12 Mart-12 Eylül Faşist Darbeleri, Gazi Katliamı, Sivas Katliamı, Faili Meçhul(?) …

12 Mart-12 Eylül Faşist Darbeleri, Gazi Katliamı, Sivas Katliamı, Faili Meçhul(?) Cinayetler, 15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı ve Ortaçağcılaştırılan, Yeni Sevr’e götürülen Türkiye…

1971 yılında gerçekleştirilen 12 Mart Faşist Darbesi’nden bugüne, senaryoları yaşama geçirmekle görevlendirilen kuklalar değişti ama kuklacı hep aynı: AB-D Emperyalistleri

10 Ağustos 1920’de yüreksiz, Emperyalist Yedi Düvelin elinde oyuncak olmuş Vahdettin’e ve onun Damat Ferit Hükümetine imzalattıkları Sevr yaşama geçmiş olsaydı, Mustafa Kemal ve Yoldaşları tarafından Sevr bir kağıt gibi yırtılıp paçavraya dönüştürülmemiş olsaydı, AB-D Emperyalistleri ve yerli satılmışlar amaçlarına o günlerde ulaşacaklar, 12 Mart Faşist Darbesi’yle başlayan Faşist Darbeler sürecini başlatmamış olacaklardı.

AB-D Emperyalistlerinin ve Yerli Satılmışların, Mazlum Halklara örnek ve umut olmuş Mustafa Kemal’in önderlik ettiği Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mıza onulmaz düşmanlıkları, kinleri işte buradan geliyor. Birinci Kuvayimilliyenin bir ikincisi olmasın diye çalışmaya başladılar, özellikle 1923 yılında Laik Cumhuriyet’in ilanından sonra. Sonra zaferle taçlanan Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız dünyada bir ilkti, yine bir ikincisi olmasın diye, ilk olanı yok etmek gerekiyordu, itibarsızlaştırmak gerekiyordu, Birinci Kuvayimilliyecilerin bedence kayıpları önemli değildi, Halkların belleğinden silmek gerekiyordu, anılarını öldürmek gerekiyordu.

Umutlandılar 1950’den 1960’a 10 yıl süren gerici Celal Bayar-Adnan Menderes hükümetleriyle. Emperyalizmin askeri birliği NATO’ya bu dönemde girildi. Kore’de Mehmetçikler ABD istedi diye katlettirildi. Ne derse AB-D Emperyalistleri, tak yapıyordu bu gerici hükümet. Bakanların kim olacağını ABD Büyükelçisine soracak kadar şirazeyi kaçırmışlardı. Mutluydular kuklacı AB-D Emperyalistleri ve kuklalar. Biri Sevr’in intikamını alıyordu, mutluydu, diğeri Emperyalistlerin gemilerine bindirilerek gönderilen atalarının intikamını alıyordu, mutluydu.

27 Mayıs Politik Devrimi son verdi şer ittifakının mutluluğuna. Ordu Gençliği, Aydın Gençlikle birlikte bir gecede yıktı, insan soyunun en büyük düşmanlarının ve onlara insanlıklarını satan yerli satılmış hainlerinin hayallerini. Bir örneği yok etmek isterken yerli yabancı hainler, yepyeni bir örnek ortaya çıkıvermişti. İşte bu hesapta yoktu. Artık daha sistemli gitmek, sindire sindire Türkiye Halkına, Ülkeyi Yeni Sevr’e götürmek gerekiyordu.

27 Mayıs Politik Devrimi ve arkasından gelen Türkiye Tarihinin gördüğü en ileri anayasa olan 61 Anayasası ile Halk bir nefes aldı. Göreceli de olsa gelen özgürlük ortamıyla, sol klasikler basıldı, yayıldı ve Sosyalizm bir umut oldu Halkımızın gözünde. Ama su uyurdu düşman uyumazdı. Hiç uyumadı AB-D Emperyalistleri. Kendini satma, devşirilme potansiyeli olanları buldular, devşirdiler ve iktidarlara taşımaya başladılar. Sadece siyasi kanadı yetmezdi, Mustafa Kemal’in Ordusu’na da el atmak gerekiyordu. NATO’ya o yüzden almışlardı Türkiye’yi. Mustafa Kemal’in askerlerinin ruhunu boşaltmak için, yok etmek için, Mustafa Kemal’in askerini “Bizim Oğlanlara” dönüştürmek için, Türk Ordusu’nu site güvenlikçisine dönüştürmek için uğraştılar, uğraştılar ve yarattılar kukla askerleri. İşte 12 Mart-12 Eylül Faşist Generalleri, özel güzel paşalar, Türk Ordusu’nun başına çuval geçirilmesine ses çıkartamayan Genelkurmay tayfası, “Kes lan Paşa!” hakaretini yiyen generaller, hastanesi GATA, tarihi lisesi Kuleli kapatılınca görmezden gelen subaylar, Hulusi Akar’lar o dönemin ürünleri. Bu askerler; NATO’nun, kalbinden, beyninden Mustafa Kemal’i, Antiemperyalizmi, 27 Mayıs’ı silip çöp kutusuna attığı askerler.

