26 Ekim 2016 tarihinde Tunceli İli Nazmiye İlçesi kırsal bölgesinde askeri operasyon yapıldığı esnada iki jandarma uzman çavuşu soğuk nedeniyle donarak hayatlarını kaybetmişlerdi. Valiliğin açıklamasına göre tam teçhizatlı olan askerlerin günümüz teknik koşullarında nasıl öldüğü, böyle bir facianın nasıl yaşandığı ülkemiz açısından hayati derecede önemli bir sorulardır.
10.07.2017 tarihinde iki aylık süre zarfında meydana gelen ve 2 binden fazla askerimizin etkilendiği zehirlenmelerle ilgili suç duyurusunda bulunmuştuk. Bu suç duyurusu dilekçemizde şu şekilde bir değerlendirme yapmıştık;
“AKP iktidarı döneminde ülkemizin ve vatandaşlarımızın güvenliğinin bir kısım özel firmaların insafına terk edildiğini görmekteyiz. Bu dönemde bu tür özelleştirmelerle ülkenin ordusu her türlü sabotaja da açık hale getirilmiştir. Askerlik görevlerini yapan masum gençlerimiz, yemek gibi önemli bir lojistik hizmetin şirketlere devriyle ciddi rahatsızlıklar geçirmiş, hayati tehlike atlatmıştır. Hatta ölenler dahi olmuştur. Bu nedenle başta yukarıda belirttiğimiz şüpheliler olmak üzere ulusal güvenliği sağlamak için Türk Silahlı Kuvvetlerini sevk ve idare etmekte sorumlu ve görevli kişiler bu olaylarla ilgili olarak soruşturulmalı ve yargılanmalıdırlar. TSK’nin savaşmadan kayıp veren bir ordu konumuna düşürülmesinde kimin sorumluluğu varsa hesabını da halk önünde vermesi gerekmektedir.”
Bu hesap bugüne kadar bağımsız yargı organlarınca sorulmadığı için hem asker zehirlenmeleri devam etti hem de biz bugün, 21. Yüzyıl’da bu acı olayı yaşadık. Bu nedenle biz bu değerlendirmeyi bugün de yapmaktayız.
Biz bu yaşananların birer tesadüf olmadığını, sistematik bir durum olduğunu düşünmekteyiz. Kanaatimizce bu durumun yaşanmasına sebep de idari olarak en üst düzeyde sorumlu kişilerin görevlerini ihmal etmeleri ve gereğince yerine getirmemeleridir.
Son olarak Tunceli’de meydana gelen olay değerlendirildiğinde anayasal bir kurum olan Silahlı Kuvvetlerinin ve Devlet tüzel kişiliğinin, yasada belirtilen görev ve sorumluluklarını yerine getirmediği görülmektedir. Bu görev ve sorumluluğun yerine getirilmemesinde farklı rütbe ve görevlerde bulunan askerlerin sorumlu tutulması ve soruşturulması mümkündür. Ancak neredeyse tüm ülke çapına yayılmış bir vahametten bahsetmekteyiz.
Bir ülkenin ulusal güvenliğiyle ilgili bir suç işlenmiştir. Hayatını kaybeden iki vatan evladının cenaze fotoğrafları elden ele dolaşırken, bu iki canın hesabını kim verecektir? Kim bu iki canın yok yere yaşamını yitirdiğini ailelerine söyleyecektir? Kaldı ki basındaki bilgilere göre ailelere oğullarının nasıl öldüğü bile açıklanamamıştır. Dahası bu görüntüyü gören diğer TSK mensuplarının savaşma kabiliyeti nasıl etkilenecektir? Bu personel hayatlarına ne ölçüde değer verildiğini düşünmeyecek midir?
Basından edindiğimiz bilgilere göre söz konusu olayın meydana geldiği bölgede olay tarihinde hava sıcaklığı -5º kadardır. Bilinmektedir ki bundan daha soğuk koşullara dayanıklı uyku tulumu ve teçhizat günümüzde mevcuttur. Hatta Milli Savunma bakanlığı -12º hatta – 40º soğuğa dayanıklı malzemelerin ihalesini yapmaktadır. Ancak asıl sorulardan biri, ihale şartnamesine uygun uyku tulumlarının satın alınıp alınmadığıdır. Tıpkı asker zehirlenmelerinde olduğu gibi teknik şartnameye uygun malzemenin alındığı konusunda bizim ciddi şüphelerimiz vardır.
Bizce bu durumdan yürütmenin başı olarak R. Tayyip Erdoğan, Jandarma Komutanlığının bağlı olduğu İçişleri Bakanı ve Milli Savunma Bakanı ile Jandarma komutanı sorumludur. Görevlerini yerine getirmemeleri iki askerin ölümüne neden olmuştur. Şüpheli olarak belirttiğimiz görevliler şayet Anayasa ve yasaların kendilerine yüklediği sorumluluğu yerine getirmiş olsalardı teknik şartnameye uygun malzemelerle askerlerimiz donatılacak ve göreve öyle çıkarılacaklardı. Ne yazık ki söz konusu ihale işlerini alan firmaların çok hızlı şekilde büyüdükleri ve AKP kadrolarına yakın şirketler olduğu da basına yansıyan bir başka durumdur.
Kamu görevi yürüten kişilerin icraatlarıyla sorumlu tutulmaları, yaptıkları yanlışların hesabını halk ve hukuk karşısında vermeleri bir hukuk devletinin en temel prensibidir. Müvekkil parti bu ilkenin ülkemizde hayata geçmesi için çaba sarf etmekte, mücadele vermektedir. Bu nedenle donarak hayatını yitiren askerimizin hesabının siyaseten de hukuken de verilmesi gerekmektedir. Bir avuç yandaş Parababasının kârı için gençlerimizin ölmesine ve ölüm tehlikesi geçirmesine sesiz kalamazdık. Vicdan sahibi hiçbir insanın ve hukukçunun da sesiz kalacağını düşünmüyoruz. Bu nedenle bu olayların failleri olduğunu bildiğimiz ve düşündüğümüz şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunmaktayız.
Suç Duyurusu Dilekçesi:
TUNCELİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
Gönderilmek Üzere
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
BAŞVURUDA BULUNAN.: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sokak No: 24/15 Kızılay/ANKARA
V E K İ L L E R İ……….: Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN,Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN,
Adres: Sezenler Cad. No: 4/15 Sıhhiye/ANKARA
Ş Ü P H E L İ……………..: 1- Tayyip ERDOĞAN (Cumhurbaşkanı) – ANKARA
2- Hulisi AKAR (Milli Savunma Bakanı) – ANKARA
3- Süleyman SOYLU (İçişleri Bakanı)- ANKARA
4- Arif ÇETİN (Jandarma Genel Komutanı)- ANKARA
5- Ve sorumluluğu tespit edilen diğer şahıslar.
SUÇ……………………….: Görevi İhmal (TCK md 257),
AÇIKLAMALAR……..…..:
Basına ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre; 26 Ekim 2016 tarihinde Tunceli İli Nazmiye İlçesi kırsal bölgesinde askeri operasyon yapıldığı esnada iki jandarma uzman çavuşu soğuk nedeniyle donarak hayatlarını kaybetmişlerdir. Valiliğin açıklamasına göre olayın meydana geldiği dağlık bölgeye 22 Ekim’de askerler hava koşullarına uygun tam teçhizatlı, olarak bırakılmışlardır. Askerler tam teçhizatlı olmasına rağmen 21. Yüzyılda görülmeyecek derecede bir facianın nasıl yaşandığı ise hala aydınlatılması gereken ülkemiz açısından hayati derecede önemli bir sorudur.
10/07/2017 tarihinde iki aylık süre zarfında meydana gelen ve 2 binden fazla askerimizin etkilendiği zehirlenmelerle ilgili suç duyurusunda bulunmuştuk. Bu suç duyurusu dilekçemizde şu şekilde bir değerlendirme yapmıştık;
“AKP iktidarı döneminde ülkemizin ve vatandaşlarımızın güvenliğinin bir kısım özel firmaların insafına terk edildiğini görmekteyiz. Bu dönemde bu tür özelleştirmelerle ülkenin ordusu her türlü sabotaja da açık hale getirilmiştir. Askerlik görevlerini yapan masum gençlerimiz yemek gibi önemli lojistik hizmetin şirketlere devriyle ciddi rahatsızlıklar geçirmiş, hayati tehlike atlatmıştır. Hatta ölenler dahi olmuştur. Bu nedenle başta yukarıda belirttiğimiz şüpheliler olmak üzere ulusal güvenliği sağlamak için Türk Silahlı Kuvvetlerini sevk ve idare etmekte sorumlu ve görevli kişiler bu olaylarla ilgili olarak soruşturulmalı ve yargılanmalıdırlar. TSK’nın savaşmadan kayıp veren bir ordu konumuna düşürülmesinde kimin sorumluluğu varsa hesabını da halk önünde vermesi gerekmektedir.”
Bu hesap bugüne kadar bağımsız yargı organlarınca sorulmadığı için hem asker zehirlenmeleri devam etti hem de biz bu gün 21. Yüz yılda bu acı olayı yaşadık. Bu nedenle biz bu değerlendirmeyi bu gün de yapmaktayız.
Biz bu yaşananların birer tesadüf olmadığını, sistematik bir durum olduğunu düşünmekteyiz. Kanaatimizce bu durumun yaşanmasına sebep de idari olarak en üst düzeyde sorumlu kişilerin görevlerini ihmal etmeleri ve gereğince yerine getirmemeleridir.
Hayatını kaybeden askerler Anayasanın 72. Maddesine göre askerlik görevini yerine getiren erbaşlardır. 211 Sayılı kanunun 3’üncü maddesine göre hizmet taahhüdü suretiyle Silahlı Kuvvetlerde vazife gören uzman ve sözleşmeli çavuş ve onbaşılar da erbaş sayılır. Bu askerlerin göre ihtiyaçları da devlet tarafından üstlenilmiştir.
Yine 211 sayılı yasanın ‘umumi vazifeler’ başlığı altında bulunan;
35. maddesi: “ Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askerî gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır.”
36. Maddesi: “Silahlı Kuvvetler, harb sanatını öğrenmek ve öğretmekle vazifelidir. Bu vazifenin ifası için lazımgelen tesisler ve teşkiller kurulur ve tedbirler alınır.”
40. maddesi ise; “Askerin bakımı, sağlığı, yedirilmesi, giydirilmesi, barındırılması ve moralinin yüksek tutulması dikkat ve itina ile sağlanacak en mühim vazifelerdendir.” şeklindedir.
Sayılan bu görevler kanun koyucu tarafından Silahlı Kuvvetler Teşkilatına ve Devlet tüzel kişiliğine görev ve sorumluluk olarak verilmiştir.
Oysa son olarak Tunceli’de meydana gelen olay değerlendirildiğinde anayasal bir kurum olan Silahlı Kuvvetlerin ve Devlet tüzel kişiliğinin yasada belirtilen görev ve sorumluluklarını yerine getirmediği görülmektedir. Bu görev ve sorumluluğun yerine getirilmemesinde farklı rütbe ve görevlerde bulunan askerlerin sorumlu tutulması ve soruşturulması mümkündür. Ancak neredeyse tüm ülke çapına yayılmış bir vahametten bahsetmekteyiz.
“Yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askerî gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak”la görevli bir yapının, basına ve kamuoyuna yansıdığı şekilde perişan halde görünmesine, kim veya kimler sebep olmuştur? Kimler tek suçları görevlerini yerine getirmeye çalışan bu gençlerin bir anda ölümüne, sebep olmuştur? Bu soruların yanıtını bulmak, görevlerinin gereğini yerine getirmeyip insanlarımızın canına mal olan gerçek sorumluları açığa çıkarmak yargının en asli görevidir kanaatimizce. Zira bir ülkenin ulusal güvenliğiyle ilgili bir suç işlenmiştir. Hayatını kaybeden iki vatan evladının cenaze fotoğrafları elden ele bu gün dolaşırken, bu iki canın hesabını kim verecektir? Kim bu iki canın yok yere yaşamını yitirdiğini ailelerine söyleyecektir? Dahası bu görüntüyü gören diğer TSK mensuplarının savaşma kabiliyeti nasıl etkilenecektir. Bu personel hayatlarına ne ölçüde değer verildiğini düşünmeyecek midir?
Kaldı ki basından edindiğimiz bilgilere göre söz konusu olayın meydana geldiği bölgede olay tarihinde hava sıcaklığı -5º kadardır. Bilinmektedir ki bundan daha soğuk koşullara dayanıklı uyku tulumu ve teçhizat günümüzde mevcuttur.
Örneğin Milli Savunma Bakanlığı Ankara Tedarik Bölge Başkanlığı tarafından Ankara’da 2015/6705 Nolu 03.03.2015 tarihli ihale ilanı verilmiştir. Bu ihalenin konusu 3 KISIM MUHTELİF UYKU TULUMU VE ALTLIK, UYKU TULUMU alımıdır.
