Bilindiği gibi, eski başbakan Ahmet Davutoğlu “Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz”, “Gelin hafızanızı bir yoklayın. İleride Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman, eminim en kritik dönemlerden, birkaç aydan biri 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır.” şeklinde suç itirafında bulunmuştu.
Yine Cumhuriyet Gazetesi’nin sürecin devamındaki haberine göre aynı dönem Şüpheli Ahmet Davutoğlu başkanlığında alınan kararla, bu konuda devletin ilgili birimlerine açık yetki verildi. Buna göre Türkiye, Suriye’de “dost grup” olarak gördüğü örgütlere silah ve teçhizat desteği verecek, devletin ilgili birimleri, bu grupların sınırdan getirilip götürülmesi konusunda tam yetkili olacaktı.
Nitekim 10 Ekim 2015 Ankara Katliamında, devlet ve emniyet yetkililerin IŞİD terör saldırısının istihbari bilgilerini gizledikleri, 102 insanımızın katledildiği bu alçak eyleme göz yumdukları, yol verdikleri ortaya çıkmış, dönemin emniyet yetkilileri, Mülkiye Müfettişlerinin yürüttükleri soruşturmada verdikleri ifadelerinde birbirlerini suçlamışlardı.
7 Kasım – 1 Haziran süreci olarak tarif edilecek zamansal aralıkta birden fazla terör eylemi gerçekleşmiş, gerçekleşen bu eylemlerde yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş ve binlerce kişi yaralanmıştır. (14 önemli terör saldırısı gerçekleştirdi. Bunun sonucunda 10’u polis ve 1’i asker olmak üzere, toplam 304 kişi yaşamını yitirdi; 1338 kişi yaralandı. 10 canlı bomba eylemi, 1 bombalı saldırı, 3 silahlı saldırı gerçekleşti. ). Yapılan ikrar göz önüne aldığında şüphelinin Başbakan olduğu süreçte gerçekleştirilen tüm terör saldırıları hakkında detaylıca bilgisi olduğu ve bilgileri sakladığı, suçu bildirmemesi göz önüne alındığında Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere Ahmet DAVUTOĞLU’nun sorgulanması neticesinde suça karıştığı tespit edilen tüm şüpheliler alenen TCK. 83. TCK.86 ve TCK. 279 uncu maddelerinde tanımlanan “birden çok kişinin ölümüne sebebiyet verme”, “yaralanmaya sebebiyet verme”, “kamu görevlisinin suçu bildirmemesi” suçları sübut bulmuştur.
Süreç, cihatçı terör örgütlerinin tedhiş gücünden ve yarattıkları ortamdan faydalanarak AKP’nin tek başında iktidarda kalması üzerine kurulmuştur.
Terör örgütlerinin bu cebir ve tedhiş yönteminden faydalanmak eylemi Türk Ceza Kanununun 309. Maddesindeki “ANAYASAYI İHLAL” suç tipinin vücud bulmuş halidir.
Demokratik Hukuk devleti taahhüdüne dayanan anayasal düzenin, terör örgütlerinin caydırıcı-korkutucu etkisinden faydalanarak sürdürülen bir dikta rejimine dönüştürülmesi tam olarak anayasal düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs suçunu oluşturmaktadır.
Bu suç ve terör örgütlerinin tedhişçi, caydırıcı gücünden yararlanmak aynı zamanda Terörle Mücadele Kanununda terör suçu olarak sayıldığından, şüpheli ve suç ortakları terör suçundan yargılanmak üzere TMK atfıyla şikayet edilmiştir.
Ne şüpheli, ne ceraim ortakları, ne de sırtlarını yaslandıkları terör örgütleri, bizi Halkın Kurtuluş Mücadelesinden bir milimetre bile geriletemeyecektir. Aksine, terör suçlarının hesabını er-geç soracağız! Ahmet Davutoğlu ve suç ortaklarını, makam ve ünvanları ne olursa olsun, bugünkü yasalarla, emri sadece hukuktan ve vicdanlarından alan bağımsız mahkemelerde yargılatacağız, er ya da geç…
27 Ağustos 2019
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi