Makam odanızı süsleyen Tayyip resmi önünde çektiğiniz bu selfie’ler size helal olsun, Hafızlar…

Başta İstanbul ve Ankara Belediyeleri gelmek üzere, avanenin başkanlık ettiği tüm belediyeleri yağma sofrasına çevirmişsin be Tayyip!

Birkaç gün önce, “Bakara Makara”cı, riyakâr Egemen Bağış’ının makam şoförünün İstanbul Belediyesinden maaş alan, oranın bir personeli olduğu ortaya çıkmıştı. Bak, şimdi de aynı belediyeden bir rezil yolsuzluk haberi daha ortaya saçıldı.

Meğer, Ortaçağcı kankin, eski Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi’nin şoförlüğünü yapan şahıs da İstanbul Belediyesi personeliymiş.

Altındaki araba da Başakşehir Belediyesine aitmiş…

Bugünkü Sözcü’de yer alan, konuya ilişkin şu habere bakın bir:

“2012 yılında hakkında idam kararı çıkarılan ve Türkiye’ye sığınarak İstanbul’da yaşamaya başlayan Irak eski Cumhurbaşkan Yardımcısı Tarık El-Haşimi’nin makam şoförünün de İBB tarafından tahsis edildiği ortaya çıktı. CHP’li İBB Meclis Üyesi Nadir Ataman, El-Haşimi’nin 5 yıl boyunca makam şoförlüğünü yapan İBB personelinin itiraz krizi sırasında geri çağrıldığını belirterek “İBB’yi çiftliğe döndürenlerin skandalları tek tek ortaya çıkıyor” dedi.

“CHP’li İBB Meclis Üyesi Nadir Ataman, yeni İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na mazbatasının verilmemesi nedeniyle oluşan yönetim boşluğu sırasında eski bakanlardan Egemen Bağış’a İBB tarafından özel şoför olarak tahsis edildiğini ortaya çıkarmış ve kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı.

“Ataman mevzuata aykırı şekilde İBB tarafından başka bir isme daha özel makam şoförü tahsis edildiğini ortaya çıkardı. Ataman, 2012 yılında hakkında idam kararı çıkarıldıktan sonra İstanbul’da yaşamaya başlayan eski Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi’ye İBB personelinin makam şoförü olarak tahsis edildiğini belirtti.

“Ataman, 5 yıl boyunca Haşimi’nin özel şoförlüğünü yapan H.A.’nın yönetim boşluğu sırasında İBB tarafından geri çağrıldığını açıkladı. Ataman, Haşimi’nin kullandığı aracın da Başakşehir Belediyesi tarafından tahsis edildiği duyumu aldıklarını söyledi. Ataman, İBB’nin AKP yönetiminde yıllardır adeta çiftliğe döndüğünü vurgulayarak “İstanbulluların parasının, kaynaklarının nasıl birilerine peşkeş çekildiği şimdi gün yüzüne çıkacak. Egemen Bağış’a, Tarık El-Haşimi’ye tahsis edilen şoförler buzdağının görünen yüzü” diye tepki gösterdi.”(https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/taslak-haberi-ibbden-bir-bagis-daha-hasiminin-soforu-de-ibbden-4491647/)

İstanbul Belediye Meclis Üyesi CHP’li Nadir Ataman, dürüst bir kişilik sergiliyor. Ortaya çıkan bu yolsuzluklar, aslında buzdağının görünen yüzüdür. Asıl büyük vurgunlar, yolsuzluklar, hırsızlıklar, henüz tabandadır, üzerleri örtülüdür. Yapılması gereken, onların da tümüyle ortaya çıkarılıp, yapanlardan hesap sorulmasıdır, demek istiyor.