Bu ihale ilanında 1’İNCİ KISIM K-ANK-15/31 UYKU TULUMU -12 C°’YE KADAR KORUYUCULU 60.334 adet, 2’NCİ KISIM K-ANK-15/34 UYKU TULUMU -40 C°’YE KADAR KORUYUCULU 16.369 adet ve 3’ÜNCÜ KISIM K-ANK-15/25 ALTLIK, UYKU TULUMU 40.000 adet malzeme için ihale açılmıştır. (Kaynak; https://www.ekap.co/686728-3-kisim-muhtelif-uyku-tulumu-ve-altlik-uyku-tulumu?print=1)
Bu ihale şartnamesinden de anlaşılacağı üzere söz konusu koşullardan daha ağır koşullara dayanabilen uyku tulumu ve teçhizat mevcuttur ve bunların alımı için ihale açılmıştır. Ancak asıl soru, ihale şartnamesine uygun uyku tulumlarının satın alınıp alınmadığıdır. Tıpkı asker zehirlenmelerinde olduğu gibi teknik şartnameye uygun malzemenin alındığı konusunda bizim ciddi şüphelerimiz vardır.
Bizce şüpheli olarak belirttiğimiz görevliler şayet Anayasa ve yasaların kendilerine yüklediği sorumluluğu yerine getirmiş olsalardı teknik şartnameye uygun malzemelerle askerlerimiz donatılacak ve göreve öyle çıkarılacaklardı. Ne yazık ki söz konusu ihale işlerini alan firmaların çok hızlı şekilde büyüdükleri ve AKP kadrolarına yakın şirketler olduğu da basına yansıyan bir başka durumdur.
Anayasanın 104. Maddesine göre cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı Devletin başıdır ve yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. Yine Anayasanın 117. Maddesine göre Milli güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı, Cumhurbaşkanı sorumludur.
10/07/2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine göre; silah, araç, gereç ve her çeşit lojistik ihtiyaç maddelerinin tedariki ve sağlık hizmetlerini, Milli Savunma Bakanı yürütecektir. Ayrıca Teftiş, inceleme ve soruşturma hizmetleri de Milli Savunma Bakanı tarafından gerçekleştirilecektir.
2016 Yılında 668 sayılı kanun hükmünde kararname ile 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu 4’üncü maddesinde yapılan değişiklik ile Jandarma Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlanmıştır. Ayrıca yine bu kanuna göre Jandarma Genel Komutanı, Teşkilatın sevk ve idaresinden, kanun ve nizam hükümlerinin icrasını sağlamaktan, bunlara dayalı olarak verilen emir ve kararların uygulanmasından sorumludur. (md.6/2)
Bu nedenle kamu görevi yürüten şüpheliler, Türk Ceza Kanunu’nun 257. Maddesinde belirtildiği şekliyle görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine hatta ölüme sebep olmuş, ulusal güvenliği tehlikeye atarak kamuyu zarara uğratmış ve bir kısım şirket ve kişilere haksız bir menfaat sağlamışlardır.
Kamu görevi yürüten kişilerin icraatlarıyla sorumlu tutulmaları, yaptıkları yanlışların hesabını halk ve hukuk karşısında vermeleri bir hukuk devletinin en temel prensibidir. Müvekkil parti bu ilkenin ülkemizde hayata geçmesi için çaba sarf etmekte, mücadele vermektedir. Bu nedenle donarak hayatını yitiren askerimizin hesabının siyaseten de hukuken de verilmesi gerekmektedir. Bir avuç yandaş parababasının kârı için gençlerimizin ölmesine ve ölüm tehlikesi geçirmesine sesiz kalamazdık. Vicdan sahibi hiçbir insanın ve hukukçunun da sesiz kalacağını düşünmüyoruz. Bu nedenle bu olayların failleri olduğunu bildiğimiz ve düşündüğümüz şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunmaktayız.
Sonuç Olarak; Yukarıda açıkladığımız ve Cumhuriyet Savcılığı’nca resen araştırılacak sebeplerle, şüphelilerin eylemlerine uyan Türk Ceza Kanununun anılan suçlarından haklarında gerekli soruşturmanın yürütülerek kamu davası açılmasını müvekkil Parti adına talep ediyoruz.29/10/2018
Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Vekilleri
Av. Metin BAYYAR Av. Sait KIRAN
Av. Ayça OKUR Av. Doğan ERKAN