Siyasi bir uyanış vardı o günlerde; Devrimci Gençliğin Halka inmesi vardı, işçi Sınıfının, ki en tehlikelisi de buydu, siyasi bilince ulaşması vardı, engellenmeliydi. ABD Emperyalistleri ve yerli hain satılmışlar için çok büyük bir tehlike daha vardı: Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın Türkiye Soluna yönelik birlik çağrısı vardı, İşçi Sınıfının Partisinin Yeniden Örgütlenmesi çalışması vardı, Usta’nın öğrencilerinin “Başta İşçi Sınıfımız Gelmek Üzere” diyerek İşçi Sınıfı içerisinde örgütlenmeleri vardı, dur denmeliydi…

Artık su götürmez bir gerçektir; 12 Mart Faşist Darbesi ABD menşelidir ve 27 Mayıs Politik Devrimi’yle yeşeren Devrimci uyanışı bastırmak için ABD’nin oğlanları tarafından gerçekleştirilmiştir. Devrimcilerin Halkla kucaklaşmasını engellemek, soldan esen devrimci rüzgârları dindirmek için örgütlendi bu faşist darbe. Harcadılar, hiç acımadılar Devrimci Gençleri, aydınları katlederken, işkencelerden geçirirken, çünkü intikam alıyorlardı. AB-D Emperyalistleri Sevr’in, 27 Mayıs’ın, yerli satılmış atalarının, Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Bayar-Menderes’lerin intikamını alıyordu. Denizler’i bu yüzden astılar, Mahirler’i bunun için katlettiler. Halkımızın üzerine koyu bir karanlık çökmüştü.

2019 Türkiyesi’nden baktığımızda görüyoruz ki meğer 12 Mart Faşizminin karanlığı, 12 Eylül’de daha koyusu yaşansın diye yapılmış. 12 Eylül Faşist Diktatörlüğü, karanlığı ülkeyi bugün Ortaçağ karanlığına mahkum etmek için yapılmış. Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın dediği gibi, 1950’den beri Türkiye’yi Türkiye yönetmemiş, AB-D Emperyalistleri yönetmiş, bugünlere getirmek için, Yeni Sevr’e götürmek için, Türkiye’yi en az üç parçaya bölmek için.

12 Mart yarım kalmış bir faşist diktatörlüktü. 61 Anayasasını delik deşik ettiler ama tam olarak ortadan kaldıramadılar. Tam olarak iğrenç emellerine ulaşmaları için şartların daha da olgunlaşması, daha doğrusu olgunlaştırılması lazımdı. Çünkü intikam sadece 27 Mayıs’ın intikamı değildi. Mazlum Halklara örnek olan Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın da, Halklarımızın yırtıp attığı Sevr’in de, Mazlum Ulusların Emperyalizme karşı ilk zaferi Çanakkale Zaferi’nin de intikamı alınmalıydı. O yüzden Kontrgerillanın özel örgütü MHP’nin faşist tosuncukları, CIA İslamı’nın müritleri Ortaçağcı Gericiler beslenmeli, korunmalı, kollanmalıydılar. Onlar lazım olacaktı 12 Eylül Faşist Diktatörlüğüne giden yolu örmek için, Devrimcileri katletmek için, Kahramanmaraş için, Çorum için, Doğan Öz’ler, Bedrettin Cömert’ler, Cevat Yurdakul’lar için. 12 Eylül’de bir kez daha ortaya çıktılar ABD’nin “Bizim Oğlanları”. Ve tamamladılar yarım kalan görevlerini.

Sadece ABD Emperyalistlerinin ve yerli satılmışların oyunlarıyla, planlarıyla gelmedi 12 Mart’lar, 12 Eylül’ler. 12 Mart da, 12 Eylül de aynı zamanda söz dinlememenin, Gerçek Devrimci çağrılara kulak tıkamanın, feryatları, uyarıları duymazlıktan gelmenin de sonucudur. Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın “Anarşi Yok! Büyük Derleniş” çağrıları, “Uyarmak İçin Uyanmalı Uyanmak İçin Uyarmalı” feryatları, Usta’nın Devamcıları Devrimci Derlenişçilerin “Faşizme Karşı Ya Birleşmek Ya Ölüm”, “Devrim İçin Parti, Parti İçin Derleniş” çağrıları susuşa getirilmemiş olsaydı, bu canhıraş feryatlara kulaklar tıkanmasaydı, Genel Başkan’ımız Nurullah Ankut’un deyimiyle “Devrim Yüklü” 70’li yıllar heba edilmeyecekti.

Yazık oldu… O günler heba edildiği için yaşadık 12 Eylül’leri, Sivas’ları, Gazi Katliamlarını. İşte o günler heba edildiği için bugün AKP’giller’in Ortaçağcılaştırdığı, Laik Cumhuriyet’i bir enkaz yığınına dönüştürdüğü Türkiye’yi yaşıyoruz.

AB-D Emperyalistleri ve yerli satılmışlar için dünyanın her yerinde, her zaman Devrimciler, Yurtseverler yok edilmesi, katledilmesi gereken düşmandır. Devrimciliğe, Yurtseverliğe, İlericiliğe kan veren, can veren kaynaklar kurutulmalı ki ileride AB-D Emperyalistlerinin ve Yerli Satılmışların karşısına çıkmasın Devrimciler, Yurtseverler. Halka yönelik katliamları bu yüzdendir AB-D Emperyalistlerinin ve yerli işbirlikçilerinin. Balığı öldürmek için okyanusu kurutmaya çalışıyorlar insan soyunun en büyük düşmanları. Ülkemizde de Alevi Halkımız çoğunlukla Devrimciliğe, Yurtseverliğe, İlericiliğe kan vermiştir. İşte bu kaynağı kurutmak için Kontrgerilla tarafından gerçekleştirildi 12 Mart Gazi Mahallesi Katliamı. Savunmasız Halkın üzerine boşalttılar kurşunları.  34 insanımız katledildi 1995’in 12 Mart’ında.

Çok acılar yaşattılar AB-D Emperyalistleri ve yerli satılmışlar bizlere; halen de yaşatmaya devam ediyorlar. Dinmiyor halkımızın gözyaşları. Gerçek anlamıyla İşsizlik-Pahalılık-Zam-Zulüm Cehenneminde yaşıyoruz. Ama sanmasınlar ki AB-D Emperyalistleri ve yerli satılmışlar; yaptıkları yanlarına kâr kalacak. Bu devran hep kendilerinin istediği yönde dönecek. Eninde sonunda hesabı sorulacak bu yaşattıklarının. Eninde sonunda bu devranı döndürecek Gerçek Devrimciler, ordulaştırdıkları halkı arkalarına alarak.

Kimdir Gerçek Devrimciler?

Biziz. Hikmet Kıvılcımlı’nın düşünce oğulları, düşünce kızları.

Antiemperyalist, Antişovenist, Antifeodal Mücadeleden bir milim bile sapmayan, Bilimsel Sosyalizmin bayrağını bir an olsun yere düşürmeyen, cesaret vatanını kaybetmeyen, tıpkı Usta’ları gibi en karanlık günlerde dahi kara toprağın kuru öküzü olarak yaşadığı vatan topraklarını terk edip kendini emperyalist metropollerin rahat kucağına atmayan Halkın Kurtuluş Partililerdir bu ülkenin Gerçek Devrimcileri.

Bu Gerçek Devrimciler soracak yaşatılanların hesabını AB-D Emperyalistlerinden ve yerli satılmışlardan.

Bu Gerçek Devrimciler zaferle taçlandıracak İkinci Kurtuluş Savaşı’nı.

Bu Gerçek Devrimciler kuracaklar Halkın İktidarını. 12 Mart 2019

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi