlere.
İşte bizim bu tespitimizin açık kanıtlarından biri, dünün Sözcü Gazetesi yani 24 Aralık 2024 tarihli Sözcü Gazetesi’nin 5’inci sayfasında yer alıyor:
“AKP’li Başak’ın konağında rektör, kaymakam, AKP’li vekiller poz verdi.
“Parti devleti fotoğrafı.
“Devlet bürokrasisi Şanlıurfa’daki bu konakta bir araya geldi. CHP’li Tanal; ‘parti devleti anlayışı ağa konağına taşında’ dedi.”
İşte burada, Şanlıurfa AKP Milletvekili Hikmet Başak’ın konağında toplanıyor bu insanlar, 30’a yakın insan, AKP’li ve devlet görevlisi bunlar.
İçlerinde kimler var?
Şanlıurfa İl Sağlık Müdürü, Akçakale Kaymakamı, AKP Şanlıurfa Vekilleri, Harran Üniversitesi Rektörü, AKP MKYK Üyesi, Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürü.
“Katılımcılar arasında Ensar Vakfı Yurtlarında kalan çocukların istismara uğradığı davada adı geçen ve Şanlıurfa’ya İl Milli Eğitim Müdürü olarak atanması tepki toplayan Asım Sultanoğlu’da yer aldı.”
Bu kişi, Ensar Vakfı’nda, Ensar Yurdundaki sapıklar 45 çocuğumuza tecavüz ettiklerinde Karaman’da Milli Eğitim Müdürüydü.
Tayyip’in o zamanki Aile Bakanı, Sema Ramazanoğlu’ydu değil mi? Emine Erdoğan’ın arkadaşıymış. “Bir kerecikten bir şey olmaz”, demişti ve Mecliste aklanmıştı. Bütün Tayyipçi Milletvekilleri ağızları kulaklarında sıraya girmişlerdi, kutlamışlardı bu Sema Ramazanoğlu adlı kafası yanmış Hafize’yi.
İşte bu Milli Eğitim Müdürü Asım Sultanoğlu da o dönemin Karaman Milli Eğitim Müdürüydü.
Yani bunların çocuklar filan umurunda değil; Ensar yurtlarında, başka yurtlardaki bu tecavüzler, tacizler, zerre umurlarında olmaz bunların.
“(…) AKP Akçakale İlçe Başkanı, Haliliye Belediye Başkanı, Akçakale AKP Belediye Başkanı, Şanlıurfa Çevre ve Şehircilik İl Müdürü”
Yani Tayyipgiller’le Şanlıurfa’nın tüm kamu kurumlarının yöneticileri bir araya gelmişler, toplanmışlar.
Yani bu neyi gösteriyor?
Tayyip’in parti devletini, AKP’giller Devletinin oluşturulduğunu gösteriyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne değil, ona bağlı değil bu kamu görevlileri; Tayyipgiller’in Ortaçağcı Faşist Din Devleti’ne bağlı. İşte İkili Devlet bu…
Yargıyı adım adım bu Faşist Din Devletine taşıdı. Tüm yargı kurumu artık Tayyip’in Kaçak ve de Haram Saray’ının bir hukuk bürosuna dönüştü. Adalet dağıtan bir kurum olmaktan çıktı. Tayyipgiller Faşist Şeriat Devletinin savunucusu olan, Kaçak Saray’ın hukuk maskeli bir operasyon aygıtı haline geldi, yargı.
İşte o yüzden, 2016’da 46 insanımızı, masum insanımızı katleden IŞİD’çiler 8 yıl sonra salıverildi. Oysa hepsi ağırlaştırılmış 46 kez müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Ama hukuk diye ortada bir şey kalmadı ki. Tayyip’in bir buyruğuyla; “salın bunları”, hadi saldılar. O hale geldi.
Ama gazeteciler, yine Tayyip’in avanesinin bir buyruğuyla hemen tutuklanıyor, kelepçe takılıyor, yaka paça emniyete götürülüyor, sorgulardan geçiriliyor.