Tabiî bu talep, hem vicdani, hem insani, hem de hukuki bir anlam taşımaktadır. Fakat bakalım gerek seçim sürecinde, gerekse 31 Mart sonrasında her türlü kanunsuzluğa, yolsuzluğa, seçim hilesine başvuran Tayyip kendisini adam yerine koymamasına rağmen; karşılaştıklarında yüzüne bakmayıp, görmezlikten gelip, geçip gitmesine rağmen, halkımızın deyişiyle ona şirinlik yapmaktan asla vazgeçmeyen ve hatta makam odasında önceden astırılmış bulunan çerçeveli Tayyip portresi önünde mutlulukla selfie çektirten Ekrem İmamoğlu, bu cesareti gösterip İstanbul Halkının kendisine verdiği oyların hakkını verebilecek mi; onların kendisine gösterdiği sevgi, güven ve yakınlığın gerektirdiği sorumluluğu taşıma cesareti gösterebilecek mi…

Devlet kurumlarında sadece Mustafa Kemal’in resmi bulunur, bizim bildiğimiz. Amirler, müdürler odalarına Mustafa Kemal’in değişik görüntülerini içeren çerçeveli resimlerini asarlar.

Mevcut Devlet Başkanının resmi asılmaz…

Fakat Tayyipgiller, Birinci Kuvayimilliye’ye ve onun önderlerine düşman oldukları için, bazı kurumlara kendi resimlerini de astırmışlar, burada da görüldüğü gibi.

Hatta polis karakollarından Mustafa Kemal’in resmini kaldırtmışlar. Onun yerine sadece Tayyip’in resmini astırmışlar.

Geçenlerde şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırıldığımız Üsküdar Çengelköy Polis Karakolunda bunu gözlerimizle gördük.

İfade vermek için sıramızı beklerken, birbirleriyle oturup sohbetleşen üç beş polise bundan kaynaklanan tepkimizi de söyledik. Dedik ki; “Yahu, daha önce karakollar da dahil devlet kurumlarında sadece Mustafa Kemal’in resmi olurdu. Siz onu yok etmişsiniz, yerine Tayyip’in resmini asmışsınız. Bu devletin kurucusu kimdir?”

Bir polis, yan duvardaki katran karalığındaki el kadar, duvara iliştirilmiş bir Atatürk maskını gösterdi; “Bak amca, burada var.”, diye…

Kaldı ki o da öylesine çirkin yapılmıştı ki, onu yapan iyiliğine mi yaptı kötülüğüne mi, belli değil.

“Öyle mi?” dedim. “Eskiden de böyle miydi? Tayyip’in resminin olduğu yerde kimin resmi vardı?”

Bunun üzerine başka bir polis “Bak amca, burada Atatürk resmi var. Biz buraya astık.”, diye küçük bir kitap yüzü ebadındaki bir derginin ya da gazetenin eki olarak verilmiş bir Atatürk resmini asmıştı salonun karşısındaki girintinin ancak çok dikkat gösterilirse görülebilecek bir duvarına.

“Artık öyle mi oldu Mustafa Kemal resimleri?”, dedim. “Böyle küçüldü, kurumların görülmez yerlerine mi iliştirilir oldu?”

Nihayetinde bir polis, mecazi bir anlatımla gerçeği itiraf etti:

“Amca”, dedi. “Sen anladın onu. Durumlar işte böyle.”

“Evet evlat, anladım.”, dedim. “Ne yazık ki şimdilik öyle. Ama göreceksiniz, kısa süre sonra bunlar değişecek. Tayyip’in kocaman girişin tam karşısında yer alan büyük çerçeveli resmini işaret ederek, “O resim kalkacak oradan. Yine eskiden olduğu gibi Mustafa Kemal’in resmi olacak orada.”, dedim.

Kısaca karakola neden çağırıldığımıza da değinelim isterseniz.

Geçen 18 Kasım’da mahallemizdeki hayvan düşmanı zalimler, hayvanlara bakmayalım diye bize kafa tutmaya kalkıştılar. Daha önce de biri bu konuda eşimi rahatsız etmişti zaten.

