Amerika, zırhlı askeri araçlara varıncaya kadar donatacak sizi her türden silahla,
Gönderecek içinize insan öldürmekten zevk alan “Black Water” denen katiller sürüsünü CIA,
Amerikan Özel Kuvvetleri hem eğitimp hem de yönetecek sizi,
Amerikan savaş uçakları da hava gücünüz olacak sizin,
Ve siz, Suriye’de Amerika’dan kendinize rol vermesini isteyeceksiniz,
Bütün bunlara rağmen de Amerikancı olmayacaksınız, öyle mi?
Yapmayın ya… İnsanları da bu kadar aptal yerine koymayın.
Amerika da, siz de adınız gibi biliyorsunuz ki, BOP’u hayata geçirme mücadelesi içindesiniz. Obama’nın da netçe söylediği gibi, Amerika’nın “bölgedeki yerel gücü”sünüz.
Ama bütün bunlara rağmen kalkıyorsunuz, bir de solcuyu, demokratı oynuyorsunuz. Bu oyununuzla da yığınla gafili, zavallıyı kandırıp avlıyorsunuz, ne yazık ki.
Bizim dışımızda sol bırakmadınız Türkiye’de be!
Kimisini hainliğinden (ESP, SODAP, EMEP, Kaypakkayacı Hareketler vb. gibi), kimisini gafilliğinden, kimisini de korkaklığından dolayı yörüngenize sokup götürüp gideceksiniz Amerikancı saflara.
Siz 1991’den bu yana, Abdullah Öcalan’dan Kandil’deki Savaş Ağalarına ve Demirtaş’a varıncaya kadar Amerika tarafından devşirilmiş, onlarla eklemlenmiş ve Amerika’nın hizmetine girmiş bulunmaktasınız. Bu sebeple de, defalarca Amerikan Ordusu’nu, NATO’yu, Birlieşmiş Milletler’i Türkiye’ye çağırdınız ve “Gelin bize de Irak’taki Barzanistan gibi Amerikancı bir Kürt Devleti kuruverin.”, dediniz. Yani netçe ve kesince Washington’un, Pentagon’un, CIA’nın yönetiminde ve hizmetindesiniz.
Türkiye Solunu da, iç içe oluşan daireler ya da yörüngeler misali uydulaştırıp yörüngenize soktunuz mu, onları da Amerika’nın hizmetine sokmuş olmaktasınız. O yüzden onlar da artık Gerçek Sol olmaktan, Proletarya Sosyalisti olmaktan çıkıp, bilerek ya da bilmeyerek; isteyerek ya da istemeyerek de olsa, “CIA Sosyalizmi” dediğimiz bir davranış içine, bir kapsam içine girmiş oluyorlar böylece. Yapıp ettikleri de, böyle nitlendirilebilecek bir muhtevaya girmiş oluyor.
Siz artık hiçbir şekilde iflah olmaz ve geri dönmezsiniz. Son derece memnun ve mutlusunuz, ABD işbirlikçisi olmaktan.
Ama işin en acı tarafı; sol bırakmadınız memlekette bizim dışımızda. Kürt Solu zaten bırakmadınız da, Türk Solunu da yedekleyip, peşinize takıp götürdünüz.
Kürt illerinde size rağmen sol adına siyaset yapmak zaten kelle fiyatıdır. Daha önce de örnekleri yaşandığı gibi, anında müdahale eder, ortadan kaldırırsınız.
Türk Soluna karşı da, hani bilinen deyimle, “havuç ve sopa” metodu uyguladınız. Size gönüllüce taraftarlık edecek olanların içinden bir kaçını milletvekili bile seçtirdiniz. Kitle örgütlerinin yönetimlerine getirdiniz bir bölümünü de. Dolayısıyla, kitle örgütü diye de bir şey bırakmadınız. KESK’i KESK olmaktan, TTB’yi Oda olmaktan, TMMOB’u Oda olmaktan ve en sonuda da DİSK’i DİSK olmaktan, İşçi Sınıfı Örgütü olmaktan kesince çıkardınız. Onları da uydularınız haline getirdiniz.
Tabiî böyle olunca da o örgütlerin kitle örgütü olma özelliği ortadan kalktı. Kimse itibar etmez oldu onlara. Yani siyasi yapı anlamında da, kitle örgütü yapısı anlamında da sol yapı, örgüt bırakmadınız.
Sol olmadığınız gibi, aslında demokrat da değilsiniz. Laik de değilsiniz.
Solculuğun, 20’nci yüzyılın başlangıcından bu yana, birinci ve sonuncu kuralı ya da kanunu Antiemperyalist olmaktır. Daha açığı; ABD ve AB Emperyalist Haydut devletlerine sonuna dek karşı olmaktır, hem de uzlaşmaz bir kesinlikte. Bilindiği gibi sizse tam tersisiniz.
Demokratlığı vazgeçilmez ölçütleri ise, Laik olmaktır. Yani Antifeodal olmaktır. Ve Antişovensit olmaktır. Siz bunlar da değilsiniz. Ne kadar Ortaçağcı sınıf, örgüt, tarikat ve dinci varsa, hepsiyle iç içesiniz. Hepsine ittifak önerileriniz var. Hüseyin Velioğlu yönetimindeki Hizbullah’tan Pensilvanyalı İmam’ın tarikatına, cemaatine kadar…
Said-i Nursi’den, Şeyh Said’e kadar bütün Ortaçağcı tarikat şeyhlerine övgüler düzüyorsunuz, onların adına anmalar yapıyorsunuz, adlarını şehir meydanlarına veriyorsunuz.
Antişovenist de değilsiniz. Siyasi kimliğinizi, Kuvayimilliye ve Türk düşmanlığı üzerine inşa etmiş durumdasınız. Halkların kardeşliğini değil düşmanlığını esas alan bir siyaset yapıyorsunuz.
Özetçe; CIA yönetimindeki Kontrgerilla’nın bir özel örgütü olan MHP’nin Kürt versiyonusunuz. MHP Türk ırkçılığı temelinde siyaset yapan bir Amerikan işbirlikçisi örgüttür, siz de Kürt ırkçılığı temelinde siyaset yapan bir Amerikan işbirlikçisi siyasi örgütsünüz, hareketsiniz.
Aranızdaki fark, MHP’nin ezen ulusun ırkçısı olması, sizinse ezilen ulusun ırkçısı olmanızdır. Yani, MHP Amerikancı Türk ırkçı partisidir, PKK de Amerikancı Kürt ırkçı partisidir.
Dikkat edilirse, bu her iki parti de en güçlü Amerikancı ve de aynı zamanda Amerikan yapımı parti olan AKP ile diyaloglara, ittifaklara girerler. Bazen aralarında mücadele olsa da, birbirlerini hep kollarlar, gözetirler. Amerika ister, bunlar birbiriyle kötü olur, savaşa tutuşur. Amerika ister, bunlar hemen görüşmelere, işbirliklerine başlarlar. Bu da, ABD’nin ve onun CIA’sının BOP oyununun bir parçasıdır. Hani hep deriz ya; hiçbir şey dümdüz bir hat izlemez.
Bugün haber sitelerine düşen şu haberi okuyalım isterseniz, şimdi de:
“Pentagon zırhlı araç sevkiyatını doğruladı
“ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Binbaşı Adrian Rankine Galloway, Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü YPG’nin de içerisinde yer aldığı Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) zırhlı araç verildiğini kabul etti.
“Günlük basın toplantısında konuşan Galloway, söz konusu araçların Suriye Arap Koalisyonu’na gönderildiğini söyledi. Galloway, “Suriye Arap Koalisyonu’na mevcut yetkiler çerçevesinde üstü zırhlı araçlar verdik. Bu araçlar, onları Rakka’ya ilerlerken IŞİD’in el yapımı patlayıcılarına karşı koruyacak” ifadelerini kullandı.
“Önceki Başkan Barack Obama’nın verdiği yetkilerde herhangi bir değişiklik olmadığının altını çizen Galloway, Savunma Bakanlığı’nın DSG’nin sadece Arap kısmına askeri malzeme desteği ve eğitim verme politikasının devam ettiğini savundu.
“ABD, IŞİD’le mücadele ve Rakka operasyonu kapsamında DSG’ye ağır silahlar ve zırhlı personel taşıyıcı göndermişti. DSG’yi oluşturan unsurlardan biri PKK’nın Suriye’deki kolu YPG olduğu için, yapılan yardımlar tartışma konusu olmuştu.” (http://odatv.com/pentagon-zirhli-arac-sevkiyatini-dogruladi-0102171200.html)
İşte kesin gerçek ortada. ABD BOP’unu hayata geçiriyor ve yerel taşeronlarını belirlemiş, onlara görev vermiş, kullanıyor onları. Amacı malum; Ortadoğu’da ikinci bir İsrail-Müslüman bir İsrail-Amerika’nın Ortadoğu’da petrol bekçiliğini yapacak ikinci bir devlet yaratmak. Amerikancı Burjuva Kürt Devleti’ni yaratmak. Suriye’de, Türkiye’de, Irak’ta yaptırılan savaş işte öncelikle bu Kürt Devleti’ni yaratmak içindir.
ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Galloway’in bu açıklaması, güya Kaçak Saraylı Reis, onun AKP’giller’i ve MGK’yi rahatsız etmiş. Sanki Galloway bilinmeyen bir şey söylemiş gibi, güya Amerika’ya sitem eder bir açıklama yapma durumunda kalmışlar. Tabiî bu aslında Amerika’ya karşı yapılmış bir açıklama değil. Bunun böyle olduğunu kendileri de, Amerika da bilir. Bu, Türkiye’de aptal yerine koydukları halkımıza yönelik bir açıklamadır. Onları kandırmaya, avlamaya yönelik bir açıklamadır. Şöyle demiş, hazretler:
“YPG’ye yapılan yardımlar, dün yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısının da gündemindeydi.
“Toplantının ardından yapılan açıklamada “Terör örgütlerinin muhatap olarak kabul edilip, bu örgütlere çeşitli usullerle silah yardımında bulunulmasının, terörün güçlenmesine ve yayılmasına zemin hazırladığı belirtilmiştir” denildi.” (agy)
Burada soralım, Kaçak Saraylı Reis’e ve tayfasına:
İyi de Hafız, PYD Başkanı Salih Müslim’i İstanbul’a, Ankara’ya davet ederek defalarca görüşmeler yapan kimdi?
Bir düşün bakalım. Belki hatırlarsın.
Ve de ABD’nin Barzanistan’a indirdiği silahları Barzanistan Peşmergeleriyle birlikte Türkiye toprakları içinden sevkini sağlayarak PYD bölgesine ulaştıran kimdi?
Hem de bu intikal MİT’in ve TSK’nin gözetimi ve koruması çerçevesinde gerçekleştirilmişti. Bütün bunlardan hiç mi haberin yoktu senin?
O zaman dost ve müttefik gördüğün PYD, YPG, şimdi terör örgütü senin için. Kim inanır size?..
Ne yazık ki, bu soruyu sorduğumuz zaman 10 milyonlarca hülooğğ’cu inanır; biz ne doğrarsak onlar yutar, dersiniz. Ve de doğru demiş olursunuz. Siz de zaten onlara hitap ediyorsunuz hep. Yeter ki aç, yoksul, cahil, bilgisiz ve bilinçsiz bıraktığımız, makarnayla, kömürle, alışveriş çekleriyle yemlediğimiz, Kur’an Kurslarının, İmam Hatip Okullarının, tarikatların ve cemaatlerin zihin hasarına uğrattığı bu milyonlar uyanmasın; dünyada ve Türkiye’de olup bitenlerin gerçekliğini kavramasın, bu bizim için yeterlidir, diyorsunuz.
Bu ihanet oyununuzda da hep başarılı oluyorsunuz, ne acı ki…
Bütün kurgunuz, söyleminiz, bu oyunda başarılı olabilmeniz üzerinedir.
Sayıları 10 milyonları bulan zavallılaştırılmış hülooğğ’cuların en çok duymak isteyeceği şeyin din alıp satmak olduğunu da adınız kadar iyi biliyorsunuz. Onu da hiç ihmal etmiyorsunuz. Bakın bu MGK açıklamanızda bile, din sömürüsü yapmayı hiç ihmal etmemişsiniz:
“Myanmar’da Arakanlı Müslümanların durumu ele alınmış ve insani yardımların artırılarak devam etmesinin gerekliliği vurgulanmıştır.” (agy)
Ortadoğu’da 10 milyon civarında masum Müslüman kardeşimizin, efendiniz ABD ve AB Emperyalist haydut devletleriyle birlikte, onlara taşeronluk ederek kanına gireceksiniz, canını alacaksınız, sonra da kalkıp “Myanmar’daki Arakanlı Müslümanlara yardımlar” ediyor ayaklarına yatacaksınız, değil mi?
Ortadoğu’da ve tabiî ülkemizde Gerçek İslam’a da yani Hz. Muhammed ve Kur’an İslamı’na da, milyonlarca Müslüman Ortadoğu insanına da en büyük kötülüğü, zulmü ve ihaneti siz yapacaksınız; sonra da kalkıp Müslüman numarasına yatacaksınız. Yazık be… Sizinki Muaviye, Yezid-CIA, Pentagon Müslümanlığıdır sadece. Sahte Müslümanlıktır.
Kaçak Saraylı Reis ve Kıbrıs’taki benzeri Mustafa Akıncı ve avaneleri Kıbrıs’ı Rumlara, Yunanistan’a ve AB, ABD Emperyalistlerine peşkeş çekme uğraşı içindeler ya şimdi, o ihanetlerini de gözlerden kaçırmak, maskelemek için şu ibareyi koyuyorlar MGK açıklamasının bir yerine de:
“Kıbrıs meselesine çözüm bulunması için Cenevre’de yapılan görüşmeler kapsamlı şekilde ele alınmış, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hak ve menfaatlerinin korunması hususunda atılacak adımlar değerlendirilmiştir.” (agy)
Bunlar böyledir işte, arkadaşlar. Yaptıklarının tam tersini söylerler. En ağır ihanet içindeyken, kendilerini vatansever gibi gösteren demagoji ve yalanlara sarılırlar. Vatanseveri oynarlar yani.
Bir sürü konuya ilişkin laf salatası kategorisine giren, boş ve demagojik açıklamalar kaleme alıyor hazretler, fakat bir konuya hiç giremiyorlar, dikkat ederseniz:
Ege’deki, bazıları Büyükada büyüklüğünde 18 Adamızı Yunanistan’a peşkeş çekmişliklerinden hiç söz edemiyorlar. Çünkü, Yunanistan gelmiş, burnumuzun dibindeki 18 Adamızı işgal etmekle kalmamış, hem yerleşime açmış, hem de uçaksavarlar dahil her türden askeri silahla doldurarak birer silah deposu haline getirmiş her birini. O da bugünün medyasına düşen haberlerdendi. Olay bu kadar apaçık göz önünde olduğu için, buna ilişkin demagoji üretemiyorlar. Çünkü oraların Yunanistan’ın işgali altında olduğu herkes için görülüp duruyor. Bu sebeple de, bu konuda, daha önce de söylediğimiz gibi, ölü numarası yapıyorlar. Böyle bir olayı hiç duymamış, görmemiş numarası yapıyorlar. Yani bilmezlikten geliyorlar. Yalan söylemekte, demagoji üretmekte son derece deneyimli ve ustadır bunlar. İhanetlerini gözlerden uzak tutmak için, hangisinde nasıl bir tutum almak gerektiğini çok iyi biliyorlar. Onların bildiği de bu; yalan, dümen, dolap…
Hep deriz ya; bunlarda ahlâki, vicdani, insani değerler hasara uğramıştır, çöküntüye uğramıştır, diye. Öyle işte…
Bunlar da yani Kaçak Saraylı ve avanesi de, Meclisteki Dörtlü Çetenin diğer mensupları gibi iflah olmazlar, ıslah olmazlar. Çünkü onlar, gönüllü ve isteyerek çıkmışlardır yoldan.
Onların da sonları gelecek. Alaşağı edilecekler oturdukları koltuklardan. Tüm ihanetleri bir bir dökülecek ortaya ve gösterilecek halkımıza açıkça. Hesaba çekilecekler, hesap verecekler.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
01 Şubat 2017
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı