Cüneyt Yetişkin, Oya Yetişkin, Kamuran Yetişkin ve Yaşar Yetişkin… Fatih’te 4 Yetişkin kardeş… Haciz, kira, fatura, geçim ve açlık cehennemine döndürülmüş hayatlarına zehir içerek son verdiler.
Dört kardeşin yaşları 60, 56, 54 ve 48; biri sara hastası çalışamıyor, diğeri işsiz. İkisi çalışıyor çalışmaya da, öğretmen olanın maaşına haciz konulmuş, diğeri kurye, asgari ücretli. İstanbul’un yaşam koşulları malum; herkesin bildiği gibi işsizlik ve pahalılığının en yoğun olduğu kentimiz. Evleri kira. Hayata dair her şeylerini alınteriyle çalışarak karşılamak zorundalar, yoksul halkımızın tamamı gibi.
Ve Bu dört kardeş Parababalarının sömürü ve soygun düzeninde, bu yaşam mücadelelerinden bıkıp hep beraber intihar etmişler. Cesetlerini alırlarken başkaları da zarar görmesin diye kapıya not asıyorlar, “Dikkat siyanür var, polisi arayın, içeriye girmeyin” diye. Böylesine de insancıl, sevgi dolu yüreğe sahipler.
Elektriklerini de 600 küsur liralık borç yüzünden kesmiş özelleştirilen elektrik şirketi. Öğretmen olan kadıncağız bakkala olan borcu için maaşıma haciz konuldu, diyebilmiş bir komşusuna.
“Bu milletin a… koyacağız”, diyen BEDAŞ’ın sahibi, arsız yüzsüz Mehmet Cengiz’in milyonluk vergilerini silenlerin utancı!
Merak etmeyin yarın AKP’giller’in bakanlarından birileri çıkar ve “ekonomiyi manipüle etmek için kendilerini öldürmüşlerdir” diye açıklama yaparlar, biz de onların yerine utanırız!
İşte memleketin hali pürmelâli… Kimilerinin “devlet malı deniz yemeyen domuz” anlayışıyla üç dört yerden 250 bin lira gibi rakamlarla maaş aldığı, kimilerininse işsizlik ve hayat pahalılığı cehenneminden ölümle kurtuluş aradığı bir memleket olduk.
Kimilerinin üç dört kişilik yemeklerde beş-on bin lira hesap ödediği memleketimizde, kimilerimiz intiharlarla kurtuluş arar oldu.
AKP’giller’in belirlediği sefalet ücreti maaşlara hacizler geliyor, iki ay fatura ödemedi diye elektrik gibi son derece insani, bir ailenin son derece doğal hakkı olması gereken bir ihtiyaç şak diye kesiliveriyor.
Fakat yandaş şirketlerin devlete olan milyon dolarlık borçları bir kalemde siliniveriyor. AKP’giller’in Kaçak ve Haram Sarayı’nın günlük maliyeti ise 4.5 milyon lira.
Bunca hırsızın, dolandırıcının, yolsuzluktan yolunu kaybetmiş asalakların fink attığı memlekette, onuru için canından, yaşamdan vazgeçenlerin olması bizleri kahretti.
AKP’giller eliyle devlete, kamuya ait olan tüm kurumlar emperyalist yabancı sermayeye satıldı ya da yerli işbirlikçi yandaş şirketlere peşkeş çekildi.
Ve bu halkın bu şirketler tarafından daha ne kadar sömürüleceği, daha kaç kişinin intihar edeceği meçhul bu gidişle!
İşte o kimilerinin yüzsüzlüğüne, hırsızlığına, o patlayıncaya kadar yedikleri sofralarda saçtıkları paralara sabretmemizi istiyor bu kokuşmuş düzen.
Zengin ve yoksul arasındaki uçurum, kapitalizmin acımasızlığını gözler önüne seriyor.
O acımasızlık, öyle bir acımasızlık ki, dört yoksul insanımızı hayatından bezdirip canlarından eden bir acımasızlık. O acımasızlık ki Parababalarının soyguncu kanser düzeninin yarattığı acımasızlık.
Ekonomik sıkıntı ve bunalımlar, iş kaybı, psikolojik sorunlar başta gelen sebepler olmak üzere insanlar yaşamlarını sonlandırıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2002–2018 arasında AKP’giller’in hükümet olduğu dönemi kapsayan 17 yılda, 50 bin 378 kişi hayatına son verdi.
Verilere göre söz konusu dönemde, Türkiye’de her sene ortalama 2 bin 963, her ay 246, her gün 8 kişi intihar etmiş.
Parababalarının soyguncu kanser düzeninin yarattığı, işsizlik, pahalılık, adaletsizlik, hukuksuzluk, iş güvencesizliği ve gelecek kaygısı, yarınlara duyulan güvensizlik; intihara giden yolun temel taşlarını oluşturuyor, insanlarımızda.
İnsanlarımız kendine, devletine, topluma güvenmiyor gelinen son aşamada. Halkımız, emekçilerimiz sürekli bir işsizlik tehdidi altında ya da işsizler ordusunda bezgin bırakılmış durumda, Parabalarının sömürü düzeninin bekçisi AKP’giller hükümetince.
AB-D Emperyalistlerinin ve yerli işbirlikçilerinin yarattığı işsizlik ve pahalılık cehenneminde, işsiz insanlarımızın sayısı hızla artarken, İşsizlik Fonu işsizlerimize derman olabiliyor mu?
Hayır!
AKP’giller İşsizlik Fonu’nu işverenlere destek ve teşvik fonuna dönüştürdü.
İşsizlik Fonu’nun yarısı işverenlere gidiyor. İşsizlik ödeneği olarak işini kaybetmiş olanlara yapılan ödeme 2016 yılında 4,5 milyar liraydı. 2017 yılında %8,9 oranında artarak 4,9 milyara ve 2018 yılında %20 artarak 5,9 milyar liraya yükseldi.
İşverenlere sağlanan katkılar 2016 yılında 7,4 milyar lira iken, 2017 yılında %10,8 artarak 8,2 milyara yükseldi. 2018 yılında ise çok daha yüksek bir oranda, %134 artarak 17,5 milyar liraya ulaştı. 2018 yılında işverenlere fondan sağlanan destek miktarı işsiz insanlarımıza fondan yapılan işsizlik ödemesinin yaklaşık 3 katına çıktı.
2016 yılında işverenlerin fona ödedikleri prim 6,6 milyar lira iken, fondan aldıkları destek bunun %12 fazlası, 7,4 milyar lira olmuştur.
2017 yılında işverenlere sağlanan destek miktarı, ödenen primin %105’ine ulaşırken, 2018 yılında bu oran %188’e yükselmiştir.
İşverenler fona yaptıkları prim ödemesinin 2 katını işsizlik fonundan almışlardır.
AKP’giller ekonomik krizi bahane ederek Parababalarına fondan destek verildiğini belirtirken, Parababaları tarafından yaratılan krizin asıl İşçi Sınıfımızı ve Emekçi Halkımızı vurduğunu görmezden geliyor.
İçinde yaşadığımız ekonomik kriz sadece işsizlik, banka borçları olarak değil her gün yapılan zamlarla da kendini gösteriyor.
Gün geçmiyor ki gözümüzü yeni bir zam haberiyle açmayalım.
AKP’giller tarafından 1 Eylül 2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere doğalgaz fiyatlarına yüzde 14,90 zam yapıldı. Bu zam 2019 yılının ilk zammı değil. Ağustos ayının sonunda BOTAŞ’ın ilan ettiği doğalgaz toptan satış fiyatları kapsamında, konutta kullanılan doğalgaza yüzde 14.97, sanayi bölgeleri için ise yüzde 13.73 oranında zam gelmişti. Doğalgaz fiyatları iki ay içinde yaklaşık yüzde 30 oranında zamlanmış oldu.
Zamlar sadece doğalgazla da sınırlı kalmadı.
Elektriğe, suya, ulaşıma, gıdaya, akaryakıta, iletişime, vergiye varana kadar her alanda zam yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Bir ay içerisinde en çok zamlanan, akaryakıt ve doğalgaz oldu.
Elektrik fiyatlarına son bir yılda on kez zam yapıldı, en son 1 Ekim 2019 tarihinde yüzde 15 zam yapılmıştı. Böylece yıllık elektriğe yapılan toplam zam yüzde 57’yi buldu.
Dört kişilik bir aile için açlık sınırı 2.124 TL, yoksulluk sınırı 6.918 TL’dir. Aynı aile için (evli, eşi çalışmayan ve iki çocuklu bir çalışan için) Asgari Ücret AGİ dâhil 2.116,85 TL’dir. Elektriğe ve doğalgaza yapılan zam zaten Açlık Sınırının altında bir ücretle yaşam savaşı veren halkımıza yeni bir ihanettir.
Bu devran böyle sürgit sürüp gidemez, gitmemeli.
Parababalarının bu vurguncu soyguncu düzenine artık dur demeliyiz.
Bunca vahşete karşılık cesareti maalesef ki halkımızın örgütsüzlüğünden alıyorlar.
Dört kardeş çalışıp bir evin zorunlu giderlerini bile karşılayamıyor, çözümsüz kalıp dördü de intihar ediyorsa; yıkılsın bu Parababalarının soyguncu düzeni!
Hırsızlar hâlâ huzursuz olmuyor, kendilerini güvende hissediyorlarsa, halk sokakları zapt etmiyorsa, yıkılsın bu dünya!
Parababaları zevkü sefa içinde yaşıyorken, gencecik hayatlar işsizlik ve hayat pahalığıyla boğuluyorsa, yıkılsın, viran olup çöksün bu düzen!
Madem halkımıza iş, aş, ekmek, huzurlu bir yaşam yok, vermeyiz diyorlar; o halde size de huzur içinde yedirtmeyiz halktan gasp ettiklerinizi!
Sevgi ve saygıdeğer halkımız,
Parababalarının sömürü ve soygun düzeninin yaratmış olduğu bu kahredici işsizlik ve pahalılık cehenneminden kurtulmanın ve insanca yaşamanın tek yolu, bu kahredici düzeni yıkıp yerine Halkın İktidarını kurmaktan geçer.
Halkın Kurtuluş Partisi etrafında örgütlenip Demokratik Halk İktidarını kurmaktan geçer.
Demokratik Halk İktidarında geceleri aç yatılmayacak, gündüzlerinde sömürü olmayacak, insanlarımız çaresizlikten intihar etmeyecektir.
Kahrolsun Parababalarının sömürü ve soygun düzeni!
7 Kasım 2019
HKP Genel Merkezi