Altı kişi dizilmişti karşımda. Birinin elinde demir cop, birinin elinde sopa vardı. Amaçları bize çizik atıp gözümüzü yıldırmaktı. Bu ihtiyarı çizeriz sanarak gözlerine kestirmişlerdi.

Fakat yüreğini hesap edemedikleri için hüsrana uğradılar…

Hepsi de bizden çok genç, oğlumuz, hatta bir kısmı torunumuz yaşında olmasına rağmen önümüze katıp kıçın kıçın gerileterek püskürttük onları.

Sonunda madara olan kendileri oldu. Hem de eşlerinin çocuklarının gözleri önünde…

Bu arada biri de telefonla görüntülü kayda almış olayı. Onu da montajlayıp yalancı şahitlerle birlikte gitmişler savcıya; şikayetçi olmuşlar hakkımızda; bize küfür etti, bizi darp etti, diye…

Bu arada şunu da söylemiş olalım: Bu hayvan düşmanı zalimlerin alayı Tayyipçidir aynı zamanda.

İşte bu olaya ilişkin ifademiz alınmak üzere çağırılmıştık karakola.

Cumhuriyet’in dünkü birinci sayfasındaki manşetini görmüştür bazı arkadaşlar. İmamoğlu, TR 705 vb. CHP avanesi, sıralanmışlar İBB Başkanlık Odasında. Mustafa Kemal resminin yanında, aynı ebatlarda Tayyip’in de resmi var duvarda. Onun önüne dizilmişler.

Sevr’ci, Ermeni Soykırımı Emperyalist Yalanının heveskâr savunucusu, Sorosdaroğlu Kemal Efendi’nin bulup İstanbul İl Yönetiminin başına getirdiği Canan Kaftancıoğlu nam hanım da, yine aynı sevinç ve mutluluk içinde çekiyor selfie’yi.

Biz, Türkiye’de yasal, meşru bir cumhurbaşkanı filan yoktur, diyoruz. Çünkü Tayyip diplomasızlığından dolayı Cumhurbaşkanı seçilme yeterliliğine sahip değildir, diyoruz. O, resmi evrakta sahtecilik yaparak 82 milyonu kandırmıştır ve kandırmaya devam etmektedir, yani suç işlemektedir, diyoruz. Yargılanmalıdır, diyoruz. Dolayısıyla da ona Cumhurbaşkanı demek, suç ve suçluyu överek suça bulaşmış olmaktır, diyoruz.

Bunlarsa ne diyor arkadaşlar?

Diyor ki Ekrem İmamoğlu; “Sayın Cumhurbaşkanımızla nasıl büyük bir uyum içinde çalıştığımızı göreceksiniz.”

Ne diyelim; “Allah uyumunuzu arttırsın Hafız”, demekten başka…

Biz İstanbul Belediyesindeki yolsuzluklarla ilgili suç duyurularında bulunuyoruz. Tayyip’in belediye yöneticilerinin de binbir yolsuzluk suçuna batmış olduğunu söylüyoruz.

Ekrem İmamoğlu nam Hafız ne yapıyor, devir teslim töreni sırasında?

Bunlara teşekkürlerini sunuyor…

Bu ne garip şey, yoldaşlar…

Neyse…

Hukukçu yoldaşlarımız, İstanbul Belediyesinin bu Tarık El-Haşimi adındaki Ortaçağcı Tayyip kankisiyle ilgili yolsuzluğuna ilişkin de bir suç duyurusu dilekçesi hazırlayıp verirler herhalde savcıya…

Hani hep diyoruz ya; en azından Tarihe bir not düşmüş bulunalım. Hiçbir sonuç çıkmazsa da, ne yapalım; “Kader utansın”, diyelim…

Ve de diyelim ki; “Ama ileride Halk İktidarımızda bu suçların bir teki bile cezasız kalmayacaktır!”

Halkız, Haklıyız Yeneceğiz!

20 Nisan 2019

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı