YSK üyeleri ısrarla ve inatla kanunsuzluk yapıyor!

BASINA VE HALK ÖRGÜTLERİNE:

YSK ÜYELERİ ISRARLA ve İNATLA KANUNSUZLUK YAPIYOR

Yaklaşık beş yıldır süren sahte diploma tartışmaları; geçtiğimiz günlerde Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu tarafından verilen 23.05.2019 tarih 2018/263 E. 2019/158 K. sayılı kararla yeni bir boyuta ulaştı.

Bu karara göre; İstanbul 15. Noterliğinin imzaya yetkili kâtibi Emine Seven; Hasan Tükenmez isimli bir kişi tarafından kendisine ibraz edilen Tayyip Erdoğan’a ait ve fakat aslı olmayan bir diploma fotokopisine, “Dairemizce onaylanması istenilen işbu fotokopinin ilgilisi tarafından gösterilen ve iade edilen aslına uygun olduğunu ve (2) örnek verildiğini onaylarım.” şeklinde şerh vermiştir.

Bu işlem, 1512 sayılı Noterlik Yasasının 94 ve 95’inci maddelerinde öngörülen kurallara açıkça aykırı olmasına karşın, İstanbul 15. Noteri, katip Emine hakkında bir işlem yapmadığından Disiplin Kurulu tarafından cezalandırılmıştır.

Kaldı ki, T. Erdoğan adına, diploma aslı olmadan noterde onay işlemi yaptıran Hasan Tükenmez de T. Erdoğan’ın özel kalem müdürünün şoförüdür. Ona da bu durum sorulunca; “Başbakanlık’ta çalışırken kaza geçirdim, geçmişe ilişkin birçok şeyi hatırlamıyorum, diplomanın noterde onaylatılmasıyla ilgili süreci de hiç hatırlamıyorum”demektedir.

Böylece, ayarlanmış notere diploma aslı olmadan onay işlemi yaptırılarak, sahte bir evraka resmiyet kazandırılmış ve sahtecilikten bilgisi olanlar da “hafıza kaybına” uğratılmıştır.

İşte bu kanunsuzluk nedeniyle Partimiz, YSK’ye bir kez daha başvurmuş ve Anayasanın 101 ve 6271 Sayılı Yasanın 6. maddelerinde öngörülen Cumhurbaşkanı Seçilme Yeterliği’ne sahip olmayan R. Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı mazbatasının derhal İPTAL edilerek Cumhurbaşkanlığı’nın DÜŞÜRÜLMESİ talep edilmiştir.

YSK üyeleri de, “aynı konuya ilişkin verilmiş 23/05/2018 tarih ve 547 sayılı red kararı olduğu ve YSK kararlarının yeniden inceleme yoluyla ele alınmasının mümkün olmadığı” yönündeki GARABET BİR GEREKÇEYLE jet hızıyla talebimizi reddetmiştir.

YSK üyeleri bu kararlarıyla bir kez daha hukuku katletmişlerdir.

Zira sahteliği kanıtlanmış yeni bir belge ortaya çıkmıştır.

Noterler Birliği Disiplin Kurulunun bu kararı; “yargılamanın yenilenmesi” hallerindendir. Fakat YSK üyeleri, bu durumu bilinçlice görmezden gelerek, “geçmişte verdiğimiz bir karar var, yeniden ele alamayız” gibi hukuk ve kanun dışı, sahteciliği kayıran bir gerekçeyle başvurumuzu incelememiştir.

YSK üyeleri bu tutumlarıyla insan aklıyla alay da etmektedirler.

Oysa kendileri geçmişte onlarca kararlarını değiştirdikleri gibi, birbirinin zıttı kararlara da imza atmışlardır.

Örneğin; Sabahat Tuncel’in sabıkası nedeniyle ilkin milletvekilliği adaylığını kabul edilmemiş, HDP’liler Türkiye çapında eylemlere geçince birkaç gün önceki kararlarını değiştirip anılan kişiyi milletvekili adayı yapmışlardı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesine dair kararları da önceki birçok kararlarının tekzibinden başka bir şey değildir.

Yine geçmişteki “sandıktan çıkan mühürsüz oy veya zarfların geçersiz sayılacağı” yönündeki onlarca karara rağmen, Seçimlerin Temel Hükümlerine İlişkin Kanunda belirtilen hükümler hiçe sayılarak 16 Nisan 2017 referandumunda; “mühürsüz zarflar içindeki pusulaların da geçerli olacağı” şeklinde hukuk dışı bir karar vererek, kendilerini yasa koyucu yerine koymuşlar ve mühürsüz zarflar içindeki iki buçuk milyon civarında olduğu söylenen sahte oyları geçerli saydırıp Anayasa değiştirtmişlerdir.

Daha pek çok örnek sayabiliriz.

Partimizin bu başvurusunda YSK üyeleri “biz elimizdeki diplomayı inceledik, sahte değildir” diyemiyorlar. Zira ellerindeki diploma sahte ve o nedenle delilleri incelemeye giremiyorlar. Çünkü bu delillerin incelenmesinde T. Erdoğan lehine bir durum çıkmayacağı çok açık. Bu nedenle “hırsızın hırsızlık yaptığı bölgeye uğramaması” gibi, sürekli delil incelemekten kaçıyorlar.

Öyle ki; T. Erdoğan kendiliğinden çıksa ve “Benim yüksekokul diplomam yok. Ben büyük bir yanlış yaptım, suç işledim.”, dese ve 15 Temmuz sonrasında yaptığı gibi; “Allah’ımdan ve milletimden özür diliyorum.”, dese, bu YSK üyeleri; “Hayır, bizim verdiğimiz karar kesindir. Bizce Tayyip Erdoğan hâlâ Türkiye’nin Cumhurbaşkanıdır”diyebilecek durumdalar, maalesef.

Yani YSK üyeleri boylu boyunca hukuksuzluğun ve kanunsuzluğun bataklığına saplanmış durumdalar ve sürekli suç işlemekteler.

Partimizin tüm uyarı ve başvurularına, sunduğu belgelere karşın, Anayasal bir kurum olan YSK, Anayasanın 79’uncu maddesi ve 6271 sayılı yasanın 2. maddesinde öngörülen Anayasal DENETİM GÖREVİNİ ısrarla suistimal etmektedir.

Partimizin son başvuruna karşı alelacele verilen red kararı da bu suçlardan bir tanesidir.

Bu nedenle, kendilerine verilen yeni belgelere itibar etmeden; Cumhurbaşkanlığı yeterliği olmayan T. Erdoğan’ın (yukarıda belirtilen Noterler Birliği Disiplin Kurulu Kararı ile bir kez daha kanıtlanmış olan) “Resmi Evrakta Sahtecilik” suçunu görmezden gelen YSK üyeleri bu fiilleriyle TCK’nun 257. maddesinde öngörülen “Görevi Kötüye Kullanmak” ve 279/1. Maddesinde düzenlenen “Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi” suçlarını işlemektedirler.

Açıkça suç işleyen bu YSK üyeleri hakkında soruşturma açılıp cezalandırılmaları için Halkçı Hukukçularımıztarafından Partimiz adına hazırlanan Suç Duyurusu dilekçeleri 26.06.2019 tarihinde Yargıtay ve Danıştay Başkanlıklarına verilmiştir.

Ülkemizin bu zor ve karanlık günlerinde zulme karşı korkusuzca mücadele eden HKP; bu kanunsuzluklar karşında kararlıca duran biricik güçtür. Meclisteki ve meclis dışındaki ana ve yavru muhalefetler böylesine önemli bir konuda tek bir kelime dahi etmemekteler. Verdiğimiz bu onurlu mücadeleyi susuşa getirmek istemekteler. Ama başarılı olamayacaklar. Bizi susturamazlar.

Halkımızı; yılgınlığa, umutsuzluğa kapılmadan Demokratik Halk İktidarı mücadelesine omuz vermeye ve haksızlıklardan hesap sormaya çağırıyoruz. 26.06.2019

HKP Genel Merkezi

Suç Duyurusu Dilekçesini aynen yayımlıyoruz:

YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIK KURULU’NA

SUÇ DUYURUSUNDA 

BULUNAN……………: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı

Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA

V E K İ L L E R İ…….:  Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN, Av. Ali Serdar ÇINGI,Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Azime Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN

Ortak adres: Sezenler Caddesi No: 4/15 Sıhhiye/ANKARA

ŞÜPHELİLER………..:  1- Sadi GÜVEN (Yüksek Seçim Kurulu Başkanı)

2 – Muharrem AKKAYA (YSK Üyesi)

3- Cengiz TOPAKTAŞ (YSK Üyesi)

4- Kürşat HAMURCU (YSK Üyesi)

5- Faruk KAYMAK (YSK Üyesi)

6- Refik EĞRİ (YSK Üyesi)

SUÇ………………………..: Anayasa’nın 101. maddesi ile 6271 Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi

Yasasının 6. maddelerini ihlal yoluyla Görevi Kötüye Kullanmak.

(TCK; 257 maddesi.) Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi (TCK.;279/1. Maddesi)

SUÇ TARİHİ………………..: 17/06/2019

AÇIKLAMALAR……….: 1-Müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi (HKP); bugün için Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa’nın101. maddesi ile 6271 Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Yasasının 6. Maddelerinde öngörülen seçilme yeterliğinden “yüksek öğrenim yapmış olmak” koşulunu taşıdığını kanıtlayan dört yıllık üniversite diplomasının olmadığı yönünde ciddi iddialarda bulunmaktadır.

Esasen bu iddialar yazar Ergun Poyraz, dönemin MHP milletvekili Yusuf Halaçoğlu tarafından da somut kanıtlarıyla ortaya konmuş olup, müvekkil parti tarafından yapılan başvurularda bu kişilerin kamuoyu ile paylaştığı belgelerden de yararlanılmaktadır.

T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına aday olduğu 10 Ağustos 2014 tarihinden bu yana diploma tartışmaları devam etmekte olup, bugüne kadar usulüne uygun bir diplomanın olduğu kanıtlanmış değildir. Ortada dolaşan diploma örnekleri birbirini tutmamaktadır. Bugüne kadar da ne Marmara Üniversitesi tarafından ne de T. Erdoğan tarafından gerçek bir diploma orta konulamamıştır.

Hal böyle olunca, yukarıda da belirtildiği gibi Anayasa ve Yasalarla öngörülen Cumhurbaşkanlığı yeterliğine sahip olmayan bir kişi yaklaşık beş yıldır ülkemizde cumhurbaşkanlığı yetkilerini kullanmaktadır.

1- Toplumda diplomaya ilişkin ciddi tartışmaların olduğu dönemde, YSK üyelerince 10 Ağustos 2014 tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleştirmiş ve seçimi R. Tayyip Erdoğan’ın kazandığı 15/08/2014 tarih ve 3719 sayılı kararla ilan edilmiştir.

Müvekkil HKP; 28.09.2015 tarih 22683 sayı ile YSK kayıtlarına giren başvurusunda;“verilen öğrenim belgeleri sahte olan ve Cumhurbaşkanı Seçilme Yeterliliğine sahip olmayan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’nın derhal düşürülmesi”ni talep etmiş, ancak şüphelilerden oluşan YSK tarafından; yine hiçbir inceleme yapılmadan 29.09.2015tarihli kararla bu istem de reddedilmiştir.

2- Daha sonra 24 Haziran 2018 tarihinde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi daha yapılmış ve bu seçim sürecinde yine müvekkil parti tarafından 22/05/2018 tarihli bir dilekçe ile “cumhurbaşkanı seçilme yeterliğine sahip olmayan T. Erdoğan’ın adaylığının düşürülmesi” içinYSK’ya başvuru yapılmıştır. Ancak bu başvuru, hemen bir gün sonra; 23/05/2018 tarih ve 547 sayılı kararla hiçbir somut gerekçe belirtilmeden, sadece; “başvuru evraklarının incelenmesinde herhangi bir eksiklik olmadığı anlaşıldığından” denilerek, yine jet hızıyla reddedilmiştir.

3- YSK üyelerinin bu hukuksuz ve hatta TCK anlamında suç teşkil eden uygulamalarına karşı müvekkil parti adına 01/06/2018 tarih 7938 evrak nosu ile kaydınıza giren dilekçemizle Sayın Başkanlığınıza başvurulmuştu.

4- Aradan geçen beş yıllık sürede, ekte örneğini sunduğumuz Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu Başkanlığının 23.05.2019 tarih 2018/263 E. 2019/158 K. Sayılı kararı çıkmıştır. (EK-1)

Noterler Birliği Disiplin Kurulunun bu kararına göre; suç tarihinde İstanbul 15. Noterliğinin imzaya yetkili kâtibi Emine Seven;1512 sayılı Noterlik Yasasının 94 ve 95’inci maddelerinde öngörülen kurallara aykırı olarak, Hasan Tükenmez isimli bir kişi tarafından kendisine ibraz edilen Tayyip Erdoğan’a ait bir diploma fotokopisine, “DAİREMİZCE ONAYLANMASI İSTENİLEN İŞBU FOTOKOPİNİN İLGİLİSİ TARAFINDAN GÖSTERİLEN VE İADE EDİLEN ASLINA UYGUN OLDUĞUNU VE (2) ÖRNEK VERİLDİĞİNİ ONAYLARIM.” şeklinde 27 Haziran 2014 tarih ve 1113 yevmiye numaralı işlemle bir onay şerhi verdiği ortaya çıkmıştır.

Noterler Birliği Disiplin Kurulunun bu kararı günlük basın yayın organlarında geniş bir şekilde yayımlanmış olup, biz örnek olması bakımından bir tanesinin linkini aşağıda veriyoruz.

(http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1434538/Erdogan_in_sundugu_fotokopiyi_aslini_gormeden_onaylayan_k_tibi_sorusturmayan_notere_uyari.html)

(Her ne kadar haber içeriğinde işlemin yevmiye numarası 1103 olarak yazılı ise de doğru yevmiye numarası suret onay şerhinde olduğu gibi 01113’tür.) Görüldüğü gibi; şerhin arkasında şüpheli Emine Seven’in imzası ve Noterlik mührü bulunmaktadır.

5- Öyle ki, İstanbul 15. Noterliği’nde T. Erdoğan’ın diplomasını onaya götüren Hasan Tükenmez’in; onay işleminin ilgilisi T. Erdoğan’la hiçbir yasal bağı olmadığı gibi, bu kişinin o dönem Başbakanlık Özel Kalem Müdürü olan şüpheli Hasan Doğan’ın makam şoförü olduğu da ortaya çıkmıştır.

(Bkz.http://www.cumhuriyet.com.tr/m/haber/turkiye/1438162/Erdogan_in_fotokopi_diplomasina_noterden_onay_skandalinda_yeni_gelisme.html)

6- Hasan Tükenmez’i bulan gazeteciler; kendisine konuyla ilgili soru sorduklarında; “Başbakanlık’ta çalışırken kaza geçirdiğini, geçmişine ilişkin birçok şeyi hatırlamadığını, diplomanın noterde onaylatılmasıyla ilgili süreci de hiç hatırlamadığını” söylemiştir. Yani sözde hafıza kaybı gerekçesiyle 82 milyon insanımızın aldatıldığı sahteciliği bilen kişiyi susturmuşlardır. Yani diploma aslı olmadan onay işlemi yapılarak, sahte bir evraka resmiyet kazandırılmıştır.

7- İşte bu yeni delil nedeniyle müvekkil HKP; T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Seçilme Yeterliğine sahip olmadığı ve adı geçen kişi tarafından YSK’ya verilen öğrenim belgelerinin de sahte ve ortada TAM BİR KANUNSUZLUK HALİNİN MEVCUT olduğu gerekçeleriyle; Anayasanın 101 ve 6271 Sayılı Yasanın 6. maddelerinde öngörülen Cumhurbaşkanı Seçilme Yeterliği’ne sahip olmayan R. Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı mazbatasının derhal İPTAL edilerek Cumhurbaşkanlığı’nın DÜŞÜRÜLMESİ için 13/06/2019 tarihinde bir kez daha YSK’ya başvurmuştur.

8- Şüphelilerden oluşan YSK; 17/06/2019 tarih ve 4860 sayılı kararı ile “aynı konuya ilişkin verilmiş 23/05/2018 tarih ve 547 sayılı red kararı olduğu ve YSK kararlarının yeniden inceleme yoluyla ele alınmasının mümkün olmadığı”yönündeki GARABET BİR GEREKÇEYLE ve yine aynı jet hızıyla talebimizi reddetmiştir.

9- YSK üyeleri sanki şimdiye kadar hiçbir kararlarını değiştirmemişler ve hatta geçmişte verdikleri kararların tam zıddı kararlar vermemişler gibi, müvekkil partinin başvurusunu reddederken HUKUKUN TEMEL İLKELERİNİ AYAKLAR ALTINA ALDILAR.

Zira, gerek Ceza Hukukunda gerekse Özel Hukuk ve İdare Hukukunda YARGILAMANIN YENİLENMESİ diye bir müessese vardır. Konumuz bakımından bu her üç yargılama usulünde de;

Ceza Hukukunda;

  • Dayanak hükmün ortadan kalkması;
  • Yeni olay ve delillerin bulunması;

Özel Hukukta:

* Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.

* Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.

* Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.

İdare Hukukunda:

  • Karardan Sonra Yeni Bir Belgenin Ortaya Çıkması
  • Hükme Esas Alınan Belgenin Sahteliğinin Anlaşılması

Yargılamanın yenilenmesini gerektiren hallerdir.

10- Olayımızda da Anayasa ve yasalarla Cumhurbaşkanlığı yeterliğine sahip olunması gereken dört yıllık üniversite diplomasının sahteliği söz konusudur. YSK, elindeki noter onaylı duplikat Noterler Birliği Disiplin Kurulu incelemesine tabi tutulmuş ve diploma aslını görmeden çıkartılan bu suret onayının 1512 sayılı Noterler Yasasının ilgili hükümlerine aykırı olarak düzenlenmesi nedeniyle de Notere Disiplin Cezası verilmiştir. Yani Tayyip Erdoğan tarafından verilen diploma örneğinin sahteliği (beş yıl sonra da olsa) Noterler Birliği Disiplin Kurulu Kararıyla ortaya çıkmıştır.

11- Noterler Birliği Disiplin Kurulunun işte bu disiplin cezası kararı yukarıda belirtilen ve üç yargılama usulü tarafından da benimsenen“yargılamanın yenilenmesi” hallerindendir. Fakat YSK üyeleri, bu durumu bilinçlice görmezden gelerek, “geçmişte verdiğimiz bir karar var, yeniden ele alamayız” gibi hukuk ve kanun dışı, sahteciliği kayıran bir gerekçeyle başvurumuzu incelememiştir.

Esasen bu karar insan aklıyla alay etmeyi de içerir. Çünkü şüpheli YSK üyeleri geçmişte ve hatta yakın geçmişte onlarca kez önceki kararlarını değiştirdikleri gibi, birbirinin tam zıddı kararlar da vermişlerdir. Bunlardan birkaçını örneklersek;

  • Geçmişte HDP milletvekili Sabahat Tuncel, sabıkası nedeniyle ilkin milletvekili adayı yapılmamış, ardından HDP İstanbul’da, Diyarbakır’da ve Türkiye’nin birçok yerinde koyduğu kitlesel eylemlerle bu kararı protesto edince, aynı YSK tarafından (birkaç gün önceki karar değiştirilip) Sabahat Tuncel’in milletvekili adaylığı kabul edildi.
  • İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesinde de, önceden açıklanan seçim takvimine göre ve itiraz süreleri geçtikten sonra kesin kararlarla oluşturulan sandık kurulları ve seçmen listeleri yeniden tartışmaya açılmış ve AKP’nin talebi doğrultusunda YSK tarafından, daha önceden verdiği benzer kararlar hiçe sayılarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesine karar verilmiştir.
  • Bir an için usulsüz oluşturulduğu kabul edilen sandık kurullarının yaptığı seçimde; tek bir zarf içinden çıkan üç oy pusulasının geçerli birinin geçersiz sayıldığı ucube bir karara imza atabilmiştir, bu kurul.
  • Dahası, şüpheli YSK üyeleri geçmişteki “sandıktan çıkan mühürsüz oy veya zarfların geçersiz sayılacağı”yönündeki onlarca kararına rağmen, 16 Nisan 2017 referandumunda Seçimlerin Temel Hükümlerine İlişkin Kanunda belirtilen hükümleri hiçe sayarakmühürsüz zarflar içindeki pusulaların da geçerli olacağı”şeklinde hukuk dışı bir karar vererek, kendilerini yasa koyucu yerine koymuşlar ve mühürsüz zarflar içindeki iki buçuk milyon civarında olduğu söylenen sahte oyları geçerli saydırıp Anayasa değiştirtmişlerdir.

12- Görüldüğü gibi YSK üyeleri işlerine geldiğinde ve özellikle iktidar partisinin çıkarları gerektirdiğinde, olmazı oldurmakta pek mahirler. Ama iş sahte diplomaya gelince birden “kanun adamı” geçinmekteler. Oysa yukarıda da anlatıldığı gibi, gerçekten hukukun üstünlüğüne, demokrasiye ve vicdanı kanıya göre hareket eden bir Anayasal kurumda, geçmişte verilen bir karardan sonra ortaya yeni çıkmış olan bir delilin değerlendirmeye alınması gerekmektedir.

13- Bilindiği gibi, Ceza Hukukunda, eski deyimiyle “faal nedamet”, yeni ifadesiyle “gönüllü vazgeçme” denen bir düzenleme TCK.m. 36’da vardır.

Varsayalım ki; T. Erdoğan kendiliğinden çıktı ve “Benim yüksek okul diplomam yok. Ben büyük bir yanlış yaptım, suç işledim.”, dedi ve 15 Temmuz sonrasında yaptığı gibi; “Allah’ımdan ve milletimden özür diliyorum.”, dedi…

Ya da Marmara Üniversitesi’nin başına yeni bir yönetici ya da Rektör geldi. Bu kişi, Tayyip Erdoğan’ın bu diploma meselesine ilişkin bir araştırmada bulundu. Üniversitenin diploma arşiv kaydına girerek T. Erdoğan’ın iddia ettiği yıllarda ya da öncesinde ve sonrasında fakültelerinden mezun olduğunu gösterir bir diplomanın verilmemiş olduğunu ortaya koyup Marmara Üniversitesi’nden Tayyip Erdoğan’a herhangi bir diploma verilmemiştir dedi…

Bu durumda şüpheli YSK üyeleri; “Hayır, bizim verdiğimiz karar kesindir. Bizce Tayyip Erdoğan hâlâ Türkiye’nin Cumhurbaşkanıdır” diyebilirler mi? Müvekkil partinin başvurusunun reddedildiği bu karara göre diyebilecekler… Yani böylesi mantık ve hukuk dışı garabet bir durum olabilir mi?

14- Görüldüğü gibi, Anayasal bir kurum olan YSK, tüm uyarılarımıza ve sunduğumuz belgelere rağmen kendisine Anayasanın “Seçimlerin Genel Yönetimi ve Denetimi” başlıklı 79’uncu maddesi ile kendisine verilen görevi yerine getirmediği gibi, 6271 sayılı yasanın 2. maddesinde öngörülen yetkilerini de kullanmamakta ısrar etmektedir.

Öyle ki YSK; yukarıda belirtilen 307 sayılı kararını yasanın emredici kurallarına açıkça aykırı olarak değiştirip 327 sayılı kararı alarak R. Tayyip Erdoğan’ı ONAYLI YÜKSEK ÖĞRENİM DİPLOMASI örneğini sunmaktan kurtarmıştır. Başka bir anlatımla; YSK’nın bu uygulaması ile Kanuna karşı hile yolu açılmaktadır. Her koşulda ilgilinin üniversite mezuniyetini ispatlayamadığı, ortaya koyduğu belgelerin birbirleriyle çelişen, üzerinde oynanmış, sahte belgeler olduğu açıktır. Bütün bunlara ve şikâyetimize rağmen YSK Anayasal DENETİM GÖREVİNİ suistimal etmiştir.

15- Müvekkil partinin Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulunun kararından sonra yaptığı son başvurusuna verilen red kararında YSK üyeleri; “biz elimizdeki diplomayı inceledik, sahte değildir” diyemiyorlar. Zira ellerindeki diploma sahte ve o nedenle delilleri incelemeye giremiyorlar. Çünkü bu delillerin incelenmesinde T. Erdoğan lehine bir delil çıkmayacağı çok açık. Bu nedenle “hırsızın hırsızlık yaptığı bölgeye uğramaması” gibi, sürekli delil incelemekten kaçıyorlar.

16- Bilindiği gibi; Anayasa’nın “Cumhurbaşkanının Nitelikleri ve Tarafsızlığı”nı düzenleyen 101. maddesinde; Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.” denilmektedir. Yine 6271 Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun “Seçilme Yeterliği”ni öngören 6. maddesinde de aynı düzenlemeye yer verilmiştir.

Bu açık-net Anayasal ve Yasal düzenlemeler karşısında Cumhurbaşkanı’nın dört yıllık yüksek öğrenim yapmış olması şarttır. Oysa baştan itibaren anlatıldığı gibi ve Başkanlığınıza verdiğimiz 01/06/2018 tarihli dilekçemiz ekinde sunulan sahte belgelerden ve ekte sunulan Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu Başkanlığının 23.05.2019 tarih 2018/263 E. 2019/158 K. Sayılı kararından da anlaşılacağı üzere, halen Cumhurbaşkanlığı görev yapan Recep Tayyip Erdoğan anılan maddelerde öngörülen “Seçilme Yeterliği”ne sahip değildir.

17- Bu nedenle Cumhurbaşkanı seçilme yeterliğine sahip olmadığını bile bile, sahteliği yukarıda ayrıntılıca anlatılan “diploma” örneklerini YSK’ya veren R. Tayyip Erdoğan’ın fiili TCK’nun 204. maddesinde öngörülen “Resmi Evrakta Sahtecilik” suçunun unsurlarını oluşturmakta olup, bu suç nedeniyle ilgili şikayetler yapılmıştır.

Ancak, anılan sahte diploma ya da duplikatın geçerliliğini re’sen inceleme yetkisini kullanmak bir yana, müvekkil partinin uyarı ve şikâyetlerine rağmen hiçbir inceleme yapmadan, gerekli bilgi ve belgeleri toplamadan, kendilerine verilen yeni belgelere itibar etmeden yukarıda belirtilen “Resmi Evrakta Sahtecilik” suçunu görmezden gelen şüpheli YSK üyeleri de bu fiilleriyle TCK’nun 257. maddesinde öngörülen “Görevi Kötüye Kullanmak” ve 279/1. Maddesinde düzenlenen “Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi” suçlarını işlemektedirler. Haklarında soruşturma açılıp cezalandırılmaları için yargılanmaları gerekmektedir.

SONUÇ VE İSTEM..: Sunulan nedenlerle;

Anayasa’nın 79 ve 101. maddeleri ile 6271 Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Yasasının 2 ve 6. maddelerini ihlal yoluyla Görevi Kötüye Kullanmak, Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi suçlarını işleyen şüpheliler hakkında; TCK m. 257 ve 279/1. maddeleri uyarınca Genel Hükümlere göre soruşturma yürütülerek cezalandırılmalarının sağlanmasını vekâleten dileriz. 26/06/2019

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNAN
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VEKİLLERİ

    Av. Metin BAYYAR, Av. Sait KIRAN, Av. Azime Ayça OKUR Av. Doğan ERKAN