Her gün bir usulsüzlük… Her gün bir kanunsuzluk…
12 Eylül Faşizminden sonra gelmiş geçmiş tüm iktidarlar; özelleştirme adı altında Cumhuriyetin kazanımlarından olan, stratejik önemdeki tüm kamu mallarını yerli-yabancı Parababalarına yeyim ettiler.
İktidardaki tüm partiler bu kamu kuruluşlarını siyasi yandaşları için arpalık olarak kullandılar. Hiçbir teknolojik yenilenmeye gitmediler. Bilinçli bir şekilde bu kurumları sözde “kamunun üzerine yük oluyorlar” diyerek yok pahasına elden çıkarttılar, yandaşlarına peşkeş çektiler.
AKP İktidarı ise gelmiş geçmiş en vurguncu, kamu malı talancısı iktidar olarak şimdiden Tarihe geçmiş durumdadır.
Örneğin son onaltı yıldır yapılan “özelleştirmelerle” peşkeş çekilen kamu mallarının neredeyse tamamı, her biri AKP yandaşı olan beş altı şirkete devredilmektedir.
Bu keyfi peşkeşlerin birisi de, TSK’ya ait, 50 yıllık savunma sanayi deneyimi olan, Adapazarı’nda kurulu bulunan 20 milyar dolarlık Tank Palet Fabrikası’nın; “Anam, babam, çocuklarım Erdoğan’a feda olsun” diyen yandaş Ethem Sancak ve Katarlıların sahip olduğu BMC’ye devredilmesidir.
Tank ve Palet Fabrikası Cumhurbaşkanlığı kararı ile “özelleştirme kapsam ve programına” alınıp, bu “özelleştirme işlemlerinin 31.12.2019 tarihine kadar tamamlanması” ilan edilirken, diğer yandan 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’da öngörülen prosedürlerin hiçbirisine uyulmadan fabrikanın işletimi, aylar öncesinden fiilen BMC’ye teslim edilerek, Ethem Sancak ve ortakları Katar lehine haksız kazanç sağlanmıştır.
BMC ise bu karardan bir yıl önce ana muharebe tankı olarak tanıtılan Altay’ın seri üretimi için Karasu ilçesine fabrika yapacağını ilan etmesine karşın, bu devirden sonra Karasu’daki inşaatını durdurup Arifiye’deki fabrikada üretime geçmiştir. Yani BMC; herhangi bir riske girmeden, hazır kurulu bulunan tesislere el koymuş durumdadır.
Fabrikanın bu haksız devri karşısında başta işçiler olmak üzere toplumun tüm kesimlerinden tepkiler oluşmuştur. Bu tepkiler üzerine de başta Tayyip Erdoğan olmak üzere Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı açıkça halka yalan söylemişler; “özelleştirme kararının satış anlamına gelmediğini, işletme hakkının devredilmesi olduğunu, satış olmadığını, personel tasfiyesinin, işten çıkarmaların kesinlikle olmayacağını” belirterek, tepkileri yatıştırmak istemişlerdir.
Oysa bunların yaptığı Türk Ordusunun stratejik önemde bir tesisi olan anılan fabrikanın yabancılara devri, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir birliğini özelleştirmekle aynı hukuki sonuçları doğurmaktadır.”
Aynı zamanda Ordu’yu çökertme girişimidir. Dolayısıyla vatana ihanettir ve Anayasa ihlalidir.
AKP’giller’in bu peşkeşinin ardında yatan bir başka amaç da, “Eşbaşkanlarından bir tanesi” oldukları BOP’un önündeki engelleri tamamen ortadan kaldırmaktır. Genel Başkan’ımız Nurullah Ankut’un da ifade ettiği gibi “BOP Haritası artık namuslu her aydınımızın bildiği gibi, Türkiye’yi üç parçaya bölünmüş olarak göstermektedir. Bu ihanetin gerçekleştirilebilmesi için de Ordu’nun bütünüyle felç edilmesi ya da bir enkaz yığınına dönüştürülmesi gerekmektedir.”
Olayın bir başka yönü de şudur:
Tank Palet Fabrikası’nın hukuksuz bir şekilde devredilmesinin, Katar Şeyhi’nin hediye ettiği 454 milyon dolarlık uçağa karşılık olarak çekilen bir peşkeş olduğu açıktır. Bu da aynı zamanda bir vatana ihanet suçudur. Ayrıca yapılan bu devir, Görevi Kötüye Kullanma, İrtikap, Zimmet suçlarını oluşturduğu gibi, devredilen Adapazarı Tank ve Palet Fabrikası TSK’ya ait temel bir ulusal değer olduğundan, söz konusu peşkeşte “Temel Milli Yararlar Aleyhinde Faaliyette Bulunmak” suçunun unsurları da bulunmaktadır.
İşte bu nedenle, Halkın Kurtuluş Partisi, siyasiler ve onların memuru konumundaki kamu görevlileri; kamuyu zarara uğratan, hiçbir yasal kuralı tanımadan ulusal değerlerimizi yerli-yabancı Parababalarına peşkeş çeken Tayyip Erdoğan, Hulusi Akar ile Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Ümit Dündar ve Özelleştirme İdaresi Başkanı Ahmet Aksu hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
HKP’nin bu suç duyurusu vatana olan bağlılığından ve Cumhuriyetimizin kazanımı olan kamu mallarımızın halkın yararına kullanılmasına olan inancından kaynaklanır. Suç Duyurusu dilekçesini verdiğimiz Cumhuriyet Savcılarının da unvanlarına uygun olarak, Cumhuriyeti savunmalarını beklemekteyiz. 15/01/2019
HKP Genel Merkezi
Suç Duyurusu Dilekçesi:
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN………………..: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
V E K İ L L E R İ…………: Av. Metin BAYYAR, Av. Fettah Ayhan ERKAN, Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Azime Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN,
Ortak Adres:Sezenler Cad. No: 4/15 Sıhhiye ANKARA
Ş Ü P H E L İ L E R …….: 1- Recep Tayyip Erdoğan (Cumhurbaşkanı)
2- Hulusi Akar (Milli Savunma Bakanı)
3- Ethem Sancak (BMC Fabrikasının sahibi)
4- Yaşar Güler (Genelkurmay Başkanı)
5- Ümit Dündar (Kara Kuvvetleri Komutanı)
6- Ahmet Aksu (Özelleştirme İdaresi Başkanı)
7- Özelleştirme kararında imzası bulunan diğer tüm yetkililer.
S U Ç…………………….: Görevi Kötüye Kullanma (TCK m. 257), İrtikap (TCK m. 250),
Denetim Görevinin İhmali (TCK m. 251), 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71. Maddesini ihlal, Temel Milli Yararlar Aleyhinde Faaliyette Bulunmak (TCK m. 305)
ŞİKAYETLERİMİZ……: 1- Bilindiği gibi, 20 Aralık 2018 Tarihli ve 30631 Sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan 481 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile;
2- Şüpheli Tayyip Erdoğan tarafından alınan kararla özelleştirilmesine karar verilen, Sakarya’da bulunan, Milli Savunma Bakanlığına ait Tank Palet Fabrikasının; Resmi Gazete’de yayımlanan bu karardan aylar öncesinden, diğer şüpheli Ethem Sancak ve Katar ortaklığında olan BMC’ye “arazi ve atölye tahsisi” şeklinde devredildiği ortaya çıktı.
Yani bir yandan, Tank ve Palet Fabrikası yukarıda belirtilen CB kararı ile “özelleştirme kapsam ve programına” alınıp, bu “özelleştirme işlemlerinin 31.12.2019 tarihine kadar tamamlanması” ilan edilirken, diğer yandan 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’da öngörülen prosedürlerin hiçbirisine uyulmadan fabrikanın işletimi, aylar öncesinden fiilen BMC’ye teslim edilerek, şüpheli Ethem Sancak ve ortakları Katar lehine haksız kazanç sağlanmıştır.
3- Basında çıkan haberlere göre; şüpheli Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın emir ve talimatlarıyla, yukarıda belirtilen CB kararından 6 ay önce, Tank Palet Fabrikası’ndaki iki atölye ve bir boş arazi- BMC’ye bedelsiz olarak kiralanmış, bundan bir hafta önce de MSB tarafından fabrikaya yeni bir emir gönderilerek, fabrikanın tank bölümünde bulunan imalat atölyesinde 4 bin 200 metrekarelik bir bölüm ile 3 dönüm büyüklüğünde üzeri beton kaplı olan bir arazinin BMC’ye bedelsiz olarak tahsis edilmesini istemiştir. Bu emir ve talimatların hiçbir yasal dayanağı olmadığı çok açıktır.
4- Bu karardan bir yıl önce de ana muharebe tankı olarak tanıtılan Altay’ın seri üretimi ve bu tank için motor geliştirme ihalesini BMC kazanmıştı. İhaleden sonra BMC’den yapılan açıklamada; Sakarya’nın Karasu ilçesinde yapacağı fabrikada bu tankın üretileceği bildirilmişti.
Bunun üzerine de BMC’ye; sözde Sakarya’ya yapacağı yatırım için KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, KDV iadesi, yüzde yüz oranında kurumlar vergisi indiriminin de aralarında bulunduğu ‘süper teşvik’ olarak adlandırılan devlet teşviki sağlanmıştı. Ancak her ne hikmetse Ekim ayında BMC; Karasu’daki fabrikasının inşaatı durdurdu.
BMC’nin, Tank Palet Fabrikası’nın kendisine fiilen devriyle Karasu’da sıfırdan fabrika kurmak yerine mevcut fabrikanın modernizasyonu ile tank üretimine başlama olanağına kavuşunca hemen karar değişikliğine gittiği besbelli.
5- Fabrikanın özelleştirilmesi kararına karşı, başta işçiler olmak üzere Adapazarı Halkı ve çeşitli demokratik kitle örgütleri tepki vermiştir. Bunun üzerine. şüphelilerden Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genel Kurmay Başkanı Yaşar Güler ve Kara Kuvvetleri Komutanı Ümit Dündar 4 Ocak 2019 günü fabrikaya gelerek, “özelleştirme kararının satış anlamına gelmediğini, işletme hakkının devredilmesi olduğunu, satış olmadığını, personel tasfiyesinin, işten kesinlikle olmayacağını” söyleyerek, tepkileri yatıştırmak istediler.
Ancak işyerindeki yetkili sendikanın Sakarya Şube Başkanı Yaşar Yavuz, Basına yaptığı açıklamada, yapılan ziyaretle ilgili olarak, “Sayın Bakanımız, ‘Çalışan arkadaşlarımızın özlük hakları korunacak’ dedi. Biz bunu SEKA’da da gördük, Türk Telekom’da da gördük. Özlük hakları denildiğinde size bir seçenek sunuluyor; ‘Alan firmayla çalışmıyorsanız, özlük hakkını al git’ diyorlar, özlük hakkından kasıt bu. Dolayısıyla burada çalışanları ve sendikayı tatmin edecek bir açıklama yok” dedi. Yavuz, Akar’ın “Amacımız fabrikayı güçlendirmek ve stratejik seviyede ürünleri üretecek hale getirmektir” sözlerini de eleştirerek, “Bakanımızın ‘Bu yapıyla üretime geçilemez’ sözlerini biz kabul etmiyoruz. O zaman madem burada seri üretim yapılacak kapasite yok, nasıl 50 milyon dolar yatırımla taşeron firmayla üretim yapacağız? Ben orada doyurucu bir açıklama görmedim. Bu fabrikanın öyle bir kapasitesi olmasa zaten özelleştirme kapsamına almazlardı” ifadelerini kullandı.
(https://odatv.com/tank-palet-fabrikasinin-satisindan-kotu-kokular-geliyor-07011916.html)
Sendika başkanı Yaşar Yavuz, “Bizim derdimiz, fabrikanın ordu malı olarak kalması. Bunun haricinde hiçbir şey bizi tatmin etmez. Önemli olan, ordunun malının orduda kalması. Katar firmasının buraya girmesini asla istemiyoruz. Bu nedenle mücadelemize devam edeceğiz. Gücümüz neye yetiyorsa o ölçüde mücadelemizi sürdüreceğiz”diyerek, yapılan bu devrin kendileri için işsizlik ve pahalılık cehennemine atılmayı getireceğinin bilinciyle mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.
6- Öte yandan, Tank Palet Fabrikasında görevli bir teknisyen Astsubay “Türk Halkına Mesaj” başlıklı bir değerlendirmesini sosyal medyada paylamış ve “Vatanını ve Milletini seven herkesin elden ele yayması temennisiyle” diyerek şu çağrıda bulunmuştur:
“20 Aralık 2018 Tarihli ve 30631 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 481 sayılı Özelleştirme İdaresi ile ilgili Cumhurbaşkanlığı kararı ile; Milli Savunma Bakanlığı Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü 1’inci Ana Bakım Merkezi Müdürlüğü işyerinin tüm mal ve hizmet üretim birimleri (Fabrika) “Milli Savunma Sanayiinde ülke kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasının sağlanması ile fabrikanın işletme verimliliğinin arttırılması ve yeni iş/üretim imkanları oluşturmaya yönelik yatırımların özel sektör tarafından yapılacağı” gerekçe gösterilerek özelleştirme kapsam ve programına alındığı ilan edilmiştir.
“1’inci Ana Bakım Merkezi Müdürlüğü Fabrikasının 50 yılda oluşan savunma sanayi tecrübesiyle zırhlı araçları (Fırtına obüs) sıfırdan üretmesi, tank modernizasyonunda tecrübe, bilgi ve deneyime sahip yetişmiş işgücü, son 10 yılda 3 defa özel sektörü bile gıpta ettirecek şekilde MİLLİ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ’nin en verimli işyeri olarak tescil ettiği, Dünya’daki ilk beş arasındaki bir işyeridir. Bu fabrikanın bugün yeniden kurulması sadece 20 milyar dolarlık bir yatırımı gerektirmekte, bilgi ve tecrübe oluşumu ise en az 10 yılı bulmaktadır. Fabrikada gururumuz FIRTINA ÖBÜS seri üretimi, gündüz ve gece görüş dürbünleri üretimi, dünyanın en uzun süre dayanıklı tank ve tırtıllı araç paleti üretimi sıfırdan % 100 milli olarak yapılmakta, Leopard 1 ve 2 tanklarının ve diğer tankların modernizasyonu tamamen sökülerek yeniden yapılması şeklinde modernize edilmeye devam edilmektedir. TSK’nin mevcut taleplerine bile 7/24 esasına göre çalıştırılarak yetişmekte zorlanmaktadır. Fabrika, Sakarya ili Arifiye ilçesinde, E-5 ile Otobanın tam ortasında Adapazarı şehir girişinde, 1 milyon 804 bin metrekarelik her türlü yeni yatırıma müsait çok geniş bir arazi üzerinde kuruludur. 500 ile 700 milyon dolarlık bir yatırımla 6 ay içerisinde seri Altay tankı üretim kapasitesi Savunma Sanayi Başkanlığı tarafından tespit edilmiş, bizzat Başkan ve MSB Bakan yardımcısı tarafından, Altay tankının ana üretiminin bu fabrika tarafından MSB-ASFAT AŞ kanalıyla yapılacağı deklare edilmiştir. Fabrika, ülkemiz savunma sanayii açısından vazgeçilemez kritik önemde ve tekrar yerine konulması mümkün olmayan STRATEJİK ÖNEMDEKİ bir tesistir.
“10 yıldır sadece prototipi için ALTAY tankına 1 milyar doların üzerinde ülkemizin kaynakları harcanırken, ülkemizde ALTAY tankını az bir yatırımla, 100 kadar yeni işçi alımı yapılarak 6 ayda seri üretimi yapabilecek devletin elindeki tank üretme kapasitesi ve tecrübesi olan tek fabrikamız, hiçbir tank ve obüs üretme yeteneği ve kapasitesi olmayan, adrese teslim olarak alacağı kesin olan Ethem Sancak ve Katar girişimine havale edilmesi kabul edilemez. Aklı başında her firma veya holding bile kendi elindeki pırlanta değerindeki, ekonomiye sağladığı katma değeri olan böyle bir fabrikayı kaptırmamak için uğraşacakken, kendi silahlı kuvvetlerine ve stratejik işbirliği içerisinde olduğu dünyanın diğer silahlı kuvvetlerine üretim ve satış yapmakta olan böyle bir fabrikanın göz göre göre millilikten çıkarılması mantıkla izah edilemez. Kara Kuvvetleri Komutanlığının zırhlı ve tırtıllı araçlarının, tanklarının, Fırtına Obüslerin kalbi elinden alınmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı’na bağlı Askeri Fabrikalar ve Tersaneler Anonim Şirketi (ASFAT AŞ) adı altında zaten 2 yıl önce bu amaçla kurulmuş olup, bu şirketin tüm askeri fabrikalarla, askeri tersanelerle, yurt içi ve yurt dışı firmalarla, askeri fabrika ve tersanelerin imkanlarını kullanarak ortak üretim, ortak kullanım ve çalışma yapması imkanı varken, Fabrikanın özelleştirilerek tamamen devredilmesi milli değerin elden çıkarılması anlamına gelmektedir .
“Fabrikada halen bir albayın komutasında 29 subay, 50 astsubay, 22 uzman çavuş, 112 memur ve 714 işçi çalışmaktadır. Fabrikanın hukuki vasfı TSK’ya hizmet üreten diğer tabur, alay veya tugaylarla aynı durumdadır. Askeri tırtıllı araçların bakım, onarım ve modernizasyonu yapan bu Fabrika Müdürlüğünün işletmesinin devri, Anayasa’mızın Savunmanın devletin görevi olduğu, savaşa hazırlık yapması gerektiği ilkesi, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli Savunma Bakanlığı Kuruluş Ve Teşkilat Kanununa ve en önemlisi 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu’nun 1. maddesinde sayılan “özelleştirme kapsamına alınabilecek kuruluşları belirleyen” maddeye aykırıdır. Bu nedenle de, bu fabrikanın özelleştirme kapsamına alınması Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir birliğini özelleştirmekle aynı hukuki sonuçları doğurmaktadır. Bu derece hukuksal ve stratejik hata yapılmasının, Sayın Cumhurbaşkanımızın Özelleştirme İdaresi Başkanı ve askeri fabrikalardan sorumlu Milli Savunma Bakan Yardımcısının yanlış bilgilendirilmesinden ve yönlendirilmesinden kaynaklandığını değerlendirmekteyiz.
“Ülkemizin, geri dönülmez bir hata zincirinin başlangıcı olan böyle vehametin içine sokulduğunun henüz farkına varılmadığını görmek bizleri derinden üzmektedir. Bu özelleştirme kararından vazgeçilerek, fabrikanın mevcut haliyle Altay Tank projesini alan firmayla, ASFAT AŞ kanalıyla işbirliği ve sözleşme yapılarak, tank üretim sürecinde kullanılmasının daha doğru olacağının dile getirilmesi ve takip edilmesi, yüreği yaralı ve özverili yüzbinlerce savunma işçisi ve memuru tarafından umutla beklenmektedir.”
Gördüğümüz gibi, 50 yıllık savunma sanayi deneyimi olan fabrikada teknik eleman olarak çalışan bu yurtsever askerimiz, özelleştirme adı altında fabrikanın yandaş Ethem Sancak’a ve Katar’a nasıl hukuk ayaklar altına alınarak fiilen devredildiğini ve bu kararları verenlerin, ismini vermeden nasıl vatana ihanet içinde olduklarını çok net biçimde ortaya koymuştur.
Ancak bu subayımız bir konuda yanılıyor; kendisinin deyimi ile “bu derece hukuksal ve stratejik hata yapılması”; ne Cumhurbaşkanının ne Özelleştirme İdaresi Başkanının ne de askeri fabrikalardan sorumlu Milli Savunma Bakan Yardımcısının yanlış bilgilendirilmesinden değildir. Onlar bu devri, her türlü kanunsuzluğu göze alarak, bile isteye yerine getirmektedirler.
7- Bilindiği gibi, 2014’e kadar Mehmet Emin Karamehmet’in elinde olan BMC firması; daha sonra TMSF’ye geçti. 2014 yılında satışa çıkarıldığında ihaleye sadece Ethem Sancak katıldı. Sancak, 751 milyon lira ile BMC’nin sahibi olurken, o günlerde şirketin sadece arsasının 1.5 milyar lira ettiği konuşuldu. Sonrasında şirketin hisselerinin yüzde 25’i Sancak’ta kalırken, yüzde 25.1’ini Tayyip Erdoğan’ın akrabası Rizeli işadamı Talip Öztürk’ün, yüzde 49.9’unu da Katar’ın aldığı (Katar’ın bu ortaklık için ne kadar bir para ödediği halen bilinmiyor) duyuldu.
2016 yılında ise Alman Rheinmetal ile Malezya Etike firmalarının olduğu RBSS isimli bir firmanın ortaklığa dahil edildiği bildirildi. Rheinmetal’in büyük tesisler kuracağı söylendiği halde Almanya yönetiminin Leopard tanklar konusunda ülkemize ambargo uygulaması sebebiyle kıpırdayamadığı basına yansımıştı.
Diğer yandan, bu ortaklıklar kurulurken, gerek Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı, gerekse kuvvet komutanlığında yürütülen milli tank projesinde çalışan önemli yöneticiler ve çalışanların, ellerindeki dosyalarla birlikte RBSS’ye transfer olduğu, Savunma Sanayinin Leopard Tank modernizasyonunun da RBSS’ye verildiği ve RBSS’nin Genel Müdürünün de Sakarya’daki Palet Fabrikası için, “Burasının anahtarını istiyorum” dediği, çeşitli basın yayın organlarında yazılıp çizilmektedir.
8- Görüldüğü gibi, şüpheliler hiçbir yasal düzenlemeyle kendilerini bağlı hissetmeden, (BMC’nin el değiştirmesinden başlayıp, Katarlıların bu şirkete ortak edilmesi ve Tank Palet Fabrikasının da BMC’ye devredilmesine kadar) her şeyi bir plan dahilinde gündeme getirmekteler.
Oysa 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 18’inci maddesinde “Özelleştirme, Değer Tespiti ve İhale Yöntemleri” ayrıntılı olarak sayılmıştır. Her ne kadar kararda “işletme hakkının devrinden” bahsedilmekte ise de bu devirlerde bile anılan maddenin (B) maddesi gereğince, kurulacak “Değer Tespit Komisyonu” ile fabrikanın değer tespitinin yapılması gerekmektedir. Bu tespitin kısacık bir zamanda yapılamayacağı çok açık olduğundan, şüphelilerin emir ve talimatlarıyla fiili devirlerin yapılması açıkça 4046 sayılı yasaya aykırıdır.
9- Bize göre, 20 milyar dolarlık Tank Palet Fabrikası; “Anam, babam, çocuklarım Erdoğan’a feda olsun” diyenyandaş Ethem Sancak’a ve Katarlılara devredilerek kamu büyük bir zarara uğratılmıştır. Türk Ordusunun stratejik önemde bir tesisi olan anılan fabrikanın yabancılara devri, aynı zamanda Ordu’nun bir parçasının devridir ve Ordu’yu çökertme girişimidir. Öyle ki, bu eylem; yukarıda çağrısına yer verdiğimiz Yurtsever Astsubayın deyimiyle; “Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir birliğini özelleştirmekle aynı hukuki sonuçları doğurmaktadır.” Bu ise vatana ihanettir ve Anayasa ihlalidir.
10- Anayasanın 117’nci maddesine göre “Milli Savunma” devletin görevidir. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli Savunma Bakanlığı Kuruluş ve Teşkilatı Kanununa göre devletin savaşa hazırlık yapması gerekir. Böylesine stratejik önemdeki bir işletmenin özelleştirilmesi aynı zamanda milli güvenliği tehdit niteliğindedir.
Geçmişte Türk Telekom da benzer yöntemlerle Lübnan asıllı Mohammed Hariri ve ailesine yok pahasına devredilmişti çekilmişti. Diğer tüm kamu mallarının özelleştirilmesinde de yerli-yabancı parababalarına haksız kazanç sağlatılmıştır. Bu yolla devasa boyutlarda kamu zararına neden olunmuştur. Örneğin; SEKA’nın özelleştirmesiyle, ülkede kağıt kıtlığı yaşanmış ve kağıt fiyatları iki-üç katına çıkartılarak, tekellere haksız kazanç sağlanmıştır.
Sonuç olarak; bugün kamunun elinde olması gereken ve birçoğu cumhuriyetimizin kazanımlarından olan milyarlarca dolar değerindeki kamu malı; usulsüz ve yasadışı yöntemlerle, özelleştirme adı altında yerli-yabancı parababalarına devredilerek ciddi bir kamu zararı oluşmuştur. Bu zararın oluşmasında şüpheliler gibi kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerin bulunduğu çok açıktır.
Bu suç fiillerinin tamamı; TCK m. 257’de düzenlenen Görevi Kötüye Kullanma, TCK m. 251’de öngörülen Denetim Görevinin İhmali, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71. maddesinin ihlal ve TCK m. 250’de düzenlenen İrtikap suçları ile ortaya çıkması halinde Zimmet suçlarından derhal soruşturmayı gerektirmektedir.
Ayrıca Milli Savunma Bakanlığı Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü 1’inci Ana Bakım Merkezi Müdürlüğünün bir işyeri olan Adapazarı Tank ve Palet Fabrikası temel bir ulusal değerdir. Bu nedenle, bu yasadışı Özelleştirmede görev alanlar hakkında “Temel Milli Yararlar Aleyhinde Faaliyette Bulunmak” (TCK m. 305) suçundan da soruşturma yürütülmelidir.
Müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi, siyasiler ve onların memuru konumundaki kamu görevlilerinin, kamuyu zarara uğratan, ulusal değerlerimizin yerli-yabancı parababalarının devredilmesi ve her türlü kanunsuzluk karşısında halkın çıkarlarını savunmak için bu gibi hukuku yollara hep başvurmuştur. Sorumlular hakkında defalarca suç duyurularında bulunmuştur. Çünkü Halkın Kurtuluş Partisi, programında da açıkça yazıldığı gibi; “Halk İçin, Halk Tarafından” bir yönetim anlayışını benimsemektedir. Ayrıca Halkın Kurtuluş Partisi’ne göre, idari her türlü eylemin ve davranışın halka açık olması ve yargısal denetime tabi olması gerekir. Bu ise gerçek hukuk devletinin de temel prensibidir.
Kamunun ve kamu kuruluşlarının kasten zarar ettirilmesi, Kamunun parasının, kamunun ortak değerlerinin, Parababalarına hukuk ayaklar altına alınarak devredilmesi, müvekkil partinin hukuki ve siyasi mücadele alanına girer. Bu bağlamda, Hukuki hesabının sorulması için savcılığınıza başvuruyoruz.
Tüm bu sebeplerle, şüpheli olarak belirtilen sorumlular hakkında kamu davası açılması için işbu suç duyurusunu yapmak zorunlu olmuştur.
SONUÇ ve İSTEM……….: Yukarıda açıkladığımız ve Cumhuriyet savcılığınca resen araştırılacak sebeplerle, şüphelilerin eylemlerine uyan anılan suçlarla ilgili gerekli soruşturmanın yürütülerek, cezalandırılmalarının sağlanması için Kamu Davası açılmasını müvekkil Parti adına talep ediyoruz. 15/01/2019
Suç Duyurusunda Bulunan
Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Vekilleri
Av. Metin BAYYAR Av. Sait KIRAN
Av. Azime Ayça OKUR Av. Doğan ERKAN