Yani benim Din Devletime karışmayacaksın, ona dil uzatmayacaksın, diyor Tayyip. Ya bizden olacaksın ya da sesini keseceksin, diyor. Verdiği mesaj bu Tayyip’in yargısının.
Ordunun tepesini de tuttu. Bu şimdiki Savunma Bakanı Yaşar Güler’in, Tayyip’in Hulusi’sinden ne farkı var? Bire bir aynı.
Bakın yine her gün, görmek isteyen gözlere, bizim bu tespitimizin kanıtları ortaya seriliyor.
Menemen’de, Tayyip’in Menemen Belediye Başkanı, AKP’li Başkan Aydın Pehlivan, Teğmen Kubilay’ı katleden, kafasını kesen, canavarlara insanlık dışı, beyni çürümüş meczuplara fetva veren, onları yönlendiren dönemin Şeyhi Esad Erbilî; yargılanıyor, idama mahkûm ediliyor ama yaşından dolayı hapis cezasına çevriliyor idam cezası, bu Şeyh Esad Erbilî’nin.
İşte onun mezarına, türbesine gidiyor AKP’li Menemen Belediye Başkanı. Mezarı ziyaret edip dua ediyor şeyhine. Kubilay’ı anma gününde de kerhen yani istemeye istemeye geliyor anma törenine; katılan devlet erkanının arasında boy gösteriyor, yer alıyor. Yani ikili oynuyor.
Dedik ya hep ikili, üçlü oynarlar, diye. Şimdilik buna katlanmalıyız, diyor. Aslında Kubilay’ın katledilmesine seviniyor, memnun. Laiklerin tamamı, Mustafa Kemalcilerin tamamı katledilmeli anlayışında bu Tayyipgiller’in tüm avanesi.
Ve bunlar Laik Cumhuriyete düşman oldukları kadar, biliyorsunuz, o Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal, İnönü ve Silah Arkadaşlarına ve o geleneğine de düşmanlar.
İşte bu haber de bugünün Nefes Gazetesi’nden:
“Atatürk’ün halka armağan ettiği çiftlik parça parça yok oluyor. Bitmeyen talan. Usulsüz şekilde yapılaşmaya açılan ve ranta kurban edilen Ankara’daki Atatürk Orman Çiftliği yeni tesisle 55 bin metrekare daha kaybedecek.”
İşte 1992’de Doğal Sit Alanı olarak kabul edilen, Mustafa Kemal’in 1937’de halkımıza, modern tarım tekniklerinin öğretilmesi amacıyla vakfettiği bu vakıf arazisi, bu millete ait, halka ait arazi yani Atatürk Orman Çiftliği talan ediliyor Tayyipgiller tarafından 22 yıldan bu yana.
Buraya da Atlı Spor Tesisi yapma bahanesiyle yeni bir talan bölgesi daha oluşturmuşlar. 55 bin metrekarelik alan daha böylece yok edilecek.
“55 bin dekarlık arazi 33 bine kadar gerilemiş durumda böylece.”
Demek ki, 22 bin dekarlık bir bölümünü yağmalamışlar, talan etmişler çiftliği.
“Üzerinde bir tek orman kalmadı”, diyor.
Biraz okuyalım haberden:
“Atatürk Orman Çiftliğinin 1925 yılında yaklaşık 55 bin dekar olan arazisinin devir ve satış yoluyla elden çıkarılması sonucu 2015 yılı sonunda 33 bin 256 dekara gerilediği tespit edildi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı…”
Bakın orası Kaçak ve Haram Saray. “Cumhurbaşkanlığı Sarayı”, diyor.
Bir meşru yasal cumhurbaşkanı yok Türkiye’de. Anayasa dışı, kanun dışı ABD yapımı bir çetenin lideri, kendisini cumhurbaşkanı ilan etmiş durumda, o var. Onun Kaçak ve de Haram Saray’ı var. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun oy birliğiyle verdiği bir karar var, bir hüküm var.
Ne diyor burada?
Atatürk Orman Çiftliği sit alanıdır, orada hiçbir yapılaşmaya izin verilemez. Vakıf amacının dışında oradaki hiçbir alanın 1 metrekaresi dahi başka herhangi bir amaç için kullanılamaz.
Buna rağmen adam Kanunsuz. Kanun filan tanımıyor. Ve buna dur diyen de yok. Daha önce de söyledik, biz 3 cilt kitabı boşuna yazmadık “Kanunsuzlar”, diye bunlar hakkında.
İşte kitaplarımız:
Bu birinci cilt “Kanunsuzlar ABD Yapımı İki Hain Gücün 15 Temmuz Hesaplaşması Üzerine”
Tayyip ve FETÖ ganimet paylaşım savaşına girişiyorlar.
Efendileri kim bunların?
ABD Emperyalist Haydut Devletinin Başkanları Obama ve Bush. Şimdikiler de Biden ve Trump.
“Kanunsuzlar 2” ve “Kanunsuzlar 3”.
Bu üçüncü cildi bile 2017’de yazmışız. Büyük boy ders kitabı ebadında ve her biri 300 sayfanın üzerinde. 377 sayfa bu. Öbürleri de aşağı yukarı bunun ebadında, kalınlığında.
Demek ki, bunlar ülkeyi Anayasaya ve kanunlara göre filan yönetmiyorlar, keyiflerince yönetiyorlar. Ve yargıyı da ele geçirdikleri için bunlara “dur” diyen yok. Muhalefet de, ABD yapımı olduğu için, bunların içyüzünü ortaya koyamıyor, koymuyor.
İşte biraz önceki ilk haberde, Şanlıurfa CHP Milletvekili Mahmut Tanal bile bu parti devleti fotoğrafı için; “Bu durum kamu görevlilerine olan güveni sarsar ve devlet kurumlarının tarafsız ve eşit hizmet sunma ilkesine aykırılık teşkil eder”, diyor Sözcü’ye yaptığı açıklamada.
Yani adam meselenin özünden uzak. Bu durum eşitlik ilkesine aykırıdır, güveni sarsar, diyor.
Yahu adam kendi devletini oluşturuyor. Orada yer alanlar Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil etmiyor, onun görevlileri değil. Tayyipgiller Faşist, Ortaçağcı, Şeriatçı, Teokratik Din Devletinin görevlileri. Bunu kavramaktan aciz insanlar; göremiyorlar.
Yani sadece ağaçları görüyorlar ama ormanı asla göremiyorlar. Bütünlüklü bir kavrayış yok bunların hiçbirinde. Ya da başka türlü söylersek, bunlar sadece olayların kabuğunu görüyorlar, kabuk kemirmekle ömürlerini geçiriyorlar, tüketiyorlar. Olayın aslına, esasına, özüne asla erişemiyorlar, ulaşamıyorlar, onu görüp kavrayamıyorlar.
İşte aynı Nefes Gazetesi aynı sayısında, memleketim Konya’dan bir haber veriyor:
“Bu kimin değeri?
“Millî Eğitim Bakanlığının skandallarına her gün bir yenisi daha ekleniyor. Arapça Günü etkinliğinde öğrencilerin eline silah verip arkadaşlarına ateş ettirdiler. Eğitimciler bu nasıl milli değerler dersi diyerek tepki gösterdi”, diyor.
Nerede olmuş bu?
Konya Tahir Büyükkörükçü Anadolu İmam Hatip Lisesinde yaşanmış bu olay.
Bakın cihatçı gibi giyinmişler, diğer arkadaşlarına ateş ediyorlar, onlardan bazıları vurulup düşüyor. Yani cihatçı yetiştiriyorlar bunlar, onun eğitimini veriyorlar. İzleyiciler tarafından alkışlanıyor bu oyun.
Bu Tahir Büyükkörükçü, bizim de Konya’da yaşadığımız yıllarda tam bir afyon satıcıydı. Muaviye-Yezid dininin afyonunu aynen bugün Halil Konakçı neyse aynen onun gibi pazarlıyordu. Ve yüz binlerce insanı zehirledi. Konya’nın en büyük, en ünlü camilerinde afyon satardı ve bütün camiler, onun afyon sattığı camiye bağlanırdı. Ve cuma günleri, cumadan önce iki saat boyunca, tüm camilerde onun afyonu satılır, dinlenirdi cemaat tarafından. Burada bir anımı da yad etmiş olayım;
Merhum amcam, Bilal Amcam, köyümüzün ilk ortaokul düzeyinde eğitim görmüş gencinden birisiydi.
Bunlar Laik Cumhuriyet’in açtığı Devlet Üretme Çiftliklerinde eğitim görürlerdi. Köyümüzde okul filan yok o zamanlar, ilkokul bile yok. Ben çocuğum. Konya Sarayönü’nde ünlü Devlet Üretme Çiftliği vardı. Oraya yoksul köy çocukları alınır hem modern tarım teknikleri öğretilir ve ondan sonra mezun olduktan sonra modern tarımı yapacak ekipmanlar, araç gereçler verilirdi parasız, bu öğrencilere. Amcama verilen bu ekipmanlar, bizim evimizin bir bölümünde hep dururdu ve biz onların üzerine çıkar oturur, oyunlar oynardık çocukluğumuzda. Bu okullarda okuyanların üçü de akrabamızdı. Biri amcam, biri dayıoğlu Muammer Akça, biri de babaannemin kuzeninin oğlu Ali Rıza Amca. Üçü de köyde kalmadı, devlet memuru oldular. Amcam önce Ankara Meteoroloji İl Müdürlüğünde görev aldı memur olarak. Tabiî okullarda laik bir eğitim verildiği için Mustafa Kemalciydi, Laik Cumhuriyet savunucusuydu. Ve ben lisedeyken bir yaz tatilinde Ankara’yı ziyaret ettiğimde, beni Ankara’daki Atatürk Köşkü’ne götürdü ve ziyaret ettirdi Çankaya Köşkü’nü. Çankaya Köşkü’nü tek ziyaretim öyle oldu. Ama sonra Burdur’a atandı.
İşte o Tahir Büyükkörükçü de Konya’da bu irticai faaliyetlerinden dolayı Burdur’a sürülmüştü. Ve Burdur’da halkı zehirlemeye devam etti. O süreçte amcam da orada zehirlendi. Ondan sonra o da şeriat düzeni yanlısı bir din anlayışını benimsedi. Yani böylesine etkili bir zehir satıcısıydı bu Tahir Büyükkörükçü. Şimdi de yerine oğlu aynı işi yapıyor, kendisi gibi yetiştirdiği oğlu…
Yani bugünün Şevki Yılmaz’ı, Halil Konak’çısı vb.leri, Mehmet Boynukalın’ı, Ali Erbaş’ı neyse, bu Tahir Büyükkörükçü de aynısıydı.
İşte onun adına İmam Hatip yapmışlar ve orada oynanmış bu cihatçı eğitim oyunu.
Yani adam kendi devletini kuruyor ve kendi devletine özgü gençler yetiştiriyor. Bu muhalif geçinenlerin sözde itirazlarını filan hiç dinlemiyorlar. Onlar var vızıldansınlar, biz bildiğimizden şaşmayalım”, diyorlar.
Hedefleri net, açık.
Ama ne yazık ki bizim dışımızda görebilen pek yok onların bu hainane hedefini ve insanlık dışı gidişini.
HTŞ neyse bu Tayyipgiller’in kurmakta olduğu devlet de odur. Afganistan Taliban’ı neyse bu Tayyipgiller’in varmak istediği yer de aynısıdır. Açık. Boşuna demedi Tayyip; “bizim Taliban’la, Afganistan Taliban’ıyla inanç yönünde pek bir farklılığımız yok”, diye.
Sadece bu sözünden bile yargılanması gerekir. Anayasa ve yasalar dışına düşmüş bir insan bu. Muhtarlık düzeyinde bile kamu görevi yaptırılmaması gerekir bunların hiçbirine, başta Tayyip gelmek üzere. Ama o yargı kalmadı, esir alınmış, geri kalanı da korkutulmuş sindirilmiş durumda yargı kurumunun.
Evet, Saygıdeğer Halkımız;
İşte acı gerçeklerimiz bunlar. Tanı bunları!
Kalın sağlıcakla…
25 Aralık 2024