19 Aralık 2000’de, 20 cezaevinde aynı anda gerçekleştirilen ve adına “Hayata Dönüş Operasyonu” denilen Cezaevleri Katliamı, 3 gün sürdü. 28 devrimci tutsak katledildi. 237 devrimci tutsak yaralandı, 2 asker de, jandarmanın kendi silahından çıkan kurşunlarla hayatını kaybetti.
Bu katliam niye yapıldı?
Devrimcilerin cezaevlerinde koğuş sisteminde komün hayatı yaşayarak, devrimci bilincini bilemesini, mücadelesini devam ettirmesini istemeyen Parababaları düzeni, onları tek tek F-tipi hücrelere hapsederek birer meczuba çevirmek istedi.
Bedenlerinden başka bir silahları ve mücadele araçları olmayan devrimciler, F-tipi hücre sistemine karşı çıkmak, bu uygulamayı sonlandırmak için Ölüm Orucu-Süresiz Açlık Grevine başladılar. F-tipi hücre sistemi kamuoyundan da büyük tepki almış, ölüm oruçları yazılı ve görsel basında geniş yer almıştı.
Ancak tam da bu zamanda Parababaları düzeni kanlı ellerini uzattı cezaevlerine. Ölüm orucunun sonucunda bedenlerinde takat almamış devrimci tutsaklara 3 gün boyunca silahlarla, bombalarla, dozerlerle saldırdı, cezaevinin duvarlarını yıkıp devrimci tutsakları zor kullanarak çıkardı. Devrimcileri fosfor bombalarıyla diri diri yaktı. Korkusu o denli büyüktü ki; savunmasız, dört duvar arasında kaçacak bir yeri olmayan bu insanlara acımasızca, kuduz bir köpek gibi saldırdı. Bu ölçüsüz saldırıda katliama katılan 2 asker de kendi arkadaşlarının silahından çıkan kurşunlarla hayatını kaybetti.
Aradan geçen 12 yıldan sonra, cezaevleri katliamının yapılma emrini verenler, katliamda bilfiil yer alanlar yargılanmadı. Açılan göstermelik davalar da zaman aşımından düşürüldü.
Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın dediği gibi, emperyalizm geberen kapitalizmdir. Yaşam savaşı veren her hayvan gibi son çırpınışlarında saldırgan, yırtıcı olacaktır. Bedenlerini bir seferde değil, her gün, damla damla ölüme yatırmış devrimci tutsaklara karşı en ufak bir acıma, merhamet duymamıştır Parababaları. Sadece amaç önemlidir onlar için. Amaçları ise o dönem cezaevinde olan ve o günden sonra cezaevine girecek olan devrimcileri, insanın doğasında olan sosyal yaşamdan alıkoyup F-tipi hücrelere hapsederek teslim almak, meczuplaştırmak… Bu yolda her şey mubahtır onlara göre. Gerekirse 28 değil, yüzlerce-binlerce-milyonlarca insanı katledebilirler. Onlar için 1 de 1000 de aynıdır.
Devrimciler, tarihin her döneminde cezaevlerini de birer mücadele alanına çevirdiler. Oraları, ömrünün 22,5 yılını cezaevlerinde geçirmiş Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı gibi “Kızıl birer üniversiteye” çevirdi kimi ve yine Usta’mız gibi işkencede direnişin simgesi oldu kimisi… İşte Parababalarının büyük korkusu da buydu.
Sınıflı Toplum var olduğu sürece devrimci mücadele var olacak, devrimciler var olacak. Ve ne yazık ki, cezaevleri de var olacak ve birer mücadele alanı olmaya devam edecek. Ama elbet içinde yaşadığımız bu Parababaları düzeni Tarihin çöplüğüne tekerlenecek, o zaman zalimlerin yaptığı bütün katliamlar gibi 19 Aralık Cezaevleri Katliamının da hesabı sorulacak. Bizde zaman aşımı yok! 19.12.2012
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi